KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE!..
SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞADAN SİTEMGÂH
Arsızlık yolsuzluk alttan üstten her kapıya kilitler vurdu
Karışmış birbirine şifreler satılmış anahtarlar bulunmaz
Kurudu hayalim duymazartık kulağım her halim durdu
Kaçıp kurtulsam dedim heyhat dizimde ferim bulunmaz
Baksana çoruşupbüzüşmüş hani o hep gülüveren yüzler
Körüz mü desem karanlık mı uzakları fark etmez gözler
Boşuna yorulmuşuz nasihat de eylesek dinlenmez sözler
Varıp sığınsam bir meclise çömelecek yer bile bulunmaz
Köprüden çok sular geçti nice karlar mesken tuttu başımı
Dönmüyorartık sert güç olmuş dilim takma taktım dişimi
Çok zaman süründüm hep diz üstü çile bırakmadı peşimi
Gidenleri gitmiş yarenim yoldaşım gönüldaşım bulunmaz
Sararıp solsa da can ruhum toprak ile aynı durur bedenim
Beklentim kalmadı daraldı ufuk ne niçin kaldı ne nedenim
Çok bekledim bulamadım ne gelenim olur ne de gidenim
Küsmüş diye canlar cananlarına deva suları da bulunmaz
Ağaçlar büyümek için hep umut bağlar toprak ile yaprağa
Hakka tutunup da ayağa kalk diren bekle gör bak olacağa
Sonu bellidir üzülme karışıp gitmek var dost kara toprağa
Varların içinde yoksun kaybolursun mezarın da bulunmaz
Bu dünyada mezarda kabir olur gidilecek en son durağım
Sel olmuş göz yaşlarımgüneş yok kurumayan bir çorağım
Belki balık gelir diyerek attım amma çile tuttu kader ağım
Soranları çok olursa bile serseri kurşunun yönü bulunmaz
Kolay mı sanırsınirem bahçeleri yapmak o sıkıştığın delhi
Kurtarmak için gemini bozma ruhunla bedenin arası sulhü
Ancak öyle yakalanır nefsine karşı en çare imanının salahı
Sağa sola öne arkaya yalpalama bundan öte yol bulunmaz
Baksana elin ayağın titriyor yoksa kantarın topumu kaçtı
Bunca yıl hesap yaptın bari söylesene hesabın sonu kaçtı
Duvara yön veren bir o yana bir bu yana asık bir sarkaçtı
İpin sağlam olursa duvarında kambur mamburbulunmaz
Biraz dertleşelim dedim uzak değil bir alo kadar yakınım
Hesabını kendin yap unutma ne varınım ne de yokunum
Görmezden gelemeyiz sen benim bende senin yükünüm
Boşa kürek arama senle benden başka taşıyıcı bulunmaz
Prof. Dr. Ali Osman ENGİN
KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE!..
Çalan eller büyüyünce girilen cepler daralmaya başlar. Alaverenin dalaverenin hızı da yavaş yavaş yavaşlar. Kaş göz arası görünmeden götürenler artık irileşen bedenlerini saklayacak cep bulamazlar. Ya girdikleri ceplerin dikişleri sökülür, yada saklanayım derken çarpan parmakların bir kısmı çarpılıp dışarıda kalır ve aleme ibret rezil rüsvay olurlar. Gel ki onlar yüzlerine savrulan tükürüklere nisan yağmuru deseler de, sele dönüşen kan ve irin deryasında nefessiz kalıp boğulup gideceklerdir. Gidecekleri yer veylil kuyusudur. Tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyerek gariban mazlumlara kurdukları tuzakların hepsi o kuyunun dibinde hazır onları bekliyor olacak, artık ne ama ne de fakatlar çare olmayacak ve kaderin adaleti tecelli edecektir.
Devenin hamudunu götürmeye alışanlar develeri hamutlarıyla götürdükten sonra götürecek bir şey kalmayınca bu sefer birbirlerini götürmeye başlarlar. En sonunda kendi kendileriyle baş başa kaldıklarında, ortalığa saçılan ar, edep, namus ve haysiyet fukaralığı yaşanmaya başlar. Tamda bu noktada at izi it izine karışır ve atların aslında it olduğu, itlerinde esasında at oldukları gerçeği ortaya çıkar. Yedikleri GDO’lu gıdalarla millet nezdinde irileşmek isteyen zındıkların aslında iğnenin deliğinden geçirilecek kadar zayıf ve küçük oldukları fark edilir. Bu farkındalık muhataplarını çılgına çevirir ve yer yerinden oynamaya başlar. Ortalık serseri mayınlarla dolup taşar. Oturtuldukları kucaklarda patlamaya ve daldan dala atlamaya çalışırlar. Her atlayışta ya kol ya kanat kaybedilir. En sonunda ana üryan farşımalamat olup dağda bayırda, çölde çuvalda kalırlar.
Böylesi kaos ortamları FETÖ istihbarat terör örgütü gibi organizasyonların en rahat beslenip büyüdüğü ortamlardır. 15 Temmuzdan sonra örgüt mensupları çoklu renklere bürünerek renklenmişler ve kripto faaliyetlerine allı pullu devam etmektedirler. Bu kripto faaliyetlerin temelinde Ali olup Veliye ve Veli olup Aliye vurmak vardır. Aslında kendilerinin rengi yoktur. Renklenen geliştirdikleri yeni stratejilerdir. Bu işin temeli bıktırma, yıldırma ve küstürmedir. Küstürülmek istenen devlet ve millettir. Kazançları insanlar arası nefret ve boyunlara takınılan zillettir. Türküyle, Kürdüyle, lazıyla, Çerkeziyle ve tüm diğer renkleriyle bu cennet vatan coğrafyasını kader edinen her canı ifade eden Türk Milleti olarak uyanık olmak zorundayız. Devlet bizim devletimiz ve millet bizim milletimizdir. Ayrımız, gayrımız olmamış ve olamaz. Özellikle Anadolu coğrafyasında geliştirdiğimiz ve bin yılların ardından gelen kadim değerlerimiz ve has kültürümüz ortaktır. Yaşadığımız tarih ortaktır. Sosyal hukuk devleti olma, imkân ve fırsat eşitliği beklentimiz ortaktır. Bizi türlü türlü yalan, iftira ve akıl, vicdan, izan, tarih şuuru, irfan körlüğü yaratacak kalkışma ve hain tuzakların sahiplerinin oyunları seni o ve beni bu diye ayırmıyor. Afganistan' da kazanan taraf yoktur. Türkünün, Afganının, Farsının, velhasılı tüm Afgan halkının çocuklarının geleceği kaybedilmiştir. Irak'ın kazananı ne Arap, ne Kürt, ne Türk, ne Süryani, ne Ezidi, ne Sünni, ne şii, ne Hıristiyan, nede hayvanlar ve doğadır. Hepsi katliamlaramaruz kalmıştır. Suriye de öyledir. Kazananların kazançları farklı ve elde ettiklerinin dini imanı yoktur. Petrolün dini olmaz.
Aziz dostlarım her ne pahasına olursa olsun ortak kaderimize ve çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak ve can suyumuzun kaynağı vatanımızı, devletimizi ezelden ebede yeniden sur düdüğü üfleyip ayağa kaldırmak ve yaşatmak zorundayız. Hiç şüphe yok ki devlet zırhına bürünerek gayrı meşru iş yapanlar kayıt altındadır ve mutlaka ayıklanacaktır. Götürdüklerini teker teker getirip ait oldukları yerlerine koyacaklar ve bu yüce millet önünde diz çöküp aman dileyeceklerdir. Hırsızın, arsızın, rızsızın, haysiyet düşmanının, namussuzun, bu düstur ve temeli sarsmaya çalışan vatan ve millet haininin dini ve dine imanı olmaz.Geri kalmış toplumları din, Allah ve öbür dünya ile aldatanlar hep bu dünyalıklarının peşinden koşmuşlardır. MOSSAD ve CIA’nin kurduğu, kurdurduğu yüzlerce görüntüsü İslâm ancak sonları ebedi hüsran olacak olan tarikat ve cemaatlerin vatana, devlete, dine, ahlâkî değerlere, tarihe ve tarihi şahsiyetlere ele geçirdikleri imkân ve fırsatlar ölçüsünde saldırmaları asıl görev ve niyetlerini ortaya koyuyor. Onun için rahmetli Kâzım KARABEKİR Paşamız, bu ve benzeri tarikat ve cemaatlerin batı Siyonist ve haçlı ittifaklarının ileri karakolları olduğunu açıkça ifade etmiştir. Bu ifadenin ne kadar isabetli olduğunu yıllar sonra yaşadığımız örneklerden daha iyi anlıyoruz. Bir bakıyorsunuz bu kirli ve gusül abdestsiz yapılar Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı, Aczimendileri, Fadime Gündüzleri ve FETÖ istihbarat ihanet yapılarını ortaya çıkarıyor, bir bakıyorsunuz pehlivan bir tarikat şeyhi din, iman, ahlâk ve öbür dünya diyerek kucağına oturttuğu sabi sübyanla dünyevi şehvet ve aldığı hazzı tatmin için tükürüğünü yalıyor. Yakalanıp rezil rüsvay olduğunda ise, yine ALLah, Din ve öteki dünya ile aldatarak zimmetine geçirdiği dünyalıkları devreye sokuyor.
Bu organizasyonları yapanların ve hayata geçirenlerin ana gerekçelerinden birisi de, halkın bu kirli yapılara bakarak aslına uygun faaliyet içerisinde olan cemaat ve tarikatları zan altında tutmaktır. Bilinmelidir ki Anadolu Coğrafyasının kapıları bu civanmertlerle açılmıştır. Böylece manevi fütuhat askeri fütuhatla tamamlanıp taçlandırılmıştır. Gençlerimiz adeta dolap beygiri gibi hep müspet bilimler çerçevesinde çoktan seçmeli sınav heyecanı, sınav korkusu, sınav kaygısı ile yetişmekte; buna dayalı olarak da kadim kültür ve değerler erozyonu yaşanıyor. Etik, ahlâk ve değerler eğitimi ihmal ediliyor. Halbuki bu olmadan diğerinin fazla bir etki alanı da oluşamıyor. Dikkat ederseniz bizde eğitim adına konuşulan tek şey sınav, sınav sorusu ve sınav başarısıdır.
İşte bu paralel ve paralelin paraleli olan vatan ve millet haini kripto yapılar tüm kamu kurum ve kuruluşlarında vatan ve millet duyarlılığı yüksek has evlatlarına yine kripto strateji ve kirli bilgi akışı yönetim ve yöntemleriyle üst yönetimleri etkileyip husumet oluşmasını sağlayarak değersizleştirmeye çabalıyorlar. Çünkü gözüken odur ki, muhtemelen bu şer odakları malum kripto tezgâh ve stratejilerle üst yönetimlerin açıklarını yakalamışlar ve tehdide dayalı olarak istedikleri insanlara mobing uygulatabiliyorlar. Ancak şurası çok iyi bilinmelidir ki açık bir şekilde bu kripto yapıların hedefinde olan vatan evlatları ve devlet bu faaliyetlerin farkındadır ve her şeyin zamanı ve yeri geldiğinde ortaya konulması için kayıt altına alınmaktadır. Yaşanan süreçlere milletin sahibi Devlet açısından bakıldığında herhalde şunu dillendirmek gerekiyor; o makamları buradaki iradeye dayalı olarak elde edeceksin ve tam aksine o irade sahiplerine zulüm yapıp lolo satacaksın!.. Herhalde yemezler bunu diye dillendirmek ve doğru istikamete yönlendirmek gerekiyor.
Bu süreç maalesef yaşanıyor. Kendi yarattıkları tapınılması istenen putlarla; birlik, beraberlik, yardımlaşma, komşusu aç iken tok yatmama sevdası törpülenerek kaos ortamı oluşturularak yasama, yürütme ve yargı erkleriyle somutlaşan devlet erkine küstürülmeye çalışılıyor. Bunda ya bir kışlık ve yada bir kuşluk başarılı oluyorlar. Çünkü yalanda, dolanda, hilede hurda da onlardadır. Ancak bilmelidirler ki devlet aklı onların aklından üstündür ve yeri ve zamanı geldiğinde defterler sonuna kadar açılacaktır. Orada veresiye olmayacak bedeller peşin peşin ödenecektir.
Ne diyelim. Gün ola harman ola!..