1980 senesinde bir bahar günü; şimdiki Kervan Lokantasının bahçesinden geçerken, Yaşar Çolak kalabalık bir toplulukla oturuyordu. O zaman orası çay bahçesiydi ve daha büyüktü. Belediye ve Ziraat Bankası tarafında bulunan ızgara türündeki kapılarında büyük harflerle Ş P (Şen park) harfleri vardı. Birisi konuşuyor, diğerleri de sessizce bu adamı dinliyordu. Sohbetine hiç bir anlam veremedim, benden başka da gülen yoktu. Beni pek sarmayınca çayımı içip hemen orayı terkettim. Ben gittikten sonra; konuşan kişi masadakilere, benim neden güldüğümü sormuş. Yanındakiler ise;
-Senin esprili sözlerini çok beğendiğinden dolayı güldü, derler. Ertesi gün çarşıda aniden karşılaşınca, benim halımı hatırımı sordu ve o andan itibaren samimi olduk. İşte halkın Teyo Pehlivan dedikleri, Tayip İde ile tanışmamız böyle başladı. Her karşılaştığımızda, şöyle derdi;
-Senin müdürü (Kemal Babagil) zay (ziyan) ettim, kulakları tunç kesildi. Beşi beş guruştan 5 yumurta gaç guruş eder sorusunu sordum, bilemedi.
Televizyonda anlatılanlar tamamen hayal mahsülü olup Teyo Pehlivan'la hiç alakası yoktur. Uydurdukları hayali senaryoları Teyo Pehlivan üzerinden anlatarak, ''Teyo'nun yalanları..'' adı altında aktarmak en büyük yalancılıktır. Teyo pehlivan yalan söylemezdi, olaylara espritüel yaklaşırdı ve müthiş bir hayal gücü vardı. Yanına gelen eğer ciddi değil ve dalga geçmek için gelmişse, kesinlikle kaale almaz ve konuşmazdı. Kimsenin kalbini kırmazdı, hoşuna gitmeyen durumlarda hemen orayı terkederdi.
Yemeğini Nazir Değerli'nin lokantasında yerdi. Önceleri mezarlığın yanında bulunan belediyeye ait evde, daha sonra da Naim Karaca'nın işlettiği Tuba Oteli'nde kalmaya başladı. Ömrünün son günleri de Erzurum'da huzurevinde geçti. Türkiye ve dünyadaki kahramanlarla kendini özdeşleştirirdi. Deli Halit Paşa'nın yaveri olduğundan bahsederdi. Atatürk, İsmet Paşa, yabancı cumhurbaşkanları, artistler, futbolcular ve bütün ünlüler onun espritüel konuşmalarının kahramanlarıydılar. Şeker çuvalından diktirdiği özel pantolonuyla, salına salına gezmekten büyük bir zevk alırdı. Birgün, Recep Yaşar'ın kahvesinde, arkada bulunan balkonlu bölmede Pehlivanı TGRT kameramanı ile gördüm. Pehlivan konuşmamak için nazlanıyordu.
Recep Yazıcı'nın eczanesinin karşısında bulunan, Alaattin Kabahor'un kahvesinde bazı akşamlar bilgi yarışması düzenlerdik. Kahvenin ortasında bulunan kolonun yanındaki masada, Pehlivan, Bülent Bayraktar hoca ile yarışırdı. Sağımda Bülent hoca, karşımda da yüzü pencereye dönük şekilde Pehlivan otururdu. Pehlivan hem yarışmacı hem de komisyon başkanıydı. Pehlivan puan aldıkça, çocuk gibi seviniyordu. Çay içerken de iki yarım şekeri aynı anda ağzına atıyordu. İngilizce sorusu;
-What is this? İt's a pencil (pensıl)
-Ordan golay re var.. Penseyi getır, vidayi bükek..
.....
Bazen de o bize soru sorup, cevabını da kendisi verirdi..
-Garga reden (neden) siyahdır?
-Güneşe yağın uçduği için..
......
-Güneş sabağları niçin tunç rengındedır?
-Yuğarı dırmandığından yorulur. Üzi gözi her tarafi tunç kesılir. Ama ağşam vağdi aşşaği enmesi golay olur..
.....
-Japonya; ele uzağ, ele uzağ ki.. Nerede Pehlivan;
-Yeniköy'ün arğasında.
****-Büyük çermikten dalıp, Cebelitarık Boğazından çıktım. Bir de baktım, yanımda itbalıkları.. Hoşt hoşt dedim, hepsi kayboldu.
****İstanbul'da trafiğe takıldık; sağımız, solumuz, önümüz, arkamız hep araç dolu. Kıpırdayacak halimiz yok. Baktım olacak gibi değil, taktım yan vitese...
****Pehlivan devre arası kayboldun, neredeydin?
-Fener mağluptu, devre arası telefonda Rıdvan'a taktik verdim. Bak ikinci devre gol attılar.
****Düşman uçakları, 1. dünya savaşında Hasankale üzerinde sorti yapmaktadır. Pehlivan sinirlenir yerden bir taş kaptığı gibi, uçağa sallar ve pilotu vurur. Pilot celallenir ve uçağın camından sarkıp kendi kendine söylenir. Pehlivan buna bir taş daha sallayarak;
-Deyyus defol git, der. Pilot mahcup olur;
-Kusura bakma Teyo Pehlivan, bilemedim senin memleketin olduğunu. Şimdi, tüm birliği geri çekiyorum.. Böylece doğu cephesi kurtulur.
****Teyo Pehlivan bir gün kahvedeyken, TV de Michael Jackson şarkı söylemektedir;
-Pehlivan, bu Maykıl nasıl bir karıdır?
-Vallahi bu bişey değil de bacısı daha eydir..
****Pehlivan, ceketine üç hilalli rozet takmıştır. Üç hilal nedir? diye soranlara;
-Recep, şaban ramazan, der.
****Televizyonda dünya kupası özet görüntüleri yayınlanmaktadır. Güreş müsabakaları yayınlanıyorken aniden yüzme müsabakaları yayınlanınca seyirciler bağrışmaya başlar. Pehlivan;
-Pehlivanlar yoruldi, şimdi çimiller. (Çimmek=yüzmek)
**Pehlivan'ın, adliyede bir tarla davası vardır. Avukatı olmadığından bir türlü sonuçlanamamaktadır. Hakim, çarşıda rastladığı Pehlivan'a; ''Tanık getir..'' diyerek kopya vermek ister. Pehlivan, hakime şöyle der;
-Hakim bey, tanık kimi getirim..
****Erzurum valisi Recep Birsin Özen'e, Pehlivan'dan bahsedilir. Vali bir gün Hasankale'de Turan Kafkas'la, Pehlivan'ı ararlar. Tuba Oteli'nde Pehlivan çay içerken, vali yanına gider ve kendini tanıtır. Pehlivan;
- ..... ...... senden vali olur mu? Bu söz valinin çok hoşuna gider ve akabinde samimi olurlar. Erzurum valisi, Pehlivan'ı makamında ağırlayıp, ikramda bulunur. Makam arabasıyla da, Mahallebaşı'ndaki otobüs durağına gönderir. Böylesine sosyal takılmalar, Pehlivan'ın popülaritesini ve sosyalitesini hayli yükseltir.
****Bir gün çermikte, millet havuzun kenarında sohbet ediyor. Mesele, suyun altında en fazla kalmak.. Birisi söylüyor, ''1 T.L. versem ne kadar kalırsın, Pehlivan ''1 dakika.'' Başka birisi, ''5 T.L. versem'', Pehlivan ''4 dk.'' Böylece uzuyor.. Başka birisi fazla bir miktar teklif edince Pehlivan;
-Dumar, (suyun altına dalar) bir daha hiç çıkmam..
****Uçağa binmişem ele elimi de camdan çıkarmışam. Bir de baktım ki, bir gartal. Hemen elimi uzatıp, aldım gartalı içeri. Ola bi baktım, hostesler nasıl cıvılir, nasıl cıvılir. Neyse ben de gorkutmiyim zavallı gızları dedim ve bıraktım gartali..
****- Ben, İran Şah'ı ve İsmet Paşa ava gittik. Tam tepemizde 5 tane angut var, hiç birisi angutları vuramadı. Dedim ki;
-Paşam bir de ben deneyeyim. Tüfeğe 5 tane mermi koyup ateş ettim, 4 tane angut anında ayaklarının dibine düştü. Yanımızda bir mermi vız vız diye dolaşıyordu. Dediler ki, ''Pehlivan bu ses de ne?'' Dedim ki;
-Paşam, o mermi düşmeyen angutu dolandırıyor.
****Kars valisi telefon açıp dedi ki;
- Pehlivan acele gel, Sarıkamış'ta Aras nehrine bir araç düştü. Bunu ancak sen çıkarabilirsin. Mecburen çıkıp gittim, aracı çıkardım ama çok da yoruldum.. Meğerse, arabaya bir de gemi takılmış.
****Muhammet Ali Clay ile maçımız var;
-O, bir kazan pilav yedi, ben iki kazan. O bir kazan yağ içti, ben iki kazan. Her yanımdan yağ şıppılamiya (damlamaya) başladı. Bir yumruk vurduğumda dandırik (topaç) gibi dönüp yere yığıldı. Dedi ki;
- Pehlivan; ben ettim sen etme, yeter daha bana vurma. O zaman, selavatını getir ve müslüman ol dedim. Dediğimi yaptı ve elimi öptü. Adını da Muhammet Ali koyup Gala'ya davet ettim.
****İsmet Paşa dedi ki;
-Pehlivan; Rusya'ya git, güzel atlardan seç getir. Amerikan Başkanı'na hediye edeceğim. Rusya'ya gidip, seçtiğim atları bir uçağa doldurup getirdim. Ele tam Hasangala üzerindeydik ki, atlardan biri parladı. (Atın aniden dört nala koşması..) Atın bu hareketini görünce uçak da parladı. Kapıyı açan kendini yere atıyordu. Baktım, İsmet Paşa'ya ayıp olacak, en sondaki atın üzerine bindim ve at ile beraber aşağıya indik. Atı şoraklardan (sulu ve otlu yerler) otlatarak Ankara'ya götürdüm.
****Pehlivan mezarlığın yanındaki evde kalmaktadır. Bir kış gecesi saat 12'ye doğru evine girecekken, beyaz çarşaf giymiş kişiler mezarlıktan Pehlivan'a doğru tuhaf tuhaf sesler çıkararak koşmaya başlarlar. Pehlivan, yanda duran küreği alıp üzerlerine koşarak şöyle bağırır;
-Mevtalar yerlerinize, marş marş!
****Bir gün Türkan Şoray'ı koluma takmış Hasankale'de yürüyorken, herkes dönüp bakmaya başladı. K... sanki hiç karı görmemişler.
****Pehlivan, sen nerelerdeydin?
-Yunanistan’daydım.
-Ya öyle mi, ne işin vardı orada?
-Yeğenim oradaydı yanına gittim. Orada denize girdim. Bir de Yunan'lı kızla tanıştım. Kız bana yunanca ismimi sordu. Dedim ki; ben Hasankale'li Teyo Pehlivan, herkes beni tanır. Ben de ona yunanca sordum. Senin ismin ne?
-Kız bana dedi ki, Hadice.
****Hacı Rüştü'nün kahvesinde, Pehlivan ayı ile mücadelesini anlatmaktadır. Hikayesini bayağı uzatır. Yan masada oturan Zafer Altuğ, müdahale ederek;
-çok uzattın sonuç ne oldu, der. Pehlivan;
-Ne olacak ayı beni yedi.
****İsmet Paşa, İngiltere başbakanıyla memleketlerine zar atacak. Paşa'ya dedim ki;
-Eğer, kaybedersen ben evimi vermem. İngiltere başbakanı zar atmaktan vazgeçti. İsmet Paşa dedi ki, niye oynamıyorsun? İngiltere Başbakanı ise;
-Pehlivan'ın evi olmayan Türkiye'yi ne yapayım..
****Bin tane koyunum vardı. Efe'min (Alvar'lı Efe Hz.) koyunlarıyla beraber Kargapazarı dağlarında, seferberlik zamanında otlatıyordum. Terörisler hepsini kaçırdı. Demişler ki;
- Pehlivan o zaman terörist yoktu.. Pehlivan;
-Peki, benim koyunlar nereye gitti?
****Cuma güreşlerinin akabinde; derece yapmış yabancı bir güreşçiye, kendine güveniyorsan bizim Pehlivan'la güreş tut derler. Pehlivan yaşlanmıştır, eski gücü kuvveti yoktur. Maç başlar, bizim Pehlivan hemen yıkılır. Seyirciler, ''olmadı bir daha tutun'' derler. İkinci yine aynı şekilde olur. Üçüncü sefer adam, Pehlivan'ı yıkar ve çıkıp üstüne oturur. Pehlivan'a tamam mı der. Pehlivan da;
-Ben ne bileyim millete sor, der. Güreşten sonra;
- Pehlivan senin gibi birisi nasıl yenilir..
-Ayağım buza takıldı. (Olay temmuz ayında olmuştur.)
****Kemal Babagil anlatıyor;
-Bir gün Pehlivan'la beraber arkadaşlarla çay içerken, şöyle dedim. Arkadaşlar, çok önemli bir şeyi size itiraf ediyorum.. Benim gerçek babam Topal Ahmet değil, şu gördüğünüz Pehlivan'dır. Pehlivan dedi ki;
- Neye patladın hemen, ben bu sırrı onbeş senedir saklıyordum.
****Pehlivan bir gün kahvede otururken; Doğu kışlada görevli Bora yüzbaşı, karşısına geçip;
-Ben; Sarıkamış, Kıbrıs ve Çanakkale savaşlarında sizin emir subayınızdım beni tanıdınız mı? diye tekmil verir. Pehlivan Bora yüzbaşıyı tepeden tırnağa süzer ve şöyle der;
- .... ..... bir sürü emir subayım vardı, seni nereden tanıyayım.
****-Pehlivan, Rusya’da 60 yaşını geçenleri sabun fabrikasına gönderiyorlar. Pehlivan cevabı yapıştırır;
-Köpürenin, ... ..
**** Nato'nun, advanced express tatbikatı yapılırken, Pehlivan ilçede dolaşan yabancı subayların yanında görülür.
-Pehlivan, subay sana ne söyledi?
-Dedi ki, Türko, namaz vakti..
****-Şu tosbağalar (Ninja kaplumbağalar) televizyona çıktı, ben çıkamadım.
Kızdığında da masadan kalkar, giderken şöyle derdi;
-Çayımı içtim, sigaramı içtim, gırgırımı da geçtim. Hadi bana eyvallah..