Ali Osman ENGİN
Köşe Yazarı
Ali Osman ENGİN
 

İHANET ATEŞİNDE AKLINI ISITANLAR KENDİ BEDENLERİNİN YANIŞINI SEYREDECEKLER!..

İnsanlık tarihi incelendiği zaman ırk, dil, din, mezhep farklılığı asla gözetmeden inşa ettiği yaşatan ve koruyan Türk-İslâm medeniyetini insanlığa hediye eden aziz milletimiz çok önemli bir dönüm noktasından geçmektedir. Bedir’de Çanakkale’de, Sarıkamış’ta ve en son 15 temmuzda emellerine bir türlü ulaşamayan haçlı zihniyeti yeni yeni oyunlarla sahne almaya çalışmaktadır. Bugün millet ve devlet olarak top yekun bir saldırı ile karşı karşıyayız. Hedef Müslüman Türk Milletiyle beraber tüm İslâm Alemi ve mazlum milletlerdir. Bu mücadelede sen – ben ayrımı yoktur. Bilinsin ki beni senle ve seni de benle yakıp kavurmak istiyorlar. Ne seni benden ve nede beni senden daha fazla sevmiyorlar. Onların derdi bana seninle ve sana da benimle risk yaratıp, yarattıkları riskleri dönüp satın almaktır. Yerli işbirlikçilerle beraber Osmanlı İmparatorluğunu ortadan kaldırmaya çalışırken, Milli Mücadele ile destan yazan ve yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletini inşa eden iradeyi yok etmeye uğraşırken, 12 Eylül döneminde kardeşi kardeşe kıdırırp irtica ve laiklik gibi kavramlar üzerinden toplumu kutuplaştırırken, 15 Temmuz akşamı kaos ve iç savaş senaryoları yazarken hedef ne idiyse, bu gün itibariyle etrafımızda yakılan ateş çemberiyle sahnelenenler birbirinin aynısıdır. Değişen sadece yer ve zamandır. Kısacası tarih çok acı bir şekilde tekerrür ediyor. Çünkü yaşanan musibetlerden ders alınmamış ve tarih şuruyla olaylar değerlendirilememiştir. Bu aziz milletin varlığından ve yaşamasından kesintisiz rahatsız olan bu ebedi ve ezeli düşmanların akşam sabah hiç durmadan ördükleri örümcek ağları her seferinde daha az maliyetle hep karşımıza çıkarılmış ve  ağ üzerine monte edilmiş tuzaklara düşmemiz tasarlanmıştır. Her ne kadar zaman ve yer değişiklikleri olsa da, sebepler ve sonuçlar hiç değişmeden devam etmiştir. Hedef özelde farklı toplumlar gibi gözükse de genel olarak Türk Milleti, adı ve konumu ne olursa olsun Türk Devleti ve bu bağlamda tüm İslâm alemidir. Hedef tahtasına oturtulmuş lan bu aziz milleti meydana getiren yapıların deseni ve modeli hiç fark etmez ve onlar için ana tema; mümkünse büyük Türk Milletinin tarih sahnesinden silinmesi ve rafa kaldırılan eski hesapların görülmesidir. Bu zihniyet haçlı zihniyetidir ve bundan hiç vaz geçmeyeceklerdir. Esasında onların durumunun bu olmasında ziyade ası üzerinde durulması gereken konu; bizim ne yaptığımız ve ne yapmak zorunda olduğumuzdur. Çünkü bu milletin geleceğini belirleyecek olan da işte budur. Ne yapmamız ve ne neleri yapmadığımız konusunda çok şaşırtıcı sorunlarımızın olduğu açıktır. Etrafımıza yakılan ateş çemberi daraltılmaya çalışılırken, kimilerini daha az ve kimilerini daha çok yakması gibi bir hesap yapılmamış ve bu coğrafyayı vatan edinen herkesi yakıp kavurmaya odaklaşılmıştır. Onlar açısından nihai hedef ve en makul olan hesap ta budur. Bu hesapların tutturulması için veremeyecekleri taviz ve alamayacakları şekil yoktur. Bu gün kan ağlayan Ortadoğu coğrafyasında yaratılan kaos ve göz yaşlarının arka plânında her zaman olduğu gibi hak ve batıl mücadelesi vardır. Günümüzün küresel dünyasında geçirdiği yaşantı, tecrübe ve deneyimler ile bu zalimlere dur diyebilme gelenek ve iradesine