BİLMEYİ BİLENLER NEZDİNDE CAMİLERİMİZE DÎNİ, SOSYOLOJİK, PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL BİR BAKIŞ!..

Kültür 26.05.2020 - 12:30, Güncelleme: 31.08.2023 - 05:00
 

BİLMEYİ BİLENLER NEZDİNDE CAMİLERİMİZE DÎNİ, SOSYOLOJİK, PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL BİR BAKIŞ!..

BİLMEYİ BİLENLER NEZDİNDE CAMİLERİMİZE DÎNİ, SOSYOLOJİK, PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL BİR BAKIŞ!..
Kâinatı ve bütün mahlügatı elbette ki yaşam süreç ve serüvenimiz içerisinde; “ol” deyip var eden, var ediliş sırlarını kâinata çiçek-böcek, sinek-balık, dağ-taş, altın-gümüş, bakır-demir, hava-su, iman-şuur, ruh-beden, hayat-ölüm, hak-adalet, varlık-yokluk, öfke-sabırmisali ölçüt ve denge kriterleriyle nakış nakış işleyen mutlak akıl ve kerem sahibi kendisinden bir uzantı olarak insana bahşettiği aklı kullanabilen yani akıl eden,  ve bilinmek isteyen o cömert, mutlak irade ve güç sahibi Padişaha gerçekten kul olarak öğrenmeyi öğrenmiş ve bilmeyi bilen, başka kullukları reddeden ve böylece özgürleşen civanmertlere selam olsun.   Yunus Emre’nin dediği gibi, kul var ise amenna Padişah ta vardır. O yüce Padişaha kul olmak; bilmeyi bilmektir, ağlayıp gülmektir, çok yazıp bazen silmektir, almadan vermektir, aydınlatmak için yanmaktır, sormadan söylemektir, öldürmeden yaşatmaktır, velhasılı hakkıyla var olmaktır. Hakkıyla hak ettiği varlığının farkında olan akıl, irfan ve şuur abidesi ve tüm varları var eden değerler uğruna serden ve yardan geçtilerin konuşmalarının vakti gelmiştir ve mutlaka dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Onların sözleri ve nasihatleri; yıkmak değil inşa etmek içindir. Karartmak değil aydınlatmak içindir. Köreltmek değil irşat etmek içindir.   Camilerimiz ve ibadethanelerimiz ifade etmeye çalıştığım o varlık değerlerinin verildiği, o yüce duygularla yapılan ibadetler ölçüsünde daha kalıcı hale getirilerek tutum ve davranışlara dönüştürüldüğü, istişare ve meşveret müessesesinin çalıştırıldığı; hırs, öfke, gurur ve kibre taraf olma anlamında siyasetin “s” sinin bile geçmemesi gereken kutsal mekânlardır. Çünkü camilerimizin tarafı ve safı bellidir. Camilerimize, saymaya çalıştığım işte bu var oluş gerekçelerine uymayan, dünyevi menfaat ve hesapları olan cemaat, cemiyet, dernek, vakıf, siyasi parti tarafını zerre kadar da olsa tutma hissi uyandıracak algıların oluşturulması  affedilmez bir hata ve maliyeti çok ağır yanlışlar olarak bireysel ve toplumsal düzeyde sonuçları olmaktadır. Bu çerçevede camilerimizde günübirlik siyaset, ticaret ve birilerine ikbal oluşturma adına ima dahi olsa tavır takınılması doğru olamaz ve bu tür tutum ve davranışlar en büyük yıkım ve zararı şüphesiz toplumsal değerlerimize, dinimize ve onun ilke ve yasalarına vermektedir. Birbirlerinin siyasi rakibi olan insanların insan psikolojisi kapsamında birbirlerinin ister doğru veya ister yanlış olsun ortaya koydukları her düşünce, tutum ve davranışa tepkisel olarak bir karşı duruş ve muhalefet oluşturdukları genel bir gerçekliktir. Böyle bir durumda ve bu duruma fırsat verenlerin temelde camilerimizi her kim olursa olsun, boşalttıkları gerçekliği kabul edilmek zorundadır. Bilerek veya bilmeyerek buna fırsat verenlerin mutlaka psikoloji, sosyoloji, kültür bilim ve felsefe temelinde kapsamlı bir eğitimden geçirilmeleri, bu ve benzeri sorunların yaşanmasını kesinlikle engelleyecektir. Şüphesiz her birimizin ölüm anında mutlaka karşı karşıya geldiğimiz ve birer Müslüman olarak defin vecibelerini yerine getiren bilgi ve deneyime sahip imamlarımıza saygımız büyüktür.  Kendilerini her zaman minnet ve şükranla anıyoruz. Ancak bu konuda bir sıkıntının olduğu da gözlenmektedir.   Konuyu çok basit bir örnekle somutlaştırmak istiyorum. Kars Kafkas Üniversitesinde görev yaptığım yıllarda üniversitenin yakınında Süleymancıların bir yurtları vardı ve zaman zaman vakit dar olduğunda Cuma Namazı için o yurda gidiyorduk. Bir Cuma günü namazı kılarken imamlık yapan genç hutbe  sonunda Süleyman Efendi’ den bahsetti ve hutbe o temelde bir kıvam kazandı. Cemaat içerisinde üniversiteden katılan ve Süleymancı olmayan ve kendilerini Müslüman kabul eden birçok insan vardı. Elbette ki bu insanlar Cuma Hutbesinde Peygamber Efendimizden bahsedilmesini daha çok isterlerdi. Süleyman Efendi çok muhterem bir zat olabilir. Eğer ondan bahsedilecekse, onunla ilgili bir sempozyum, konferans, açık oturum veya panel düzenlenebilir ve herkes te oraya davet edilebilirdi. Böyle bir davranış Süleyman Efendinin tanıtılması ve fikirlerinin kabul görmesi adına daha anlamlı olurdu. Namazdan sonra ben yurdun yetkilileriyle görüşerek bu yapılanın doğru olmadığını ve bunun için ifade etmeye çalıştığım faaliyetlerin yapılabileceğini belirttim ve onlarda doğru düşündüğümü belirttiler. Ancak daha sonra aynısını tekrarladılar ve ben ve benim gibi düşünenler bir daha o yurda gitmediler. İnancımızın, değerlerimizin ve kültürümüzün siyasete alet edilmesi başlangıçta belli bir süreliğine siyaseti abat etse de, sonuçta inancımıza ve hatta taraf edilen siyasi yapılara telâfisi mümkün olmayan zararlar vermektedir. Aynı şekilde eğer Camiler siyasete alet edilirse öncelikli olarak camilerimiz zarar görecektir.   Son günlerde İzmir’de Cami hoparlörlerinden Çav Bella marşının/müziğinin çalınması da böyle bir provokatif eylemdir. Öncelikli olarak o camilerin görevlileri sorgulanmalı ve bu duruma meydan verilmesinin bedeli ödetilmelidir. Toplumumuzun dini ve ibadet mekânlarının teslim edildiği bu insanların neden ve nasıl böyle bir provokatif eyleme fırsat verdikleri en ince ayrıntısına kadar değerlendirilmelidir. Bu provokatif eylem sonucunda sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla sanki tebessüm etmeye çalışan ve memnuniyet algısı oluşturanların psikolojik, sosyal ve kültürel durumları değerlendirilmeli ve o değerlendirmelere dayalı kodlara ulaşılmalıdır. Bu tutum ve davranışların arka plânı çok net değil ve karanlıktır. Bunu oh oldu dercesine sunanların kullukları Allah’a değil demek ki başkalarınadır.   Yine bir Cuma namazı için Erzurum Çifte Minareli camimizdeydim. Ezan öncesi verilen vaazı dinliyordum. Bir ara sanırım Diyanet tarafından yapılan bir panelden bahsedilmeye başlandı. Sunucu yapılan panel ve katılımcıları adeta falan ağamız, filan paşamız gibi övgülerle teşhir ediyordu. Tabi ben şaşırdım ve etrafıma bakmaya başladım. Bayağı cemaat de vardı. Birçok kişinin bu dudumdan rahatsız olmaya başladığını görüyordum. Değerli dostlar böyle bir durum her nasıl olursa olsun Cuma Namazında camide vaaz esnasında olacak bir şey değildir. Namazdan sonra da bu durumu birçok duyarlı ve aklı selim insanla paylaştım. Buna meydan verenlerin sorumlulukları ve veballeri büyüktür. Tek kelimeyle camilerimizi etkisizleştirmeye, devre dışı bırakılmalarına, mevcut değerler boyutuyla toplumu yeniden inşa etme işlevlerine  müdahale anlamına gelecek bu tür eylem ve söylemlerden kaçınılmalıdır. Bunu yapanların başka zamanlarda başka şekillerde başka şeylerde yapabilecekleri düşünülmelidir.   Benim rahatsız olduğum bir başka durum da; siyaset veya belli bir ideoloji adına camilerimize yapılan provokasyona daha çok siyasi ve ideolojik tepkilerin yoğunlaşmasıdır. Bu konuda mütedeyyin halkımızın duyarlılığı ve meseleyi milli birlik ve beraberlik temelinde ele alması daha yerinde ve anlamlı olacaktır. Selam ve sevgilerimle.
BİLMEYİ BİLENLER NEZDİNDE CAMİLERİMİZE DÎNİ, SOSYOLOJİK, PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL BİR BAKIŞ!..

Kâinatı ve bütün mahlügatı elbette ki yaşam süreç ve serüvenimiz içerisinde; “ol” deyip var eden, var ediliş sırlarını kâinata çiçek-böcek, sinek-balık, dağ-taş, altın-gümüş, bakır-demir, hava-su, iman-şuur, ruh-beden, hayat-ölüm, hak-adalet, varlık-yokluk, öfke-sabırmisali ölçüt ve denge kriterleriyle nakış nakış işleyen mutlak akıl ve kerem sahibi kendisinden bir uzantı olarak insana bahşettiği aklı kullanabilen yani akıl eden,  ve bilinmek isteyen o cömert, mutlak irade ve güç sahibi Padişaha gerçekten kul olarak öğrenmeyi öğrenmiş ve bilmeyi bilen, başka kullukları reddeden ve böylece özgürleşen civanmertlere selam olsun.

 

Yunus Emre’nin dediği gibi, kul var ise amenna Padişah ta vardır. O yüce Padişaha kul olmak; bilmeyi bilmektir, ağlayıp gülmektir, çok yazıp bazen silmektir, almadan vermektir, aydınlatmak için yanmaktır, sormadan söylemektir, öldürmeden yaşatmaktır, velhasılı hakkıyla var olmaktır. Hakkıyla hak ettiği varlığının farkında olan akıl, irfan ve şuur abidesi ve tüm varları var eden değerler uğruna serden ve yardan geçtilerin konuşmalarının vakti gelmiştir ve mutlaka dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Onların sözleri ve nasihatleri; yıkmak değil inşa etmek içindir. Karartmak değil aydınlatmak içindir. Köreltmek değil irşat etmek içindir.

 

Camilerimiz ve ibadethanelerimiz ifade etmeye çalıştığım o varlık değerlerinin verildiği, o yüce duygularla yapılan ibadetler ölçüsünde daha kalıcı hale getirilerek tutum ve davranışlara dönüştürüldüğü, istişare ve meşveret müessesesinin çalıştırıldığı; hırs, öfke, gurur ve kibre taraf olma anlamında siyasetin “s” sinin bile geçmemesi gereken kutsal mekânlardır. Çünkü camilerimizin tarafı ve safı bellidir. Camilerimize, saymaya çalıştığım işte bu var oluş gerekçelerine uymayan, dünyevi menfaat ve hesapları olan cemaat, cemiyet, dernek, vakıf, siyasi parti tarafını zerre kadar da olsa tutma hissi uyandıracak algıların oluşturulması  affedilmez bir hata ve maliyeti çok ağır yanlışlar olarak bireysel ve toplumsal düzeyde sonuçları olmaktadır. Bu çerçevede camilerimizde günübirlik siyaset, ticaret ve birilerine ikbal oluşturma adına ima dahi olsa tavır takınılması doğru olamaz ve bu tür tutum ve davranışlar en büyük yıkım ve zararı şüphesiz toplumsal değerlerimize, dinimize ve onun ilke ve yasalarına vermektedir. Birbirlerinin siyasi rakibi olan insanların insan psikolojisi kapsamında birbirlerinin ister doğru veya ister yanlış olsun ortaya koydukları her düşünce, tutum ve davranışa tepkisel olarak bir karşı duruş ve muhalefet oluşturdukları genel bir gerçekliktir. Böyle bir durumda ve bu duruma fırsat verenlerin temelde camilerimizi her kim olursa olsun, boşalttıkları gerçekliği kabul edilmek zorundadır. Bilerek veya bilmeyerek buna fırsat verenlerin mutlaka psikoloji, sosyoloji, kültür bilim ve felsefe temelinde kapsamlı bir eğitimden geçirilmeleri, bu ve benzeri sorunların yaşanmasını kesinlikle engelleyecektir. Şüphesiz her birimizin ölüm anında mutlaka karşı karşıya geldiğimiz ve birer Müslüman olarak defin vecibelerini yerine getiren bilgi ve deneyime sahip imamlarımıza saygımız büyüktür.  Kendilerini her zaman minnet ve şükranla anıyoruz. Ancak bu konuda bir sıkıntının olduğu da gözlenmektedir.

 

Konuyu çok basit bir örnekle somutlaştırmak istiyorum. Kars Kafkas Üniversitesinde görev yaptığım yıllarda üniversitenin yakınında Süleymancıların bir yurtları vardı ve zaman zaman vakit dar olduğunda Cuma Namazı için o yurda gidiyorduk. Bir Cuma günü namazı kılarken imamlık yapan genç hutbe  sonunda Süleyman Efendi’ den bahsetti ve hutbe o temelde bir kıvam kazandı. Cemaat içerisinde üniversiteden katılan ve Süleymancı olmayan ve kendilerini Müslüman kabul eden birçok insan vardı. Elbette ki bu insanlar Cuma Hutbesinde Peygamber Efendimizden bahsedilmesini daha çok isterlerdi. Süleyman Efendi çok muhterem bir zat olabilir. Eğer ondan bahsedilecekse, onunla ilgili bir sempozyum, konferans, açık oturum veya panel düzenlenebilir ve herkes te oraya davet edilebilirdi. Böyle bir davranış Süleyman Efendinin tanıtılması ve fikirlerinin kabul görmesi adına daha anlamlı olurdu. Namazdan sonra ben yurdun yetkilileriyle görüşerek bu yapılanın doğru olmadığını ve bunun için ifade etmeye çalıştığım faaliyetlerin yapılabileceğini belirttim ve onlarda doğru düşündüğümü belirttiler. Ancak daha sonra aynısını tekrarladılar ve ben ve benim gibi düşünenler bir daha o yurda gitmediler. İnancımızın, değerlerimizin ve kültürümüzün siyasete alet edilmesi başlangıçta belli bir süreliğine siyaseti abat etse de, sonuçta inancımıza ve hatta taraf edilen siyasi yapılara telâfisi mümkün olmayan zararlar vermektedir. Aynı şekilde eğer Camiler siyasete alet edilirse öncelikli olarak camilerimiz zarar görecektir.

 

Son günlerde İzmir’de Cami hoparlörlerinden Çav Bella marşının/müziğinin çalınması da böyle bir provokatif eylemdir. Öncelikli olarak o camilerin görevlileri sorgulanmalı ve bu duruma meydan verilmesinin bedeli ödetilmelidir. Toplumumuzun dini ve ibadet mekânlarının teslim edildiği bu insanların neden ve nasıl böyle bir provokatif eyleme fırsat verdikleri en ince ayrıntısına kadar değerlendirilmelidir. Bu provokatif eylem sonucunda sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla sanki tebessüm etmeye çalışan ve memnuniyet algısı oluşturanların psikolojik, sosyal ve kültürel durumları değerlendirilmeli ve o değerlendirmelere dayalı kodlara ulaşılmalıdır. Bu tutum ve davranışların arka plânı çok net değil ve karanlıktır. Bunu oh oldu dercesine sunanların kullukları Allah’a değil demek ki başkalarınadır.

 

Yine bir Cuma namazı için Erzurum Çifte Minareli camimizdeydim. Ezan öncesi verilen vaazı dinliyordum. Bir ara sanırım Diyanet tarafından yapılan bir panelden bahsedilmeye başlandı. Sunucu yapılan panel ve katılımcıları adeta falan ağamız, filan paşamız gibi övgülerle teşhir ediyordu. Tabi ben şaşırdım ve etrafıma bakmaya başladım. Bayağı cemaat de vardı. Birçok kişinin bu dudumdan rahatsız olmaya başladığını görüyordum. Değerli dostlar böyle bir durum her nasıl olursa olsun Cuma Namazında camide vaaz esnasında olacak bir şey değildir. Namazdan sonra da bu durumu birçok duyarlı ve aklı selim insanla paylaştım. Buna meydan verenlerin sorumlulukları ve veballeri büyüktür. Tek kelimeyle camilerimizi etkisizleştirmeye, devre dışı bırakılmalarına, mevcut değerler boyutuyla toplumu yeniden inşa etme işlevlerine  müdahale anlamına gelecek bu tür eylem ve söylemlerden kaçınılmalıdır. Bunu yapanların başka zamanlarda başka şekillerde başka şeylerde yapabilecekleri düşünülmelidir.

 

Benim rahatsız olduğum bir başka durum da; siyaset veya belli bir ideoloji adına camilerimize yapılan provokasyona daha çok siyasi ve ideolojik tepkilerin yoğunlaşmasıdır. Bu konuda mütedeyyin halkımızın duyarlılığı ve meseleyi milli birlik ve beraberlik temelinde ele alması daha yerinde ve anlamlı olacaktır.

Selam ve sevgilerimle.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler