DEVLETİ BAŞSIZ BIRAKMAYA NİYET EDENLER KUZGUNLARA LEŞ OLMAKTAN KURTULAMAYACAKLAR!..

Güncel 26.06.2017 - 10:24, Güncelleme: 31.08.2023 - 05:00
 

DEVLETİ BAŞSIZ BIRAKMAYA NİYET EDENLER KUZGUNLARA LEŞ OLMAKTAN KURTULAMAYACAKLAR!..

DEVLETİ BAŞSIZ BIRAKMAYA NİYET EDENLER KUZGUNLARA LEŞ OLMAKTAN KURTULAMAYACAKLAR!..
Kitabı Kuran, Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhisselam, Kıblesi Kâbe, İbadethanesi Cami ve Dini İslâm olup, Allah’ın şüphesiz ve şeksiz kulu olan ve böylece alabildiğine özgürleşerek başka kullukları reddeden bütün Müslümanların Mübarek Ramazan Bayramlarını canı gönülden kutluyorum. Allah herkesin hakkında hayırlara vesile etsin İnşallah. Bin aydan daha hayırlı olan bu mübarek ayın feyiz ve bereketinin devletimizin ve aziz milletimizin başına olmasını, satılmış hainlerin şerrinden ve hilelerinden hıfz eylemesini temenni ediyorum. Din, devlet, millet, hak, adalet, ırz, namus, şeref, haysiyet düşmanı terör örgütünün, kendilerine yataklık ve paralel yandaşlık yapanların sağladıkları lojistik ve istihbarat destekleriyle kaçırdıkları ifade edilen Necmettin YILMAZ’ ın akıbetinin bir an önce ortaya çıkmasını ve gelmiş geçmiş bütün şehitlerimiz için rabbimden mekânlarının Cennet olmasını niyaz ediyorum. Rabbim onların niyet ve yüzü suları hürmetine bizleri de korusun ve varsa yanlışlarımız ıslah etsin. Bu aziz millete ve ülkemize tuzak kuranların, onlara sözlüde olsa destek olanların, sayın Cumhurbaşkanımızın buyurdukları gibi; yaratılan manipülatif ve ne hikmetse halâ hiç pişmanlık duyanı, bunu dillendireni olmayan sentetik mağdur edebiyatı yaratanların; çıkar elde ettikleri, ekmeden biçmeye alıştıkları, acıkmalarına bile fırsat kalmadan doyuruldukları, tüyü bitmemiş yetim haklarını zimmetlerine geçirmekte tereddüt etmeyen, Allah’a kulluğu unutup akşam sabah salya ve sümüklerini yaladıkları terör elebaşılarına kullukta geç kalmayanların üst üste geçmiş ve her duruma uygun vaziyet alma esnekliğine sahip maskeleri birer birer düşmeye başlamıştır. Artık yavaş yavaşta olsa iradelerini kendilerine sağlanan it yalı ve leş kemikleri karşılığı ipotek altına aldırıp ihanet pazarlarında kiraya verenlerin kiracılarının kendi can haylarına düştüğünü fark etmeye başlamışlardır. Çünkü yolun sonunu görmeye, yaşayacakları kabir azabına deli gömleği örmeye, tükettikleri akıl ve idrak sermayelerinin beyhude baskısıyla halden hale girmeye, rezil rüsvay olup alemi ibret için geşmer olmaya razı olmuşlardır. Devlet erkinin ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri çelikten iradesiyle terör örgütlerinin tamamını saklandıkları inlerinde bulup hak ettikleri bedeli ödettiğini dünya alem görüyor. Terör, ihanet, vatan, din ve bütün dünyaya kadim bir medeniyet sunmuş; yok etmeyip yaşatan ve koruyan aziz milletimizin düşmanlığına soyunarak bu yolda her türlü kılıktan kılığa girmeye devam edenler, gerçek zalimlerdir. Hangi dünyevi güce sahip olurlarsa olsunlar Yüce Allah’ın gücü ve İnşallah büyük milletimize verdiği destek ve yardım karşısında ateşin karşısında erimekten başka çaresi olmayan buz gibilerdir ve eriyip taşa toprağa karışacaklardır. Ancak o taş ve topraklar arasından uygun zemin buldukça yeniden yeşerip ayrık otları gibi alttan alta boy verip etrafı hep olduğu gibi arakadan kuşatmak isteyeceklerdir. Aziz dostlar hep öyle olmadı mı?.. Her zaman ilk darbeyi sizdeniz dediklerine vurmadılar mı? 12 Eylül öncesinde yaşandığı gibi kardeşi kardeşe düşürerek ülkenin bölünüp parçalanmasına çalışılmadı mı? İster soldan ister sağdan adı ne olursa olsun bu milletin geleceğinde önemli görevler alabilecek gençler cımbızla seçilerek katledilmediler mi? Yaratılan o kaos ortamlarından nemalanıp beslenenler işte günümüzde de eylem ve söylemlerinden asla vazgeçmeyen terör örgütleri değil mi? Adı ister İslâm, ister Hıristiyan, ister putperest, ister  Mecusi, ister dinli, ister dinsiz her ne olursa olsun hiçbir farkı yoktur. Bütün mesele Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ortadan kaldırılmasıdır. Onlara göre bunu gerçekleştirmek için her küresel ihanet pazarlarında alım satım yapmaya değer olduğu ortada değil mi? Pişman olup bu amaçtan vazgeçmeyeceklerine göre her türlü Bizans oyununun ve melanetin beklenmesi gerekir. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında bu yapıların kalıntıları görev yapmaya devam ediyorlar. Bu kalıntıları fark etmek için bilimsel mantık ve sosyal psikoloji ilkelerinin kullanılması gerekebilir. İşte o zaman geçmişteki durum ve bağlantıları, şu an itibariyle çok örtülü olarak yapmaya mahkum oldukları ve kendilerince öngördükleri geleceği hep olduğu gibi yine ihanet pazarlarında yeniden yapılandırmak için kurguladıkları yeni toplumsal kaos yaratma, kendilerini emin kılmak için başkalarını çatıştırarak güç kazanma teşebbüslerinin çok canlı olduğu ortaya çıkacaktır. Bir mensubu olarak çalışmaktan her zaman onur duyduğum üniversitelerimizde son dönemlerde devlet erkinin güvenerek göreve getirdiği üst yöneticileri yıpratmak, gözden düşürmek, devlet ve milletten yana taraf olarak etkinlik alanlarını daraltmak, gözden düşürerek halk nezdinde mağdur edebiyatı yaratmak için kumpas üstüne kumpas kurmaya devam ediyorlar. Bu manada adlarını şimdilik saklı tutmak istediğim birtakım fakülte dekanlarının: “Sayın Rektörümüzle ilgili olarak; “daha önce iyiydi de son zamanlarda yanlış yapmaya başladı, kendilerine çok tepkiler var, o tepkileri ben izole ediyorum, o adamları ben tutuyorum yoksa şöyle-böyle yapabilirler”  gibi ipe sapa gelmeyen ve bu alanda donanımlı teorisyenler tarafından maksadının çok açık olarak anlaşılabileceği niyet ve ortaya konulan davranışlar devam ediyor. Bu niyetler ve ona bağlı olarak ortaya konulan davranışların etkili olduğu her yer, her yapı ve her hafıza olumsuz etkilenmekte ve toplumsal kaosa zemin oluşturmaktadır. Çok ama çok acele olarak bu kıvrak ve oynak değişkenlere derhal müdahale edilmeli ve ellerindeki imkân ve fırsatlar alınmalıdır. Aksi halde verecekleri zararların muhatapları hepimiz olabiliriz. Çünkü devletin mücadele ettiği tüm paralel yapıların yeni paralelleri oluşmuştur. Bu paralelin paraleli olan yapılar kurumsal ve toplumsal kaos, hoşnutsuzluk, ümitsizlik ve çaresizlik üretmeye çalışıyorlar. Amiri oldukları kurumlarda kurum çalışanları arasında düşmanlıklar oluşmasına, bu düşmanlıklar üzerinden kendilerini kamufle etmeye, üst yönetimlere olabildiğince kirli bilgi aktarmaya, rektörlük nezdinde değer verilen ve önemsenen çalışanları değersizleştirmek için oyun içerisinde oyun kurmaya çalışıyorlar. Kendi oyun kurucuları da eski kaşarlaşmış, kurumsal yapıları geçmişte elde ettikleri güce bağlı olarak kendi çıkarlarına hizmet ettirmiş, ancak artık etkileri kırılmış olan, yine de bunu hazmedemeyen ve soyları-sopları tükenmeye yüz tutmuş dinazor ekelerdir. İlişkiler ve çıkar bağlantıları doğru kurulduğu zaman taşlar eksizsiz yerine oturuyor. Teröre ve ihanete yandaşlık edenler, onlara eylem ve hatta söylemleriyle destek olanlar sahada olanlardan daha tehlikelidir. Çünkü onlar bataklık gibi sivrisinek üreten oynak zeminlerdir. Bu alanlar kurutulmadığı sürece, sivrisineklerin ardı arkası kesilmez. O sivrisineklere emdikleri kanın bedeli ancak kurutulacak bataklıkla verilebilir. Vatana ihanetin karşılığı değil, bedeli olur. Bu bedel yaşanmadan toprağın altına giremeyecekleri gibi, girseler bile orada da huzur bulamayacaklardır. Cenabı Allah, yaptıkları zulümleri arşa dayanan bu zalimlerin ingılazlarını vermiştir. Korunmasının O’ nun bilgi ve himayesinde olduğunu belirttikleri Kuran’a kötü niyetle yaklaşıp tahrif projelerini devreye sokanlar tüm kâinatın sahibi yüce Allah’ tan tokat yemişlerdir. Bu tokat çok şiddetlidir; akılları baştan, dinginliği ve feraseti yaştan, gözleri kaştan, kepçe ve kaşıkları aştan, kanatları kuştan alır. Bunların çocuklarına mirasları birkaç demet ihanet, Firavun dönemlerinden kalan sahte kehanetler olacaktır. Gerçekten de bu kehanetler her seferinde bir başka baharı işaret etse de; onların baharları fırtına ve kızıl kıyametlerle dolu kışa, yapışıp kan emen sülükler gibi kanını emdikleri bu aziz milletin baharları ise aydınlık ve ferahlık dolu yazlara kavuşmuştur.                 Yüce Allah’ ın takdiri ve kurduğu nizam çerçevesinde yaza dönen baharlarda uyanan ve hafızalarını diri tutmayı başarmış, tarih bilinci ve tarihsel şuura sahip civanmertler; selvi boylarını, düğün ve toylarını, Ademden gelme, Yüce Allah’ a kul ve şanlı Peygambere Ümmet olma soylarını, İslâm Dinine karşılığını sadece Yüce Yaratandan bekleyerek yaptıkları hizmetleri ölçüsünde övgüye mazhar olmuş; ırk, dil, din, inanç ve kültür farkı gözetmeyen ve aidiyet duygusu geliştiren herkesi koruyucu şemsiyesi altına alan, herkesin mutlaka kendisine ait bir yerinin olduğu bir kuşatıcı ve kapsayıcı kadim Türk Milletinin onurlu ve haysiyetli birer mensubu olduğunun farkında olan ve de İbni Haldun’un şahsiyet tanımlamasına uyan serden geçtiler, tüm geçitleri tutmaya başlamıştır. Bundan sonra açıkta yok, kaçakta yoktur. Sızma eğilimi gösteren sızıntılar hızla katran çukurlarına dolmaya, kaynaklarındaki ölü ruhların yamuk ve paralel şekil verdiği; hayalleri kurumuş, rüyaları gara guralarla dolmuş, gerçeklerden uzak sentetik gerçeklilklerle yaşamaya mahkum edilmiş, asla merhameti hak etmeyen zavallıların meymanetsiz sufatları (yüzleri) – benzleri solmaya yüz tutmuştur. Allah devlete ve millete zeval vermesin. Bana göre devlet; Sayın Doktor Devlet BAHÇELİ ve Millet te Sayın Cumhurbaşkanımız Reis Recep Tayyip ERDOĞAN’ dır. Sayın Başbakanımız Binali YILDIRIM da bu iki erk arasındaki koordinasyonu sağlayan enerjinin kaynağıdır. Rabbim hepsinden razı olsun ve sağlık ve afiyetler versin. İşte o muhteşem baharların müjdecilerinden birisi de Üniversitelerimiz olmalıdır ve mutlaka olacaktır. Çünkü buralar bilim ve edep yuvalarıdır. Hak ve adalet ölçütlerinin parlatıldığı kurumsal yapılardır. Liyakatin değer kazandığı ve sahibine değer kattığı dirik mekânlardır. Rahmetli Oktay SİNANOĞLU’ nun deyimiyle evren kentleşmemeleri gereken üniversal yapılardır. Böyle bir yapının asla kadim değerleri yok sayması da beklenemez. Bu aziz milleti ayağa kaldıracak en temel yapılardan birisi de işte o kadim bilgi, bu bilgiye dayalı olarak ortaya çıkan davranış ve değerlerdir. Bu konularda projeler yapılabilir. Millet ve devlet olarak geleceğimizin inşasında ve devlet ebed millet kavramları boyutuyla rol alacak yeni kuşakların kültürlenmeleri, varlığı özünden önce gelen insan yavrusunun özünü bularak insanı kâmil olabilmesi için üniversiteler çok boyutlu üretim merkezleri olmalıdır. Birey veya şahsiyetin geçirdiği bu süreçler tesadüflere bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu önemin farkında olunmadan yapılacak yanlış ve geçirilecek olumsuz yaşantıların kazası olmayabilir. Her toplumda var olan ve olması zorunlu olan toplumsal kurum ve bunlara bağlı kuruluşların her düzeydeki yöneticileri arasında terör örgütü mensubu, yandaşı veya seviyesi ne olursa olsun sempatizanlarının olmaması gerekir. Bu şahısların eylem ve söylemleri arasında devleti ve milleti yıpratmak, toplumsal kaos ve kargaşa yaratmak, birilerini koruyarak ayrımcılık ve bölücülük yapmak, boş buldukları her yere nifak tohumları ekmek vardır. Bu davranışları da bu konularda donanımlı, duyarlı ve farkındalık düzeyleri yüksek olanlar anlayabilir ve deşifre edebilir. Bu civanmertlere mutlaka üst yönetimler tarafından daha fazla çalışma alanı oluşturulmalı, görev ve sorumluluk verilmeli, önemsenmeli ve mutlaka daha fazla çalışmalarına zemin hazırlanmalıdır. Bu liyakatten yoksun, adalet ve her durumda devletten yana tavır koyma noktasında en azından yavaş hareket edenlerin yönetim çarkını çevirirken bazı dişleri kırabilecekleri ve böylece devlet ve millet çarkının sosyal ve hukuk devleti olarak; Hakka ve adalete tutunarak dirilip ayağa kalkma çalışmalarına zarar verebilecekleri unutulmamalıdır. Hırsızın evden olmasının öküzün bacadan çıkmasına fırsat verdiği gözden ırak tutulmamalıdır. Diğer kamu kurumlarıyla beraber üniversitelerimizde geçmiş dönemlerde yapılmış böylesi hataların yeniden değerlendirilmesi noktasında oldukça açık kayırma ve ihmallerle karşılaşılmaktadır. Ortaya çıkan sonuçların bunu teyit ettiğini biliyoruz. Toplumsal birlik ve beraberliğimizin ayrık otlarından kurtulması ve ezelden ebede yol tutması için bazı üniversite yönetimi ve bu erkin başı olan rektörlerimize minnet ve şükranlarımızı ifade etmek gerekir. Bunun göstergesinin de verilecek destek ve yapılacak katkılarla mümkün olacağı açıktır. Bu öncü rolü oynayabilecek üniversitelerden birisi de Atatürk Üniversitesidir. Devletten yana tavır koyarak bilim, hak ve adalet ilkeleri ışığında yol alan üniversitemizin kaptan koltuğunda oturan Sayın Rektörümüzün her söyleminde bu duruma vurgu yapmaları önemlidir. Devlete ve millete ihanet etmiş terör örgütleri, sempatizanları ve eylem ve söylemleriyle destekçileri hakkında yürütülen kovuşturmalarda takınılan tavırlar; adaletin mülkün temeli olduğu anlayışını açıkça yansıtmaktadır. Aleyhte ve yıpratmaya dönük yapılan propagandaların sahiplerinin niyetleri bellidir. Bu durum şimdi olduğu gibi gelecekte de değişmeyecektir. Karşı propaganda ve istihbarata karşı koyma çalışmalarına kurumsal düzeyde hız verilmelidir. Bunu yapan ve her durumda yapabilecek farkındalık düzeyi yüksek, vatan ve millet duyarlığı çok hassas olan elemanların var olduğu ve meccanen çalıştıklarını görmek, bir ölçüde rahatlatıcı oluyor. Sayın Rektörümüz, Prof. Dr. Ömer ÇOMAKLI Hocamızı da bu doğrultuda ve üniversitemizde eşitlik ve adalet kavramlarının hakim kılınması için ortaya koydukları gayret ve çabalarından dolayı kutlamak gerekir. Örneğin; Pedagojik Formasyon eğitiminin öğretmen yetiştirme olgusu kapsamında yüz yüze yapılmasının sağlanması, Açık öğretim Fakültesi bünyesinde elde edilen geliri üniversite genelinde mevzuatlara uygun olarak çalışanlara ortaya koyacakları performanslar ölçüsünde yaymaları, üniversite genelinde yaşanan huzur ve güven ortamı, gelinen noktada kayda değer gelişmeler olmaktadır. Bu çalışmaların diğer üniversitelere de örnek olacağı unutulmamalıdır. Ne diyelim zaman ola hayrola.   Prof. Dr. Ali Osman ENGİN   Bu yazıma ilave olarak yaptığım gargışa da yer vermek istiyorum.   ZALİMLERE GARGIŞTIR!.. Gâvurun Döllleri merek ağızlılar Rapata sufatli leyden baçaklılar Sizi gafıl ölümlere gelesız Ömrümüzi yedız bitirdız bizi   Aman dilemeyın goyalım yetmezse Üstüze bir puşta altıza gehbe Allah belazi vere öyle galasız Olasız sonunda leppez kereste   Eymek atli sizi yayan galasız Heç meymanetız yok, yerızınnen belasız Bemırat tahtasına çığardalar sizi Bögüre bögüre dil atıp yalvarasız   Külve böcükleri dasdar sarıklılar Dana gözli camış derılıler Uyuz olasız dırnaklarız çüriye Gevenler dalıza kakıli gala   Etlerız eriye baba davun dutasız Dalızdan oklana ağulari yudasız Fizahlanıp tepe takla düşerken Yeddi kat yerın dibine batasız   Sizsız rastgelene gargış yağdıran İtleri kıskılayıp daşlari bağliyan Ağzızdan çıkan beddualar goynuza gireler Keşke biz olsaydık sizi susturan   Kokor olduz uşaklari gorkuttuz Yardız üregimizi derın hark ettız Geşmer olduz rezillığız diz boyi Cehennem yerız ola uyanmiyasız gefletten   İşiz gücüz garışmak etliye sütliye Gagala gözlerız yerlerınden portliya Emeklerımızın dutsaği olasız Erğepler çiyanlar sizi kıtliya   Anamızdan emdığımız südi burnumuzdan getırdız Ne ettık ki size bizi bizde bitirdız Merhemet duyğusi sizde ne arar Soyup soğana çevürüp bizi nırğımıza yetırdız   Teneşırızi önümüze alıp iteliyek yerıne Çakalım pasli mısmarlari daha derıne Aman tez kapadın geri meri gelmesınler Yapışasız yeddi kat yerın dibine   Akşam sabah eşındız durduz Gün geşdıkça itler kimin gudurduz Bizden uzak ola gendi etızi yiyesız Ağzızdan gara gan gele civan devrülesız   Bu yazdıklarım sözün kısası Güzel insan olmak işin esası Gılıncın yarası eylense bile Eylenmiyen yara sözün yarası.                                                Prof. Dr. Ali Osman ENGİN
DEVLETİ BAŞSIZ BIRAKMAYA NİYET EDENLER KUZGUNLARA LEŞ OLMAKTAN KURTULAMAYACAKLAR!..

Kitabı Kuran, Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhisselam, Kıblesi Kâbe, İbadethanesi Cami ve Dini İslâm olup, Allah’ın şüphesiz ve şeksiz kulu olan ve böylece alabildiğine özgürleşerek başka kullukları reddeden bütün Müslümanların Mübarek Ramazan Bayramlarını canı gönülden kutluyorum. Allah herkesin hakkında hayırlara vesile etsin İnşallah. Bin aydan daha hayırlı olan bu mübarek ayın feyiz ve bereketinin devletimizin ve aziz milletimizin başına olmasını, satılmış hainlerin şerrinden ve hilelerinden hıfz eylemesini temenni ediyorum. Din, devlet, millet, hak, adalet, ırz, namus, şeref, haysiyet düşmanı terör örgütünün, kendilerine yataklık ve paralel yandaşlık yapanların sağladıkları lojistik ve istihbarat destekleriyle kaçırdıkları ifade edilen Necmettin YILMAZ’ ın akıbetinin bir an önce ortaya çıkmasını ve gelmiş geçmiş bütün şehitlerimiz için rabbimden mekânlarının Cennet olmasını niyaz ediyorum. Rabbim onların niyet ve yüzü suları hürmetine bizleri de korusun ve varsa yanlışlarımız ıslah etsin.

