YILBAŞINDA YAŞANABİLECEK PROVOKASYONLARA DİKKAT!..

Güncel 22.12.2016 - 10:17, Güncelleme: 31.08.2023 - 05:00
 

YILBAŞINDA YAŞANABİLECEK PROVOKASYONLARA DİKKAT!..

YILBAŞINDA YAŞANABİLECEK PROVOKASYONLARA DİKKAT!..
21.12.2016 tarih hinde Hürriyet gazetesinde Birse Gürsel’in yazısını okudum. Yazının konusu yılbaşı  ve yazıyı olduğu gibi aşağıya alıyorum.   “Bırakın yılbaşını kutlayalım 21.12.2016 Çarşamba SOSYAL medya hesaplarımızda üç fotoğraftan biri siyah sayfa değilken... Herkes daha çok ve coşkulu gelecek planları yaparken...  İnsanlar birbirine bu kadar kızıp bağırmazken...  Eskidendi, eskidendi, çook eskiden... Şimdi ise...  Her şeyden çok birlik beraberliğe evet, şüphesiz ama bir o kadar da morale, ümide, normal ve güvende hissetmeye ihtiyacımız olan günlerdeyiz. Çünkü kendimize de başkalarına da geleceğe de güvenimizin azaldığı günlerdeyiz. Bunun önüne geçelim. Dağılmayalım! Hem el ele tutuşarak hem moralimizi yüksek tutarak toparlanalım.  Şimdiden milletin arasına ikilik sokmak isteyen troller çalışmaya başladı. “Halep’te bunları yapan zalimlerin bayramını nasıl kutlar”mış insanlar.  Yılbaşı gecesini dini bayram zannedenler, ayrıca Hıristiyanların hepsini zalim zannedenler, Halep’te olanların sebebini yılbaşı kutlayan insanlar filan zannedenler ya da her şeyi gayet iyi bilip öyle sanılsın isteyenler bunlar.  Halep’i bahane ederek yılbaşında çoluğuna çocuğuna hediye alanı, sofra kuranı, misafir çağırıp eğleneni hedef haline getirenler bunlar. Dükkânlar boş, ekonomi yavaşlamış. Milletin içi kararmış, enerjisi tükenmiş, ağlamaktan gözleri kurumuş. Bırakın kutlayalım yahu! Avrasya Tüneli’ni de kutlayalım. Köprüleri de kutlayalım. Türk sanatçıların uluslararası ödüllerini de kutlayalım. Milli bayramları da kutlayalım. Dini bayramlarımızı da kutlayalım. Şirketlerimizin açılışlarının bilmem kaçıncı yıllarını da kutlayalım. Doğum günlerimizi de kutlayalım. Evlilik yıldönümlerini de kutlayalım. Yeni bir yılın başlamasını da kutlayalım.  Bunların hepsi aslında yeni başlangıçları, umudu kutlamaktır. Kasvet, içine kapanma, bu enerjik, tezcanlı, güler yüzlü millete yakışmıyor. Sen istemiyorsan kutlama kardeşim. Ama başkalarına karışma.  Sana zararı olmayan, biraz morale, neşeye ihtiyaç duyan vatandaşa çirkin laflar etme, baskı, zorbalık yapma.  Çünkü yaparsan, bunun adı, bu hassas atmosferde bildiğin provokasyon olur! 70'LERDE ÜTOPYA , ŞİMDİLERDE DİSTOPYA YAŞAYAN GEZEGEN - GİZLİ ajandası olan bir dini grup, ülkenin ordusunu içeriden ele geçirip darbe yapmaya çalışır. Cumhurbaşkanı o kaosta canlı yayındaki gazetecinin telefonuna Facetime programıyla bağlanarak halkı sokağa çağırır ve olaylar yön değiştirir.   - Şehrin göbeğinde korkunç bir terör saldırısı yaşanır. Üstlenen örgüt, sadece bilinen terör örgütünün alt kolu mudur, yoksa bunların hepsinin arkasında esasen dost görünen ülkenin gizli servisi mi vardır?  - Şoke edici bir büyükelçi suikastı yaşanır. Katil attığı sloganlarla hedef mi şaşırtmaktadır? Aslında hangi örgüt için çalışmakta ve bu örgütün ipini kimler tutmaktadır?  Bu hikâyeler acayip bir dizinin senaryosu gibi. Tek farkla.  