HAMZA ORAL
Biz orta birinci sınıfta iken, Hamza Oral da üçüncü sınıfta okuyordu. Teneffüslerde, elindeki tarih kitâbından ders çalışırken görüyordum (1). Evleri şimdiki Sosyete Giyimin doğusunda olan Hamza Oral, 15 yaşından itibaren her hafta Spor Toto oynamaktaydı. 18 yaşından küçüklerin Spor Toto oynaması yasak olduğundan, oynadığı Spor Toto'yu parasını da cebinden ödeyerek okuma yazma bilmeyen H. ...'un adıyla gazete bayisine yatırır (2).
1968 yılında 17 yaşında olan, Hamza Oral anlatıyor;
-Bir gün Spor Toto Genel Müdürlüğü'nden gelen mektubu, H .. bana gösterdi. Yazıda 21.833.00 lira (Yirmibirbin sekizyüzotuzüç lira ) paranın, Erzurum'dan alınması isteniyordu. Ertesi gün beraber Erzurum'a gitmek için anlaştık. Ertesi gün H. .. tek başına gidip parayı aldı ve bana para vermedi. Bu parayla 5 minibüs alınabiliyordu (3). 1990'lı yıllarda öğretmenevinde otururken Star televizyonunda, Mine Koşan ''yürü kervanlarım yürü, dertlerime dert katmaya..'' şarkısı, Hamza Oral'ı bayağı efkârlandırdırmıştı (4).
MÜRSEL TORAMAN
253 numaralı Mürsel Toraman ile orta ikinci ve üçüncü sınıfta beraber okuduk. Ortaokuldan sonra, Erzurum'da meslek lisesine devam etti. Toraman ailesinin en büyük özelliklerinden birisi de özellikle alt dudaklarının geniş olmasıdır. Kanaatimce, rekor Veysel Toraman'a aittir. Orta ikinci sınıfta, din dersine gelen Yıldız Karababa aniden sinirlenip iki kişiyi sınıftan kovdu. Kovulanlar; doğu blok güneye bakan ilk sınıfta, orta hizanın sondan ikinci sırasında oturan Dursun Bakırcı ve Mürsel Toraman'dı. Teneffüste anlaşıldı ki Deli Yusuf'un resmine bakıp gülüyorlarmış. Sınıftan çıkarlarken, Yıldız hanım şöyle söyleniyordu;
-Ben, reis meis oğlu tanımam!!
Prezantabl giyinmeye özen gösteren Mürsel'in yeşilmsi kruvaze ceketinin düğmeleri her zaman ilikli olurdu. Karne günlerinde ise, ''damarımda kanımsın ve önüme çekildi bir siyah perde..'' şarkılarını söylerdi. Burhan Atbaşı onun en sadık sırdaşıydı. Kerem ile Sofu gibiydiler. Şimdiki Tuba Otelinin karşısında açılan Türk Ticaret Bankasında çalışırken İstanbul'a nakil aldırdı.
BURHAN ATBAŞI
Ortaokul 2 ve 3. sınıfta beraber okuduk. Sınıfımızın en renkli simalarından birisiydi. Bütün derslerde konuşurdu. Orta 3. sınıfta türkçe dersine gelen Zekeriya Nikbay dedi ki;
-Dün akşam vakti, hükümet binasının orada siyah ceketli bir öğrenci bana ... dedi. Burhan hemen söze girdi;
-Evet hocam, ben de duydum. Her derste iki ajan, bu öğrenciyi bulmak için strateji geliştiriyorlardı. Burhan, hocanın konuşmalarına göre lafa girip palavra sallıyordu. On-onbeş gün sonra da, hocadan fırçayı yedi.
Orta ikinci sınıfta tarih dersimize Nef'i İlkokulu'ndan Yıldırım Avcı geldi. İlk dersimiz, hocanın prensiplerini dinlemekle geçti. Bir gün tarih dersinde hoca dersi kim anlatacak dediğinde, orta hizanın sondan ikinci sırasında Nevzat Şahin'le beraber oturan Burhan hemen el kaldırdı. Nevzat dedi ki;
-Salla palavraları!! Burhan Nevzat ile tartışıp durumu hocaya söyledi. Yıldırım bey de Nevzat'ı dövdü. Burhan 2. sınıfta fizik dersine gelen mühendisle, 3. sınıfta Özkan Beyle kavga ederken Nacar 17 Rubıs marka 3.5 liralık eski saatini aniden yere atıp ağlar gibi yaparak;
-Gitti rahmetli babamın yadigârı, derdi. Bu sefer de hoca ile tamir parası konusunda pazarlık yapılırdı. O zaman uzun saç bırakmak ve uzayan saçlarla kulağı kapatmak moda idi. Burhan, Özkan Beye dedi ki;
-Hocam, eğer kulakları gizlemek moda ise, kulaklarımızı keselim..
Boş geçen derslerimizde Burhan; Köroğlu, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı ve buna benzer hikayeleri hem anlatır, hem ezgilerini söyler hem de oynardı.
MÜCAHİT CENGİZHAN
Orta üçüncü sınıfta iken orta sıra en önde otururdu. Tarih dersimize gelen İlköğretim Müdürü Adil Sofuoğlu, doğaçlama olarak ders anlatırdı. Mücahit de, Emin Oktay'ın tarih dersi kitabını miyop olan gözlerine iyice yaklaştırarak sayfaları karıştırınca, Adil Sofuoğlu;
-Oğlum, benim anlattıklarımı kitaplarda bulamazsın. Para vereyim git sakız al..
Mücahit de hemen sağ avucunu hocaya uzattı.
Mücahit iyi de aşık oynardı. Sol eliyle kurşunlu enekesiyle atış yaptığında, tam hedeften vururdu. Aşık oynadığında, Şeker Şirketinde çalışan babası Zülküf Emi uzaktan göründüğünde Mücahit gizlenirid. Zülküf Emi, 2-3 dakika Mücahit'e kızgınlığını belli eden sözler söyleyip giderdi.
DİPNOTLAR
1- Bizim zamanımızda; tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgisi dersleri ödev olarak verilip bir sonraki dersin sayfa pazarlığı yapılırdı. Öğretmen 10-12 sayfa vermişse, pazarlık yapılarak 7-8 sayfaya düşürülürdü. Dersin anlatımı esnasında; ''kitaba bakmak serbest mi?'' diye ikinci bir pazarlık yapılırdı. Dersi anlatan kişi, bazen de öğretmene; ''hocam hep kitaptan okuyor'' denilerek şikâyet edilirdi. Tarih kitabının yazarı Emin Oktay'dı. Arka yüzünde, elinde dünya küresi bulunan yan durmuş çıplak bir erkek resmi vardı. Yan tarafta ise büyük harflerle; ''Bir Türk dünyaya bedeldir'' yazısı vardı. Coğrafya kitapları ve haritaların olduğu atlasların yazarı ise; Prof. Sırrı Erinç'ti.
2-Birinci takımın takımın galibiyetine 1, ikinci takımın galibiyetine 2, beraberliğe ise 0 veriliyordu. İlk nüshada kutucuklara yazılan rakamlar, ikinci ve üçüncü nüshalara da karbonlu olduğundan çıkıyordu. Gazete bayisi Cemal ve Sıtkı Gözeler'e götürülen kupon para mukabilinde yatırılınca, ilk nüsha onaylanıp müşteriye veriliyordu. 13 maçın hepsini bilen para kazanıyordu. Hiç kimse 13 tutturamamışsa, para öteki haftaya devrediyordu. Sonradan üç maç daha ilave edildi. 13+1, 13+2 .. gibi..
3- O yıllarda aldığımız Milliyet gazetesinde 1. veya 3. sayfada altın fiyatları yazılırdı. Altının gramı 19-20 lira arasındaydı. Altın, şimdiki fiyatına göre çok ucuzdu. Şeker 3 lira, 100 gr. çay 3.5 lira, ekmek 60 kuruş, 8 tane pişmiş kestane 25 kuruş, sineme 50 kuruş, bir bakraç yoğurt 3.5 lira, bir paket Yenice sigarası 225 kuruş, Erzurum'a tren bileti 275 /öğrenci 225 kuruştu.
4-. Eşi Vedat Yıldırımbora'nın Arap müziğine türkçe sözler uyarlayıp yaptığı şarkıları söyleyen Mine Koşan, Mısır televizyonunda arapça şarkı söyleyen tek Türk sanatçısıdır
******************************************************************
MÜZİK BUKETİ
Sanat müziği: Yıllarca yazık boş yere hülyalara kandım. (Canan Sezgin Ceylan)
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin. (Emel Sayın)
Türkü: Kara köprü narlıktır. (Dilek Karadağ)
Arabesk: Sen beni ömrünce unutamazsın. (Bülent Ersoy)
Fantezi: Ben olmalıydım. (Gülden Karaböcek)
Hafif müzik/aranjman: Jezebell. (Erol Büyükburç)
Yabancı: Nathalie. (Julio İglesias)