sahip olan ve ırkı, dini, mezhebi ve fantezileri ne olursa olsun herkesi içerisine alacak bir tanımlama ile var olan Müslüman Türk Milletidir. Çünkü bu Millet zalimlerin korkulu rüyası, mazlumların sığınacakları yegâne limandır. Bu gün Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar ve en son Irak’ın kuzeyinde yapılan ve bağımsızlığa evrileceği izlenimi veren referandumun bile aynı beklentiler ve değişkenler itibariyle, alıştıra alıştıra, milletin gazı alına alına, kamu oyu yaratıla yaratıla, terör sürekli gündemde tutularak milleti bıktıra bıktıra, içeride ve dışarıda bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelme kapasitesi olan Türk Silahlı Kuvvetlerini başörtü ve laiklik kavramları üzerinden, Ergenekon, Balyoz, Eldiven, v.s. gibi ihanet ve vatan hainlikleri ile zayıflata zayıflata, hazırlanmış ve yaptırtılmıştır. Birtakım meczup görünümlü ve gerçekte Türk-İslâm düşmanı, Haçlı format ve beyinli, cinsi cibilliyetleri karanlık ve belli olmayan ortalığın çocukları tarafından bu toprakları vatan olarak bu aziz milletin gerçek evlatlarına hediye eden Türk-İslâm büyüklerine ve kahramanlarına saldırarak koyunlarındaki haçı çıkaranların ne yapmak istedikleri yeni yeni anlaşılmaya başlamıştır. Bunların hepsinin bu ülkeyi bölüp parçalama, özellikle Türk_İslâm Milletini tarih sahnesinden silerek Anadolu Coğrafyasından çıkarma, Ortadoğu coğrafyasında akıtılan kan ve dökülen gözyaşları ile ilgili görev ve sorumlulukları vardır. Bu hain ve şerefsizleri bin bir hile ve desiseyle Kozmik Bürolara sokarak devletin çok gizli belgelerini afişe ederek ve elde ettikleri bilgileri terör örgütüne vererek örgüt içerisine sızdırılmış vatan evlatlarının infaz edilmesini sağlayanların da aidiyetleri, soyları ve sopları, kendilerine haçlı baronlar tarafından verilen görev ve sorumlulukları aynı şekilde deşifre edilerek o şehit isimsiz kahramanlar tarafından infaz edilmeleri sağlanmalıdır. Buda yetmez bu Türk düşmanları hazırladıkları terör örgütleri ile yürütülen mücadelede kum torbalarının içerisine konularak gelecek düşman mermilerine hedef edilmelidirler. Üniversite ve kamu kurumlarında Irak’ın kuzeyindeki yapılanma ve gerçekleştirilen referandum konularında basın açıklamaları yaparak devletin yürüttüğü mücadeleyi destekleyen, o oluşumları Kerkük’ ün gerçek sahipleri olan Türkmenler ve Araplar nezdinde kınayarak kamu oyu oluşturulmaması da bana göre başka düşünülmesi gereken vahim durumlardır. Bu ülke ne yazık ki top yekun bir saldırıyla karşı karşıyadır. Çok acilen seferberlik ilan edilmeli ve halk gönüllülük esasına bağlı olarak silahlandırılmalıdır. Bunun için silah ruhsatı temini kolaylaştırılmalı ve Allah korusun herhangi bir fiili saldırı durumunda ah vah edilmemelidir. Böylesi saldırıların olacağını işaret eden gelişmelerin gündemde olduğu bir dönemden geçiyoruz. Saygıdeğer devlet büyüklerimiz çok daha uyanık olmak durumundadırlar. Bir göz kırpma anında bile iş işten geçmiş olabilir. Bu noktada hangi doğru ve geçerli gerekçe olursa olsun, bu milletin ve devletin siyasi, ekonomik ve teknolojik gücünü zayıflatacak, dikkatleri başka noktalara çekecek, ülke genelinde insanımızı canını kurtarma psikolojisine sokma gibi algılara meydan verecek teşebbüslerden kaçınılmalıdır. Bilinmelidir ki, geliştirilecek ve savunulacak bir ülkeniz kalmadığı zaman yapılan her şey boşa gidecek ve sadece verilmiş görevler icra edilmiş olacaktır. Öncelikli olarak siyaset kurumu ivedi olarak bir araya gelmelidir. Ülke menfaatleri doğrultusundaki fikir ve görüşler dikkate alınmalıdır. Her şey milletle en ince ayrıntısına kadar paylaşılmalıdır. Yapılması gereken fedakârlıkların gerekçeleri tek tek ortaya konulmalıdır. Amerika peşmergeleri yapabildiği kadar silahlandırırken, Irak’ın ve Suriye’nin onların kontrolünde olan sokaklardan tuttukları herkesi askeri eğitime alarak profesyonelleştirirken, Türk Milletinin silahlanarak güçlenmesi kimleri rahatsız edebilir? Türklerin yoğunlukta olduğu Anadolu coğrafyasında halkın elinde olan çakar almaz, ata dede yadigârı silah ve hatta bıçakları toplamış olan bir iradeyi de asla unutmamak gerekir. Böyle bir davranışın gerçek adı; taşların bağlanması ve itlerin serbest bırakılmasıdır. Bu günkü durumun ondan farkı yoktur. O gün halktan toplanan silahlarla bu günün terör yapılanmasına fırsat verilmiştir. Halbuki o silah sahiplerinin isteği doğrultusunda ruhsat verilebilir ve böylece kontrol altına alınabilirdi. Ben halâ devlet erkinin güçlü olduğuna, bütün bu yaşanan olay ve geliştirilmek istenilen olguların farkında olduğuna inanıyorum.  Yeri geldiğinde devlet erkiyle beraber bu milletin ve tüm İslâm aleminin genleri devreye girecek ve ALLAHJ’ın yardımıyla bütün kirli oyunları bozacaktır. Çünkü O’nun adalet ve kanununun yerini alacağı konusunda zerre kadar şüphem yoktur. İşte o zaman bu dünya da ki gerçek hesaplar tez elden görülecektir. Görülmelidir de!... Irak’ın kuzeyinde yapılan referandum, içerisinde saklı gerekçelerle beraber Türkiye Cumhuriyeti devletini ve büyük Türk Milletini tahrik ederek hata yapmasına dönük olarak plânlanmıştır. Asıl yapılmak istenilen referandum ile değil, referandum sonrası atılacak yanlış adımlardan sonra gelecektir. Referandum ile Türkiye ve Irak’ın kuzeyindeki yapı arasında çok ciddi ekonomik ilişkiler vardır. Dışarıdan yapılan her türlü ekonomik ve ticari kısıtlama ve saldırı karşısında sapa sağlam ayakta durmamızın nedenlerinden birisi de bu tür ekonomik ve ticari ilişkilerdir. Türkiye’nin bu tür pazarlarını kaybetmesi demek, ekonomik darboğaz yaşamaya talip olmak demektir. Türkiye’nin gelişmesi demek; işsizliğin çözülmesi, ekonomik ve ticari açılardan küresel bir oyuncu haline dönmesi ve askeri teknoloji ve savunma sanayi ve teknoloji üretimi boyutunda dünyayla rekabet edebilme seviyesini yakalaması kaçınılmaz olmalıdır. Halâ bu kilit ülkenin her ne kadar olumsuzluk olarak algılansa da, yaşanan somut durumlardan hareketle en azından olgu boyutunda çok önemli kazanımlar elde edebilir. Kerkük’ün referandum dışı kalması, Kuzey Irak yönetiminin bu referandum sonucuna bağlı olarak hemen bağımsızlık ilanının olmayacağının belirtilmesi Kerkük ve Musul ile ilgili tarihsel kazanımlarımızı daha etkili bir şekilde yeniden yapılandırma şansımızın güçlü olduğunu bilmek gerekir. Şüphe edilmesin ki, devletimizin de bu konularda projeleri ve yeni stratejileri olduğunu, bunları adım adım devreye sokacağı aşikârdır. Bu durumların Allah korusun aksini savunmak, bir ölçüde birikmiş bir öfke kontrolsüzlüğü olacaktır. Devlet yönetiminde sınırsız sevgi ve öfkeye yer yoktur. Olası çıkar ve menfaatler ön plândadır. Allah bu kadim ve aziz milleti korusun ve yüceltsim!.. Amin!..
Ekleme Tarihi: 29 Eylül 2017 - Cuma
Ali Osman ENGİN

İHANET ATEŞİNDE AKLINI ISITANLAR KENDİ BEDENLERİNİN YANIŞINI SEYREDECEKLER!..

İnsanlık tarihi incelendiği zaman ırk, dil, din, mezhep farklılığı asla gözetmeden inşa ettiği yaşatan ve koruyan Türk-İslâm medeniyetini insanlığa hediye eden aziz milletimiz çok önemli bir dönüm noktasından geçmektedir. Bedir’de Çanakkale’de, Sarıkamış’ta ve en son 15 temmuzda emellerine bir türlü ulaşamayan haçlı zihniyeti yeni yeni oyunlarla sahne almaya çalışmaktadır. Bugün millet ve devlet olarak top yekun bir saldırı ile karşı karşıyayız. Hedef Müslüman Türk Milletiyle beraber tüm İslâm Alemi ve mazlum milletlerdir. Bu mücadelede sen – ben ayrımı yoktur. Bilinsin ki beni senle ve seni de benle yakıp kavurmak istiyorlar. Ne seni benden ve nede beni senden daha fazla sevmiyorlar. Onların derdi bana seninle ve sana da benimle risk yaratıp, yarattıkları riskleri dönüp satın almaktır. Yerli işbirlikçilerle beraber Osmanlı İmparatorluğunu ortadan kaldırmaya çalışırken, Milli Mücadele ile destan yazan ve yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletini inşa eden iradeyi yok etmeye uğraşırken, 12 Eylül döneminde kardeşi kardeşe kıdırırp irtica ve laiklik gibi kavramlar üzerinden toplumu kutuplaştırırken, 15 Temmuz akşamı kaos ve iç savaş senaryoları yazarken hedef ne idiyse, bu gün itibariyle etrafımızda yakılan ateş çemberiyle sahnelenenler birbirinin aynısıdır. Değişen sadece yer ve zamandır. Kısacası tarih çok acı bir şekilde tekerrür ediyor. Çünkü yaşanan musibetlerden ders alınmamış ve tarih şuruyla olaylar değerlendirilememiştir.

Bu aziz milletin varlığından ve yaşamasından kesintisiz rahatsız olan bu ebedi ve ezeli düşmanların akşam sabah hiç durmadan ördükleri örümcek ağları her seferinde daha az maliyetle hep karşımıza çıkarılmış ve  ağ üzerine monte edilmiş tuzaklara düşmemiz tasarlanmıştır. Her ne kadar zaman ve yer değişiklikleri olsa da, sebepler ve sonuçlar hiç değişmeden devam etmiştir. Hedef özelde farklı toplumlar gibi gözükse de genel olarak Türk Milleti, adı ve konumu ne olursa olsun Türk Devleti ve bu bağlamda tüm İslâm alemidir. Hedef tahtasına oturtulmuş lan bu aziz milleti meydana getiren yapıların deseni ve modeli hiç fark etmez ve onlar için ana tema; mümkünse büyük Türk Milletinin tarih sahnesinden silinmesi ve rafa kaldırılan eski hesapların görülmesidir. Bu zihniyet haçlı zihniyetidir ve bundan hiç vaz geçmeyeceklerdir. Esasında onların durumunun bu olmasında ziyade ası üzerinde durulması gereken konu; bizim ne yaptığımız ve ne yapmak zorunda olduğumuzdur. Çünkü bu milletin geleceğini belirleyecek olan da işte budur. Ne yapmamız ve ne neleri yapmadığımız konusunda çok şaşırtıcı sorunlarımızın olduğu açıktır.

Etrafımıza yakılan ateş çemberi daraltılmaya çalışılırken, kimilerini daha az ve kimilerini daha çok yakması gibi bir hesap yapılmamış ve bu coğrafyayı vatan edinen herkesi yakıp kavurmaya odaklaşılmıştır. Onlar açısından nihai hedef ve en makul olan hesap ta budur. Bu hesapların tutturulması için veremeyecekleri taviz ve alamayacakları şekil yoktur. Bu gün kan ağlayan Ortadoğu coğrafyasında yaratılan kaos ve göz yaşlarının arka plânında her zaman olduğu gibi hak ve batıl mücadelesi vardır. Günümüzün küresel dünyasında geçirdiği yaşantı, tecrübe ve deneyimler ile bu zalimlere dur diyebilme gelenek ve iradesine sahip olan ve ırkı, dini, mezhebi ve fantezileri ne olursa olsun herkesi içerisine alacak bir tanımlama ile var olan Müslüman Türk Milletidir. Çünkü bu Millet zalimlerin korkulu rüyası, mazlumların sığınacakları yegâne limandır.

Bu gün Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar ve en son Irak’ın kuzeyinde yapılan ve bağımsızlığa evrileceği izlenimi veren referandumun bile aynı beklentiler ve değişkenler itibariyle, alıştıra alıştıra, milletin gazı alına alına, kamu oyu yaratıla yaratıla, terör sürekli gündemde tutularak milleti bıktıra bıktıra, içeride ve dışarıda bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelme kapasitesi olan Türk Silahlı Kuvvetlerini başörtü ve laiklik kavramları üzerinden, Ergenekon, Balyoz, Eldiven, v.s. gibi ihanet ve vatan hainlikleri ile zayıflata zayıflata, hazırlanmış ve yaptırtılmıştır. Birtakım meczup görünümlü ve gerçekte Türk-İslâm düşmanı, Haçlı format ve beyinli, cinsi cibilliyetleri karanlık ve belli olmayan ortalığın çocukları tarafından bu toprakları vatan olarak bu aziz milletin gerçek evlatlarına hediye eden Türk-İslâm büyüklerine ve kahramanlarına saldırarak koyunlarındaki haçı çıkaranların ne yapmak istedikleri yeni yeni anlaşılmaya başlamıştır. Bunların hepsinin bu ülkeyi bölüp parçalama, özellikle Türk_İslâm Milletini tarih sahnesinden silerek Anadolu Coğrafyasından çıkarma, Ortadoğu coğrafyasında akıtılan kan ve dökülen gözyaşları ile ilgili görev ve sorumlulukları vardır. Bu hain ve şerefsizleri bin bir hile ve desiseyle Kozmik Bürolara sokarak devletin çok gizli belgelerini afişe ederek ve elde ettikleri bilgileri terör örgütüne vererek örgüt içerisine sızdırılmış vatan evlatlarının infaz edilmesini sağlayanların da aidiyetleri, soyları ve sopları, kendilerine haçlı baronlar tarafından verilen görev ve sorumlulukları aynı şekilde deşifre edilerek o şehit isimsiz kahramanlar tarafından infaz edilmeleri sağlanmalıdır. Buda yetmez bu Türk düşmanları hazırladıkları terör örgütleri ile yürütülen mücadelede kum torbalarının içerisine konularak gelecek düşman mermilerine hedef edilmelidirler.

Üniversite ve kamu kurumlarında Irak’ın kuzeyindeki yapılanma ve gerçekleştirilen referandum konularında basın açıklamaları yaparak devletin yürüttüğü mücadeleyi destekleyen, o oluşumları Kerkük’ ün gerçek sahipleri olan Türkmenler ve Araplar nezdinde kınayarak kamu oyu oluşturulmaması da bana göre başka düşünülmesi gereken vahim durumlardır. Bu ülke ne yazık ki top yekun bir saldırıyla karşı karşıyadır. Çok acilen seferberlik ilan edilmeli ve halk gönüllülük esasına bağlı olarak silahlandırılmalıdır. Bunun için silah ruhsatı temini kolaylaştırılmalı ve Allah korusun herhangi bir fiili saldırı durumunda ah vah edilmemelidir. Böylesi saldırıların olacağını işaret eden gelişmelerin gündemde olduğu bir dönemden geçiyoruz. Saygıdeğer devlet büyüklerimiz çok daha uyanık olmak durumundadırlar. Bir göz kırpma anında bile iş işten geçmiş olabilir.

Bu noktada hangi doğru ve geçerli gerekçe olursa olsun, bu milletin ve devletin siyasi, ekonomik ve teknolojik gücünü zayıflatacak, dikkatleri başka noktalara çekecek, ülke genelinde insanımızı canını kurtarma psikolojisine sokma gibi algılara meydan verecek teşebbüslerden kaçınılmalıdır. Bilinmelidir ki, geliştirilecek ve savunulacak bir ülkeniz kalmadığı zaman yapılan her şey boşa gidecek ve sadece verilmiş görevler icra edilmiş olacaktır. Öncelikli olarak siyaset kurumu ivedi olarak bir araya gelmelidir. Ülke menfaatleri doğrultusundaki fikir ve görüşler dikkate alınmalıdır. Her şey milletle en ince ayrıntısına kadar paylaşılmalıdır. Yapılması gereken fedakârlıkların gerekçeleri tek tek ortaya konulmalıdır. Amerika peşmergeleri yapabildiği kadar silahlandırırken, Irak’ın ve Suriye’nin onların kontrolünde olan sokaklardan tuttukları herkesi askeri eğitime alarak profesyonelleştirirken, Türk Milletinin silahlanarak güçlenmesi kimleri rahatsız edebilir? Türklerin yoğunlukta olduğu Anadolu coğrafyasında halkın elinde olan çakar almaz, ata dede yadigârı silah ve hatta bıçakları toplamış olan bir iradeyi de asla unutmamak gerekir. Böyle bir davranışın gerçek adı; taşların bağlanması ve itlerin serbest bırakılmasıdır. Bu günkü durumun ondan farkı yoktur. O gün halktan toplanan silahlarla bu günün terör yapılanmasına fırsat verilmiştir. Halbuki o silah sahiplerinin isteği doğrultusunda ruhsat verilebilir ve böylece kontrol altına alınabilirdi.

Ben halâ devlet erkinin güçlü olduğuna, bütün bu yaşanan olay ve geliştirilmek istenilen olguların farkında olduğuna inanıyorum.  Yeri geldiğinde devlet erkiyle beraber bu milletin ve tüm İslâm aleminin genleri devreye girecek ve ALLAHJ’ın yardımıyla bütün kirli oyunları bozacaktır. Çünkü O’nun adalet ve kanununun yerini alacağı konusunda zerre kadar şüphem yoktur. İşte o zaman bu dünya da ki gerçek hesaplar tez elden görülecektir. Görülmelidir de!...

Irak’ın kuzeyinde yapılan referandum, içerisinde saklı gerekçelerle beraber Türkiye Cumhuriyeti devletini ve büyük Türk Milletini tahrik ederek hata yapmasına dönük olarak plânlanmıştır. Asıl yapılmak istenilen referandum ile değil, referandum sonrası atılacak yanlış adımlardan sonra gelecektir. Referandum ile Türkiye ve Irak’ın kuzeyindeki yapı arasında çok ciddi ekonomik ilişkiler vardır. Dışarıdan yapılan her türlü ekonomik ve ticari kısıtlama ve saldırı karşısında sapa sağlam ayakta durmamızın nedenlerinden birisi de bu tür ekonomik ve ticari ilişkilerdir. Türkiye’nin bu tür pazarlarını kaybetmesi demek, ekonomik darboğaz yaşamaya talip olmak demektir. Türkiye’nin gelişmesi demek; işsizliğin çözülmesi, ekonomik ve ticari açılardan küresel bir oyuncu haline dönmesi ve askeri teknoloji ve savunma sanayi ve teknoloji üretimi boyutunda dünyayla rekabet edebilme seviyesini yakalaması kaçınılmaz olmalıdır. Halâ bu kilit ülkenin her ne kadar olumsuzluk olarak algılansa da, yaşanan somut durumlardan hareketle en azından olgu boyutunda çok önemli kazanımlar elde edebilir. Kerkük’ün referandum dışı kalması, Kuzey Irak yönetiminin bu referandum sonucuna bağlı olarak hemen bağımsızlık ilanının olmayacağının belirtilmesi Kerkük ve Musul ile ilgili tarihsel kazanımlarımızı daha etkili bir şekilde yeniden yapılandırma şansımızın güçlü olduğunu bilmek gerekir. Şüphe edilmesin ki, devletimizin de bu konularda projeleri ve yeni stratejileri olduğunu, bunları adım adım devreye sokacağı aşikârdır. Bu durumların Allah korusun aksini savunmak, bir ölçüde birikmiş bir öfke kontrolsüzlüğü olacaktır. Devlet yönetiminde sınırsız sevgi ve öfkeye yer yoktur. Olası çıkar ve menfaatler ön plândadır.

Allah bu kadim ve aziz milleti korusun ve yüceltsim!.. Amin!..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri