Gazeteci;
Objektif.
Tarafsız.
Her duyduğuna inanmayan.
Araştıran.
Soruşturan.
İyiye iyi.
Kötüye kötü diyen.
Şahsi menfaatini değil.
Toplumun menfaati gözeten kişidir.
Gazeteci;
Dedikoduyla.
Oradan buradan duyduğuyla.
Kafasına göre haber yapamaz.
Millet adına denetim görevini icra eder.
Kamu oyunu doğru bilgilendirmekle mükelleftir.
Yani;
Gazetecilik.
Tam anlamıyla bir kamu görevidir.
Sağlam bir muhakeme kaabiliyeti gerektirir.
Bana göre;
Aslında biraz da 'Şüphecilik..' gerektiren bir meslektir gazetecilik.
Çünkü,
İcat'ların.
Buluş'ların.
Daha doğrusu bilimin ve gelişimin ana kaynağıdır şüphe.
Bu anlamda.
Gazeteciyi haberin kaynağına.
Yani,
Doğru habere götüren de şüphedir.
'Acaba.?' sorusudur.
Şüphe olmazsa.
Eş dost muhabbetinde.
Kahvede çay içerken.
Oradan.
Buradan.
Sohbet esnasında etraftan her duyduğuna inanır.
Doğru bir habermiş gibi sunar ki.
İşte o zaman bu haber olmaz ‘İftira ve Çamur atmak..’ olur…
*
'Kahvede çay içerken bir dostum bana dedi ki..'
Yada;
'Duyduğuma göre..'
'Söylenen o ki..' kelimeleriyle başlayan.
Ve;
Doğru olmayan bilgilerden müteşekkil haberler yapılırsa vebal altında kalınır.
İşte o zaman.
Birisi de çıkar ve sorar;
‘Kimden duydun.?’
‘Kimdir o dostun.?’
'Ya duydukların yalansa.?'
'Çekememezlik varsa.?'
‘Araştırıp soruşturmadan her duyduğuna inanan biri nasıl gazetecilik yapabilir.?’
'Duyduklarını bir süzgeçten geçirme gereği duymuyor musun.?'
'Konunun muhatabı ne diyor.?' derse ne cevap vereceksin.?
Nasıl bir cevap vererek,
‘İftira..’ ve 'Çamur atmak..' vebalinden kurtulacaksın.?
Son söz;
Eleştiriye açık ve alışkın biriyim.
Amma;
Dedikoduyu gerçekmiş gibi sunmak.
Dedikodular üzerinden eleştiri getirmek doğru değil.!