KUDÜS Stratejisi Yeniden Dirilişin Milâdı Olacaktır

Güncel 25.12.2017 - 07:23, Güncelleme: 31.08.2023 - 05:00
 

KUDÜS Stratejisi Yeniden Dirilişin Milâdı Olacaktır

KUDÜS Stratejisi Yeniden Dirilişin Milâdı Olacaktır
Batı dünyasının gerçekte olup olmadığının günümüzde gerçekleştirilen insanlık dışı ve tüm dünyayı tehdit eden vahşetlere denk kahpe oyunları ile düşündüren Rönesans’ın sadece bir aldatmadan ibaret olduğunu anlamaya başladık. Esasında batı dünyasının kirli geçmişini belki sanal olarak temizleme çabasının bir ifadesi olan Rönesans kavramının, günümüz dünyasında yeniden bir itibar kazanma çabasının eseri ve gerekçesi olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla Batı Dünyası gerçek Rönesans’ı 21. yüz yılda Arşa çıkan zülüm senaryolarının göstergeleri olan  kan, göz yaşı ve katliamlarının ingılazı olarak gözlemlenebilir ve ölçümlenebilir sonuçlarıyla yaşamak zorundadır. Amerika Huntington  tarafından yazıldığı iddia edilen medeniyetler çatışması tezinde vurgulanan çatışma alanları oluşmaması için elinde bulundurduğunu düşündüğü tüm imkân ve fırsatları kullanmaya çalışıyor. Örneğin küresel ölçekli bir medeniyetler çatışmasının galibinin Batı dünyasının olacağını öngörmek henüz çok mümkün gözükmemektedir. Bu yüzden Amerika’ nınöncülüğündeki Batı Dünyası işte tam bu nokta da özellikle kendileri dışındaki medeniyetler içerisinde bu çatışmaları organize etmek gibi bir mecburiyeti vardır.  Haçlı savaşlarında olduğu tarih sayfalarında yerini alan bir medeniyetler  çatışmasında galip gelen taraf Haçlı dünyası olmadığı gibi, yeni bir medeniyetler çatışmasının galibi de hiçbir şekilde batı dünyası olmayacaktır. O zamanda Haçlı dünyasının niceliksel üstünlüğü vardı, bugünde benzer eşitsizliklerin olmasının onların nihai hedeflerine ulaşmalarını sağlayamayacağının farkındadırlar. İşte bu yüzden öncelikli olarak rakiplerini psikolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel cephelerden içten içe zayıf düşürerek çökertmenin peşindedirler. Çünkü batı dünyası, veya toplumu; refah toplumudur ve en küçük bir refah kaybında toplumsal çalkantı ve patlamalara gebedir. Bu gebeliğin en nihayetinde bir doğumla sonuçlanmak zorunda olduğu unutulmamalıdır. İşte şu an itibariyle yaşananların bu doğumun sancıları olduğunu anlamalıyız. Ancak bizim kadim medeniyetimiz ise; “bir lokma bir hırka” anlayışını temele alan bir medeniyettir. O halde bu medeniyet mensupları bir dilim ekmek ve üç beş zeytinle bile kritik dönemlerde yaşamını sürdürebilir. Nitekim öyle de olmuştur. Dünyanın derin bir şekilde etkilendiği küresel çalkantılardan, oyun kurucuların beklentisi olan  krizler yaşanmamıştır. Batı dünyasının çok büyük kaynaklar yatırıp kesin kazanacağına odaklaşarak oynadığı bu bahis, yaşanan olayların fark edilmesi imkânsız olan derinliklerinde mutlak akıl ve mutlak iradeninsahibi tarafından saklı tutulan ve başka bir ifadeyle Külli İradenin kodladığı şifreler çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlar muhataplarının fabrika ayarlarını bozmuştur. Bozulan ayarların yeniden dikiş tutması ve eski düzenin her ihtimalde sınırlı bir süre devam etmesi ancak İslâm Dünyasının birlik, beraberlik, kardeşlik bağlarının zayıflatılmasıyla mümkün olabilir. Amerika ve Batı dünyasının kendilerine hayır bize şer diye kurdukları oyunlar onların fark etmelerine imkân olmayan Mutlak İrade tarafından tersine döndürülmüş ve kendilerine şer ve bize hayırlar tecelli etmeye başlamıştır. Bu yüzden o karanlık dünyaların psikolojileri bozulmuştur. Her ne kadar batı aşılamaz denilse de, bu korkuya dayalı kritik eşik aşılmıştır. Bu eşik kronikleşme eğilimi gösteren habis bir ur gibi özelde Türk Milletinin ve genelde İslâm Dünyasının önünü kesen bir bariyer konumundaydı. Bu eşiğin aşılmasında öncü ve lider rol oynayan siyasetçileri; vatan ve millet sevdalarından, her türlü kirli oyunlarla ve kurulan hain tuzaklarla aralıksız saldırılmasına rağmen korudukları iman ve ortaya koydukları amellerinden dolayı canı gönülden kutluyorum. Övünerek söylemek istiyorum ki; o muhteşem dönemlerde olduğu gibi şimdide Büyük Türk Milletinin bayraktarlığında ırkı, dili, mezhebi ne olursa olsun, bütün İslâm Dünyasının elde ettiği siyasi ve psikolojik kazanımlar tek kelimeyle bir milat konumundadır. Ancak bu dönüm noktasına ulaşmak ne kadar zor ise, onu korumak ve ona göre stratejiler geliştirmek te en az o kadar zor olacaktır. Şuna inanılmalıdır ki; tüm bu zorlukların üstesinden gelinecek imkân ve fırsatlar mutlaka vardır. Eğer öyle olmadaydı ve daha zamana ihtiyaç olsaydı, mutlak otorite ve akıl sahibi karanlık dünyaların daha da kararmasını ifade eden ve de o habis kritik eşiği aşmamızı sağlayan fırsatları yaratmazdı. Bilinsin ki kimi ve ne boyutta rahatsız ederse etsin Türk Milleti Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve bilge lider Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ gibi akıncı beyleriyle Sultan Alpaslan gibi, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi gibi, Yavuz Sultan Selim gibi, Fatih gibi, Abdül Hamit Han gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi at üstünde seferdedir. Kanlı ve coşturulmuş deryalardan geçilmektedir. Gittikçe daha da karanlıklaşan kahpe dünyalardan doğan girdap ve fırıldaklar geçilmeye çalışılan deryaları geçilemez hale getirmeye çalışacaklardır. Bunu yaparken çok masumane ve hatta sanki o kirli dünyaların karşısındaymış gibi izlenimlerle sahada yer almaya çalışacaklardır. Belki de bu çerçevede yeni yerler edinmeye çalışanlar bile bu yeni oyunların neresinde olduklarının farkında olamayacaklardır. Onların durumları, bir intihar vakasını andırıyor. Adamın birisi durup dururken çalıştıkları inşaatın üst katından atlamak şeklinde intihara kalkışıyor. Ancak çok ciddi olarak yaptığı intihar girişimi başarılı olmuyor ve son anda arkadaşlarının  uyanıklığı ve yardımıyla kurtarılıyor.  Bu kişi kendine geldikten sonra arkadaşları neden böyle bir teşebbüs gösterdiğini soruyorlar. Bu kişi intihar etmek gibi bir niyetinin asla olmadığını, sadece bir anda etrafının azgın su ve yaratıklarla çevrildiğini ve sadece inşaatın bulunduğu katından atlayarak kendini güvene alacağı bir adacık gördüğünü ve sırf kendini kurtarmak için oraya atlamaya çalıştığını söylüyor. Değerli dostlar durum ortada ahlâkı olmayan acımasız ve çok kirli bir savaş durumundayız. Buna hayır diyebilir misiniz!.. Her dakika yeni bir küresel oyun ve saldırıya muhatap oluyoruz. Hiç kimse bunun nedenini farklı yerlerde ve farklı yaklaşımlarla arayamaz. Bilinmelidir ki küfür tek millettir ve nihai hedefi bellidir. Azgın sular geçilirken at değiştirilmez. Bu millete at değiştirmeyi teklif edenler esasında haçlı ittifakının kaybettiği bahis oyununu ve şer’e dönüşen kaderini değiştirmeyi teklif ettiklerini İnşallah anlayacaklardır. Elbette ki o kanlı ve dipsiz suları geçmenin bedeli ağırdır. Oluşturulan girdaplara düşenlerimiz olacaktır. Eğer birbirimize sorulacak sorularımız varsa herhalde at üzerinde suyu geçerken değil, suyu geçtikten sonra sorabiliriz ve inandırıcı cevaplar alabiliriz. O zaman bu acelenin sebebi ne ola ki!.. Amerika ve İsrail Kudüs meselesindeki tutum ve davranışlarıyla temelde kendilerinden ziyade, birtakım Arap toplum ve devletlerini İslâm dünyası içerisine sokulmuş paslı hançerler gibi kullanarak derin ayrışmaları körüklemektedir. Gerçekten de İslâm dünyasında daha çok o toplumlar ve devletler tartışılan konu alanlarını temsil ediyor. İslâm dünyası kesinlikle bu oyuna gelmemelidir. Oynanan kirli oyunlara piyon olanlar ivedi olarak ayıklanmalı ve gerçekte ait oldukları yerlere gönderilmelidirler. Türk Milleti İslâm’la müşerref olduktan sonra Yüce Peygamberin övgüsüne mazhar olmuş, Peygamberimizin dünyasını değişmesinden ve sahabeler döneminden sonra İslâm’ ın bayraktarlığını yapmıştır. Bu yüce Millet İslâm dinini seçmeden önce bile tek Tanrı inancını benimsemiş, namus anlayışı bu günkü anlayışımızın aynısıydı. Ancak Arap coğrafyasındaki kutsal mekânlarımızı Haçlı it sürülerinin ayağı çiğnemesin diye aylarca aç ve susuz çekirge yiyerek ayakta kalan ve şanlı mücadelelerine yıkılmadan devam eden Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa’ ya ağababalarının kıçını yalamaya devam eden dilini atarak bühtanda bulunan Birleşik Arap Emirliğinin bir bakanının ataları olan Firavunlar döneminde ise kardeş kardeşle, ana oğul ile evleniyorlardı. İşte bu melunların torunlarının koruyamadığı o kutsal mekânları ve şanlı Peygamberimizin kabri şeriflerini Fahrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Türk Askeri koruyordu. O Mecusilerin torunu olan zatın Çöl Kaplanı Fahrettin Paşanın yaptıklarını hazmedemediğinden içi acımış olacak ki, içindeki kinini kusmaya başlamıştır. Selahaddin Eyyubiler ve diğer Osmanlı Türk askerleri Hicazı, Kâbe’yi ve tüm mübarek mekanları can pahasına koruyup kurtarırken, bu zatı muhteremin dedeleri ise zevk-ü sefa ve canlarını, mallarını koruma peşindeydiler ve camilerden verilen hutbelerde onların da bu cihada katılmalarının gereği anlatılıyordu. O muhteşem Osmanlı Türk İmparatorluğunun varisi ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına kucaklarına oturup ağızlarından akan salyalarını yaladığın dilini tutar kıvırır gerisin geriye sokarız. Bilesin ki attığın dilin bedeli çok ağır olacaktır ve işte o zaman gerçekten yalvarmak için dil atacaksın. Sosyal medyada sarf ettiğin sözler kesinlikle kaderin olacaktır. Esasında sana ait olmayan ve bütün İslâm Ümmetinin malı olan o petrol servetin bile senin üzerini örtemeyecek ve ana üryan kalacaksın. Bu gün kıçlarını önlü arkalı yaladığın Haçlı Siyonistler o gün süngülerini kıçına saplayacaklar. Eyvah ölen benmişim diyeceksin lâkin vakit çoktan geçmiş olacaktır. Ne diyelim kendi düşen ağlamaz!..
KUDÜS Stratejisi Yeniden Dirilişin Milâdı Olacaktır

Batı dünyasının gerçekte olup olmadığının günümüzde gerçekleştirilen insanlık dışı ve tüm dünyayı tehdit eden vahşetlere denk kahpe oyunları ile düşündüren Rönesans’ın sadece bir aldatmadan ibaret olduğunu anlamaya başladık. Esasında batı dünyasının kirli geçmişini belki sanal olarak temizleme çabasının bir ifadesi olan Rönesans kavramının, günümüz dünyasında yeniden bir itibar kazanma çabasının eseri ve gerekçesi olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla Batı Dünyası gerçek Rönesans’ı 21. yüz yılda Arşa çıkan zülüm senaryolarının göstergeleri olan  kan, göz yaşı ve katliamlarının ingılazı olarak gözlemlenebilir ve ölçümlenebilir sonuçlarıyla yaşamak zorundadır. Amerika Huntington  tarafından yazıldığı iddia edilen medeniyetler çatışması tezinde vurgulanan çatışma alanları oluşmaması için elinde bulundurduğunu düşündüğü tüm imkân ve fırsatları kullanmaya çalışıyor.

Örneğin küresel ölçekli bir medeniyetler çatışmasının galibinin Batı dünyasının olacağını öngörmek henüz çok mümkün gözükmemektedir. Bu yüzden Amerika’ nınöncülüğündeki Batı Dünyası işte tam bu nokta da özellikle kendileri dışındaki medeniyetler içerisinde bu çatışmaları organize etmek gibi bir mecburiyeti vardır.  Haçlı savaşlarında olduğu tarih sayfalarında yerini alan bir medeniyetler  çatışmasında galip gelen taraf Haçlı dünyası olmadığı gibi, yeni bir medeniyetler çatışmasının galibi de hiçbir şekilde batı dünyası olmayacaktır. O zamanda Haçlı dünyasının niceliksel üstünlüğü vardı, bugünde benzer eşitsizliklerin olmasının onların nihai hedeflerine ulaşmalarını sağlayamayacağının farkındadırlar. İşte bu yüzden öncelikli olarak rakiplerini psikolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel cephelerden içten içe zayıf düşürerek çökertmenin peşindedirler.

Çünkü batı dünyası, veya toplumu; refah toplumudur ve en küçük bir refah kaybında toplumsal çalkantı ve patlamalara gebedir. Bu gebeliğin en nihayetinde bir doğumla sonuçlanmak zorunda olduğu unutulmamalıdır. İşte şu an itibariyle yaşananların bu doğumun sancıları olduğunu anlamalıyız. Ancak bizim kadim medeniyetimiz ise; “bir lokma bir hırka” anlayışını temele alan bir medeniyettir. O halde bu medeniyet mensupları bir dilim ekmek ve üç beş zeytinle bile kritik dönemlerde yaşamını sürdürebilir. Nitekim öyle de olmuştur. Dünyanın derin bir şekilde etkilendiği küresel çalkantılardan, oyun kurucuların beklentisi olan  krizler yaşanmamıştır. Batı dünyasının çok büyük kaynaklar yatırıp kesin kazanacağına odaklaşarak oynadığı bu bahis, yaşanan olayların fark edilmesi imkânsız olan derinliklerinde mutlak akıl ve mutlak iradeninsahibi tarafından saklı tutulan ve başka bir ifadeyle Külli İradenin kodladığı şifreler çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlar muhataplarının fabrika ayarlarını bozmuştur. Bozulan ayarların yeniden dikiş tutması ve eski düzenin her ihtimalde sınırlı bir süre devam etmesi ancak İslâm Dünyasının birlik, beraberlik, kardeşlik bağlarının zayıflatılmasıyla mümkün olabilir.

Amerika ve Batı dünyasının kendilerine hayır bize şer diye kurdukları oyunlar onların fark etmelerine imkân olmayan Mutlak İrade tarafından tersine döndürülmüş ve kendilerine şer ve bize hayırlar tecelli etmeye başlamıştır. Bu yüzden o karanlık dünyaların psikolojileri bozulmuştur. Her ne kadar batı aşılamaz denilse de, bu korkuya dayalı kritik eşik aşılmıştır. Bu eşik kronikleşme eğilimi gösteren habis bir ur gibi özelde Türk Milletinin ve genelde İslâm Dünyasının önünü kesen bir bariyer konumundaydı. Bu eşiğin aşılmasında öncü ve lider rol oynayan siyasetçileri; vatan ve millet sevdalarından, her türlü kirli oyunlarla ve kurulan hain tuzaklarla aralıksız saldırılmasına rağmen korudukları iman ve ortaya koydukları amellerinden dolayı canı gönülden kutluyorum. Övünerek söylemek istiyorum ki; o muhteşem dönemlerde olduğu gibi şimdide Büyük Türk Milletinin bayraktarlığında ırkı, dili, mezhebi ne olursa olsun, bütün İslâm Dünyasının elde ettiği siyasi ve psikolojik kazanımlar tek kelimeyle bir milat konumundadır. Ancak bu dönüm noktasına ulaşmak ne kadar zor ise, onu korumak ve ona göre stratejiler geliştirmek te en az o kadar zor olacaktır. Şuna inanılmalıdır ki; tüm bu zorlukların üstesinden gelinecek imkân ve fırsatlar mutlaka vardır. Eğer öyle olmadaydı ve daha zamana ihtiyaç olsaydı, mutlak otorite ve akıl sahibi karanlık dünyaların daha da kararmasını ifade eden ve de o habis kritik eşiği aşmamızı sağlayan fırsatları yaratmazdı.

Bilinsin ki kimi ve ne boyutta rahatsız ederse etsin Türk Milleti Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve bilge lider Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ gibi akıncı beyleriyle Sultan Alpaslan gibi, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi gibi, Yavuz Sultan Selim gibi, Fatih gibi, Abdül Hamit Han gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi at üstünde seferdedir. Kanlı ve coşturulmuş deryalardan geçilmektedir. Gittikçe daha da karanlıklaşan kahpe dünyalardan doğan girdap ve fırıldaklar geçilmeye çalışılan deryaları geçilemez hale getirmeye çalışacaklardır. Bunu yaparken çok masumane ve hatta sanki o kirli dünyaların karşısındaymış gibi izlenimlerle sahada yer almaya çalışacaklardır. Belki de bu çerçevede yeni yerler edinmeye çalışanlar bile bu yeni oyunların neresinde olduklarının farkında olamayacaklardır.

Onların durumları, bir intihar vakasını andırıyor. Adamın birisi durup dururken çalıştıkları inşaatın üst katından atlamak şeklinde intihara kalkışıyor. Ancak çok ciddi olarak yaptığı intihar girişimi başarılı olmuyor ve son anda arkadaşlarının  uyanıklığı ve yardımıyla kurtarılıyor.  Bu kişi kendine geldikten sonra arkadaşları neden böyle bir teşebbüs gösterdiğini soruyorlar. Bu kişi intihar etmek gibi bir niyetinin asla olmadığını, sadece bir anda etrafının azgın su ve yaratıklarla çevrildiğini ve sadece inşaatın bulunduğu katından atlayarak kendini güvene alacağı bir adacık gördüğünü ve sırf kendini kurtarmak için oraya atlamaya çalıştığını söylüyor.

Değerli dostlar durum ortada ahlâkı olmayan acımasız ve çok kirli bir savaş durumundayız. Buna hayır diyebilir misiniz!.. Her dakika yeni bir küresel oyun ve saldırıya muhatap oluyoruz. Hiç kimse bunun nedenini farklı yerlerde ve farklı yaklaşımlarla arayamaz. Bilinmelidir ki küfür tek millettir ve nihai hedefi bellidir. Azgın sular geçilirken at değiştirilmez. Bu millete at değiştirmeyi teklif edenler esasında haçlı ittifakının kaybettiği bahis oyununu ve şer’e dönüşen kaderini değiştirmeyi teklif ettiklerini İnşallah anlayacaklardır. Elbette ki o kanlı ve dipsiz suları geçmenin bedeli ağırdır. Oluşturulan girdaplara düşenlerimiz olacaktır. Eğer birbirimize sorulacak sorularımız varsa herhalde at üzerinde suyu geçerken değil, suyu geçtikten sonra sorabiliriz ve inandırıcı cevaplar alabiliriz. O zaman bu acelenin sebebi ne ola ki!..

Amerika ve İsrail Kudüs meselesindeki tutum ve davranışlarıyla temelde kendilerinden ziyade, birtakım Arap toplum ve devletlerini İslâm dünyası içerisine sokulmuş paslı hançerler gibi kullanarak derin ayrışmaları körüklemektedir. Gerçekten de İslâm dünyasında daha çok o toplumlar ve devletler tartışılan konu alanlarını temsil ediyor. İslâm dünyası kesinlikle bu oyuna gelmemelidir. Oynanan kirli oyunlara piyon olanlar ivedi olarak ayıklanmalı ve gerçekte ait oldukları yerlere gönderilmelidirler. Türk Milleti İslâm’la müşerref olduktan sonra Yüce Peygamberin övgüsüne mazhar olmuş, Peygamberimizin dünyasını değişmesinden ve sahabeler döneminden sonra İslâm’ ın bayraktarlığını yapmıştır. Bu yüce Millet İslâm dinini seçmeden önce bile tek Tanrı inancını benimsemiş, namus anlayışı bu günkü anlayışımızın aynısıydı. Ancak Arap coğrafyasındaki kutsal mekânlarımızı Haçlı it sürülerinin ayağı çiğnemesin diye aylarca aç ve susuz çekirge yiyerek ayakta kalan ve şanlı mücadelelerine yıkılmadan devam eden Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa’ ya ağababalarının kıçını yalamaya devam eden dilini atarak bühtanda bulunan Birleşik Arap Emirliğinin bir bakanının ataları olan Firavunlar döneminde ise kardeş kardeşle, ana oğul ile evleniyorlardı. İşte bu melunların torunlarının koruyamadığı o kutsal mekânları ve şanlı Peygamberimizin kabri şeriflerini Fahrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Türk Askeri koruyordu.

O Mecusilerin torunu olan zatın Çöl Kaplanı Fahrettin Paşanın yaptıklarını hazmedemediğinden içi acımış olacak ki, içindeki kinini kusmaya başlamıştır. Selahaddin Eyyubiler ve diğer Osmanlı Türk askerleri Hicazı, Kâbe’yi ve tüm mübarek mekanları can pahasına koruyup kurtarırken, bu zatı muhteremin dedeleri ise zevk-ü sefa ve canlarını, mallarını koruma peşindeydiler ve camilerden verilen hutbelerde onların da bu cihada katılmalarının gereği anlatılıyordu.

O muhteşem Osmanlı Türk İmparatorluğunun varisi ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına kucaklarına oturup ağızlarından akan salyalarını yaladığın dilini tutar kıvırır gerisin geriye sokarız. Bilesin ki attığın dilin bedeli çok ağır olacaktır ve işte o zaman gerçekten yalvarmak için dil atacaksın. Sosyal medyada sarf ettiğin sözler kesinlikle kaderin olacaktır. Esasında sana ait olmayan ve bütün İslâm Ümmetinin malı olan o petrol servetin bile senin üzerini örtemeyecek ve ana üryan kalacaksın. Bu gün kıçlarını önlü arkalı yaladığın Haçlı Siyonistler o gün süngülerini kıçına saplayacaklar. Eyvah ölen benmişim diyeceksin lâkin vakit çoktan geçmiş olacaktır.

Ne diyelim kendi düşen ağlamaz!..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler grandpashabet grandpashabet giriş cratosroyalbet betwoon giriş betwoon