Süreci yöneten hükümet,
Terör örgütü elemanlarının silahlarıyla birlikte çekilmesini istiyordu.
Ancak bu talebin hukuki bir karşılığı olmadı anlaşıldı.
Çünkü;
Teröristlerin silahlarıyla sınırdan geçmesine askerin kayıtsız kalamayacağı,eğer kayıtsız kalır göz yumarsa mevcut yasalar uyarınca suç işleyecekleri görüldü.
Peki nasıl çekilecek teröristler.?
Başbakan bu kez fikir değiştirip silahlarınızı bırakın öyle çekilin demeye başladı.
Yani;
‘Silahını al da git’ten,
‘Silahını bırak ta git’e gelindi.
Bu duruma,
Öteden beri geri çekilme için yasal düzenleme isteyen hem BDP,hem de KCK yöneticileri tepki verdiler.
Süreç şu an için tıkanmış görünüyor…
Bakalım, “Akiller” bu tıkanmayı çözebilecekler mi..?
***
Geçen gün Sayın Başbakan CNN Türk tv.de gazetecilerin sorularını cevapladı.
Bir gazeteci sordu;
-Barış anlaşması karşılığı PKK’ya ne verdiniz..?
Bu soruya Sayın Başbakan'ın cevabı şöyle oldu;
-12 kanallı bir televizyon ve her gün 1 saat jimnastik dışında hiçbir şey vermedim..!
Ben bu cevaba hiçbir yorum yapmıyorum.
Yapamıyorum...
Çünkü;
Teröristler,
Bu kadar ölüm,bu kadar zayiat ardından 30 yıl sonra silahları bu kadar ucuza bıraktıysa,
Hükümetimizi TEBRİK etmekten başka,söyleyecek bir şeyim yok…
Peki;
Terör örgütü gerçekten bir televizyon ve her gün 1 saatlik jimnastik karşılığında mı silah bırakıyor..?
PKK’nın elde etmeden silah bırakmayacağı şartları neler..?
Burada gazeteci Cüneyt Ülsever’den alıntı yapmak istiyorum.
Ülsever PKK.nın elde etmeden silah bırakmayacağı şartları yazmış.
Diyor ki ;
1-Adı nasıl konulursa konsun,yerel yönetimlere (Güneydoğu’ya) özerklik verilecek Bu minvalde;
a-Valilikler ve belediye başkanlıkları bir kişide toplanacak ve bu yönetici halk tarafından seçilecek.PKK’nın seçimleri kazanacağı 8-16 ilin üzerine bir de “süper vali” seçilecek.
b-Ana dilde (ana dil eğitimi değil) eğitime geçilecek.
c-Söz konusu bütün şehirler ve onlara bağlı ilçe,belde,mahalle,köy v.s. ye Kürtçe isim verilecek.
d-Söz konusu illerde mahkemeler başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarında resmi dil iki adet olacak.Tüm yazışmalar iki dilde yapılacak.
e-Bu illerin yerel ihtiyaçlarını yerel yönetimler belirleyecek.Bütçeden buna göre pay alacak.
f-Özerk Bölgelerin güvenliğinden yine TSK sorumlu olmaya devam edecek.
g-“T.C.’ye bağlı Kürdistan Özerk Bölgesi” gereğinde Irak,Suriye,İran Kürtlerini himayesi altına alabilecek.Garantör TSK olacak.
2-Anayasa’dan “Türk” kelimesi çıkacak.“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” (Türklere ait ülkenin kendisine Türk diyemeyen vatandaşları) olacağız.
3-Yeni Anayasa ile birlikte “genel af” geçici madde olarak halk tarafından oylanacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları Silivri,Hasdal’dakileri,KCK’lıları,her türlü mahkumu ve tabii ki bu arada PKK’yı kendi “hür iradesi” ile af edecek.
4-Ülkeye demokrasi geldikten sonra Apo da özgürlüğüne kavuşacak.
5-Apo da BDP’ye “Bana 1 adet 12 kanallı TV kutusu ve hergün 1 saat jimnastik hakkı verildi,biz de altında kalmayalım,TBMM’de Anayasa oylanırken kendisine ‘Türk usulü partili Başkanlık sistemi’ için destek verin!”diyecek.
Ülsever yazısını iddialı bir cümleyle bitirmiş ve şöyle demiş.
“Lütfen, bu yazıyı saklayın.Bir kısmı için 2014 ağustosunda,tamamı için 2015 haziranında benden hesap sorun..!”
Ne diyelim, ”hesap gününü” hep birlikte bekleyeceğiz….
Umuyorum ki bu öngörüler doğru çıkmaz ve hiç biri gerçekleşmez.
Çünkü bu şartların hepsi değil bir iki tanesi bile gerçekleşse ülke için felaket olur…
Son söz;
Bana yol gösteren benden olmalı.Olamaz Türk’e baş,Türk’üm demeyen..!
Ziya Gökalp