'HALK Bilimci' Lütfi Sezen, Horasan ilçesinin Akçataş Köyünde dünyaya geliyor.
İlkokulu köyde, ortaokulu Horasan'da, liseyi Erzurum'da okuyor.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden 1971'de mezun oluyor.
Tokat'ta ve Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünde Edebiyat öğretmenliği yapıyor.
1979'da Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesinin kuruluş çalışmalarında görevlendiriliyor.
Van'da sadece 3 yıl boyunca 5 milyon metrekarelik araziyi istimlâk ediyor.
Arkasında hiçbir ‘şaibe’ ve ‘pürüz’ bırakmadan tüm işleri bitiriyor.
BEŞİBİRLİK BOZDURUYOR, KAMYON TUTUYOR
Sonra üniversiteye bir rektör atanıyor ve Lütfi Sezen için 'çile dönemi' başlıyor.
Hayal kırıklıkları yaşıyor, işsiz kalıyor ve 2 yıllık mücadelenin ardından ‘canını Atatürk Üniversitesine atarak kurtarıyor.’
Yaşadıklarını belgeleriyle birlikte 'Anılarıyla bir üniversitenin kuruluş sancıları' kitabında yayınlıyor.
'Şeffaflık' adına bir başka yerde örneğine rastlanmayacak şekilde tüm yazışmalara ait belgelere kitabında yer veren Lütfi Sezen, dönüş yolculuğunun nasıl gerçekleştiğini ise şöyle anlatıyor:
-Erzurum'a dönerken babaannemden anneme, annemden eşime yadigar kalan, maddi değeri fazla olmasa bile manevi değeri çok büyük olan beşibirliği, Van'da Kuyumcu Nail Koyuncu'ya bozdurup kiraladığım kamyonun ücretini ödeyerek canımı bu ateş çemberinden kurtarmanın sevincini yaşıyordum.
40 YAŞINDA DOKTORAYA SORUNLU BAŞLIYOR
Yüksek Lisans çalışmasını 1988'de tamamlıyor ve Halk Edebiyatına 'Hamzanameler'i kazandırıyor.
'Hamzanameler', Kültür Bakanlığınca Devlet Kitapları serisinde yayınlanıyor.
Ardından doktora çalışmasına başlayacak ama sorunlar çıkıyor.
"40 yaşında doktora çalışmasına başlamak kolay oldu mu?" sorumuza Lütfi Sezen şu cevabı veriyor:
- Önce hocam itiraz etti. 'O yaşta birini öğrenci olarak kabul edemem' dedi.
- E ne yaptınız?
- Hocam yaşımın ilerlemiş olmasını engel olarak görüyor, bu yüzden doktora yapmama sıcak bakmıyordu. Sonunda hocamı ikna ederek doktoraya başladım.
DÜNDEN BUGÜNE ERZURUM'UN BELGESELİ
Ama Lütfi Sezen, olağanüstü bir performans sergiliyor ve büyük emekler vererek 'Erzurum Folkloru' kitabıyla doktora unvanını kazanıyor. 'Folklor' denilince daha çok 'yöresel halk oyunları' aklımıza gelir.
Oysa Lütfi Sezen bu 'ölümsüz eseri'nde Erzurum'da doğumdan ölüme yaşamı, arkadaşlık, komşuluk ilişkilerini, bayramlaşma, misafir ağırlama, yardımlaşma, ticari hayatı anlatıyor.
Ayrıca kitapta Erzurum'a has oyunlar, türküler, atasözleri, bilmeceler, dualar, beddualar, el sanatları, halk tiyatrosu, örf, adet, töre, gelenek, görenekler de yer alıyor.
'Halk bilimi' dalında çok önemli bir başarıya imza atan Sezen’in kapsamlı çalışmasını Erzurum Kalkınma Vakfı (ERVAK) bastırıyor.
Yayınla birlikte Sezen de 'Erzurum Folkloru' kitabındaki derlemeleriyle sıkça Türkiye'nin gündemine giriyor.
Van'da yaşadığı sıkıntı günlerin ardından adeta ‘patlama’ yapan Lütfi Sezen, 1995'te 'Halk Bilimi ve Derleme Metotları' ders kitabını da ‘öğrencilere armağan’ ediyor.
Türk Dili üzerine arkadaşları ile birlikte ortak bir çalışmayı tamamlayan Lütfi Sezen, bu kez kendi olanakları ile Almanya'ya gidiyor.
'İşçi aileleri gözüyle Batı Avrupa'daki Türkiye'yi mercek altına alıyor.
Almanya ve Hollanda'da yaşayan Türk işçilerinin yaşam biçimlerini, eğitim sorunlarını ve beklentilerini kitabında topluyor.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİNDEN HAZİNE GİBİ KİTAP
Atatürk Üniversitesi, daha önceleri ERVAK tarafından yayınlanan ‘Erzurum Folkloru’ kitabını yeniden ele alıyor ve genişletilmiş üçüncü baskısını yaptırıyor.
Çok da iyi ediyor ve halk kültürünün müzesi gibi olan Erzurum’un bu zenginliğini Sezen'in kaleminden gözler önüne seriyor.
Altıyüz sayfalık kitap, fotoğraflarla ve rahmetli İhsan Coşkun’un harika çizimlerinin eklenmesi ile adeta bir ‘hazine’ özelliğine bürünüyor.
Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak, ‘Erzurum Folkloru’ kitabına yazdığı önsözde şöyle diyor:
“Sezen’in Erzurum Folkloru konulu araştırması halka ait değerlerin ortaya konulması ve gelecek kuşaklara aktarılması amacına yönelik özverili, ciddi bir çalışmadır. Büyük bir emek ve titizlikle hazırlanan bu eseriyle Sezen, Erzurum halk kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur.”
10 KİTAP YAZDI, NE KAZANDI?
Yazdığı 10 kitapla Erzurum’a borcunu fazlasıyla ödeyen Lütfi Hoca ile çay içerken soru-cevap şeklinde sohbet ediyoruz:
- Peki hocam, yayınladığız bu kadar kitaptan çok para kazandınız mı?
- Hayır. Yayınlandıktan sonra 300- 500 kitap verdiler, onları da eşe dosta dağıttım.
- Şimdiye kadar aldığınız en büyük ödül nedir?
- 60 yaşında Folklor Araştırma Kurumu Başkanlığının dikkatini eserlerimle çektim. Yayınlarımı teslim aldıktan sonra Folklor Araştırmaları Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, 'Bizim sahadaki hangi profesörün böylesine muhteşem çalışması var? Hayıflandım, üzüldüm. Üzüntüm sizin gibi çok değerli bir bilginimizin, layık olduğu yere oturmamış olması' diye mesaj gönderdi.
- Sonra ne oldu?
- Unvanım, 'yardımcı doçent' olduğu için bu ödülü alana kadar çalışmalarım hak ettiği ilgili görmemişti. Halk bilim çevreleri tarafından 'Foklor Oscarı' olarak kabul edilen '2007 Türk Halk Kültürüne Hizmet Ödülü'nü aldım.
- Hocam, son olarak bir değerlendirme yapar mısınız?
- Fakültede Çorapçı Behçet’in hikayeleri sayesinde 5 kişi profesör oldu. Ben de köyleri, beldeleri gezdim, inceledim, araştırdım ve çok çalışarak 10 kitap yazdım, sonunda yardımcı doçent olarak emekli oldum. Değerlendirmeyi artık sizler yaparsınız.