Sevgili dostlar, çok muhterem ve sadece kendisi için daha kolay yaşamayı benimsemeyip; komşusunun açlığından tokluğunun farkına varamayan, âlemi İslâm’ın ayağına diken batsa; kalbini paslı mısmarlar delen aziz kardeşlerim; gönül deryanızdan gelen birkaç cümlelik selem ve hasbihal mesaj ve dönütleriniz asıl güç kaynaklarımı oluşturmaktadır. Bendeniz sadece siz civanmert ve ahde vefa abidelerinin beklide bir yerlerde algılara düşen gölgeleri misaliyim. Çünkü bizi besleyen zahiri ve batıni kaynaklarımız ve aziz milletimiz adına talep ve beklentilerimiz aynıdır. Bendeniz de gönülden sevgi ve saygılarımı iletirken, çok kıymetli meslektaşlarımın öğretmenler gününü tebrik ediyorum.
Aziz dostlar; hani derler ya; “Arap itmiş messep garışmış!” İşte içerisinde yaşadığımız zaman dilimi tam bu ifadeyi yansıtmaktadır. Kim kiminle yoldaş, kimin eli kimin cebinde veya kimin cebi kimin elinde belli değil. Eskiden eller ceblerin içerisindeydi. Şimdi ise artık eller yerinde duruyor, cebler ellerin içerisinde saklanıyor!.. Bu tam bir sihirbazlık örneğidir. Ben halâ anlamaya çalışıyorum ama yine de anlayana aşk olsun!..
İçerisinde bulunduğumuz Muharrem ayının tüm İslâm âlemine hayırlı olmasını dilerken, işte bu keşmekeş ve birbirini yutan girdaplar arasında yok olmadan kutlu menzile varabilmek için Kerbelâ olayının en başından sonuna kadar milim milim analiz edilmesi gereken bir drama sahnesi olduğu çok iyi anlaşılmalıdır.
Eğitimde drama tekniği, en anlaşılır, izli ve kalıcı öğrenmelerin gerçekleştirildiği bir tekniktir. Hiç şüphesiz çerçevesi yüce Yaratan tarafından tayin edilen bu drama; daha sonraki Müslümanların önemli dersler çıkararak düşmanların taktik ve stratejilerini kavrayıp anlayabilmeleri, içeriden ve sureti haktan gözükerek münafıklık yapanları ayırt etmeleri ve onlara fırsat vermemeleri, alınması gereken önleyici tedbirleri önceden alabilmeleri için ağır bedelleriyle yaşanmış önemli bir tecrübe ve deneyimdir. Eğer bu yaşantı ve deneyimden yeterli dersler çıkarılabilmiş olsa idi, günümüzün keşmekeş ve bunalımları da yaşanmamış olabilirdi. Yüce Peygamberimizin Ehli beyti olan Kerbela şehitleri; “Hak adına doğru bildiğin yolda tek başına da kalsan yürüyeceksin!” mesajını eyleme ve davranışa dönüştürmüşlerdir. O muhteşem insan Selahaddin Eyyubi’ de; “Cihad etmede eğer kılıç kınında paslanırsa, iman da yerinde paslanır!” diyordu. O mübarek ve kahraman yiğitler, gözlerini kırpmadan ve asla tereddüt etmeden şahadet şerbetini içtiler. Bence buradan alınması gereken mesaj; hak yolunda verilen mücadele de bedeli ne olursa olsun geri dönülmez. Eğer kaybederseniz bu sadece bir vaka olarak anılacaktır. Ancak sizin kaybınız bütün Ümmeti Muhammed için kıyamete kadar sürecek kazanımlara vesile olacaktır. İşte Kerbelâ tüm İslâm âleminin dramasıdır. Bu cihetle eğitici ve öğreticidir. Kerbelâ da; ası gayeden uzaklaşarak siyasi hırs ve ihtirasların nelere mal olduğunun ifadesi vardır. Kerbelâ da, inanılan değer ve normların çıkar adına kullanılmasının sürekli kanayan yaraları vardır. Kerbelâ da, ihanet ve münafıklık emareleri vardır. İslâm âlemine bu yaşantılardan ders çıkarması ve bir daha böylesi vahim durumlara fırsat vermemelidir.
Gelelim Arap baharında iten Arabın garışan mezhepler arasında aranmasına!.. Evet, şu ana kadar İsrail hep bu argümanı hayata geçirerek; karıştırdığı Arap baharında birbirini boğazlayan mezhepler arasında beklenen ve aranan Arabın bulunmasını engellemeyi başardı ve Filistin’ i kan gölüne çevirdi. Yüzme bilmeyen gençlerine de o kan gölünde yüzme dersleri verdi. Onlar kendi gençlerine almaları gereken dersleri veriyorlar da, bizler almamız gereken dersleri bir türlü almıyoruz. İslâm âlemi her yerde Kerbelâyı yaşamaya devam ediyor. Kimileri sureti haktan görünüp kaleyi içten yıkıyor, kimileri vicdan, ahlâk, ar ve namusunu ipotek altına verip kendisi üstte kalma plânlarına devam ediyor, kimileri bir zamanlar ayağımızın altında dedikleri siyasete gırtlaklarına kadar batmaktan utanmıyorlar; insanları yaratan ustalarına inat dışlayıp yeni ve haddini aşan tanımlamalarla parça parça ediyorlar, yaratılanı yaratandan dolayı sevemiyorlar, ancak sevdiklerini kendilerine sağladıkları menfaatlerden dolayı sevmeyi yeğliyorlar, kendileri tarafından kabul görmek için yaratanı ve ustası ALLAH olması yetmiyor, aynı zamanda onların arabasına binmek, hatta kucaklarına oturmak ve tükürüklerini yalamak gerekiyor.!.. Aksi halde sizin için hak ve adaletin hassas kantarını çalıştırmıyorlar. Artık siz onlar için hak ve hukuku elinden alınması, hatta bir yolunu bulup belasının verilmesi gereken bir suçlu pozisyonundasınız. Ne yapsalar, nasıl davransalar yeridir. Kimileri ihanet çemberini genişleterek münafıklık yapmaya devam ediyor. Dünyevi siyasi hırs ve ikbal için satılmadık değer bırakmayanlar, artık kendi ar ve onurlarını da saltığa çıkarmaya hazırlanıyorlar. İşte İsrail bütün bu yaşantı ve deneyimleri her seferinde yeniden sahneye koyarken, köprülerin altından çok suların geçtiğini ara sıra unutuyor. Bilmiyor ki; artık sakladığı Araplar eski Araplar olmadığı gibi, Türkiye’ de eski Türkiye değildir. İsrail bunu anlamış olacak ki; Gazze’ye yaptığı son katliam saldırısını hemen sonlandırdı. Durumun farkında olan Filistinliler sokaklara dökülerek zafer naraları atmaya başladılar. İsrail yeni bir strateji peşindedir. Bu strateji; Arap halkıyla onları yönetenler arasında uçurumlar oluşturmak ve Arap ortak aklını ortadan kaldırmaktır. Bunun için güçlü iktidarları ayrıştırıp parçalamak ve mutlaka azınlıklara çoğunlukları yönettirmektir. İşte o zaman, hep çoğunluğun nefesi azınlığın ensesinde hissedilecek ve her zaman dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duyacaktır. İsrail o desteği her zaman vermeye hazırdır. Onun için bizim ülkemizdeki çoğunluğun yönetimde olmasından rahatsızdır. Kurmak istediği cuz git gelini kuramamaktadır. Bana öyle geliyor ki bir daha da kuramayacaktır. Kaderin cilvesine bakınız ki, artık İsrail terör devletinin yıktığı harabeler arasından defineler fışkırmaya başlamıştır. Merhum İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği gibi; “harabat ehline hğor bahğma Şakir, defineye malik viraneler var!..”
Sevgili dostlar her şey gönlünüzce ve yüreğinizce olsun.
ALLAH’a emanet olunuz.
Bir sonraki yazımda buluşmak, paylaşmak ve dertleşmek ümidiyle…