Geriye doğru Afganistan, Suriye ve Irakta yaşanan olayların bire bir hayata geçirilen somut durumlar olarak olay boyutunu tarih ve tarihçilere bırakıyorum. Çünkü bir olay bilim olan tarih; hangi derinlik ve ölçekte olursa olsun, yaşanan olayları zaman ve yer göstererek inceliyor. Bu konularda yapılan yorumlar ise tarihçilerin kendi düşüncelerini yansıtmaktadır. Ultra üst akıl diye adlandırılmaya başlanan küresel güçlerin, insan hakları ve demokrasi kültürüyle asla eşleşmeyen davranış biçimleri ile taşeronluğunu yapan emperyalistlerin, en arka plandaki bütün zamanları kuşatacak beklentilerini karşılaması umulan stratejilerini, bire bir yaşanan o somut olaylardan yola çıkarak ulaşılabilecek genellemeler adına algı boyutlarıyla ve temelde kişisel bir bakış açısıyla analiz etmek, ölçüp değerlendirmek ve birtakım rasyonel sentezler yapmak istiyorum. Çünkü karanlık şer ittifakı ve Türk İslâm düşmanı tapınak şövalyelerinin hayal ve fikir taşeronları her fırsatı değerlendirerek akıl dünyasında kaos yaratmakta ve kendi yaratıkları olan o kaosları haraç mezat satın alarak yollarına devam etmek istiyorlar. Buna siyaset ve iktisat teorileri boyutuyla önce risk yaratıp sonra da o riskleri satın almak deniyor. Örneğin Amerika Irakta kargaşa ve iç savaş riskleri yarattı ve o riskleri demokrasi getirmek vaadiyle satın aldı. Siyaset, iktisat, sosyal medya, sağlık okur yazarlığı yüksek olan modern toplumlarda elbette ki risk yönetimi bilinç düzeyi yüksek olacağından bu ve benzeri durumlarla ilgili olarak istihbarata karşı koyma önlemlerini yeri ve zamanı geldiğinde alacaklardır. Burada en büyük rol de o toplumun entelektüel kesimlerine düşmektedir. Nereden gelirse gelsin fikir fikirden üstündür. Önemli olan rotayı en az hatayla tutturmaktır.
Buna gerçekten Devletimiz ve Milletimiz adına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Hiç şüphe yok ki, daha uzun olduğunu düşünmek durumunda olduğum ve en azından beş bin yıllık uzun bir tarihsel sürece sahip Türk Milletinin kurup yaşattığı ve hep birbirinin devamı olarak kan verip canlı tuttuğu Türk Devlet Geleneğinde yaşanan tecrübe ve deneyimler yolumuza ışık tutmaktadır. Bu temel varsayıma ve dünya ölçeğinde yani küresel yaşantı, tecrübe ve deneyimlere göre devletimiz güçlüdür, bu güce ve tecrübeye dayalı küresel boyutlu stratejiler geliştirilmekte ve gerektiğinde çok sert, gerektiğinde yumuşak akıl gücüyle hayata geçirilmektedir. Bilinmelidir ki, her oyun kurucu güç, her ne kadar arka plânda olan tüm parametreleri kullanarak oluşturduğu senaryoları harekete geçirse de, hedeflediği nihai noktalara varamayabilir. Bu durumda en hassas ve kritik noktalarla ilgili temel parametrelerin fark edilmesidir. Bu gün Afganistan’da önce İngiltere, sonra Rusya ve Amerika’nın durumu bu tezi destekliyor. Arkasından hedefe ulaşır veya ulaşmaz, sahnelenen oyunlar sonuç itibariyle beklentileri karşılamasa da; size karşı olan cephelerde korku ve en azından endişe yaratacaktır. Buda psikolojik bir avantaj sağlayarak olası yeni senaryolara ivme kazandırabilir. Potansiyeliniz olsa da eğer bunu yapamıyorsanız, ortaya koyduğu emarelerle kurumaya yüz tutan bir ağacın meyve verme beklenti ve hayalleriyle baş başasınız demektir. Hedef daralır; artık kızıl elman ölür ve “-mezar olur son durağım, kurumayan bir çorağım, mutluluklar için attım, çile tuttu kader ağım” diyerek hep kendini avutursun.
Her insanın doğumla getirdiği kalıtsal miras değerleri çerçevesinde öğrenmesi kendisine özeldir ve bu özelden edinilen öğrenmeler kapsamında geliştireceği felsefe ve düşünce de, kaderin adaleti çerçevesinde kendisine münhasır olacaktır. O zaman uzmanlık, liyakat, farkındalık ve hukukla belirlenen dürüstlük ölçeğinde,İbni Haldun’un deyimiyle her şahsiyetin devlet aklının faydalanabileceği düşünsel yol haritaları çıkarabilmesi gerekir. Modern toplumlarda çok önemli çalışmalar yapan düşünce kuruluşları örnek gösterilebilir. Felsefenin ve modern bilimin temelinde olan araştırma yöntem ve teknikleri de göz ardı edilmemelidir. Çünkü içerisinde yaşadığımız bu zamanda; bu manada tabiri caiz isesallam seyit ya da temiz sanılan kirli odakların ağızlarına beyit olan; akıl, vicdan, ar ve namus cihetinde meyyitlerin ortaya çıkıp; okumadan hakim ve yazmadan katip olan çok söz bilenler gibi, geleceğimiz olan hayal dünyamızın tertemiz söz bayrağı mana cümlelerini kripto davranışlarla ve sinsice katletmektedirler. Devlet denilen soyut kavram ancak yasama, yürütme ve yargı erklerinin işlerliği ve kuvvetler ayrımı prensibi ile somut hale gelir ve işlevlerini yürütür. İşte ancak o zaman sosyal hukuk devletinden bahsedilebilir. Böyle bir hukuk devletinde amasız ve fakatsız etik ve ahlâk da kendisini temellendirmiş olacaktır. Etik ahlâk felsefesidir ve ahlâkî değerler üzerinde çalışır. Bu çerçevede ulaşılan norm ve genellemeler bir anlamda nesnel olarak geneli kuşatıcıdır. Dolayısıyla etik ilkelerden ve ahlâkî davranışlardan bahsedilebilir. Etik ve ahlâkî olmayan herhalde hukuki normlara da uygun sayılmaz. Ancak hukuki normlara uygun fakat ahlâkî olmayan davranışlardan da bahsedilebilir. Günümüzde biraz cari olan yalan, dolan, çarpıtma, hile, hurda ve aldatmaya da bu çerçeveden bakılabilir. Eğitim sistemimizi bu ve benzeri deforme edici parametrelerden duyuşsal alan değerleri olarak arındırmak zorundayız.
Bilindiği gibi Yemen’ de fitili ateşlenen ve ülkemizin güneyinde Arap Baharı yalanı ve aldatmasıyla sınır komşumuz Irak’ta başlayan olayların nasıl, nerede ve ne zaman başladığı çok önemli değildir. Çünkü olaya bakarak o an itibariyle çeşitli sebeplerden ve farklı değişkenlerden yola çıkıp objektif, somut ve akılcı değerlendirmeler yapılamaz. Yaşanan olay süreci içerisinde verilen molalarda ortaya çıkan ve her zaman çıkma ihtimali olan olgulara bakılmalıdır. Irak’ta bir kaos yaratılmış, bu kaosla beraber çıkarılan iç kargaşa ve dış müdahaleyle mevcut Irak devlet yönetimi yıkılmıştır. Bu sonuca dayalı olarak; güney sınırlarımız Irak devleti nezdinde güvensiz ve korumasız hale getirilmiştir. Bu durum hain terör örgütünün kanına kan ve canına can katmıştır. Ülkemizle sınır olan bir ayrılıkçı devlet oluşmaya başlamıştır. Neticede Irak bir anlamda parçalanmış ve bu durum ülkemize, yürüttüğü terörle mücadele çalışmalarına daha fazla bir maliyet getirmiştir. Bu konuda çok daha derin detaylara inmek istemiyorum, anlaşılan odur ki, açık hedef Türkiye ve Türk Milletidir. Batı emperyalizminin kurguladıkları sömürü düzen ve hayallerini engelleyebilecek yegâne güç; esasında artık küresel oyunlar sahnelemeye başlayan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bunu temeli çürük veya boş bir iddia olarak ortaya koymuyorum. Tarihsel bilinç ve şuurla geçmiş, şimdi ve gelecek pencerelerinden bakıldığında bunu anlamak zor olmayacaktır. Artık her şeyin kendilerine havale edildiği o üst aklında bana göre gördüğü gibi; tüm evren ve insanlığı rahatlatabilecek, geçmiş yaşantı ve tecrübelerden alınacak derslerle geliştirilecek yeni medeniyet tasarımlarıyla bunu başarma şansına sahip olan millet, her türlü farlılık ve zenginliğiyle Türk Milletidir ve şüphesiz bunu harekete geçirecek devlette Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bunun alt yapısı vardır ve çok çarpıcı sinyaller gelmeye devam ediyor. Turan Ordularının ayak sesleri işitilmeye başlamıştır. Bu şahlanışı durdurmak için Kripto FETÖ istihbarat aparatı kullanıldı ve hainlerin maksatlarını hasıl etmedi. Bu hain kalkışma, Türk İslâm Milletinin Halis Muhlis öz cevher Demiri tarafından sıkılan ve de Çanakkale’de Seyit Onbaşının sırtına vurup namluya sürdüğü mermiye denk kurşunuyla ivmekazanan destanımsı mücadeleyle bertaraf edilmiştir. Ömrünü tamamlamaya doğru giden bu sömürü düzeninin taşeronu olan emperyalistler, bunu engellemek ve çocuğu daha dünyaya ayak basmadan boğmak ve yok etmek isterken, olası ihtimalleri de göz ardı etmemeye ve aksi bir durumda istifade etmeye yönelik senaryolar da geliştirmişlerdir. Onun için dönüp bakmayı hayal ettikleri bazı pencereleri hep açık tutuyorlar. Avrupa Birliğine üye olma hayalimize karşı ortaya koydukları tepkilerde olduğu gibi. Irak olayında Türkiye’nin Orta Doğu Coğrafyasına girme ihtimali olan kapıların kapatılması hedeflendiği için, iş Irak’la bitmemiş ve Suriye devreye sokulmuş, Orta Doğuya açılan kapılar birer birer kapatılmaya başlanmıştır. Irak’tan alınan birtakım derslerle Suriye’de daha etkili olması hedeflenen oyunlar sahnelenmiştir. Şüphesiz hayalle gerçek arasında çok sıkı bir ilişki bulunuyor. Ancak görünen odur ki; hainlerin hayalleri hedeften sapmaya başlamıştır. Dengeler değişmeye ve karalanan gerçekler aydınlanmaya yön tutmuştur. İnsanlık düşmanı hain kriptoların plânları Cenabı Allah’ın plânları karşısında eriyip yok olacaktır. Yaratan açısından küçük ve belki basit bir virüsün insanlığa musallat olup ulaşılan teknolojilere rağmen hayatları eritip yok etmesi gibi yarın bir gün tüm silah sistemlerinin temel maddesi olan en has çelik ve demiri eriten bir virüs ortaya çıkıp dengeleri alt üst edebileceği gibi.
Dedim ya onlar her senaryoyu sahnelemeye çalışırken, etki ve yarattığı tepkiler olarak henüz anlayamadıkları, karşı senaryolar geliştiremedikleri durumlarla da yüzleşebiliyorlar. Gerçekten bizler bazı karar ve davranışların hayırlara vesile olmasını beklerken şer ve şer olduğunu düşündüğümüz birtakım tutum ve davranışların hayra vesile olduğunu görüyor ve yaşıyoruz. Suriye’nin Kuzeyinde gerçekleştirdiğimiz Afrin, Zeytin Dalı ve diğer operasyonlar bu iddiamızı desteklemektedir. Hakikaten bizim ortaya koyduğumuz irade ve eylemler onların plân ve programlarını da belirlemektedir. Amerika’nı Suriye’nin Kuzeyinde kurmaya çalıştığı terör devleti de bu çevirme harekatının devamıdır. Türkiye’nin etkili ve oyun kurucu bir küresel güç olması ile ilgili geliştireceği senaryoları hayata geçireceği sahnelerden birisi Orta Doğu, diğeri de Afganistan’dır. Çünkü Afganistan da zamana meydan okumaya başlayan Türk Dünyasına açılan bir kapıdır. Emperyal küresel güçler önce İngiltere, sonra Rusya ve en sonunda da Amerika’yı muhtemelen Çin’le beraber o kapıyı da tutmaya yönlendirmişlerdir. Dikkat edilirse her ne kadar Amerika ve Çin rekabeti dillendirilse de, bu hedef için çok rahat bir şekilde işbirliği yapabiliyorlar. Onun için Afganistan da yönetimi ele geçiren Taliban yetkilileri Afganistan’ın yeniden inşası için ana paydaşın Çin olacağını beyan ediyor. Amerika Afganistan’dan asker kaybederek çekilirken, kurup gizli veya açıktan desteklediği terör yapılarıyla bölgeyi niyet ve beklentilerine uygun olarak kontrol edeceğini umuyor. Hedef Türk Dünyası ve Türk Milletidir.
Türk Devletinin yetkililerinin olaya bu perspektiften bakmasını öneriyorum. Mesele kadın hakları, demokrasimi değil mi, yeraltı veya yerüstü doğal zenginlikler sarmalında açıklanamaz. Dünyayı yeniden düzene koymaya çalıştığı iddia edilen üst aklın bütün alternatifleri ortaya koyarak oynattıkları oyun ve gerçekleştirdikleri müsabakalarla galipler üzerinden hesaplarını yapıyorlar. O hesaplarda muhtemel galibin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve tüm farklılıklarıyla Türk Milleti olacağı gerçekliği ortaya çıkmıştır. Elbette ki bu oyunda Rusya’nın üstleneceği rol de temel parametrelerden birisi olacaktır. Doğuda Ermenistan ile gerçekleştirmesi beklenen kuşatma Azerbaycan – Ermenistan savaşıyla bir bakıma yarılmış ve bertaraf edilmiştir. Bu sürece nasıl gelindiği iyi analiz edildiğinde tezimiz daha sağlam temellere dayanmaktadır.
Yüce Rabbim Devletimizi ve Milletimizi korusun ve yüceltsin.