Ali Osman ENGİN
Köşe Yazarı
Ali Osman ENGİN
 

KÜRESEL ZORBALAR KORONA VİRÜSÜ VE YEREL FIRSATÇILAR!..

12 Mart Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 101. yıl yıl dönümünü Korona virüsü gölgesinde kutluyoruz. Her ne olursa olsun, bu vatan ve Türk Milleti için canını cananına tercih eden, Ezanı susturmayan, Bayrağı indirtmeyen, Vatanı böldürmeyen ve isimleriyle bir bir tanıdığımız kahramanlarla beraber nice isimsiz kahramanları rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. 12 Martta Erzurum’da ateşlenen kurtuluş mücadelesi 13 Martta Hasankale’ de devam etmiş ve tarihe damgasını vurmuş olan Hasankale düşman işgalinden kurtulmuştur.   Somut ve gözlenebilir düşmanlardan temizlenmeye temizlenmiştir ancak, geride kalıntıları da ister istemez kalmıştır. İşte söz konusu bu Sabatayist kalıntılar özellikle o dönemlerde kamu ve idari yapı içerisinde; falan yan, filan yan isim ve soy isimleriyle kayıt kütüklerinde yerlerini almışlardır. Elbette ki bu geride bırakılanlar arasında devlete ve millete samimi olarak entegre olanlara diyecek sözümüz olamaz. Ancak Türk Devletine ve Türk Milletine olan husumetleri devam edenler ise her türlü kripto terör faaliyetle eylemlerine devam etmişlerdir.   Bu habis kalıntılar Korona virüsü gibi her yıl mutasyona  uğrayarak biçim değiştirmişler ve her türlü gayrimeşru faaliyetlerle milletin içerisine nifak tohumları ekmeye çalışmışlardır. Bugün Türk-İslâm Milletinden rahatsız olanlar, bu aziz millete tuzak kuranlar, daha fazla zarar vermek için kılıktan kılığa girip saklananlar işte o habis ruhlardır. Bunları bilenler biliyor ancak, bilmeyenler aldanmaya devam ediyor. Rabbim izan ve şuurumuzu artırsın.   Değerli dostlar, gelelim Korona virüsü meselesine… Bu virüsün laboratuvar ortamında üretilmiş bir biyolojik silah olup olmadığı konusunda tartışmalar devam ediyor. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için ortaya atılan iddialarla ilgili geriye doğru bir yolculuk yapmak gerekir. Örneğin Japonya muhtemelen ikinci dünya savaşı dönemlerinde kurduğu ve adını yüzlü rakamlarla ifade ettiği bir birimde Çinli ve Rus esirler üzerinde biyolojik silah deneme ve deneyleri yapmıştır. Amerika, “Brucella Virüsü” üzerinde biyolojik silah çalışmaları yapmış ve sonuçlarının beklenmedik olacağı endişesiyle 1960’lı yıllarda Nikson tarafından çalışmalar durdurulmuştur. Bu dönemlerde bu alanlarla ilgili yapılan ve yapılacak çalışmalarla ilgili çeşitli anlaşmalar yapılmıştır.   90 öldürücü olan “Ebola Virüsü” özellikle Batı Afrika’da yaklaşık 30.000 kişiye bulaştı ve 10.000 kişi hayatını kaybetti. Bu virüsün Batı Afrika’ da içme sularına karıştırıldığı ve siyasi olarak Müslüman çoğunluğu yok etmek için kullanıldığı iddia edilmiştir. Bu işin arka pilanında,“Eğer renginiz siyah veya kahve rengi ise yok edilmelisiniz” gibi niyetler bulunuyordu. İnsan genetik yapısını etkileyebilen bu virüsün laboratuvar ortamında üretildiği ancak laboratuvardan çalındığı belirtiliyor.   35 milyon insanın ölümüne neden olan ve hala etkili bir tedavisi olmayan “Aids” viral hastalığı da 1982 yılında Amerikalı bir şahıs (Williams Daggit) tarafından laboratuvardan elde edilerek yayıldığı düşünülmüş ve bu şahıs uzun süre toplumdan tecrit edilmiştir. “Hiv” virüsü  1908 yılında Kamerun’da, 1930 yılında Kombo’da yayılmıştır. Bu virüsün Amerika tarafından kendi küresel çıkarlarını korumak için üretildiği iddia ediliyor.   “Zika Virüsü” 1950’li yıllarda ortaya çıktı 33 ülkeyi sardı. Özellikle bebeklerin beyin gelişimini engelleyen bu virüs üreticileri tarafından daha fazla boyun eğen köle ruhlu insanlar yetiştirmek için laboratuvar ortamında üretildiği  iddia edilmektedir. 18 yıl öne ortaya çıkan “Zika Virüsü” daha ortada yokken CIA’nın bu virüs hakkında bilgi vermesi ve 30.000 kişiyi öldüreceği gibi iddialarda bulunması akılları karıştırmıştır. Bu virüsün de Amerika tarafından geliştirildiği ve Çin’e yönelik ürettiği bir biyolojik silah olduğu düşünülen bu virüs, 4 Amerikalının iddialarında olduğu gibi, batılı ilaç firmalarının işine çok yaramıştır.   Malezya’nın Nipah bölgesinde ortaya çıkan “Nipah” virüsü 50 öldürücü bir virüstür.   Amerika’da beyaz zarflarla senato üyelerine gönderilen şarbon mikrobu 22 kişiye bulaştı ve 5 kişi hayatını kaybetti. Bu durumdan Amerika Savunma Bakanlığında çalışan bir şahsın sorumlu olduğu belirtilmiştir.   Bir diğeri de “deli dana hastalığı” dır. Bu hastalık kimyasal iz teorisine dayanıyor. Bu hastalık vücuttaki tüm proteinlere müdahale ediyor.   Tayland aşısını buldum dese de, henüz ortada bir çarenin olmadığı anlaşılan “Korona Virüsü” şu an itibariyle dünya sağlık örgütü tarafından salgın olmaktan çıkarılmış ve küresel bir “pandemi” olarak ilan edilmiştir. Bu virüsün de birçoğunda olduğu gibi laboratuvar ortamında çalışıldığı ve dışarıya sızdırıldığı düşünülmektedir. “Sars” virüsünün de laboratuvarlardan sızdığı iddiaları mevcuttur. Geçmişte bu ve benzeri niyetlerle bu virüsler kullanılmıştır. Mikroplu battaniyeler ve başka birtakım yöntemlerle bu virüslerden biyolojik silah olarak yararlanılmıştır.   Ancak bu virüsün bir ülkeye veya ülkelere bir biyolojik silah olarak kullanılmış olma ihtimali hemen hemen yok gibidir. Çünkü etki alan dışında kalan bir ülke hemen hemen yok gibidir. Bu küresel salgınla ilgili olarak bilimsel temelli olabilirlikler üzerinde durulmalı ve ortalıkta dolaşan olasılıklar üzerinden hareket edilmemelidir. Korona virüsünün yarattığı sonuçları itibariyle küresel bir ajan olarak kullanılmaya devam edeceğini düşünüyorum. Amerika’da bu virüsle ilgili tanıtıcı bir programda Türkiye’den bir caminin dezenfekte edildiği bir resmin gösterilmesi buna örnek sayılabilir.   Aynı şekilde bugün de bu tür saldırılar beklenmelidir. Önemli olan insanımızın ve özellikle öğrencilerimizin bu konularda eğitilmeleri, muhtemel bu tür saldırılara karşı koyabilecek bilgi birikimi ve önleyici tedbirlerle beraber karşı koyma potansiyeline sahip olmaları çok önemlidir.   Nerede, nasıl ve ne maksatla ortaya çıkmış yani nesnelci bilgi kuramına göre, bilginin bilenden bağımsız olarak var olduğu ve sadece insanların o bilgiye vakıf olmakla kendileri açısından bir farkındalık oluşturdukları iddiası çerçevesinde ortaya çıkan bu virüslerin, günümüz küresel dünyasında küresel zorbaların tüm konvansiyonael ve nükleer silahlarını devre dışı bıraktığı görülüyor. Kısacası şu anda yüzleştiğimiz Korona virüsü yüksek ve alçak hava savunma sistemleriyle engellenememiş, ne S400’ler ve nede Patriotlar fark edememiştir. Cenabı Allah’ın sonsuz kudretine dayalı var olan ve bir yerde biraz daha ilerlemiş basit bir grip virüsü, insanlığı aciz bırakmıştır. Ellerindeki teknoloji imkân ve fırsatlarını başkalarını yok etmek için kullananlara çok etkili bir uyarı olarak anlaşılabilir. Batı emperyalizminin düşman olarak ilan ettiği İslâm dünyasının içerisine düşürüldüğü girdaplar çalışmaya devam ediyor. Dünyanın her tarafında katledilenler, zulme uğrayanlar ve yok edilmeye çalışılanlar Müslümanlar ve güçleri yeterse Türk Milletidir. Ancak güç yetiremedikçe daha da hırçınlaşmakta ve kudurmaktadırlar. İşte bu Korona virüsü salgınıyla bir bakıma kudurup kendi etlerini yemeye başlamışlardır. Bu öldürme potansiyeli olan salgın, Çin yönetiminin ve şüphesiz halkının Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine uyguladıkları zulmün Arşa çıkmış olmasıyla karşılaştıkları ingılazlarıdır. Uygur Türklerini yaşadıkları yerlerde muhasara altında tutanların evlerinden başlarını çıkaramadıkları gözlenen bir gerçekliktir.   İslâm dünyasına fitne ekerek mezhep çatışmalarını körükleyen ve PKK terör örgütünü destekleyen İran içine dönmek zorunda kalmıştır. Denilebilir ki bu melun salgın bizi de vurabilir. Evet bu doğrudur ancak zorbalar mazlumlara zaten zulmediyor. Bu virüs mazlum ve zorba ayırmıyor her yerde ve her toluma dokunuyor.   Bu virüs etkisini göstermeye başladıktan sonra insanların bir çare olabilir diye tavsiye edilen ürünleri satın almaya yoğunlaşmaları sonucu o malzemeleri fahiş fiyatlarla satmaya çalışan ultra vatan ve millet düşmanı mikroplar ihdas olmuştur. Bu namussuzlar o Korona virüsünden daha tehlikelidir. Yakalandıkları ve görüldükleri yerde mutlaka yakalanmalı, toplumdan ve ticari faaliyetlerden tecrit edilmelidirler. Bunlar nasıl ki Korona virüsüyle işbirliği içerisindelerse, yarın bir gün bu millete musallat olabilecek ezeli düşmanlarla da işbirliği içerisinde olacaklardır. Zaten eylem ve söylemleriyle şu anda da aynı durum içerisindedirler. Rabbim bu fırsatçılara fırsat vermesin.
Ekleme Tarihi: 13 Mart 2020 - Cuma
Ali Osman ENGİN

KÜRESEL ZORBALAR KORONA VİRÜSÜ VE YEREL FIRSATÇILAR!..

12 Mart Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 101. yıl yıl dönümünü Korona virüsü gölgesinde kutluyoruz. Her ne olursa olsun, bu vatan ve Türk Milleti için canını cananına tercih eden, Ezanı susturmayan, Bayrağı indirtmeyen, Vatanı böldürmeyen ve isimleriyle bir bir tanıdığımız kahramanlarla beraber nice isimsiz kahramanları rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. 12 Martta Erzurum’da ateşlenen kurtuluş mücadelesi 13 Martta Hasankale’ de devam etmiş ve tarihe damgasını vurmuş olan Hasankale düşman işgalinden kurtulmuştur.

 

Somut ve gözlenebilir düşmanlardan temizlenmeye temizlenmiştir ancak, geride kalıntıları da ister istemez kalmıştır. İşte söz konusu bu Sabatayist kalıntılar özellikle o dönemlerde kamu ve idari yapı içerisinde; falan yan, filan yan isim ve soy isimleriyle kayıt kütüklerinde yerlerini almışlardır. Elbette ki bu geride bırakılanlar arasında devlete ve millete samimi olarak entegre olanlara diyecek sözümüz olamaz. Ancak Türk Devletine ve Türk Milletine olan husumetleri devam edenler ise her türlü kripto terör faaliyetle eylemlerine devam etmişlerdir.

 

Bu habis kalıntılar Korona virüsü gibi her yıl mutasyona  uğrayarak biçim değiştirmişler ve her türlü gayrimeşru faaliyetlerle milletin içerisine nifak tohumları ekmeye çalışmışlardır. Bugün Türk-İslâm Milletinden rahatsız olanlar, bu aziz millete tuzak kuranlar, daha fazla zarar vermek için kılıktan kılığa girip saklananlar işte o habis ruhlardır. Bunları bilenler biliyor ancak, bilmeyenler aldanmaya devam ediyor. Rabbim izan ve şuurumuzu artırsın.

 

Değerli dostlar, gelelim Korona virüsü meselesine…

Bu virüsün laboratuvar ortamında üretilmiş bir biyolojik silah olup olmadığı konusunda tartışmalar devam ediyor. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için ortaya atılan iddialarla ilgili geriye doğru bir yolculuk yapmak gerekir. Örneğin Japonya muhtemelen ikinci dünya savaşı dönemlerinde kurduğu ve adını yüzlü rakamlarla ifade ettiği bir birimde Çinli ve Rus esirler üzerinde biyolojik silah deneme ve deneyleri yapmıştır. Amerika, “Brucella Virüsü” üzerinde biyolojik silah çalışmaları yapmış ve sonuçlarının beklenmedik olacağı endişesiyle 1960’lı yıllarda Nikson tarafından çalışmalar durdurulmuştur. Bu dönemlerde bu alanlarla ilgili yapılan ve yapılacak çalışmalarla ilgili çeşitli anlaşmalar yapılmıştır.

 

90 öldürücü olan “Ebola Virüsü” özellikle Batı Afrika’da yaklaşık 30.000 kişiye bulaştı ve 10.000 kişi hayatını kaybetti. Bu virüsün Batı Afrika’ da içme sularına karıştırıldığı ve siyasi olarak Müslüman çoğunluğu yok etmek için kullanıldığı iddia edilmiştir. Bu işin arka pilanında,“Eğer renginiz siyah veya kahve rengi ise yok edilmelisiniz” gibi niyetler bulunuyordu. İnsan genetik yapısını etkileyebilen bu virüsün laboratuvar ortamında üretildiği ancak laboratuvardan çalındığı belirtiliyor.

 

35 milyon insanın ölümüne neden olan ve hala etkili bir tedavisi olmayan “Aids” viral hastalığı da 1982 yılında Amerikalı bir şahıs (Williams Daggit) tarafından laboratuvardan elde edilerek yayıldığı düşünülmüş ve bu şahıs uzun süre toplumdan tecrit edilmiştir. “Hiv” virüsü  1908 yılında Kamerun’da, 1930 yılında Kombo’da yayılmıştır. Bu virüsün Amerika tarafından kendi küresel çıkarlarını korumak için üretildiği iddia ediliyor.

 

“Zika Virüsü” 1950’li yıllarda ortaya çıktı 33 ülkeyi sardı. Özellikle bebeklerin beyin gelişimini engelleyen bu virüs üreticileri tarafından daha fazla boyun eğen köle ruhlu insanlar yetiştirmek için laboratuvar ortamında üretildiği  iddia edilmektedir. 18 yıl öne ortaya çıkan “Zika Virüsü” daha ortada yokken CIA’nın bu virüs hakkında bilgi vermesi ve 30.000 kişiyi öldüreceği gibi iddialarda bulunması akılları karıştırmıştır. Bu virüsün de Amerika tarafından geliştirildiği ve Çin’e yönelik ürettiği bir biyolojik silah olduğu düşünülen bu virüs, 4 Amerikalının iddialarında olduğu gibi, batılı ilaç firmalarının işine çok yaramıştır.

 

Malezya’nın Nipah bölgesinde ortaya çıkan “Nipah” virüsü 50 öldürücü bir virüstür.

 

Amerika’da beyaz zarflarla senato üyelerine gönderilen şarbon mikrobu 22 kişiye bulaştı ve 5 kişi hayatını kaybetti. Bu durumdan Amerika Savunma Bakanlığında çalışan bir şahsın sorumlu olduğu belirtilmiştir.

 

Bir diğeri de “deli dana hastalığı” dır. Bu hastalık kimyasal iz teorisine dayanıyor. Bu hastalık vücuttaki tüm proteinlere müdahale ediyor.

 

Tayland aşısını buldum dese de, henüz ortada bir çarenin olmadığı anlaşılan “Korona Virüsü” şu an itibariyle dünya sağlık örgütü tarafından salgın olmaktan çıkarılmış ve küresel bir “pandemi” olarak ilan edilmiştir. Bu virüsün de birçoğunda olduğu gibi laboratuvar ortamında çalışıldığı ve dışarıya sızdırıldığı düşünülmektedir. “Sars” virüsünün de laboratuvarlardan sızdığı iddiaları mevcuttur. Geçmişte bu ve benzeri niyetlerle bu virüsler kullanılmıştır. Mikroplu battaniyeler ve başka birtakım yöntemlerle bu virüslerden biyolojik silah olarak yararlanılmıştır.

 

Ancak bu virüsün bir ülkeye veya ülkelere bir biyolojik silah olarak kullanılmış olma ihtimali hemen hemen yok gibidir. Çünkü etki alan dışında kalan bir ülke hemen hemen yok gibidir. Bu küresel salgınla ilgili olarak bilimsel temelli olabilirlikler üzerinde durulmalı ve ortalıkta dolaşan olasılıklar üzerinden hareket edilmemelidir. Korona virüsünün yarattığı sonuçları itibariyle küresel bir ajan olarak kullanılmaya devam edeceğini düşünüyorum. Amerika’da bu virüsle ilgili tanıtıcı bir programda Türkiye’den bir caminin dezenfekte edildiği bir resmin gösterilmesi buna örnek sayılabilir.

 

Aynı şekilde bugün de bu tür saldırılar beklenmelidir. Önemli olan insanımızın ve özellikle öğrencilerimizin bu konularda eğitilmeleri, muhtemel bu tür saldırılara karşı koyabilecek bilgi birikimi ve önleyici tedbirlerle beraber karşı koyma potansiyeline sahip olmaları çok önemlidir.

 

Nerede, nasıl ve ne maksatla ortaya çıkmış yani nesnelci bilgi kuramına göre, bilginin bilenden bağımsız olarak var olduğu ve sadece insanların o bilgiye vakıf olmakla kendileri açısından bir farkındalık oluşturdukları iddiası çerçevesinde ortaya çıkan bu virüslerin, günümüz küresel dünyasında küresel zorbaların tüm konvansiyonael ve nükleer silahlarını devre dışı bıraktığı görülüyor. Kısacası şu anda yüzleştiğimiz Korona virüsü yüksek ve alçak hava savunma sistemleriyle engellenememiş, ne S400’ler ve nede Patriotlar fark edememiştir. Cenabı Allah’ın sonsuz kudretine dayalı var olan ve bir yerde biraz daha ilerlemiş basit bir grip virüsü, insanlığı aciz bırakmıştır. Ellerindeki teknoloji imkân ve fırsatlarını başkalarını yok etmek için kullananlara çok etkili bir uyarı olarak anlaşılabilir. Batı emperyalizminin düşman olarak ilan ettiği İslâm dünyasının içerisine düşürüldüğü girdaplar çalışmaya devam ediyor. Dünyanın her tarafında katledilenler, zulme uğrayanlar ve yok edilmeye çalışılanlar Müslümanlar ve güçleri yeterse Türk Milletidir. Ancak güç yetiremedikçe daha da hırçınlaşmakta ve kudurmaktadırlar. İşte bu Korona virüsü salgınıyla bir bakıma kudurup kendi etlerini yemeye başlamışlardır. Bu öldürme potansiyeli olan salgın, Çin yönetiminin ve şüphesiz halkının Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine uyguladıkları zulmün Arşa çıkmış olmasıyla karşılaştıkları ingılazlarıdır. Uygur Türklerini yaşadıkları yerlerde muhasara altında tutanların evlerinden başlarını çıkaramadıkları gözlenen bir gerçekliktir.

 

İslâm dünyasına fitne ekerek mezhep çatışmalarını körükleyen ve PKK terör örgütünü destekleyen İran içine dönmek zorunda kalmıştır. Denilebilir ki bu melun salgın bizi de vurabilir. Evet bu doğrudur ancak zorbalar mazlumlara zaten zulmediyor. Bu virüs mazlum ve zorba ayırmıyor her yerde ve her toluma dokunuyor.

 

Bu virüs etkisini göstermeye başladıktan sonra insanların bir çare olabilir diye tavsiye edilen ürünleri satın almaya yoğunlaşmaları sonucu o malzemeleri fahiş fiyatlarla satmaya çalışan ultra vatan ve millet düşmanı mikroplar ihdas olmuştur. Bu namussuzlar o Korona virüsünden daha tehlikelidir. Yakalandıkları ve görüldükleri yerde mutlaka yakalanmalı, toplumdan ve ticari faaliyetlerden tecrit edilmelidirler. Bunlar nasıl ki Korona virüsüyle işbirliği içerisindelerse, yarın bir gün bu millete musallat olabilecek ezeli düşmanlarla da işbirliği içerisinde olacaklardır. Zaten eylem ve söylemleriyle şu anda da aynı durum içerisindedirler. Rabbim bu fırsatçılara fırsat vermesin.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri