Ali Osman ENGİN
Köşe Yazarı
Ali Osman ENGİN
 

YAKIN ÇEVREMİZDE OLUP BİTENLER VE DÜŞÜRÜLEN RUS UÇAĞINA TAKILI MASKELERİN DÜŞÜŞÜ

Ülkemizde, artık akıl ve izan kodlarıyla açıklanması zor olan Rus yöneticilerin kullandıkları psikolojik üstünlük arayışı ve yalan propagandalarının dümen sularına kapılarak yüzmeye çalışanların takatları ve sevdaları sarpa sarmaya başladı. Çünkü sonunda anlamaya başladılar ki, bu devletin sandıkları ve kendileri gibi korku kültürüyle yetişmiş ve sadece görev verilip emir alma formatında olan idareciler tarafından değil, bu yüce ve büyük devletin geçmişten süzülerek gelen tarihsel bakış ve tarih bilinci güçlü kurumları ve yönetici devlet adamları var. Bu devlet adamları Rus yöneticiler üzerinden dünyaya; “basmayı düşündüğün ve hep hayal ettiğin yerleri kirletmekte olduğun yerler gibi zannetme! Tanı! Eğer sen düşünmezsen sana düşündürürüm altındaki binlerce kefensiz yatanı!.. Ben şehit oğluyum ne kadar istersen iste, ben incitmem, incitemem altındaki atamı, babamı, dedemi. Bizim tutum ve davranışımızdan incinenler ne gariptir ki toprağın altındakiler değil, üstünde gezinen satılmışlardır. Öyle anlaşılıyor ki o zavallılar her geçen gün daha fazla üzülmeye devam edeceklerdir. Çünkü ok yayından çıkmış ve hedefe ulaşmak üzeredir. Hedef yakındır ve sınırları da beyinlerde kök salacak Turandır. Sevgili dostlar, Rusya denildiği zaman, kendi aklı başında entellektülleri tarafından da dillendirildiği gibi, 16-17 gibi rakamlarla ifade edilen çete grupları tarafından yönetilen çok tehlikeli bir, şimdilik öyle sanıldığı gibi, içi fos küresel bir güçtür. Çok güçlü bir dokunuşla yerinde yellerin eseceği bir hantallık içerisindedir. Bu hantallığın en güzel görüntüsü kendi sınırları bulunmayan coğrafyalara taşma durumudur. Bu taşkınlık, kendi makul sınır ve beden çerçevesi dışına doğru gevşeyerek hantallaşma demektir. Bu şaşkın taşkınlık tekrar esnekliğini koruyarak kendi sınırları etrafına ulaşamadan kat ettiği mesafelere dolaşarak boğulacak ve çatır çatır sökülüp gidecektir. Rusya’nın durumu hiçbir açıdan güvenilir ve sürdürülebilir değildir. En büyük ikinci pazarını kaybetmek üzere politika geliştiren Rus yetkililerin kendi çete devlet yapılarının kabadayılığına soyundukları anlaşılıyor. İçerisinde bulunduğumuz küresel dünyada asıl gücün kabadayılık temelli savaş araçlarından oluşan akılsız ve sert güç olmadığı anlaşılmıştır. Dünyanın geldiği noktada asıl gücün akıl temelli yumuşak güç olduğu üzerinde durulmaktadır. Örneğin, canlıların ağızlarını ve dillerini bir düşünelim. Ağız etrafında çene ve dişler kapsamında klasik anlayışı yansıtan hep kesip parçalayıcı sert güç kaynakları vardır. Ancak bu sertlikler arasında asıl yönetici ise tüm yumuşaklığıyla dil olmaktadır. Demek ki dil bulunduğu kritik ortamdaki varlığını yumuşak bir akıl gücüne dayandırmaktadır. Gerçekten burada da yönetici ve koordine edici akıldır. Osmanlının yüzyıllar öncesinde bulunduğu ve oralardaki toplulukları yöneten bir imparatorluk olarak o insanların bugün torunları tarafından da halâ aranır ve beklenir olmasının arkasında işte o yumuşak ve akıl gücü bulunuyor. O insanların aklına ve gönüllerine nüfuz edilmiştir. Ama Çar deli Petro’ nun yönetici torunları gücü bomba yağdıran uçaklar ve ağızdan çıkan saldırgan söylemler olarak görmektedirler. Öyle olmadığını zaman onlara da gösterecektir. Rusya’yı yöneten Duma’da yaklaşık 40-45 milyar dolarlık bir servet dönmekte ve Rusya’yı yönetenler de bu para üzerine oturuyorlar. Dolayısıyla içeriden ve dışarıdan gelen mesajların odağında bunlar vardır. Burada şekillenen politikaların büyük devlet olmakla ve küresel ölçekli tepkilerle ilişkisi olamaz ve zaten de öyledir. Gerçekte devlet aklını zorlayan da çete ve mafya aklıdır. Hal böyle iken bizim ülkemizde Putin’e aşk mesajları çekenleri, onu adeta tapındıkları putları olarak lanse edenlerin de düşürülen Rus uçağı gibi izan ve akıl maskeleri çok yakında düşürülecektir. Zaten maskeler düşmeye başladığı için kendilerini saklayamıyorlar. Devlet nezdinde yapılan bir hamlenin yanlışlığını veya doğruluğun eleştirmek veya savunmak başka bir şey, ama kendi devletinizin öyle veya böyle çatışma halinde olduğu tarafın yöneticilerine methiyeler dizmek başka bir şeydir. Anlaşılan odur ki;yazık zavallı böcekler eziyet çekiyorlar. Şu ana kadar toplayıp yuvarlamaya başladıkları pislik toplarının altında kalacaklardır. Ne yapalım onların kaderleri de öyle olsa gerek!.. Erzurumlu teyzenin “ne yapalım tezek yakarız!..” ifadesi; çok saf ve tertemiz bir çare arayışının ve üretmenin tezahürüdür. Burada tezeğin yakılması düşüncesiyle, Çanakkale’de Seyit Ali Çavuşun insan aklını ve şu anda olduğu gibi teyze Nene Hatun’un tezeğinden çok rahatsız olanların idraklerini alt üst eden ağırlıktaki mermiyi Ya ALLAH diyerek sırtına alıp namluya sürüp düşman zırhlısını denizi dibine gömmesi arasında hiçbir fark yoktur. Yada Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün “Ya istiklâl Ya ölüm” demesi, “Hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır. O satıh da bütün vatandır” ifadeleri de aynı düşüncenin ürünleridir. Eğer sürece imkânsızlıklar boyutuyla bakılırsa bu düşüncelerin arasında hiçbir fark olamaz. Bu ülke imkân bolluğuyla değil, imkânsızlıklarla kurulmuştur. Tezeğe kafasını takıp çarpanlar ise o imkânsızlıklarla kurulan bu devletin imkânlarını yiyenler olmuşlardır. Demek ki korkuları da o cihettendir. Kafalarını çarptıkları tezeğin içerisinde kurumamış çamurumsu mayıslar yüzlerine, kulaklarına hatta burunlarına ve ağızlarına suvaştığı için, sufatları morarmış ve yeşilimsi bir renk almış, o kurbağa yeşilliğiyle vığılayıp duruyorlar. Sayın Yılmaz ÖZDİL beyefendinin vurgulamaya çalıştığı gibi; “Kimin kimi öldürdüğüne değil… Para kimin cebine giriyor, daima ona bakmak lazım” . gerçekten Arap itmiş ve mezhepler karışmış. Atla itleşmiş ve itler de atlaşmış. Artık ot yemeyip et yemeye başlayan atlar it gibi havlamaya ve et yemeyip ot yemeye başlayan itlerde atlaşmış ve at gibi kişnemeye başlamış. Böylece at izi it izine karışmış. Varın gerisini de siz hesap edin. Dünyada her gün 88 milyon varil petrol tüketiliyor. 20 sene sonra, her gün 100 milyon varil tüketilecek. Aradaki farkı kim karşılayacak? Nereden gelecek bu değirmenin suyu? Irak’tan… Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, dünya petrol talebindeki artışı tek başına Irak üstlenecek. Hani Saddam’dan kurtarıp, özgürlük getirmişlerdi ya… Son damlasına kadar inek gibi sağacaklar o özgür Irak’ı! Şii bölgelerindeki yataklarda 115 milyar varil rezerv bulunuyor. Kuzey Irak’ta 45 milyar varil rezerv olduğu tahmin ediliyor. Ne demek bu? En az beş-altı nesle yetecek kadar petrol geliri demek… Doğalgaz rezervlerini saymıyorum bile, varın siz hesap edin. “Kuzey Irak’ın kendi başına petrol ihraç etmesine izin vermeyen Şii Bağdat yönetimi, 10 sene içinde, Irak’ın günlük üretimini 10 milyon varile çıkarmayı hedefliyordu. Bunu başarırsa… Petrol gelirinde Suudi Arabistan’la kafa kafaya gelecekti. Petrol piyasasında Suudilerin Katar’ın Kuveyt’in borusu eskisi kadar ötmeyecekti”. Fakat gelin görün ki durum saniye saniye değişiyor. Şu anda Katar biraz daha öne çıkmaya ve Irak merkezi otoritesine bağlı sistemler değil, Kuzey Irak daha güvenilir ve popüler olmaya başladı. “Zart diye IŞİD çıktı ortaya! Ne idüğü belirsiz, ne zaman, nerede, kimler tarafından kurulduğu belirsiz, toplama katiller sürüsü… Suriye’de dehşet dengesi kurdu, Tahran-Bağdat-Şam hattını kopardı, Şii Bağdat’ın Suudi Arabistan’a rakip olmasını güçleştirdi. Tesadüf işte… Sadece Kuzey Irak’a dokunmadı”, denilse de, Kuzey Irak yöneticileri Işidle esasta sadece kendilerinin mücadele ettiklerini belirtiyorlar. Bu manada binlerle ifade edilen şehitlerinin olduğunu söylüyorlar. Türkiye’nin o Peşmergelerin eğitiminde rol aldığını son takviyelerden de anlıyoruz. Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerin gelişmesinden rahatsız olanlar çoktan vızılamaya başladılar. “Barzani’nin, şu anda, Katar emiri kadar, Dubai şeyhi kadar petrolü var. Exxon Mobil, Chevron, Hunt Oil, Addax, Heritage Oil, Oryx Petroleum, BP, Shell, Total gibi dünya devleriyle anlaşma imzaladı”. Türkiye ile de ilişki ve yakınlaşması devam ediyor. Rusya’nın ambargosu karşısında Türkiye’ye yetecek 50 yıllık gazının olduğunu açık bir dille ortaya koydular. “Peki, kuzeyde bunlar olurken, güneyde neler oluyor? Rus petrol devi Lukoil, 20 milyar varil rezerviyle, dünyanın henüz delinmemiş en büyük petrol alanı Batı Kurna-2’de üretime başladı. Çin devlet şirketi Petro China, güneyde petrol sahaları satın aldı, 10 bin Çinli işçiyi bölgeye taşımak için, kendi havaalanını inşa etti. Petro China’ nın satın aldığı bölge, eskiden Exxon Mobil’e aitti, Amerikalılar sepetlendi, onların yerine Çinliler oturdu. Parantez açalım, fantastik bir film senaryosu uyduralım… Arap baharı ayaklarıyla Libya petrolüne oturan Batı bloğu, gözünü Suriye’ye dikmişti. Kuzey Irak’ın petrolünü Akdeniz’e akıtmak için, Kuzey Suriye’de koridor açılacaktı. Müdahale an meselesiyken, Rusya hamle yaptı, zurt diye Ukrayna’ya daldı. Ukrayna’da çarşı karışınca, Suriye geri planda kaldı, Esad rahat nefes aldı. Batılı ülkeler, Rusya’ya ambargo uygulamaya kalktı. Sadece bir kişi itiraz etti… Fransız petrol devi Total’in ceo’su Christophe de Margerie, Batı’nın Rusya’ya ambargo uygulamasına karşı çıktı. “Oyun kuralları”nın dışına çıkmıştı. Kendi ülkesinin kararını bile sallamamıştı. Total dediğin zurna değildi, dünyanın en büyük 11’inci şirketiydi, 130 ülkede faaliyet gösteriyordu. Total ceo’sunun görüşü, pekçok ülke liderinden önemliydi. Ve o da, Putin’in yanında saf tutmuştu. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Geçen sene ekim ayında Moskova’ya gitti, Putin’le görüştü. Paris’e dönmek üzere Vnukova havalimanına geldi, özel uçağına bindi, havalanmak üzere pistte hızlanırken, haşırt, önlerine kar küreme aracı fırladı, burnundaki dört metrelik kar küreme kepçesi uçağa çarptı, tekerlekleri yerden kesilmiş olan uçak, piste çakıldı, alev alev sürüklendi. Total ceo’su, pilotlar, hostes, uçakta dört kişi vardı, hepsi öldü. Batı bloğunda yeralıp, Putin’i destekleyen tek kişi, kendisini en güvenli hissettiği yerde, Putin’in başkentinde, tuhaf bir kazayla can vermişti. Talihsizlik işte! Filler tepişirken çimenler ezilir. Bu defa, filler tepişirken gergedan ezilmişti. Üç ay sonra… Libya petrolüne oturan Batı bloğunun, Libya harekatını yürüten merkezi Paris’te, Charlie Hebdo basıldı. Paris’e mesaj mıydı acaba? Çalma kapımı, çalarlar kapını mıydı? Işid görünümlü iki tetikçi saldırmıştı. Peki gerçekten öyle miydi? Kuklaların, kuklacıyı tanıması mümkün müydü? Enteresan ötesi iki açıklama geldi. İran cumhurbaşkanı, İslam adına başvurulan terörizmi kınadı. Hizbullah lideri Nasrallah ise “radikal İslamcılar, Hazreti Muhammed’e hakaret eden karikatüristlerden daha fazla zarar veriyor” dedi. Sonrası malum, Almanya, İngiltere, İtalya, elli kadar Batılı ülkenin başbakanı, Paris’te protesto yürüyüşüne katıldı. ABD ise, şaşırtıcıydı, sadece büyükelçisiyle katıldı. ABD adalet bakanı Paris’teydi, buna rağmen katılmadı. Acaba… Hakikaten katılmadı mı, yoksa, Fransa’nın tepkisi yüzünden katılamadı mı? Yoksa hakikaten, onca başbakan karikatüristler öldürüldü diye mi yürüdü zannediyordunuz? Charlie Hebdo’dan sonra bazı sürprizler oldu… Fransa, Rusya’yla 1 milyar 200 milyon euroluk anlaşma imzalamıştı, iki adet helikopter gemisi satacaktı, 210 metre uzunluğundaki gemiler 70’er adet helikopter taşıyabiliyordu, ismi helikopter gemisiydi ama aslında indirme-çıkarma gemisiydi, güvertesinde 16’şar helikopter taşırken, kargosunda 55’er adet tank taşıyabiliyordu. Şak… Paris bu anlaşmayı iptal etti, bu sene teslim etmesi gereken gemileri vermedi. Aynı şekilde, Charlie Hebdo’dan 10 gün sonra… Rusya enerji bakanlığı, taahhütlerini yerine getirmeyen, imzalanmış sözleşmelere uymayan Total’i uyardı. Çünkü, Total’in ceo’su değişince, Total’in Rusya’ya bakışı da değişmişti. Eski ceo zamanında yatırım üstüne yatırım yaparken, yeni ceo gelince, yeni yatırımları boşver, yaptığı anlaşmaları bile iptal etmişti. Total artık Rusya’nın yanında değildi. Ve, 14 gün önce… Mısır’da tatil yapan Rus turistlerin bulunduğu Rus yolcu uçağı, Şarm El Şeyh’ten Sankt Petersburg’a gitmek üzere havalandı, 20 dakika sonra patlama oldu, Sina’ya düştü, 224 kişi hayatını kaybetti, bavulların arasına bomba konulduğu ortaya çıktı. Sıradan Rus vatandaşları hedef alınmıştı. 14 gün sonra… Paris’te silahlar patladı, canlı bombalar patladı. 152 kişi hayatını kaybetti. Sıradan Fransız vatandaşları hedef alınmıştı. Acaba gene… Çalma kapımı, çalarlar kapını mıydı? Neyse… Sakın ola ciddiye alınmasın. Uydurduğumuz fantastik bir film senaryosuydu, gerçek değildi, kapatalım parantezi. Demem o ki… Bu yaşanan hadiselerin etnik kökenle, mezheple filan uzaktan yakından alakası yoktur. 45 milyar varil petrolü ver… Danimarkalılar bile Kürt olur. Arjantinliler bile Sünni olur! “CIA, FSB, MI6, DGSE, Mossad coğrafyasına İETT’yle girmek, intihardır. Misak-ı milli” denilen kavram, akıldır”, yeni paradigmalar boyutuyla yumuşak güçtür.   Günün Sözü: Çalma kapımı çalarlar kapını!..
Ekleme Tarihi: 06 Aralık 2015 - Pazar
Ali Osman ENGİN

YAKIN ÇEVREMİZDE OLUP BİTENLER VE DÜŞÜRÜLEN RUS UÇAĞINA TAKILI MASKELERİN DÜŞÜŞÜ

Ülkemizde, artık akıl ve izan kodlarıyla açıklanması zor olan Rus yöneticilerin

kullandıkları psikolojik üstünlük arayışı ve yalan propagandalarının dümen

sularına kapılarak yüzmeye çalışanların takatları ve sevdaları sarpa sarmaya

başladı. Çünkü sonunda anlamaya başladılar ki, bu devletin sandıkları ve

kendileri gibi korku kültürüyle yetişmiş ve sadece görev verilip emir alma

formatında olan idareciler tarafından değil, bu yüce ve büyük devletin geçmişten

süzülerek gelen tarihsel bakış ve tarih bilinci güçlü kurumları ve yönetici devlet

adamları var. Bu devlet adamları Rus yöneticiler üzerinden dünyaya; “basmayı

düşündüğün ve hep hayal ettiğin yerleri kirletmekte olduğun yerler gibi

zannetme! Tanı! Eğer sen düşünmezsen sana düşündürürüm altındaki binlerce

kefensiz yatanı!.. Ben şehit oğluyum ne kadar istersen iste, ben incitmem,

incitemem altındaki atamı, babamı, dedemi. Bizim tutum ve davranışımızdan

incinenler ne gariptir ki toprağın altındakiler değil, üstünde gezinen

satılmışlardır. Öyle anlaşılıyor ki o zavallılar her geçen gün daha fazla üzülmeye

devam edeceklerdir. Çünkü ok yayından çıkmış ve hedefe ulaşmak üzeredir.

Hedef yakındır ve sınırları da beyinlerde kök salacak Turandır.

Sevgili dostlar, Rusya denildiği zaman, kendi aklı başında entellektülleri

tarafından da dillendirildiği gibi, 16-17 gibi rakamlarla ifade edilen çete grupları

tarafından yönetilen çok tehlikeli bir, şimdilik öyle sanıldığı gibi, içi fos küresel

bir güçtür. Çok güçlü bir dokunuşla yerinde yellerin eseceği bir hantallık

içerisindedir. Bu hantallığın en güzel görüntüsü kendi sınırları bulunmayan

coğrafyalara taşma durumudur. Bu taşkınlık, kendi makul sınır ve beden

çerçevesi dışına doğru gevşeyerek hantallaşma demektir. Bu şaşkın taşkınlık

tekrar esnekliğini koruyarak kendi sınırları etrafına ulaşamadan kat ettiği

mesafelere dolaşarak boğulacak ve çatır çatır sökülüp gidecektir. Rusya’nın

durumu hiçbir açıdan güvenilir ve sürdürülebilir değildir. En büyük ikinci

pazarını kaybetmek üzere politika geliştiren Rus yetkililerin kendi çete devlet

yapılarının kabadayılığına soyundukları anlaşılıyor. İçerisinde bulunduğumuz

küresel dünyada asıl gücün kabadayılık temelli savaş araçlarından oluşan akılsız

ve sert güç olmadığı anlaşılmıştır. Dünyanın geldiği noktada asıl gücün akıl

temelli yumuşak güç olduğu üzerinde durulmaktadır. Örneğin, canlıların

ağızlarını ve dillerini bir düşünelim. Ağız etrafında çene ve dişler kapsamında

klasik anlayışı yansıtan hep kesip parçalayıcı sert güç kaynakları vardır. Ancak

bu sertlikler arasında asıl yönetici ise tüm yumuşaklığıyla dil olmaktadır. Demek

ki dil bulunduğu kritik ortamdaki varlığını yumuşak bir akıl gücüne

dayandırmaktadır. Gerçekten burada da yönetici ve koordine edici akıldır.

Osmanlının yüzyıllar öncesinde bulunduğu ve oralardaki toplulukları yöneten

bir imparatorluk olarak o insanların bugün torunları tarafından da halâ aranır ve

beklenir olmasının arkasında işte o yumuşak ve akıl gücü bulunuyor. O

insanların aklına ve gönüllerine nüfuz edilmiştir. Ama Çar deli Petro’ nun

yönetici torunları gücü bomba yağdıran uçaklar ve ağızdan çıkan saldırgan

söylemler olarak görmektedirler. Öyle olmadığını zaman onlara da gösterecektir.

Rusya’yı yöneten Duma’da yaklaşık 40-45 milyar dolarlık bir servet dönmekte

ve Rusya’yı yönetenler de bu para üzerine oturuyorlar. Dolayısıyla içeriden ve

dışarıdan gelen mesajların odağında bunlar vardır. Burada şekillenen

politikaların büyük devlet olmakla ve küresel ölçekli tepkilerle ilişkisi olamaz ve

zaten de öyledir. Gerçekte devlet aklını zorlayan da çete ve mafya aklıdır.

Hal böyle iken bizim ülkemizde Putin’e aşk mesajları çekenleri, onu adeta

tapındıkları putları olarak lanse edenlerin de düşürülen Rus uçağı gibi izan ve

akıl maskeleri çok yakında düşürülecektir. Zaten maskeler düşmeye başladığı

için kendilerini saklayamıyorlar. Devlet nezdinde yapılan bir hamlenin

yanlışlığını veya doğruluğun eleştirmek veya savunmak başka bir şey, ama

kendi devletinizin öyle veya böyle çatışma halinde olduğu tarafın yöneticilerine

methiyeler dizmek başka bir şeydir. Anlaşılan odur ki;yazık zavallı böcekler

eziyet çekiyorlar. Şu ana kadar toplayıp yuvarlamaya başladıkları pislik

toplarının altında kalacaklardır. Ne yapalım onların kaderleri de öyle olsa

gerek!..

Erzurumlu teyzenin “ne yapalım tezek yakarız!..” ifadesi; çok saf ve tertemiz bir

çare arayışının ve üretmenin tezahürüdür. Burada tezeğin yakılması

düşüncesiyle, Çanakkale’de Seyit Ali Çavuşun insan aklını ve şu anda olduğu

gibi teyze Nene Hatun’un tezeğinden çok rahatsız olanların idraklerini alt üst

eden ağırlıktaki mermiyi Ya ALLAH diyerek sırtına alıp namluya sürüp düşman

zırhlısını denizi dibine gömmesi arasında hiçbir fark yoktur. Yada Mustafa

Kemal ATATÜRK’ ün “Ya istiklâl Ya ölüm” demesi, “Hattı müdafa yoktur

sathı müdafa vardır. O satıh da bütün vatandır” ifadeleri de aynı düşüncenin

ürünleridir. Eğer sürece imkânsızlıklar boyutuyla bakılırsa bu düşüncelerin

arasında hiçbir fark olamaz. Bu ülke imkân bolluğuyla değil, imkânsızlıklarla

kurulmuştur. Tezeğe kafasını takıp çarpanlar ise o imkânsızlıklarla kurulan bu

devletin imkânlarını yiyenler olmuşlardır. Demek ki korkuları da o cihettendir.

Kafalarını çarptıkları tezeğin içerisinde kurumamış çamurumsu mayıslar

yüzlerine, kulaklarına hatta burunlarına ve ağızlarına suvaştığı için, sufatları

morarmış ve yeşilimsi bir renk almış, o kurbağa yeşilliğiyle vığılayıp

duruyorlar.

Sayın Yılmaz ÖZDİL beyefendinin vurgulamaya çalıştığı gibi;

“Kimin kimi öldürdüğüne değil… Para kimin cebine giriyor, daima ona bakmak

lazım” . gerçekten Arap itmiş ve mezhepler karışmış. Atla itleşmiş ve itler de

atlaşmış. Artık ot yemeyip et yemeye başlayan atlar it gibi havlamaya ve et

yemeyip ot yemeye başlayan itlerde atlaşmış ve at gibi kişnemeye başlamış.

Böylece at izi it izine karışmış. Varın gerisini de siz hesap edin.

Dünyada her gün 88 milyon varil petrol tüketiliyor. 20 sene sonra, her gün 100

milyon varil tüketilecek. Aradaki farkı kim karşılayacak? Nereden gelecek bu

değirmenin suyu? Irak’tan…

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, dünya petrol talebindeki artışı tek başına Irak

üstlenecek. Hani Saddam’dan kurtarıp, özgürlük getirmişlerdi ya… Son

damlasına kadar inek gibi sağacaklar o özgür Irak’ı!

Şii bölgelerindeki yataklarda 115 milyar varil rezerv bulunuyor. Kuzey Irak’ta

45 milyar varil rezerv olduğu tahmin ediliyor. Ne demek bu? En az beş-altı nesle

yetecek kadar petrol geliri demek… Doğalgaz rezervlerini saymıyorum bile,

varın siz hesap edin.

“Kuzey Irak’ın kendi başına petrol ihraç etmesine izin vermeyen Şii Bağdat

yönetimi, 10 sene içinde, Irak’ın günlük üretimini 10 milyon varile çıkarmayı

hedefliyordu. Bunu başarırsa… Petrol gelirinde Suudi Arabistan’la kafa kafaya

gelecekti. Petrol piyasasında Suudilerin Katar’ın Kuveyt’in borusu eskisi kadar

ötmeyecekti”. Fakat gelin görün ki durum saniye saniye değişiyor. Şu anda

Katar biraz daha öne çıkmaya ve Irak merkezi otoritesine bağlı sistemler değil,

Kuzey Irak daha güvenilir ve popüler olmaya başladı.

“Zart diye IŞİD çıktı ortaya!

Ne idüğü belirsiz, ne zaman, nerede, kimler tarafından kurulduğu belirsiz,

toplama katiller sürüsü… Suriye’de dehşet dengesi kurdu, Tahran-Bağdat-Şam

hattını kopardı, Şii Bağdat’ın Suudi Arabistan’a rakip olmasını güçleştirdi.

Tesadüf işte… Sadece Kuzey Irak’a dokunmadı”, denilse de, Kuzey Irak

yöneticileri Işidle esasta sadece kendilerinin mücadele ettiklerini belirtiyorlar.

Bu manada binlerle ifade edilen şehitlerinin olduğunu söylüyorlar. Türkiye’nin o

Peşmergelerin eğitiminde rol aldığını son takviyelerden de anlıyoruz. Türkiye ile

Irak arasındaki ilişkilerin gelişmesinden rahatsız olanlar çoktan vızılamaya

başladılar.

“Barzani’nin, şu anda, Katar emiri kadar, Dubai şeyhi kadar petrolü var. Exxon

Mobil, Chevron, Hunt Oil, Addax, Heritage Oil, Oryx Petroleum, BP, Shell,

Total gibi dünya devleriyle anlaşma imzaladı”. Türkiye ile de ilişki ve

yakınlaşması devam ediyor. Rusya’nın ambargosu karşısında Türkiye’ye

yetecek 50 yıllık gazının olduğunu açık bir dille ortaya koydular.

“Peki, kuzeyde bunlar olurken, güneyde neler oluyor?

Rus petrol devi Lukoil, 20 milyar varil rezerviyle, dünyanın henüz delinmemiş

en büyük petrol alanı Batı Kurna-2’de üretime başladı. Çin devlet şirketi Petro

China, güneyde petrol sahaları satın aldı, 10 bin Çinli işçiyi bölgeye taşımak

için, kendi havaalanını inşa etti. Petro China’ nın satın aldığı bölge, eskiden

Exxon Mobil’e aitti, Amerikalılar sepetlendi, onların yerine Çinliler oturdu.

Parantez açalım, fantastik bir film senaryosu uyduralım… Arap baharı

ayaklarıyla Libya petrolüne oturan Batı bloğu, gözünü Suriye’ye dikmişti.

Kuzey Irak’ın petrolünü Akdeniz’e akıtmak için, Kuzey Suriye’de koridor

açılacaktı. Müdahale an meselesiyken, Rusya hamle yaptı, zurt diye Ukrayna’ya

daldı. Ukrayna’da çarşı karışınca, Suriye geri planda kaldı, Esad rahat nefes aldı.

Batılı ülkeler, Rusya’ya ambargo uygulamaya kalktı. Sadece bir kişi itiraz etti…

Fransız petrol devi Total’in ceo’su Christophe de Margerie, Batı’nın Rusya’ya

ambargo uygulamasına karşı çıktı. “Oyun kuralları”nın dışına çıkmıştı. Kendi

ülkesinin kararını bile sallamamıştı. Total dediğin zurna değildi, dünyanın en

büyük 11’inci şirketiydi, 130 ülkede faaliyet gösteriyordu. Total ceo’sunun

görüşü, pekçok ülke liderinden önemliydi. Ve o da, Putin’in yanında saf

tutmuştu. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Geçen sene ekim ayında Moskova’ya

gitti, Putin’le görüştü. Paris’e dönmek üzere Vnukova havalimanına geldi, özel

uçağına bindi, havalanmak üzere pistte hızlanırken, haşırt, önlerine kar küreme

aracı fırladı, burnundaki dört metrelik kar küreme kepçesi uçağa çarptı,

tekerlekleri yerden kesilmiş olan uçak, piste çakıldı, alev alev sürüklendi. Total

ceo’su, pilotlar, hostes, uçakta dört kişi vardı, hepsi öldü. Batı bloğunda yeralıp,

Putin’i destekleyen tek kişi, kendisini en güvenli hissettiği yerde, Putin’in

başkentinde, tuhaf bir kazayla can vermişti. Talihsizlik işte!

Filler tepişirken çimenler ezilir.

Bu defa, filler tepişirken gergedan ezilmişti.

Üç ay sonra… Libya petrolüne oturan Batı bloğunun, Libya harekatını yürüten

merkezi Paris’te, Charlie Hebdo basıldı.

Paris’e mesaj mıydı acaba?

Çalma kapımı, çalarlar kapını mıydı?

Işid görünümlü iki tetikçi saldırmıştı. Peki gerçekten öyle miydi? Kuklaların,

kuklacıyı tanıması mümkün müydü?

Enteresan ötesi iki açıklama geldi. İran cumhurbaşkanı, İslam adına başvurulan

terörizmi kınadı. Hizbullah lideri Nasrallah ise “radikal İslamcılar, Hazreti

Muhammed’e hakaret eden karikatüristlerden daha fazla zarar veriyor” dedi.

Sonrası malum, Almanya, İngiltere, İtalya, elli kadar Batılı ülkenin başbakanı,

Paris’te protesto yürüyüşüne katıldı. ABD ise, şaşırtıcıydı, sadece büyükelçisiyle

katıldı. ABD adalet bakanı Paris’teydi, buna rağmen katılmadı. Acaba…

Hakikaten katılmadı mı, yoksa, Fransa’nın tepkisi yüzünden katılamadı mı?

Yoksa hakikaten, onca başbakan karikatüristler öldürüldü diye mi yürüdü

zannediyordunuz?

Charlie Hebdo’dan sonra bazı sürprizler oldu… Fransa, Rusya’yla 1 milyar 200

milyon euroluk anlaşma imzalamıştı, iki adet helikopter gemisi satacaktı, 210

metre uzunluğundaki gemiler 70’er adet helikopter taşıyabiliyordu, ismi

helikopter gemisiydi ama aslında indirme-çıkarma gemisiydi, güvertesinde

16’şar helikopter taşırken, kargosunda 55’er adet tank taşıyabiliyordu. Şak…

Paris bu anlaşmayı iptal etti, bu sene teslim etmesi gereken gemileri vermedi.

Aynı şekilde, Charlie Hebdo’dan 10 gün sonra… Rusya enerji bakanlığı,

taahhütlerini yerine getirmeyen, imzalanmış sözleşmelere uymayan Total’i

uyardı. Çünkü, Total’in ceo’su değişince, Total’in Rusya’ya bakışı da

değişmişti. Eski ceo zamanında yatırım üstüne yatırım yaparken, yeni ceo

gelince, yeni yatırımları boşver, yaptığı anlaşmaları bile iptal etmişti. Total artık

Rusya’nın yanında değildi.

Ve, 14 gün önce… Mısır’da tatil yapan Rus turistlerin bulunduğu Rus yolcu

uçağı, Şarm El Şeyh’ten Sankt Petersburg’a gitmek üzere havalandı, 20 dakika

sonra patlama oldu, Sina’ya düştü, 224 kişi hayatını kaybetti, bavulların arasına

bomba konulduğu ortaya çıktı. Sıradan Rus vatandaşları hedef alınmıştı.

14 gün sonra… Paris’te silahlar patladı, canlı bombalar patladı. 152 kişi hayatını

kaybetti. Sıradan Fransız vatandaşları hedef alınmıştı. Acaba gene… Çalma

kapımı, çalarlar kapını mıydı?

Neyse… Sakın ola ciddiye alınmasın. Uydurduğumuz fantastik bir film

senaryosuydu, gerçek değildi, kapatalım parantezi.

Demem o ki…

Bu yaşanan hadiselerin etnik kökenle, mezheple filan uzaktan yakından alakası

yoktur.

45 milyar varil petrolü ver…

Danimarkalılar bile Kürt olur.

Arjantinliler bile Sünni olur!

“CIA, FSB, MI6, DGSE, Mossad coğrafyasına İETT’yle girmek, intihardır.

Misak-ı milli” denilen kavram, akıldır”, yeni paradigmalar boyutuyla yumuşak

güçtür.

 

Günün Sözü: Çalma kapımı çalarlar kapını!..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler