RİSKLERİ FIRSATA ÇEVİRMEK!..

Gündem 24.03.2020 - 11:47, Güncelleme: 31.08.2023 - 05:00
 

RİSKLERİ FIRSATA ÇEVİRMEK!..

RİSKLERİ FIRSATA ÇEVİRMEK!..
Sevgili en sevgili dostlar, hepinizi canı gönülden selamlıyorum ve aileniz ve tüm sevenlerinizle beraber huzurlu ve sağlıklı günler diliyorum. Rabbim hepimizi canlı - cansız , kanlı – kansız, yanlı – yansız tüm virüslerden korusun. Hiçbir zaman gözle görülmeyecek kadar küçük olan korona virüsünden, korunma şansımız her zaman vardır. Bütün mesele fedakâr ve cefakar hekimlerimizin ve tüm sağlık çalışanlarının uyarı ve telkinleri doğrultusunda yaşam alışkanlıklarımızı değiştirebilmektir. Ancak nicelik olarak insan sınıfına dahil edilen diğer virüsler gözümüzün içine girecek kadar iri olmalarına rağmen, biz onları kolay kolay fark edemeyiz. Çünkü bunların kılıktan kılığa girebilecekleri bir beden ve ruh teknolojileri vardır ve koronadan daha hızlı mutasyon geçirirler. Bir gün Ahmet, başka bir gün Fatma olurlar. Hatta daha da öteye gidip, aynı anda hem Fatma ve hem de Ahmet olabilirler. Hangi durumda hangisi olduğunu anlayana kadar iş işten geçmiş oluyor!..               Son dönemlerde dijitalleşmeye doğru giden dünyamızın sosyal medya alanında; falan gazetenin yayın yönetmeni, köşe yazarı, falanı veya filanı gibi unvanlarla nam salan, görüntü itibariyle ortaya iktidardan veya muhalefetten yayaymış gibi tutum ve davranışla fırlayan, yalan – yanlış, tutarlı-tutarsız, naylon-sentetik, maksatlı-maksatsız laf cambazlıkları ve algı yaratma hikayeleriyle  toplumsal kutuplaşmayı derinleştirip zıtlaşma ve ayrışmayı zorlayan sanal meslek erbapları ortaya çıkmaya başladı. Bu insanlar o kadar donanımlı ve yetenekli ki, bilmedikleri hiçbir disiplin/bilim alanı, zahiri ve batıni bilimler, sosyal-beşeri bilimler, siyaset, ekonomi, din, aile, eğitim, hukuk, adalet, sağlık, kültür, felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji, sosyal psikoloji, genetik, fütüroloji ve daha aklıma gelmeyen her ne varsa adamlar birer otorite!..               Sevgili dostla emin olunuz ki, bir toplumda gerçekten bu yeterlik ve donanıma sahip bir veya birkaç insan olsun, o toplum dünyevi ve de uhrevi bütün sorunlarının üstesinden gelir, vatan, bayrak, adalet, hikmet, ahlâk, tarih şuuru, toplumsal birlik ve beraberlik değerlerinin daha da ileri götürülmesi noktasında zirve yapar. Elbette ki bu  değerleri yön veren pusula değerleri olarak görebilen, ister iktidar ve ister muhalefet olsun siyaset ve devlet büyüklerimiz, işin farkındadır ve rotalarını bu hedeflere kilitlemişlerdir. Şüphesiz çok değerli ve gerçekten uzmanlık alanları hakkında konuşabilen ve bu manada değer üretebilen saygıdeğer gazeteci ve yazarlarımız vardır ve onların hepsine saygı duyuyorum. Bilenler diyor ki; “ne kadar çok şey öğrendiysem, o kadar çok şeyi bilmediğimi anladım.” Şimdi bu çok bilenlerin, bir veya bir kaç insan ömrünün yetmeyeceği düzeyde çok şey bilmelerini açıklayabiliriz. Bu insanlar en başta tarafmış gibi görüntü verdikleri yapılara ve organizmalara zarar vermektedirler.               Sevgili dostlar şu anda insanlığa musallat olan virüslerde benzer şekilde davranmıyorlar mı?!.. Varlıklarını tutundukları bir başka canlı organizma üzerinde sürdürerek o canlıyı enfekte edip öldürmüyorlar mı?!..Nereden tutarlarsa orayı çürütmüyorlar mı?!.. Bugün bir türlü yarın bir başka türlü değiller mi?!.. Mutasyon geçirir gibi kılıktan kılığa girmiyorlar mı?!.. Her devirde adam olmak yerine her devrin adamı değiller mi?!.. Kıymetli dostlar bu sorularımın cevabını yaşadığınız tecrübe ve deneyimleriniz çerçevesinde rahatlıkla verebilirsiniz.               Hani hep deriz ya; “dost odur ki dar günümde yar ola, geniş günde düşman bile yar olur”. Eğitim ve öğretim alanıyla ilgili olarak; en kalıcı öğrenmelerin daha fazla duyu organımızı ilave ederek, yaparak, yaşayarak ve aktif katılımcısı olarak edindiğimiz öğrenmelerimiz olduğu düşüncesi doğruya oldukça yakındır. İşte yaman ve dar gün dostluğu da bunun gibidir. Toplumsal hafızaya işlenir. Yeri ve zamanı geldiğinde hatırlanır. Bu tür gerçek dostluklar ne parayla satılır ve nede parayla satın alınabilir. En kritik dönemlerde can suyu veren kadim dostların kolay kolay düşman olmayacağı gibi, tersi durumda olanlardan da dost seçilmesi hayati bir hata olacaktır. Elbette ki uzun veya kısa süreli de olsa çıkar ilişkileri ve menfaat paylaşımları bunun dışındadır. Sosyal medyada gördüğüm bir paylaşımda; Çin’den gelen tanı kitleri ve ilaç için para alınmadığı ve bedelinin geçmişte Mustafa Kemal ATATÜR tarafından ödenmiş olduğunun denildiği yazılıydı. Çok şaşırdım. Çünkü Mustafa Kemal ATATÜRK nezdinde Türk Milletinin bir yardımını unutmayan bir devlet ve milletin, ATATÜRK’ ün canından aziz bildiği, yıllar öncesinden bu günleri işaret ettiği ve Türk Yurtlarının bir gün bağımsızlıklarını kazanacaklarını ve ona göre stratejiler geliştirilmesi gereğini hep ortaya koymuştur. Dolayısıyla eğer öyle bir hatır olsa idi, sanırım Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza insanlık dışı muamele ve zulmü yapmazdı.               Ben tam bu durumu anlamaya çalışırken, sağlık Bakanımız Fahrettin KOCA basın açıklamasında böyle bir şeyin olmadığını ve parasının peşin olarak ödendiğini belirttiler. Durum böyle olunca, değerlendirmelerimde haklı olduğumu anladım. Bu noktada, kimin kimden başka bu manada dostunun olmadığı algısı gerçekten çok iyi değerlendirilmelidir. İşte bu bakış açısıyla yaşadığımız krizi fırsata çevirebiliriz. Sürece psikolojik açıdan bakıldığında; sosyal medya ve internet kanalıyla gerçek sosyal ilişkilerimizin ve hatta kendi ailemiz içerisinde bile aile ilişkilerinin çok sağlıklı olmadığı ve bu durumdan sürekli şikayetçi olduğumuz bir dönemde, aile bireyleri birbirlerinin farkına varmaya başladı. Şakası olmayan virüse bağlı olarak insanlar birbirlerini kaybettikleri zamanki durumun ne olabileceğini fark etmeye ve anlamaya başladı.               Bir diğer açıdan bakıldığında, küresel ölçekte gücü elinde tutanların ve adeta güç zehirlenmesi yaşayan toplumların ve bireylerin, aslında ne kadar zayıf ve korumasız olduklarını ortaya koymuştur. Sanıyorum artık küresel zalimler ve zorbalar mazlum ve kurban olarak seçtiklerine güç gösterileri yapamayacaklardır. Çünkü bu virüs, ister savaş, ister ticaret ve isterse barış olsun her türlü etkileşim ve iletişim yoluyla dolaşıma çıktığı ifade edilmektedir. Hiç kimse kendisinden ebedi emin değildir. Zalimler nasıl ki kurbanlarını seçtikten sonra kendileri gizli düşmanlar; kurban mağdur ve mazlumlar ise, birer açık hedef durumunda iseler, şimdi virüs karşısında zorbalar da aynı kaderi paylaşmaya başladı. Batılı bir meşhur pop şarkıcısı, besteleyip söylediği şarkısında bu virüsle ilgili olarak; “insanlığı eşitledi” şeklinde bir cümle kullandı.               Bu virüs aynı zamanda sağlık okuryazarlığı, sağlık sektöründeki açıklarımızı, sağlık eğitimindeki düzeyimizi de ortaya koymakta ve zayıf noktalarımızın farkına vararak, ileriye doğru çok daha önemli yatırım ve hamleleri İnşallah gerçekleştirebilmemizi sağlayacak. Bir başka ifadeyle musibetlerden nasihatler çıkarmalıyız. Bir musibet bin nasihatten daha etkilidir. Ancak musibetlerden gerekli dersler alınırsa, tarih olay boyutuyla tekrar etmez.   Ünlü toplum bilimci İbni Haldun’un mekanik toplum yapısı dediği bir toplum yapısının ortaya çıkmaya başladığı 21. yüzyılda, dünyanın her tarafında toplumlar ve bireyler kendilerini öz eleştiri çerçevesinde hesaba çekmeye başlamıştır. Bu hesabı doğru olarak verebilenler kurtulacak ve veremeyenlerin durumu pekte iç açıcı olmayacaktır. Bu gün korona virüsü insan hücrelerini bozup deforme ederek kendine bir yaşam alanı oluşturuyor. Bunu yaparken de kendini sürekli güncelliyor. Sanayi toplum yapısı çerçevesinde üretilen savaş, tarım, ulaşım ve diğer ürünlerin genel olarak ana unsuru demir, çelik, bakır, krom, plastik ve benzeri şeylerdir. Korkarım bu virüsün çok daha gelişmiş bir versiyonu olarak, bu madde ve elementlere musallat olup dokunur dokunmaz eriten ve hatta yiyen ultra ve megabakteri veya virüsler ortaya çıkabilir.    Sevgili dostlar bunlar birer hayaldir değil mi? Ama bu gün karşımıza gelenlerin hepsi  inanın geçmişin hayalleriydi. Bu noktada rahmetli Teyo Pehlivanı hatırlayın. Onun da benzer hayalleri vardı. Ama bu gün birçoğu gerçek oldu. Aslında mutlak gerçeğin ne olduğu da oldukça tartışmalıdır. Müspet bilimler adına durum bundan ibarettir. Gerçekten de hayalle gerçek bu kadar birbirleriyle ilişkili ve bağlantılıdır. Her gerçeğin dayandığı bir hayali ve her hayalinde ulaşacağı bir gerçeği vardır. İnsanın yapısı ve formatı bu teknolojiye sahiptir. Önemli olan da; işte bu muhteşem teknolojiyi kullanabilmek ve daha öteleri hayal edebilmektir. Ben şu anda bu illet virüsten millet ve tüm insanlık olarak kurtulmayı hayal ediyorum.   Sağlıklı günler diliyorum.
RİSKLERİ FIRSATA ÇEVİRMEK!..

Sevgili en sevgili dostlar, hepinizi canı gönülden selamlıyorum ve aileniz ve tüm sevenlerinizle beraber huzurlu ve sağlıklı günler diliyorum. Rabbim hepimizi canlı - cansız , kanlı – kansız, yanlı – yansız tüm virüslerden korusun. Hiçbir zaman gözle görülmeyecek kadar küçük olan korona virüsünden, korunma şansımız her zaman vardır. Bütün mesele fedakâr ve cefakar hekimlerimizin ve tüm sağlık çalışanlarının uyarı ve telkinleri doğrultusunda yaşam alışkanlıklarımızı değiştirebilmektir. Ancak nicelik olarak insan sınıfına dahil edilen diğer virüsler gözümüzün içine girecek kadar iri olmalarına rağmen, biz onları kolay kolay fark edemeyiz. Çünkü bunların kılıktan kılığa girebilecekleri bir beden ve ruh teknolojileri vardır ve koronadan daha hızlı mutasyon geçirirler. Bir gün Ahmet, başka bir gün Fatma olurlar. Hatta daha da öteye gidip, aynı anda hem Fatma ve hem de Ahmet olabilirler. Hangi durumda hangisi olduğunu anlayana kadar iş işten geçmiş oluyor!..

 

            Son dönemlerde dijitalleşmeye doğru giden dünyamızın sosyal medya alanında; falan gazetenin yayın yönetmeni, köşe yazarı, falanı veya filanı gibi unvanlarla nam salan, görüntü itibariyle ortaya iktidardan veya muhalefetten yayaymış gibi tutum ve davranışla fırlayan, yalan – yanlış, tutarlı-tutarsız, naylon-sentetik, maksatlı-maksatsız laf cambazlıkları ve algı yaratma hikayeleriyle  toplumsal kutuplaşmayı derinleştirip zıtlaşma ve ayrışmayı zorlayan sanal meslek erbapları ortaya çıkmaya başladı. Bu insanlar o kadar donanımlı ve yetenekli ki, bilmedikleri hiçbir disiplin/bilim alanı, zahiri ve batıni bilimler, sosyal-beşeri bilimler, siyaset, ekonomi, din, aile, eğitim, hukuk, adalet, sağlık, kültür, felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji, sosyal psikoloji, genetik, fütüroloji ve daha aklıma gelmeyen her ne varsa adamlar birer otorite!..

 

            Sevgili dostla emin olunuz ki, bir toplumda gerçekten bu yeterlik ve donanıma sahip bir veya birkaç insan olsun, o toplum dünyevi ve de uhrevi bütün sorunlarının üstesinden gelir, vatan, bayrak, adalet, hikmet, ahlâk, tarih şuuru, toplumsal birlik ve beraberlik değerlerinin daha da ileri götürülmesi noktasında zirve yapar. Elbette ki bu  değerleri yön veren pusula değerleri olarak görebilen, ister iktidar ve ister muhalefet olsun siyaset ve devlet büyüklerimiz, işin farkındadır ve rotalarını bu hedeflere kilitlemişlerdir. Şüphesiz çok değerli ve gerçekten uzmanlık alanları hakkında konuşabilen ve bu manada değer üretebilen saygıdeğer gazeteci ve yazarlarımız vardır ve onların hepsine saygı duyuyorum. Bilenler diyor ki; “ne kadar çok şey öğrendiysem, o kadar çok şeyi bilmediğimi anladım.” Şimdi bu çok bilenlerin, bir veya bir kaç insan ömrünün yetmeyeceği düzeyde çok şey bilmelerini açıklayabiliriz. Bu insanlar en başta tarafmış gibi görüntü verdikleri yapılara ve organizmalara zarar vermektedirler.

 

            Sevgili dostlar şu anda insanlığa musallat olan virüslerde benzer şekilde davranmıyorlar mı?!.. Varlıklarını tutundukları bir başka canlı organizma üzerinde sürdürerek o canlıyı enfekte edip öldürmüyorlar mı?!..Nereden tutarlarsa orayı çürütmüyorlar mı?!.. Bugün bir türlü yarın bir başka türlü değiller mi?!.. Mutasyon geçirir gibi kılıktan kılığa girmiyorlar mı?!.. Her devirde adam olmak yerine her devrin adamı değiller mi?!.. Kıymetli dostlar bu sorularımın cevabını yaşadığınız tecrübe ve deneyimleriniz çerçevesinde rahatlıkla verebilirsiniz.

 

            Hani hep deriz ya; “dost odur ki dar günümde yar ola, geniş günde düşman bile yar olur”. Eğitim ve öğretim alanıyla ilgili olarak; en kalıcı öğrenmelerin daha fazla duyu organımızı ilave ederek, yaparak, yaşayarak ve aktif katılımcısı olarak edindiğimiz öğrenmelerimiz olduğu düşüncesi doğruya oldukça yakındır. İşte yaman ve dar gün dostluğu da bunun gibidir. Toplumsal hafızaya işlenir. Yeri ve zamanı geldiğinde hatırlanır. Bu tür gerçek dostluklar ne parayla satılır ve nede parayla satın alınabilir. En kritik dönemlerde can suyu veren kadim dostların kolay kolay düşman olmayacağı gibi, tersi durumda olanlardan da dost seçilmesi hayati bir hata olacaktır. Elbette ki uzun veya kısa süreli de olsa çıkar ilişkileri ve menfaat paylaşımları bunun dışındadır. Sosyal medyada gördüğüm bir paylaşımda; Çin’den gelen tanı kitleri ve ilaç için para alınmadığı ve bedelinin geçmişte Mustafa Kemal ATATÜR tarafından ödenmiş olduğunun denildiği yazılıydı. Çok şaşırdım. Çünkü Mustafa Kemal ATATÜRK nezdinde Türk Milletinin bir yardımını unutmayan bir devlet ve milletin, ATATÜRK’ ün canından aziz bildiği, yıllar öncesinden bu günleri işaret ettiği ve Türk Yurtlarının bir gün bağımsızlıklarını kazanacaklarını ve ona göre stratejiler geliştirilmesi gereğini hep ortaya koymuştur. Dolayısıyla eğer öyle bir hatır olsa idi, sanırım Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza insanlık dışı muamele ve zulmü yapmazdı.

 

            Ben tam bu durumu anlamaya çalışırken, sağlık Bakanımız Fahrettin KOCA basın açıklamasında böyle bir şeyin olmadığını ve parasının peşin olarak ödendiğini belirttiler. Durum böyle olunca, değerlendirmelerimde haklı olduğumu anladım. Bu noktada, kimin kimden başka bu manada dostunun olmadığı algısı gerçekten çok iyi değerlendirilmelidir. İşte bu bakış açısıyla yaşadığımız krizi fırsata çevirebiliriz. Sürece psikolojik açıdan bakıldığında; sosyal medya ve internet kanalıyla gerçek sosyal ilişkilerimizin ve hatta kendi ailemiz içerisinde bile aile ilişkilerinin çok sağlıklı olmadığı ve bu durumdan sürekli şikayetçi olduğumuz bir dönemde, aile bireyleri birbirlerinin farkına varmaya başladı. Şakası olmayan virüse bağlı olarak insanlar birbirlerini kaybettikleri zamanki durumun ne olabileceğini fark etmeye ve anlamaya başladı.

 

            Bir diğer açıdan bakıldığında, küresel ölçekte gücü elinde tutanların ve adeta güç zehirlenmesi yaşayan toplumların ve bireylerin, aslında ne kadar zayıf ve korumasız olduklarını ortaya koymuştur. Sanıyorum artık küresel zalimler ve zorbalar mazlum ve kurban olarak seçtiklerine güç gösterileri yapamayacaklardır. Çünkü bu virüs, ister savaş, ister ticaret ve isterse barış olsun her türlü etkileşim ve iletişim yoluyla dolaşıma çıktığı ifade edilmektedir. Hiç kimse kendisinden ebedi emin değildir. Zalimler nasıl ki kurbanlarını seçtikten sonra kendileri gizli düşmanlar; kurban mağdur ve mazlumlar ise, birer açık hedef durumunda iseler, şimdi virüs karşısında zorbalar da aynı kaderi paylaşmaya başladı. Batılı bir meşhur pop şarkıcısı, besteleyip söylediği şarkısında bu virüsle ilgili olarak; “insanlığı eşitledi” şeklinde bir cümle kullandı.

 

            Bu virüs aynı zamanda sağlık okuryazarlığı, sağlık sektöründeki açıklarımızı, sağlık eğitimindeki düzeyimizi de ortaya koymakta ve zayıf noktalarımızın farkına vararak, ileriye doğru çok daha önemli yatırım ve hamleleri İnşallah gerçekleştirebilmemizi sağlayacak. Bir başka ifadeyle musibetlerden nasihatler çıkarmalıyız. Bir musibet bin nasihatten daha etkilidir. Ancak musibetlerden gerekli dersler alınırsa, tarih olay boyutuyla tekrar etmez.

 

Ünlü toplum bilimci İbni Haldun’un mekanik toplum yapısı dediği bir toplum yapısının ortaya çıkmaya başladığı 21. yüzyılda, dünyanın her tarafında toplumlar ve bireyler kendilerini öz eleştiri çerçevesinde hesaba çekmeye başlamıştır. Bu hesabı doğru olarak verebilenler kurtulacak ve veremeyenlerin durumu pekte iç açıcı olmayacaktır. Bu gün korona virüsü insan hücrelerini bozup deforme ederek kendine bir yaşam alanı oluşturuyor. Bunu yaparken de kendini sürekli güncelliyor. Sanayi toplum yapısı çerçevesinde üretilen savaş, tarım, ulaşım ve diğer ürünlerin genel olarak ana unsuru demir, çelik, bakır, krom, plastik ve benzeri şeylerdir. Korkarım bu virüsün çok daha gelişmiş bir versiyonu olarak, bu madde ve elementlere musallat olup dokunur dokunmaz eriten ve hatta yiyen ultra ve megabakteri veya virüsler ortaya çıkabilir. 

 

Sevgili dostlar bunlar birer hayaldir değil mi? Ama bu gün karşımıza gelenlerin hepsi  inanın geçmişin hayalleriydi. Bu noktada rahmetli Teyo Pehlivanı hatırlayın. Onun da benzer hayalleri vardı. Ama bu gün birçoğu gerçek oldu. Aslında mutlak gerçeğin ne olduğu da oldukça tartışmalıdır. Müspet bilimler adına durum bundan ibarettir. Gerçekten de hayalle gerçek bu kadar birbirleriyle ilişkili ve bağlantılıdır. Her gerçeğin dayandığı bir hayali ve her hayalinde ulaşacağı bir gerçeği vardır. İnsanın yapısı ve formatı bu teknolojiye sahiptir. Önemli olan da; işte bu muhteşem teknolojiyi kullanabilmek ve daha öteleri hayal edebilmektir. Ben şu anda bu illet virüsten millet ve tüm insanlık olarak kurtulmayı hayal ediyorum.

 

Sağlıklı günler diliyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler grandpashabet grandpashabet giriş cratosroyalbet betwoon giriş betwoon