Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak (1913-1998), Demokrat Parti'den 9, 10, ve 11’inci dönemlerde Erzurum Milletvekili seçiliyor. Adnan Menderes’in Başbakanlığı döneminde, yani 1951 yılında, yedi (7) ay Gümrük ve Tekel Bakanlığı, 1953- 54 yılları arasında da on üç (13) ay Milli Eğitim Bakanlığı yapıyor.
Yaklaşık yirmi ay kabinede görev alan Burçak, 1956’da Şeker Fabrikasını, 1957’de Atatürk Üniversitesini Erzurum’a getiriyor. Erzurum, Burçak’ın zekası, olağanüstü çabası, siyasi gücü sayesinde Cumhuriyet döneminin iki önemli yatırımını kazanıyor. Ancak Erzurum, bu güne kadar ikinci bir Burçak’ı TBMM’ye gönderemiyor. Niçin?
Çitçi dostu, binlerce ailenin ekmek kapısı olan Şeker Fabrikası 62, her yıl yüzlerce mezun veren Atatürk Üniversitesi de 61 yaşını kutluyor. Nazar değmesin Atatürk Üniversitesinde bir problem yok. Ama Şeker Fabrikası, meçhule giden bir gemi gibi. Özelleştirme illetine yakalanmış, sayılı ve son günlerini yaşıyor. Sanki fabrika değil, ölümü bekleyen hasta. Çalışanlar şokta ve gelecek endişesi içinde. Şeker Fabrikası çevreye,karamsarlık ve umutsuzluk saçıyor.
Fabrikaya doğru giderken cepten son dakika haberlerine bakıyorum. Şeker- İş Sendikası, fabrikaların özelleştirmesinin iptali için Danıştay’a dava açmış. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Bursa’da “Ektiğinden ürettiğine kadar her şeyi millidir. Bunu satmak vatanı satmakla eşdeğerdir. Şeker Fabrikalarını savunmak, vatani savunmaktır” diyor.
ŞEKER DİLE GELDİ KONUŞTU
Ilıca ilçesinin Erzincan’a olan çıkışında yaklaşık 870 dönüm alan üzerine kurulu bulunan Şeker Fabrikasının girişindeki, bir zamanlar cıvıl cıvıl olan Şeker kız- erkek Öğrenci Yurdunda selamımızı alacak kimseyi göremedik. Yıllarca gençlere hizmet veren yurt binaları, depreme dayanıksız olduğu için boşaltılmış.
Personel lojmanları, hobi seraları, yazın serinlediğimiz kameriye, bahçe ve Şeker’in okulları.
“Hoş geldin” diyerek hüzünlü biçimde karşıladı ana fabrika. Karşımızda, “Bana verilen tüm görevleri yerine getirdim. Hiç sizi üzmedim” der gibi asil bir duruş sergiledi. Biraz ötede Alkol fabrikası, “Hep hazır bekledim. Ama üvey evlat gibi gördüler, bana görev vermediler” diye yakındı.
Yaklaşık beş yıl kadar önce katıldığımız kampanya töreni işte şu kantarın önünde yapılmıştı. O gün törene Ilıca’nın kaymakamı ve belediye başkanı bile katılmamıştı. Kantar da dile geldi ve “Düşenin dostu olmaz derlerdi de inanmazdım” diye konuştu.
NE ÜRETTİ, ÇİFTÇİYE NE VERDİ?
O güzelim ilk fabrikamız, birkaç ay içinde elimizden bir kuş gibi uçup gidecek. Şeker pancarı eken çiftçi sayısı bir zamanlar 13 bine ulaşmıştı. Uygulanan kotalar yüzünden bu gün 2 bin 400 çiftçi kalmış pancar eken. Çiftçiler Erzurum’un 91 köyünde, 75 bin dekar alanda,350 bin ton şeker pancarı üretmiş ve fabrikaya teslim etmiş.
Fabrikada 94 gün çalışan 390 personel ile kampanya döneminde alınan 800’e yakın işçi, 46 bin ton şeker, 100 bin tona yakın küspe, 10 bin ton melas üretimini gerçekleştirmiş. Unutmadan söylemeliyim. Tam beş yıldan bu yana gurbettekilerin büyük ilgi gösterdiği, küp şeker üretilmiyor. Müşterisi kalmamış. Son 36 ton küp şekere alıcı bulamayınca fabrika yönetimi kıtlama şekerin üretimini sonlandırmış.
Peki şeker pancarı üretimi yapan çiftçi bu işten ne kazanmış, derseniz onu da açıklayalım. Geçen yılın kampanya döneminde çiftçiye 70 milyon lira ödenmiş. Ayrıca çiftçilere şeker, küspe, melas verilmiş.
GÖÇ HIZLANACAK
Zaten fabrikaya on dört yıldan beri, alt yapıyı iyileştirmekiçin pek bir şey yapılmamış. Genç personel sayısı ‘yok’ denecek kadar az. Fabrikada çalışan personelin büyük bir bölümünü 51- 65 yaş grubu oluşturuyor.
Nisan ayı içinde satılacak olan Şeker Fabrikası, Erzurum’dan yüzlerce ailenin batıya göç etmesine sebep olacak.Ayrıca bu kaos ortamında şeker pancarı ekiminin yapılamayacağından endişe ediliyor. Eğer fabrika kapatılır veya yerine AVM yapılırsa, o köylerde yaşayan 2 bin 400 çiftçi de merkeze göç etmez mi?
ŞEKER YOK, NBŞ VERELİM
Şu şeker fabrikalarının kapatılması aslında hepimizi ilgilendiriyor. ‘Niçin?’ derseniz anlatayım. O ekmeğin arasında bir miktar tereyağı sürdükten sonra üzerine ektiğimiz şekere hasret kalacağız. Bunu unutmayın.Şeker bulamayınca mısır şurubundan yapılan Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) ileyakından tanışacağız. Amerikalıların şekerli ürünleri ile ağzımız tatlanacak! Daha şimdiden Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına düşen NBŞ tüketimi bir kilo iken bu oran Türkiye’de altı kiloya çıkmış. Bilim adamlarına göre yakın bir gelecekte kanser, kalp, siroz, gut, şeker hasta sayımız artıracak.
KİM BATIRDI?
Son söz: Bir taraftan Şeker ve bünyesindeki Alkol Fabrikasını zarar ettiği gerekçesiyle satıyoruz, ya da kapatıyoruz. Diğer taraftan yerli otomobilin şarj ünitelerini yapacak tesisi Erzurum’a getirmek için özel çaba harcıyor, teşvikler veriyoruz. Peki tarihi fabrikayı siyasete bulaştırmadan, özel sektör mantığı ile işletemez miyiz?
Aslına bakarsanız günümüzde sadece üç ay çalışan ve dokuz ay yatan fabrikayı siyasetçiler batırdı. Şimdi de haraç mezat satıyorlar. Faturayı da halka ödetiyorlar. Böylece hem paramız gidecek hem de sağlığımız.
Şu an yapılanın tam karşılığı, ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’ değil mi?