Hiçbir senarist bu kadar büyük ve çok hikâyeyi bu kadar kısa arayla patlatmaz, fikirlerini daha yavaş harcar. Hem hikâyeleri ekonomik kullanmak hem de bu kadar felaketin arka arkaya yaşanması, realist olmaz diye.  Zaten biz de baş döndürücü, sürreel zamanlarda yaşıyoruz.  Yukarıda bahsettiğim türden bir diziyi, açık konuşayım, ben yazamam. Bu kadar şiddet dolu, karanlık hikâyeler benlik değil.  Fakat böylesine şaşırtıcı, maske altında maske içeren siyasi gerilim tarzı diziler ilginçtir ve seyretmesini severim. Tabii dizi değil, çiçek gibi memleketimin gerçek haberleri olunca çok tatsız!  Öte yandan sadece ülke değil, dünya da siyasi gerilim türünde bir dizinin setine dönüşmekte.  Aynı gün Ankara’da Rusya büyükelçisi suikasta kurban gitti, Berlin’de terör saldırısı oldu, Brüksel’de terör tehdidi yüzünden kısmi sokağa çıkma yasağı ilan edildi.  Dünyanın distopik film türüne en çok yaklaştığı günlerden biri.  Üçüncü Dünya Savaşı çıkacak teorisinin aksine, ben kendi ülkemin en kısa zamanda siyasi gerilim türünden, sitcom’a geçiş yapmasını istiyorum.  Sanırım çoğumuz aynı bıkkınlıktayız ki, nostalji tavan yaptı. Eski şarkıları, en büyük derdimizin zamlar olduğu, siyasetçilerin espriyle atıştığı, Eurovision’un 10 gün konuşulduğu, çay bahçesinde popüler Türkçe şarkıların dinlendiği, vatandaşın vatandaşa diş bilemediği ve ne tartışılırsa tartışılsın her konunun siyasi bir yöne çekilmediği güzel günleri özlüyoruz, istiyoruz.  Ve gözümüz tok! Vallahi başka da bir şey istemiyoruz!”     Sevgili dostlar ve bu yazıyla ilgili olarak birkaç konuda yetkililerimize uyarıda bulunmak istiyorum. Son günlerde arka arkaya yaşadığımız kalleş ve hain terör saldırılarının şokunu yaşıyoruz. Eğitim bilimlerinde John Dewey’ in probleme dayalı öğretim/öğrenme yaklaşımında bir problemle ilgili duyulan şaşkınlığın o konu alanının kavranmasında önemli bir motivasyon kaynağı olabileceğini iddia ediyor. Bu bakış açısıyla Yaşadığımız saldırılar karşısında şaşkınlık duyuyoruz, ancak bu şaşkınlıkların daha fazla dağınıklığa, ümitsizliğe, güvensizliğe, tükenmişliğe ve Allah korusun çaresizliğe neden olduğu gibi ülkemiz ve milletimiz için asla gerçeği yansıtmayan sanal ve sahiplerine ait beklentileri ifade eden söylemlerin üzerinde durulması, önleyici güvenlik tedbirleri açısından önemlidir.   Bu ve benzeri iddialar zaten terör eylemlerinin hedeflediği toplumsal kaos stratejilerinin yankıları gibidir. İstanbul’ da, Kayseri’ de patlatılan bombalar, Rus Büyükelçisine sıkılan kalleş kurşunların dönük olduğu hedeflerden gelen yankıları, karanlık terör odaklarının isteği olan sonuçlardan bazılarıdır. Bu sonuçlar birileri tarafından bu şekilde dile getirildiği zaman, sistematik terör zincirinin yeni yeni halkalarından bahsetmek gerekir. Onun için bu yazı üzerinde yorum yapmak istiyorum ve çıkarılması gereken öngörüler çerçevesinde devlet yetkililerimize hassas olan güvenlik tedbirleri hakkında önerilerde bulunmak istiyorum. Bu yazıda yazar; terör odaklarının yaptıkları eylemler çerçevesinde hedefledikleri kaos, ümitsizlik, güvensizlik, dağınıklık, tükenmişlik ve çaresizlik algı ve olgularının ülkemiz genelinde bire bir yaşanan durumlar olduğunu çok boyalı ve cilalı laflarla ifade ediyor. Bu iddialar kesinlikle doğru değildir  ve bu ülkenin şu an itibariyle yaşanan gerçekleri değildir.   Bu terör saldırıları aksine bu ülkede yaşayan, dili dini, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun tüm vatanseverleri tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek millet kavramları etrafında daha sıkı saflaştırmıştır. Bu ülke mevcut sınırları fersah fersah aşan büyüklükte, geçmişten geleceğe hayalleri ve idealleri de kapsayan böyle bir vatan coğrafyasını yurt edinmiş  bu aziz millet; tüm mazlum milletler tarafından özlem duyulan bir medeniyet inşa etmiş olan köklü bir millettir. Her şeye rağmen; ezelden ebede giden bir tarih bilinci ve şuuru, topyekun vatan mevzisinde olan, tüm düşman saldırılarına karşı vaziyet almış, istediği zaman mevzisinden çıkarak düşmanı kendi ininde vurup yok etme kabiliyetine sahip, ürettiği ve uyguladığı stratejilerle tüm düşmanların beklentilerini boşa çıkararak onları şaşkın ördeklere dönüştürmeye devam eden ve bu manada çok yüksek bir farkındalık geliştirmiş halkımız; düşman çatlatan sosyal sermaye birikimleriyle onların pazarlarını allak bullak etmeye devam ediyor. Elinde avucunda olan yabancı paraları ülkenin ekonomik canlılığına da sabotajlar yapan aynı mihrakların oyunlarını bozmak için Türk parası ve altınla değiştiren bir halktan bahsediyorum. Bu şuur ve bilinç seviyesine yükselmiş bir halktan ödleri kopanlar artık hayallerini ve beklentilerini haraç mezat kirli pazarlara sürmeye başlamışlardır. Artık o pazarların müşterileri yoktur ve sanıyorum kendileri satıp kendileri alacaklardır. Bunun bir başka adı da; kendi çalıp kendi oynamaktır.   Bu yazı çerçevesinde yaklaşmakta olan yılbaşı gecesinde yeni provokasyonların yapılabileceğini, böylece ülkemizde yaşayan ve bu devletin temel unsurlarından olan azınlıklarla ilgili bir ayrıştırma ve kendi taraflarına çekme gibi bir girişmeye kalkışılabileceğini özellikle yetkililerimize iletmek istiyorum. Bu konu çok önemlidir ve vurgulamak istediklerim çok kuvvetli ihtimallerdir. Mutlaka önleyici tedbir alınmalıdır ve halkımız kendileri de alabilecekleri tedbirler konusunda bilgilendirilmelidir.   Yazar, “BIRAKIN YILBAŞINI KUTLAYALIM” derken bırakmayanlar mı var demek istiyor!.. ben tam anlayamadım ve sanki burada devlet aklı hafife alınmış gibi. Çünkü bazen denilenler tam tersine denilemeyenlere ve gerçekte istenenlere işaret edebilir. İnsan psikolojisi alanında yeni ulaşılan veriler, herhangi bir türde dışa yansıyan gözlemlenebilir ve ölçümlenebilir somut davranışların beklenti ve niyetleri de deşifre ettiğini ortaya koyuyor. Kişi her ne kadar olduğu gibi görünmemeye dikkat etse de, çok geçmeden göründüğü, yani ortaya koyduğu gibi olmaya, inanmaya ve davranmaya başlıyor. Bu stratejik bakış açısıyla dile düşürülen olumlu ifadeleri olumsuz, olumsuz ifadeleri de olumlu okumak gerekiyor!.. Ne diyeli akıl akıldan üstündür!.. Yazarın yazısı CNN TÜRK’ te yayınlanmıştır.   Rabbim bu Milletin birlik ve beraberliğini bozmasın, Amin.
YILBAŞINDA YAŞANABİLECEK PROVOKASYONLARA DİKKAT!..

21.12.2016 tarih hinde Hürriyet gazetesinde Birse Gürsel’in yazısını okudum. Yazının konusu yılbaşı  ve yazıyı olduğu gibi aşağıya alıyorum.

 

“Bırakın yılbaşını kutlayalım

21.12.2016 Çarşamba

SOSYAL medya hesaplarımızda üç fotoğraftan biri siyah sayfa değilken...

Herkes daha çok ve coşkulu gelecek planları yaparken... 

İnsanlar birbirine bu kadar kızıp bağırmazken... 

Eskidendi, eskidendi, çook eskiden...

Şimdi ise... 

Her şeyden çok birlik beraberliğe evet, şüphesiz ama bir o kadar da morale, ümide, normal ve güvende hissetmeye ihtiyacımız olan günlerdeyiz. Çünkü kendimize de başkalarına da geleceğe de güvenimizin azaldığı günlerdeyiz. Bunun önüne geçelim.

Dağılmayalım! Hem el ele tutuşarak hem moralimizi yüksek tutarak toparlanalım. 

Şimdiden milletin arasına ikilik sokmak isteyen troller çalışmaya başladı. “Halep’te bunları yapan zalimlerin bayramını nasıl kutlar”mış insanlar. 

Yılbaşı gecesini dini bayram zannedenler, ayrıca Hıristiyanların hepsini zalim zannedenler, Halep’te olanların sebebini yılbaşı kutlayan insanlar filan zannedenler ya da her şeyi gayet iyi bilip öyle sanılsın isteyenler bunlar. 

Halep’i bahane ederek yılbaşında çoluğuna çocuğuna hediye alanı, sofra kuranı, misafir çağırıp eğleneni hedef haline getirenler bunlar.

Dükkânlar boş, ekonomi yavaşlamış. Milletin içi kararmış, enerjisi tükenmiş, ağlamaktan gözleri kurumuş.

Bırakın kutlayalım yahu!

Avrasya Tüneli’ni de kutlayalım. Köprüleri de kutlayalım. Türk sanatçıların uluslararası ödüllerini de kutlayalım. Milli bayramları da kutlayalım. Dini bayramlarımızı da kutlayalım. Şirketlerimizin açılışlarının bilmem kaçıncı yıllarını da kutlayalım. Doğum günlerimizi de kutlayalım. Evlilik yıldönümlerini de kutlayalım. Yeni bir yılın başlamasını da kutlayalım. 

Bunların hepsi aslında yeni başlangıçları, umudu kutlamaktır. Kasvet, içine kapanma, bu enerjik, tezcanlı, güler yüzlü millete yakışmıyor.

Sen istemiyorsan kutlama kardeşim. Ama başkalarına karışma. 

Sana zararı olmayan, biraz morale, neşeye ihtiyaç duyan vatandaşa çirkin laflar etme, baskı, zorbalık yapma. 

Çünkü yaparsan, bunun adı, bu hassas atmosferde bildiğin provokasyon olur!


70'LERDE ÜTOPYA , ŞİMDİLERDE DİSTOPYA YAŞAYAN GEZEGEN
- GİZLİ ajandası olan bir dini grup, ülkenin ordusunu içeriden ele geçirip darbe yapmaya çalışır. Cumhurbaşkanı o kaosta canlı yayındaki gazetecinin telefonuna Facetime programıyla bağlanarak halkı sokağa çağırır ve olaylar yön değiştirir.  

- Şehrin göbeğinde korkunç bir terör saldırısı yaşanır. Üstlenen örgüt, sadece bilinen terör örgütünün alt kolu mudur, yoksa bunların hepsinin arkasında esasen dost görünen ülkenin gizli servisi mi vardır? 

- Şoke edici bir büyükelçi suikastı yaşanır. Katil attığı sloganlarla hedef mi şaşırtmaktadır? Aslında hangi örgüt için çalışmakta ve bu örgütün ipini kimler tutmaktadır? 

Bu hikâyeler acayip bir dizinin senaryosu gibi. Tek farkla. 

Hiçbir senarist bu kadar büyük ve çok hikâyeyi bu kadar kısa arayla patlatmaz, fikirlerini daha yavaş harcar. Hem hikâyeleri ekonomik kullanmak hem de bu kadar felaketin arka arkaya yaşanması, realist olmaz diye. 

Zaten biz de baş döndürücü, sürreel zamanlarda yaşıyoruz. 

Yukarıda bahsettiğim türden bir diziyi, açık konuşayım, ben yazamam. Bu kadar şiddet dolu, karanlık hikâyeler benlik değil. 

Fakat böylesine şaşırtıcı, maske altında maske içeren siyasi gerilim tarzı diziler ilginçtir ve seyretmesini severim.

Tabii dizi değil, çiçek gibi memleketimin gerçek haberleri olunca çok tatsız! 

Öte yandan sadece ülke değil, dünya da siyasi gerilim türünde bir dizinin setine dönüşmekte. 

Aynı gün Ankara’da Rusya büyükelçisi suikasta kurban gitti, Berlin’de terör saldırısı oldu, Brüksel’de terör tehdidi yüzünden kısmi sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 

Dünyanın distopik film türüne en çok yaklaştığı günlerden biri. 

Üçüncü Dünya Savaşı çıkacak teorisinin aksine, ben kendi ülkemin en kısa zamanda siyasi gerilim türünden, sitcom’a geçiş yapmasını istiyorum. 

Sanırım çoğumuz aynı bıkkınlıktayız ki, nostalji tavan yaptı. Eski şarkıları, en büyük derdimizin zamlar olduğu, siyasetçilerin espriyle atıştığı, Eurovision’un 10 gün konuşulduğu, çay bahçesinde popüler Türkçe şarkıların dinlendiği, vatandaşın vatandaşa diş bilemediği ve ne tartışılırsa tartışılsın her konunun siyasi bir yöne çekilmediği güzel günleri özlüyoruz, istiyoruz. 

Ve gözümüz tok! Vallahi başka da bir şey istemiyoruz!”

 

 

Sevgili dostlar ve bu yazıyla ilgili olarak birkaç konuda yetkililerimize uyarıda bulunmak istiyorum. Son günlerde arka arkaya yaşadığımız kalleş ve hain terör saldırılarının şokunu yaşıyoruz. Eğitim bilimlerinde John Dewey’ in probleme dayalı öğretim/öğrenme yaklaşımında bir problemle ilgili duyulan şaşkınlığın o konu alanının kavranmasında önemli bir motivasyon kaynağı olabileceğini iddia ediyor. Bu bakış açısıyla Yaşadığımız saldırılar karşısında şaşkınlık duyuyoruz, ancak bu şaşkınlıkların daha fazla dağınıklığa, ümitsizliğe, güvensizliğe, tükenmişliğe ve Allah korusun çaresizliğe neden olduğu gibi ülkemiz ve milletimiz için asla gerçeği yansıtmayan sanal ve sahiplerine ait beklentileri ifade eden söylemlerin üzerinde durulması, önleyici güvenlik tedbirleri açısından önemlidir.

 

Bu ve benzeri iddialar zaten terör eylemlerinin hedeflediği toplumsal kaos stratejilerinin yankıları gibidir. İstanbul’ da, Kayseri’ de patlatılan bombalar, Rus Büyükelçisine sıkılan kalleş kurşunların dönük olduğu hedeflerden gelen yankıları, karanlık terör odaklarının isteği olan sonuçlardan bazılarıdır. Bu sonuçlar birileri tarafından bu şekilde dile getirildiği zaman, sistematik terör zincirinin yeni yeni halkalarından bahsetmek gerekir. Onun için bu yazı üzerinde yorum yapmak istiyorum ve çıkarılması gereken öngörüler çerçevesinde devlet yetkililerimize hassas olan güvenlik tedbirleri hakkında önerilerde bulunmak istiyorum. Bu yazıda yazar; terör odaklarının yaptıkları eylemler çerçevesinde hedefledikleri kaos, ümitsizlik, güvensizlik, dağınıklık, tükenmişlik ve çaresizlik algı ve olgularının ülkemiz genelinde bire bir yaşanan durumlar olduğunu çok boyalı ve cilalı laflarla ifade ediyor. Bu iddialar kesinlikle doğru değildir  ve bu ülkenin şu an itibariyle yaşanan gerçekleri değildir.

 

Bu terör saldırıları aksine bu ülkede yaşayan, dili dini, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun tüm vatanseverleri tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek millet kavramları etrafında daha sıkı saflaştırmıştır. Bu ülke mevcut sınırları fersah fersah aşan büyüklükte, geçmişten geleceğe hayalleri ve idealleri de kapsayan böyle bir vatan coğrafyasını yurt edinmiş  bu aziz millet; tüm mazlum milletler tarafından özlem duyulan bir medeniyet inşa etmiş olan köklü bir millettir. Her şeye rağmen; ezelden ebede giden bir tarih bilinci ve şuuru, topyekun vatan mevzisinde olan, tüm düşman saldırılarına karşı vaziyet almış, istediği zaman mevzisinden çıkarak düşmanı kendi ininde vurup yok etme kabiliyetine sahip, ürettiği ve uyguladığı stratejilerle tüm düşmanların beklentilerini boşa çıkararak onları şaşkın ördeklere dönüştürmeye devam eden ve bu manada çok yüksek bir farkındalık geliştirmiş halkımız; düşman çatlatan sosyal sermaye birikimleriyle onların pazarlarını allak bullak etmeye devam ediyor. Elinde avucunda olan yabancı paraları ülkenin ekonomik canlılığına da sabotajlar yapan aynı mihrakların oyunlarını bozmak için Türk parası ve altınla değiştiren bir halktan bahsediyorum. Bu şuur ve bilinç seviyesine yükselmiş bir halktan ödleri kopanlar artık hayallerini ve beklentilerini haraç mezat kirli pazarlara sürmeye başlamışlardır. Artık o pazarların müşterileri yoktur ve sanıyorum kendileri satıp kendileri alacaklardır. Bunun bir başka adı da; kendi çalıp kendi oynamaktır.

 

Bu yazı çerçevesinde yaklaşmakta olan yılbaşı gecesinde yeni provokasyonların yapılabileceğini, böylece ülkemizde yaşayan ve bu devletin temel unsurlarından olan azınlıklarla ilgili bir ayrıştırma ve kendi taraflarına çekme gibi bir girişmeye kalkışılabileceğini özellikle yetkililerimize iletmek istiyorum. Bu konu çok önemlidir ve vurgulamak istediklerim çok kuvvetli ihtimallerdir. Mutlaka önleyici tedbir alınmalıdır ve halkımız kendileri de alabilecekleri tedbirler konusunda bilgilendirilmelidir.

 

Yazar, “BIRAKIN YILBAŞINI KUTLAYALIM” derken bırakmayanlar mı var demek istiyor!.. ben tam anlayamadım ve sanki burada devlet aklı hafife alınmış gibi. Çünkü bazen denilenler tam tersine denilemeyenlere ve gerçekte istenenlere işaret edebilir. İnsan psikolojisi alanında yeni ulaşılan veriler, herhangi bir türde dışa yansıyan gözlemlenebilir ve ölçümlenebilir somut davranışların beklenti ve niyetleri de deşifre ettiğini ortaya koyuyor. Kişi her ne kadar olduğu gibi görünmemeye dikkat etse de, çok geçmeden göründüğü, yani ortaya koyduğu gibi olmaya, inanmaya ve davranmaya başlıyor. Bu stratejik bakış açısıyla dile düşürülen olumlu ifadeleri olumsuz, olumsuz ifadeleri de olumlu okumak gerekiyor!.. Ne diyeli akıl akıldan üstündür!.. Yazarın yazısı CNN TÜRK’ te yayınlanmıştır.

 

Rabbim bu Milletin birlik ve beraberliğini bozmasın, Amin.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler