ABD ile olan müttefikliğimizin her iki tarafa da belki hakkaniyet ölçülerinde katma değer sağladığı dönemler artık geride kalmış gibi gözükmektedir. NATO şemsiyesi altında iddia edilen stratejik ortaklık çerçevesinde sadece batı çıkarlarını koruma adına henüz daha dağılmamış olan Varşova paktına karşı bir ileri karakol gibi düşünülen Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu rolünü 12 Eylül öncesinin sağ-sol kavgalarını yaşayarak ve binlerce vatan evladını kaybederek yerine getirmiştir. Ülkemizde yaşanmış olan darbeler tarihi doğru bir şekilde analiz edildiği zaman, hepsinin arkasında Amerika ve Batı emperyalist güçlerinin varlığı anlaşılacaktır. Şu ana kadar yaşanan siyasal, ekonomik ve kültürel krizlerin mimarlarının da onlar olduğunu şu anda daha net olarak görebiliyoruz. Elbette ki hırsızın da suçu ve günahı vardır. Geçmiş dönemlerde ülkeyi yönetenlerin kötü yönettiklerini de belirtmek gerekir.
15 Temmuz dahil bu ülkede gerçekleşen sağ-sol çatışmalarının, cemaat yapılanmalarının, inancından dolayı örtünen tesettürlü kızlarımızın üniversitelere alınmamalarının ve özellikle İmam Hatip Lisesi mezunlarına uygulanan zulme varan uygulamaların arkasında da aynı güç merkezleri bulunuyordu. Çünkü ancak böyle olursa kendi tornalarından çıkardıkları sentetik ve GDO’lukurtarıcıları piyasaya sürmeleriningerekçelerini oluşturabileceklerdi. İşte o kurtarıcılardan birisi, FETÖ terör örgütü ve onun başı olan Pensilvanya da ki Siyonist kucaklarda arzı endam eden satılmış hainFetullah Gülen ve özellikle İsrail ve CIA lehine cilalı boyalı kedicikleriyle casusluk yapan, üniversitelerdeki eskort kızlarla hocaları ve belki de çalışan toplumsal kuruluşları kontrolleri altına alan Adnan Oktar ve onun suç örgütüdür.Esasında durum sadece bunlarla sınırlı da değildir. Bunların paralelleri olan daha niceleri birer kurtarıcı gibi millete sunulmuştur. Adnan Oktar çetesi Fetö’ nün fuhuş ayağıdır. Açıkçası bir genelev patronudur. Kısacası bu şahıs daha önce bu işi açıkça yürüterek bu toplumun değerleriyle oynayarak fuhuş sektörünü elinde tutan Manukyan’ ın yeni versiyonudur. Bu vatan ve millet düşmanlarını daha önce fark eden civanmertleri de anmadan geçemiyorum.
Aziz kardeşlerim, Batı emperyalizminin en büyük korkusu bizim gibi ülkelerin ekonomik olarak zenginleşmesi ve kalkınmasıdır. Bunu engellemek için yapamayacakları hiçbir şey yoktur ve zaten de yapmaktadırlar. Örneğin geçmiş dönemlerde ve hatta şimdi bile ortaya çıkan birileri ne adına olursa olsun, bu milletin tasarruf ettiği kaynakları ellerinden alarak gerçek yatırıma dönüşmesini engellemişlerdir. Çünkü halkın elinden tüm tasarrufları alınmış ve ne hikmetse arkasından iflas edilmiştir. Ya da tosuncuklardan oluşan sığır bankaları kurulmuştur!.. Hatta ülkemizde adım başı iş yapan bankaların bazı uygulamalardan hareketle müşterilerine karşı benzer davranışlara sahip olmalarını da aynı bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Bana gör bu noktada tüm çalışanların bankalara olan borçları tamamıyla silinmelidir. Çünkü vatandaşlar bu fedakârlığı bankaları kurtarmak için yapmıştı. İşte o zaman vatandaşın alım gücü yükselecek ve piyasalara da gerçek canlılık gelecektir. Dolar ve EURO ateşi ancak öyle bir daha çıkamayacak şekilde sönecektir. Aksi halde bu ülkede herkes bankalara çalışan marabalardan öteye gidemeyecektir. Sayın Devlet Başkanımızın halka dönük olarak “birikimlerinizi aktif üretim yapan yatırımlara dönüştürün” talebi, koruyucu ve kollayıcı bir taleptir.
Amerika’nın Papaz Brunsonüzerinden yaptığı tehdit yorumlaması yapan yorumcuların süreci oldukça noksan ve farklı değerlendirdiklerini görüyorum. Asıl maksada dönük değerlendirmelere çok nadir rastlıyorum. Amerika’ nın derdinin kesinlikle bir papazın hapishaneden çıkarılmasından ziyade o papaz üzerinden niyetini ve bu niyeti eyleme dönüştürme çabası olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki 11 Eylülde ikiz kulelere sanıyorum Ortadoğu’ ya müdahale edebilmek için gerekçe oluşturma adına saldırılmasına belki göz yumduysa, bahse konu papaz üzerinden de söylem olarak dışa yansısa da tehdide bir gerekçe oluşturulmuştur. Bu tehdidin ve iki bakanımızın mal varlıklarının dondurulması gibi mesnetsiz uygulamalar, siyasi olmaktan ziyade ekonomik istikrarı bozma maksadına dönüktür. Eğer bu tehdide akıllarınca sağlam gerekçe oluşturulursa, yabancı sermayenin Türkiye’ ye girişini de bir türlü engelleyebileceklerini düşünüyorlar. Bunun için papaz Brunson’a suikast bile düzenleyebilirler. Böylece hem papaz Brunson’un konuşupdaha derin bilgi vermesini engellemiş ve hem de tehditlerine gerekçe oluşturarak işi belki eyleme dönüştürebileceklerini hesap ediyorlar.
Amerika’ nın kötü niyetini eyleme döktüğü süreçlerin en sonuncusu 15 Temmuz gecesidir. Şu andaki duruma göre, eylem dili söylem olarak tehdit dilne dönüşmüştür. Burada Amerika’ nın geri adım atmasında bahsedilebilir. Türkiye karşı hamlesini yaparken bu noktayı göz önünde tutarak harekete geçmelidir. Amerika kaybettiği gücünü yeniden devşirmenin peşindedir. Buna fırsat verilmemelidir. Amerika’yı durduracak tek şey onun niyetini doğru okuyarak karşı hamleleri cesaret ve yumuşak akıl gücüyle yapmaktır. Türkiye’nin Amerika ile karşı karşıya gelmesinden korkanlar, bu sürecin çok önceden başlamış olduğunu görmelidirler. Amerika her zaman yaptığı gibi korkutarak sindirme ve Türkiye’nin Irak ve Suriye ile ilgili masada rolünü ve etkisini azaltma peşindedir. Rusya ile yapılan askeri, stratejik ve ticari yakınlaşmaları sabote etmek, Çin ile Avrasya ekseninde yakınlaşma çabalarını sekteye uğratmak için var gücüyle kendini yırtmaktadır. Aslında Türkiye bu okumaları daha önceden yaparak gereken tedbirleri almalıdır. Amerika Hıristiyan Evangelistlerin güdümündedir. Amerikan dış politikası bu merkezlerde şekillenmeye başlamıştır. Bu politikalar 21. yüzyılı kontrol edebilecek yumuşak ve akıl gücünden yoksundur ve başarılı olma şansı yoktur. Her hamlelerinde bir adım ileri giderken hemen akabinde iki adım geri çekilmek zorundadırlar. Bunu böyle olacağını yakında herkes görecektir.
Yanlış okumalara ve yorumlamalara dayalı değerlendirmeler sonucunda karşı hamleyi yapmak sakıncalıdır.
Saygı ve sevgi ile.