Bu aziz millete ve ülkemize tuzak kuranların, onlara sözlüde olsa destek olanların, sayın Cumhurbaşkanımızın buyurdukları gibi; yaratılan manipülatif ve ne hikmetse halâ hiç pişmanlık duyanı, bunu dillendireni olmayan sentetik mağdur edebiyatı yaratanların; çıkar elde ettikleri, ekmeden biçmeye alıştıkları, acıkmalarına bile fırsat kalmadan doyuruldukları, tüyü bitmemiş yetim haklarını zimmetlerine geçirmekte tereddüt etmeyen, Allah’a kulluğu unutup akşam sabah salya ve sümüklerini yaladıkları terör elebaşılarına kullukta geç kalmayanların üst üste geçmiş ve her duruma uygun vaziyet alma esnekliğine sahip maskeleri birer birer düşmeye başlamıştır. Artık yavaş yavaşta olsa iradelerini kendilerine sağlanan it yalı ve leş kemikleri karşılığı ipotek altına aldırıp ihanet pazarlarında kiraya verenlerin kiracılarının kendi can haylarına düştüğünü fark etmeye başlamışlardır. Çünkü yolun sonunu görmeye, yaşayacakları kabir azabına deli gömleği örmeye, tükettikleri akıl ve idrak sermayelerinin beyhude baskısıyla halden hale girmeye, rezil rüsvay olup alemi ibret için geşmer olmaya razı olmuşlardır. Devlet erkinin ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri çelikten iradesiyle terör örgütlerinin tamamını saklandıkları inlerinde bulup hak ettikleri bedeli ödettiğini dünya alem görüyor. Terör, ihanet, vatan, din ve bütün dünyaya kadim bir medeniyet sunmuş; yok etmeyip yaşatan ve koruyan aziz milletimizin düşmanlığına soyunarak bu yolda her türlü kılıktan kılığa girmeye devam edenler, gerçek zalimlerdir. Hangi dünyevi güce sahip olurlarsa olsunlar Yüce Allah’ın gücü ve İnşallah büyük milletimize verdiği destek ve yardım karşısında ateşin karşısında erimekten başka çaresi olmayan buz gibilerdir ve eriyip taşa toprağa karışacaklardır.

Ancak o taş ve topraklar arasından uygun zemin buldukça yeniden yeşerip ayrık otları gibi alttan alta boy verip etrafı hep olduğu gibi arakadan kuşatmak isteyeceklerdir. Aziz dostlar hep öyle olmadı mı?.. Her zaman ilk darbeyi sizdeniz dediklerine vurmadılar mı? 12 Eylül öncesinde yaşandığı gibi kardeşi kardeşe düşürerek ülkenin bölünüp parçalanmasına çalışılmadı mı? İster soldan ister sağdan adı ne olursa olsun bu milletin geleceğinde önemli görevler alabilecek gençler cımbızla seçilerek katledilmediler mi? Yaratılan o kaos ortamlarından nemalanıp beslenenler işte günümüzde de eylem ve söylemlerinden asla vazgeçmeyen terör örgütleri değil mi? Adı ister İslâm, ister Hıristiyan, ister putperest, ister  Mecusi, ister dinli, ister dinsiz her ne olursa olsun hiçbir farkı yoktur. Bütün mesele Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ortadan kaldırılmasıdır. Onlara göre bunu gerçekleştirmek için her küresel ihanet pazarlarında alım satım yapmaya değer olduğu ortada değil mi? Pişman olup bu amaçtan vazgeçmeyeceklerine göre her türlü Bizans oyununun ve melanetin beklenmesi gerekir. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında bu yapıların kalıntıları görev yapmaya devam ediyorlar. Bu kalıntıları fark etmek için bilimsel mantık ve sosyal psikoloji ilkelerinin kullanılması gerekebilir. İşte o zaman geçmişteki durum ve bağlantıları, şu an itibariyle çok örtülü olarak yapmaya mahkum oldukları ve kendilerince öngördükleri geleceği hep olduğu gibi yine ihanet pazarlarında yeniden yapılandırmak için kurguladıkları yeni toplumsal kaos yaratma, kendilerini emin kılmak için başkalarını çatıştırarak güç kazanma teşebbüslerinin çok canlı olduğu ortaya çıkacaktır.

Bir mensubu olarak çalışmaktan her zaman onur duyduğum üniversitelerimizde son dönemlerde devlet erkinin güvenerek göreve getirdiği üst yöneticileri yıpratmak, gözden düşürmek, devlet ve milletten yana taraf olarak etkinlik alanlarını daraltmak, gözden düşürerek halk nezdinde mağdur edebiyatı yaratmak için kumpas üstüne kumpas kurmaya devam ediyorlar. Bu manada adlarını şimdilik saklı tutmak istediğim birtakım fakülte dekanlarının: “Sayın Rektörümüzle ilgili olarak; “daha önce iyiydi de son zamanlarda yanlış yapmaya başladı, kendilerine çok tepkiler var, o tepkileri ben izole ediyorum, o adamları ben tutuyorum yoksa şöyle-böyle yapabilirler”  gibi ipe sapa gelmeyen ve bu alanda donanımlı teorisyenler tarafından maksadının çok açık olarak anlaşılabileceği niyet ve ortaya konulan davranışlar devam ediyor. Bu niyetler ve ona bağlı olarak ortaya konulan davranışların etkili olduğu her yer, her yapı ve her hafıza olumsuz etkilenmekte ve toplumsal kaosa zemin oluşturmaktadır. Çok ama çok acele olarak bu kıvrak ve oynak değişkenlere derhal müdahale edilmeli ve ellerindeki imkân ve fırsatlar alınmalıdır. Aksi halde verecekleri zararların muhatapları hepimiz olabiliriz. Çünkü devletin mücadele ettiği tüm paralel yapıların yeni paralelleri oluşmuştur. Bu paralelin paraleli olan yapılar kurumsal ve toplumsal kaos, hoşnutsuzluk, ümitsizlik ve çaresizlik üretmeye çalışıyorlar. Amiri oldukları kurumlarda kurum çalışanları arasında düşmanlıklar oluşmasına, bu düşmanlıklar üzerinden kendilerini kamufle etmeye, üst yönetimlere olabildiğince kirli bilgi aktarmaya, rektörlük nezdinde değer verilen ve önemsenen çalışanları değersizleştirmek için oyun içerisinde oyun kurmaya çalışıyorlar. Kendi oyun kurucuları da eski kaşarlaşmış, kurumsal yapıları geçmişte elde ettikleri güce bağlı olarak kendi çıkarlarına hizmet ettirmiş, ancak artık etkileri kırılmış olan, yine de bunu hazmedemeyen ve soyları-sopları tükenmeye yüz tutmuş dinazor ekelerdir. İlişkiler ve çıkar bağlantıları doğru kurulduğu zaman taşlar eksizsiz yerine oturuyor. Teröre ve ihanete yandaşlık edenler, onlara eylem ve hatta söylemleriyle destek olanlar sahada olanlardan daha tehlikelidir. Çünkü onlar bataklık gibi sivrisinek üreten oynak zeminlerdir. Bu alanlar kurutulmadığı sürece, sivrisineklerin ardı arkası kesilmez. O sivrisineklere emdikleri kanın bedeli ancak kurutulacak bataklıkla verilebilir.

Vatana ihanetin karşılığı değil, bedeli olur. Bu bedel yaşanmadan toprağın altına giremeyecekleri gibi, girseler bile orada da huzur bulamayacaklardır. Cenabı Allah, yaptıkları zulümleri arşa dayanan bu zalimlerin ingılazlarını vermiştir. Korunmasının O’ nun bilgi ve himayesinde olduğunu belirttikleri Kuran’a kötü niyetle yaklaşıp tahrif projelerini devreye sokanlar tüm kâinatın sahibi yüce Allah’ tan tokat yemişlerdir. Bu tokat çok şiddetlidir; akılları baştan, dinginliği ve feraseti yaştan, gözleri kaştan, kepçe ve kaşıkları aştan, kanatları kuştan alır. Bunların çocuklarına mirasları birkaç demet ihanet, Firavun dönemlerinden kalan sahte kehanetler olacaktır. Gerçekten de bu kehanetler her seferinde bir başka baharı işaret etse de; onların baharları fırtına ve kızıl kıyametlerle dolu kışa, yapışıp kan emen sülükler gibi kanını emdikleri bu aziz milletin baharları ise aydınlık ve ferahlık dolu yazlara kavuşmuştur.

                Yüce Allah’ ın takdiri ve kurduğu nizam çerçevesinde yaza dönen baharlarda uyanan ve hafızalarını diri tutmayı başarmış, tarih bilinci ve tarihsel şuura sahip civanmertler; selvi boylarını, düğün ve toylarını, Ademden gelme, Yüce Allah’ a kul ve şanlı Peygambere Ümmet olma soylarını, İslâm Dinine karşılığını sadece Yüce Yaratandan bekleyerek yaptıkları hizmetleri ölçüsünde övgüye mazhar olmuş; ırk, dil, din, inanç ve kültür farkı gözetmeyen ve aidiyet duygusu geliştiren herkesi koruyucu şemsiyesi altına alan, herkesin mutlaka kendisine ait bir yerinin olduğu bir kuşatıcı ve kapsayıcı kadim Türk Milletinin onurlu ve haysiyetli birer mensubu olduğunun farkında olan ve de İbni Haldun’un şahsiyet tanımlamasına uyan serden geçtiler, tüm geçitleri tutmaya başlamıştır. Bundan sonra açıkta yok, kaçakta yoktur. Sızma eğilimi gösteren sızıntılar hızla katran çukurlarına dolmaya, kaynaklarındaki ölü ruhların yamuk ve paralel şekil verdiği; hayalleri kurumuş, rüyaları gara guralarla dolmuş, gerçeklerden uzak sentetik gerçeklilklerle yaşamaya mahkum edilmiş, asla merhameti hak etmeyen zavallıların meymanetsiz sufatları (yüzleri) – benzleri solmaya yüz tutmuştur. Allah devlete ve millete zeval vermesin. Bana göre devlet; Sayın Doktor Devlet BAHÇELİ ve Millet te Sayın Cumhurbaşkanımız Reis Recep Tayyip ERDOĞAN’ dır. Sayın Başbakanımız Binali YILDIRIM da bu iki erk arasındaki koordinasyonu sağlayan enerjinin kaynağıdır. Rabbim hepsinden razı olsun ve sağlık ve afiyetler versin.

İşte o muhteşem baharların müjdecilerinden birisi de Üniversitelerimiz olmalıdır ve mutlaka olacaktır. Çünkü buralar bilim ve edep yuvalarıdır. Hak ve adalet ölçütlerinin parlatıldığı kurumsal yapılardır. Liyakatin değer kazandığı ve sahibine değer kattığı dirik mekânlardır. Rahmetli Oktay SİNANOĞLU’ nun deyimiyle evren kentleşmemeleri gereken üniversal yapılardır. Böyle bir yapının asla kadim değerleri yok sayması da beklenemez. Bu aziz milleti ayağa kaldıracak en temel yapılardan birisi de işte o kadim bilgi, bu bilgiye dayalı olarak ortaya çıkan davranış ve değerlerdir. Bu konularda projeler yapılabilir.

Millet ve devlet olarak geleceğimizin inşasında ve devlet ebed millet kavramları boyutuyla rol alacak yeni kuşakların kültürlenmeleri, varlığı özünden önce gelen insan yavrusunun özünü bularak insanı kâmil olabilmesi için üniversiteler çok boyutlu üretim merkezleri olmalıdır. Birey veya şahsiyetin geçirdiği bu süreçler tesadüflere bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu önemin farkında olunmadan yapılacak yanlış ve geçirilecek olumsuz yaşantıların kazası olmayabilir. Her toplumda var olan ve olması zorunlu olan toplumsal kurum ve bunlara bağlı kuruluşların her düzeydeki yöneticileri arasında terör örgütü mensubu, yandaşı veya seviyesi ne olursa olsun sempatizanlarının olmaması gerekir. Bu şahısların eylem ve söylemleri arasında devleti ve milleti yıpratmak, toplumsal kaos ve kargaşa yaratmak, birilerini koruyarak ayrımcılık ve bölücülük yapmak, boş buldukları her yere nifak tohumları ekmek vardır. Bu davranışları da bu konularda donanımlı, duyarlı ve farkındalık düzeyleri yüksek olanlar anlayabilir ve deşifre edebilir. Bu civanmertlere mutlaka üst yönetimler tarafından daha fazla çalışma alanı oluşturulmalı, görev ve sorumluluk verilmeli, önemsenmeli ve mutlaka daha fazla çalışmalarına zemin hazırlanmalıdır.

Bu liyakatten yoksun, adalet ve her durumda devletten yana tavır koyma noktasında en azından yavaş hareket edenlerin yönetim çarkını çevirirken bazı dişleri kırabilecekleri ve böylece devlet ve millet çarkının sosyal ve hukuk devleti olarak; Hakka ve adalete tutunarak dirilip ayağa kalkma çalışmalarına zarar verebilecekleri unutulmamalıdır. Hırsızın evden olmasının öküzün bacadan çıkmasına fırsat verdiği gözden ırak tutulmamalıdır. Diğer kamu kurumlarıyla beraber üniversitelerimizde geçmiş dönemlerde yapılmış böylesi hataların yeniden değerlendirilmesi noktasında oldukça açık kayırma ve ihmallerle karşılaşılmaktadır. Ortaya çıkan sonuçların bunu teyit ettiğini biliyoruz. Toplumsal birlik ve beraberliğimizin ayrık otlarından kurtulması ve ezelden ebede yol tutması için bazı üniversite yönetimi ve bu erkin başı olan rektörlerimize minnet ve şükranlarımızı ifade etmek gerekir. Bunun göstergesinin de verilecek destek ve yapılacak katkılarla mümkün olacağı açıktır.

Bu öncü rolü oynayabilecek üniversitelerden birisi de Atatürk Üniversitesidir. Devletten yana tavır koyarak bilim, hak ve adalet ilkeleri ışığında yol alan üniversitemizin kaptan koltuğunda oturan Sayın Rektörümüzün her söyleminde bu duruma vurgu yapmaları önemlidir. Devlete ve millete ihanet etmiş terör örgütleri, sempatizanları ve eylem ve söylemleriyle destekçileri hakkında yürütülen kovuşturmalarda takınılan tavırlar; adaletin mülkün temeli olduğu anlayışını açıkça yansıtmaktadır. Aleyhte ve yıpratmaya dönük yapılan propagandaların sahiplerinin niyetleri bellidir. Bu durum şimdi olduğu gibi gelecekte de değişmeyecektir.

Karşı propaganda ve istihbarata karşı koyma çalışmalarına kurumsal düzeyde hız verilmelidir. Bunu yapan ve her durumda yapabilecek farkındalık düzeyi yüksek, vatan ve millet duyarlığı çok hassas olan elemanların var olduğu ve meccanen çalıştıklarını görmek, bir ölçüde rahatlatıcı oluyor. Sayın Rektörümüz, Prof. Dr. Ömer ÇOMAKLI Hocamızı da bu doğrultuda ve üniversitemizde eşitlik ve adalet kavramlarının hakim kılınması için ortaya koydukları gayret ve çabalarından dolayı kutlamak gerekir. Örneğin; Pedagojik Formasyon eğitiminin öğretmen yetiştirme olgusu kapsamında yüz yüze yapılmasının sağlanması, Açık öğretim Fakültesi bünyesinde elde edilen geliri üniversite genelinde mevzuatlara uygun olarak çalışanlara ortaya koyacakları performanslar ölçüsünde yaymaları, üniversite genelinde yaşanan huzur ve güven ortamı, gelinen noktada kayda değer gelişmeler olmaktadır. Bu çalışmaların diğer üniversitelere de örnek olacağı unutulmamalıdır.

Ne diyelim zaman ola hayrola.

 

Prof. Dr. Ali Osman ENGİN

 

Bu yazıma ilave olarak yaptığım gargışa da yer vermek istiyorum.

 

ZALİMLERE GARGIŞTIR!..

Gâvurun Döllleri merek ağızlılar

Rapata sufatli leyden baçaklılar

Sizi gafıl ölümlere gelesız

Ömrümüzi yedız bitirdız bizi

 

Aman dilemeyın goyalım yetmezse

Üstüze bir puşta altıza gehbe

Allah belazi vere öyle galasız

Olasız sonunda leppez kereste

 

Eymek atli sizi yayan galasız

Heç meymanetız yok, yerızınnen belasız

Bemırat tahtasına çığardalar sizi

Bögüre bögüre dil atıp yalvarasız

 

Külve böcükleri dasdar sarıklılar

Dana gözli camış derılıler

Uyuz olasız dırnaklarız çüriye

Gevenler dalıza kakıli gala

 

Etlerız eriye baba davun dutasız

Dalızdan oklana ağulari yudasız

Fizahlanıp tepe takla düşerken

Yeddi kat yerın dibine batasız

 

Sizsız rastgelene gargış yağdıran

İtleri kıskılayıp daşlari bağliyan

Ağzızdan çıkan beddualar goynuza gireler

Keşke biz olsaydık sizi susturan

 

Kokor olduz uşaklari gorkuttuz

Yardız üregimizi derın hark ettız

Geşmer olduz rezillığız diz boyi

Cehennem yerız ola uyanmiyasız gefletten

 

İşiz gücüz garışmak etliye sütliye

Gagala gözlerız yerlerınden portliya

Emeklerımızın dutsaği olasız

Erğepler çiyanlar sizi kıtliya

 

Anamızdan emdığımız südi burnumuzdan getırdız

Ne ettık ki size bizi bizde bitirdız

Merhemet duyğusi sizde ne arar

Soyup soğana çevürüp bizi nırğımıza yetırdız

 

Teneşırızi önümüze alıp iteliyek yerıne

Çakalım pasli mısmarlari daha derıne

Aman tez kapadın geri meri gelmesınler

Yapışasız yeddi kat yerın dibine

 

Akşam sabah eşındız durduz

Gün geşdıkça itler kimin gudurduz

Bizden uzak ola gendi etızi yiyesız

Ağzızdan gara gan gele civan devrülesız

 

Bu yazdıklarım sözün kısası

Güzel insan olmak işin esası

Gılıncın yarası eylense bile

Eylenmiyen yara sözün yarası.

           

                                   Prof. Dr. Ali Osman ENGİN

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler