KOZMOLOJİ
Evren, 10-12 milyar yıl kadar önce “iğne ucundan küçük” bir AKNOKTA’da patlayarak açıldı. Bu nokta cehennemden bile milyarlarca kez sıcaktı ve yoğundu. Saniyenin çok az bir diliminde yani “OL” dendiği anda evren içinde her şeyiyle hazır oluvermişti. İğne ucu kadar küçük “aknoktacık” milyarlarca yıl boyunca genişleyerek, şimdiki dev evrenimiz oldu!..Nasıl ki, ışıktan ya da sobadan uzaklaştıkça karanlık ve soğuk duygusu oluşuyorsa, evren de böyle genişledikçe hem ışıktan karanlığa hem de sıcaktan soğuğa döndü. Evren, cehennemi sıcaktan şimdi zemheri soğuğa gelmiştir. Sonsuz sıcak, şimdi kâinatın en düşük derecesi olan -273 santigrat dereceye yaklaşmıştır. Sadece iki buçuk derece daha soğursa evren buz tutacak, donacaktır.
Dolayısıyla genişleyemeyecek duracak ve tersine karadelik kıyamet çöküntüsüne uğrayacaktır. Böylece evrenin iğne ucu kadar bir aknoktadan başlayan doğumu, yine iğne ucu kadar bir karanoktada bitecektir. Madde ile ötesinin tam sınırında; atomdan milyonlarca kez küçük olan ve hiçbir ışığı olmayan, maddeyle etkileşmeyen maddeye karşı saydam davranan “nötrino” denen hayalet parçacıklar bulundu. Atom reaksiyonlarında sürekli bir enerji açığı vardı. Bu enerji açığına “mini-yüksüz” anlamında “nötrino” dendi. Yani onlar, ne maddedir, ne de değildir!.. Nötrinolar gibi kuvvet alanları ve görünmeyen madde miktarı vardır ki, bunlar da ışık zerresi olan kuantların (foton) hepsinin ışımadığını, ışık vermediğini ve bir de “karanlık zımni” ışıksız ışıma olduğunu ortaya koyuyordu. Evrenin bütün dört kuvveti “karanlık enerji alanları” ile temsil edilmektedir.
Evren ebedi değildir, çünkü evrende gözlenen madde miktarı, evrenin genişlemesini dizginleyecek kadar kritik bir kütleye sahip değildi. Evrendeki çekim, onu yaratan kütlenin ağırlığına eşittir. Kütle büyürse çekim çoğalır. Evrende bu yeterli kütle bulunamıyordu, ama fizik hesapları evrende “kayıp bir maddeden” söz ediyordu. Evrende her şey bir karadeliğini yaratıyor ve onun ardında ölüp gidiyordu. Evrende ışımayan gölge madde miktarı beklenenin on katından fazlaydı. Dolayısıyla ışımayan bu karanlık ağırlık, evrenin genişlemesini yavaşlatıp, evreni kendi çekim merkezine toplayacaktı. Bu da kıyameti oluşturacaktı. Evren var edilmişti ve yok edilecekti. Yok edilmesi kaçınılmazdı. Evren kendi üzerine çekimle büzüşüp kapaklanmasa bile, eninde sonunda karadelikler evreni yutacak ve arkasındaki tünelden “yeniden yaratılışa” fırlatacaktı.
Evrenin bir başlangıcı olduğu gibi sonu da vardı. Başı ve sonu olan her şeyin bir ömrü, bir doğumu ve ölümü vardır demektir. O halde bu evren kapalı ve sonlu, yani yuvarlak bir evrendi. Tıpkı dünya gibi… Ekvatoru izleyerek bir şehirden yola çıkan kimse bir evren turu atarak aynı şehre dönecekti. Başladığı ilk adımı son adımı ile aynı yerde buluşacaktı. Evren, güneşler, yıldızlar, galaksiler, atomlar hep böyle bir yuvarlaktan ibarettir. Yuvarlak bir küre ise “evrende, uzayda” sonlu bir yer tutar. Yola çıktığınız noktaya bir tur atıp geri dönersiniz. Güneşten 4 milyar yıl önce yola çıkan ışık demetlerinden biri, doğudan batıya bir tur atar ve 4 milyar yıl sonra bu kez BATIDAN DOĞAR gibi gözükür. İşte kıyamet alametlerinde biri olan “güneşin batıdan doğması” böyle bir görüntüyü bize bildirmektedir. Karadelikler ışığı daha da çabuk bükerek güneşi doğu ve batıdan çifte doğmuş gibi gösterir.
Evren kapalı bir küredir ve bunun uzay-zaman /aktar çizgilerinden, Rahman; 33 uyarınca dışarı çıkamayız. Evrenin başı ve sonu olduğundan, burada olduğumuz sürece ölümsüz olamayız. Ömür ile kısıtlanmışız. İlahi emre göre; evrenin başı aknokta (künnes) ve sonu karanokta (hünnes) denen nedensel iki uçtur. İkisinden birinin olmaması halinde evren de olmayacaktı. Örneğin aknokta olmasa, evren yaratılmazdı. Eğer karanoktalar olmazsa biz “yer” kavramını bulamayacak dolayısıyla yaratılışımız bu yönde gerçekleşmeyecekti.
*************************************************************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Sevda yaratan gözlerini.. (Nermin Demirçay)
Hasret denizinde seni ben aşkla ararken. (Eylül Turan)
TÜRKÜ: Gül yüzün dönme benden. (Nuri Sesigüzel)