Uluslararası ve ulusal düzeyde yazılı ve görsel medyada ifade edildiği gibi, İsrail ve Filistin mücadelesi olarak bilinen ve Müslümanların İlk Kıblesi Mescidi Aksa’nın korunması mücadelesi, sanki İsrail ve HAMAS arasındaki bir mücadeleye indirgenerek Gazze’de taş üstünde taş bırakılmamasının ve şu an itibariyle yarıya yakını çocuklardan oluşan ve yaklaşık 5000 cana kasıtlı bir şekilde kıyılarak en hafifiyle soykırım ve katliam yapılmasının gerekçesiymiş gibi bir algı operasyonu ile karşı karşıyayız. Değerli dostlar tam da bu noktada ayrıntılı hedef analizleri yapılmalıdır. Çünkü geçmişten günümüze insan aklını. onun kavrayışını zorlayan ve çok hassas hile, hurda dek ve dubara oyunları, insanlarda akıl tutulmasına, idrak deformasyonuna, farkındalık zafiyetine ve hep tekrar edilerek gelişen koşulsuz biat kültürüne neden olmuştur. Örneğin; "aman ha İsrail ve Amerika çok güçlü ve nükleer silahları var. Eğer bunlar bu silah teknolojilerini kullanırlarsa 3. dünya savaşı çıkar. Bunların acımasız zulmüne karşı koymak ne demek... buğuz bile edilmemelidir. İsrail Allah'ın mutlak adaletine karşı koyup yakıp yıkabilir, korkunç soykırımlar yapabilir ve abartılan güç zehirlenmesine dayalı egolarını tatmin edebilir. Yoksa savaş yayılır ve Allah korusun dünya savaşı çıkar." Değerli dostlar; bu hal ölüm halidir. Ölüler geri dönüp yapılan hataları bir daha yapmayarak yaşanan acı sonları değiştiremezler. İşte tüm bu gerçeklikler ışığında yaşanan olay ve olgularla ilgili hedef analizlerinin aklın bilimi ve felsefesi olan rasyonel mantıktan yoksun olan ve belki de kendilerince de bilinen veya bilinmeyen ve oyunu oynayan güç merkezlerine katkı sağlayanlar tarafından yapılamaz. Devlet erki bu tür komplo teorileri üretenlerin güya bakış açılarıyla toplumsal birlik ve beraberliği sağlayamayacağı gibi, milli güvenlik ve milli beka meselesi adına stratejiler geliştiremez. İnanıyor ve biliyorum ki bilinenden çok uzun bir tarihi geçmişe sahip Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geçmişten süzüle süzüle, sadeleşe sadeleşe ve netleşe netleşe gelen devlet aklı vardır ve her durum karşısında olası vaziyet alabilecek durumdadır. Bu çerçevede siyasi otoritenin ve devlet büyüklerinin meclis nezdinde aldıkları karar ve birtakım çok anlamlı uygulamalar bu duruma ışık tutmaktadır. Amerikan savaş gemisinin Akdeniz’de konumlandığı yer civarında dost ülkelerle tatbikat yapılması gibi.
HAMAS’ın hamlesi geçmişe dönük yaşanan İsrail vahşeti göz önünde bulundurulduğunda bir nefsi müdafaa olarak algılanıp değerlendirilebilir. Ancak şimdilik bu hamlenin sonuçları Gazze’de yaşayan milyonlarca insanın lehine olmamış, küresel bir terör devleti olan İsrail, kursağındaki masum Filistinlilerin kanlarını kusarak taş üstünde taş ve omuz üstünde baş bırakmamaya girişmiştir. İnşallah ilerleyen zamanlarda Allah’ın şaşmaz planı çerçevesinde adeta Arşa dayanan ahların ve feryatların bedelini misliyle ödeyecekler ve o ahların İngılazını yaşayacaklardır. Artık sosyal medyada İsrail’in Gazze ve Filistin’de ne yapmak istediği ve yapacakları teker teker dillendirilmeye ve neredeyse insanlar buna alıştırılmaya başlamıştır.
Ama HAMAS ve diğer Filistin direniş örgütlerinin ne yapıp ne yapamayacaklarından bahsedilmiyor. HAMAS’ın attığı roketler İsrail’in demir kubbesi tarafından adeta kuş gibi avlanıyor. HAMAS’ ın ilk operasyonunda yanan araç ve birkaç kişi tarafından roketatarlarla duran tankların vurulduğu ve bir askerin götürüldüğü sahneler gösteriliyor. Bu operasyon bir ölçüde İsrail’in özgüvenini sarsmış gibi gözükse de atılan taşı ürkütülen kurbağaya değip değmediği sebep ve sonuçlarıyla iyi düşünülmelidir. Şüphesiz Haçlı ittifakı ve sömürgeci batı dünyası her ne pahasına olursa olsun, eline geçirebildiği her imkân ve fırsatı; aman 3. dünya savaşı çıkar, aman savaş yayılır hesapları yapmadan acımasızca değerlendiriyor.
.
Bu yaşanan savaş durumu ile ilgili olarak hep İran gündeme getiriliyor ve sanki Sünni olan bu direniş örgütünün Şii olan İran’ın yönlendirmesi ile bu hamleyi yaptığı dillendiriliyor. Her nedense Amerika bloke ettiği İran'a ait 3 veya 6 milyar doları serbest bırakıyor, geçmişte Irakla savaşarak Irak'ı Amerika'nın müdahale edebilmesi için zayıf düşürüyor, Yemen'de desteklediği Husi'lerle o coğrafyalardaki halkı İslâm olan toplum ve devletleri aynı şekilde Arap Baharına hazır hale getiriyor, Suriye'de Amerika ile beraber özellikle Sünni halka zulüm yapıyor, terör örgütlerini destekliyor, yine Amerika ve batı bloku gibi Ermenistan'ı destekleyip Azerbaycan ve Türkiye'ye düşmanlık yapıyor. Bütün bunların sonucu olarak Amerika; İran'ın HAMAS'ı yönlendirdiğine dair bir kanıtın olmadığını söylüyor. İran her zaman olduğu gibi, atarım – tutarım diyor ancak ortada adam akıllı ne atılan ve nede tutulan bir şey var. Ama İsrail atarım deyip atıyor ve vururum deyip vuruyor. Kara harekatını mutlaka yapacağını söylüyor ve hazırlıklarının tamam olduğunu dillendiriyor ancak hala ayakta kalan binaları içerisindekilerle beraber yıkmaya devam ediyor. Onun için dedim ya bütün tarafları kapsayan mutlaka çok ayrıntılı hedef analizleri yapılmalıdır. Bence İsrail’in Kara harekatını bekletmesinin nedeni, Gazze’ yi tamamen yıkıp, Gazze’ lileri yok etmek ve göç etmelerini sağlamak ve belki HAMAS’ın yerini ve stratejilerini anlamak ve ona göre stratejiler geliştirmektir. Geçmişten günümüze bu coğrafyalarda hep riskler yaratılmış ve bu riskler yaratanları tarafından çok ucuza satın alınmıştır. İbni Haldun’un “coğrafya kaderdir” tezi, Ortadoğu ve Filistin coğrafyasının kaderi içerisinde yaşayanların tarihsel, sosyal ve kültürel yaşantı, tutum ve davranışlarına bağlı bir hal almıştır. Değerli dostlar durum ve gidişat hayra alamet değildir. Toplumumuzu meydana getiren; eğitim, siyaset, ekonomi, aile, din ve sağlık kurumlarını yöneten herkese, üzerlerine düşen görev ve sorumluluklarını yerine getirerek toplumsal birlik ve beraberliğimizin daha sarsılmaz olarak inşa edilmesine katkı sağlamalarını, devlet erkinin yapacağı derin analizlere dayalı sentezler geliştirerek muhtemel risklere karşı hiç vakit geçirmeden önleyici tedbirler almasını, eğitim kurumunun bu manada eğitim hizmetlerini yeniden yapılandırarak bu ve benzeri istihbarat faaliyetlerine milli şuur ve tarih bilinciyle karşı koyabilme yeteneğine sahip şahsiyetler yetiştirmeye odaklaşması gerekir.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun İnşallah.