Her cuma; ikindi ile akşam arası bütün çocuklar 220. Piyade Alayı bando takımının peşine takılırdı (1). Polis Karakolu'nun önüne gelirken, borazan sesleriyle tören geçişi melodisini çalarlardı. Herkesin gözü majördeydi. Yürüyüş anında, majörün, asayı aniden yukarıya fırlatıp tutması hepimizi heyecanlandırırdı. Bando takımı, Jandarma Karakolu'nun ilerisinde, karayolu ile demiryolu arasında askeri gazinoda bayrak töreni yapıp geri dönerdi (2). Milli Bayramlarda ise akşam ile yatsı arası fener alayı düzenlenirdi (3). Bölüğün sonundaki asker teneke içerisinde gazyağı taşıyıp meşaleci askerlere takviye yapardı.
Doğu veya Batı Kışlada görev yapan bir yüzbaşı, Milli Güvenlik dersimize gelirdi (4). Askeri lojmanlardan servisle gelen subay-astsubay çocukları vardı. Bunların babaları; Doğu, Batı Kışla ve Jandarma'da görevli olup bazıları ilçede kiralık evlerde otururlardı (5). Askerlerin; hamam, çermik ve sinemaya girmesi yasaktı. Askerler, Garnizon Komutanlığının izin verdiği kahve ve lokantalara girebilirlerdi. Garnizon Komutanlığı'nın, imzalı mühürlü ''ER VE ERBAŞIN GİRMESİ SERBESTTİR'' yazısı pencereye asılırdı. Kaskında ve kolundaki bandajda AS-İZ yazılı inzibatlar, ikişerli guruplar halinde özellikle hafta sonları ilçe merkezini dolaşırlardı.
Askerin; PTT'de telefonla konuşması ve mektup göndermesi yasaktı. Askerin yazdığı, ''ER MEKTUBU GÖRÜLMÜŞTÜR'' kaşeli mektup kontrollü bir şekilde bedava gönderilirdi. Sigara içen askerlere ücretsiz ASKER sigarası, muvazzaf subay ve astsubaylara ise ücretli olarak SİLAHLI KUVVETLER sigarası verilirdi.
1970'li yıllarda Şeker Şirketi'nin batısı ile demiryolunun güneyindeki arazide, askerler için çadır-kamp kurulmuştu.
DİPNOTLAR:
1-Piyade Alayı /Doğu Kışla, Kars tarafından ilçeye girerken yolun sağ tarafındaydı. Şimdiki YİBO'nun yerinde ise İstihkâm Taburu/ Batı Kışla vardı. 19 mayıs törenleri münavebeli olarak, Doğu Kışla'da ve bahçelerdeki stadyumda yapılırdı. Bayramdan evvel bir kere tam gün prova yapılırdı. Gazyağı sürülmüş yağlı kâğıtla kaplanmış büyükçe bir çember yakılarak içinden atlanırdı. Kompozisyon hareketleri, Uzun Yunus, kasa minder, kule, koşular ve daha bir çok etkinlikler vardı. Yanyana dizilmiş 8 öğrencinin üzerinden Zafer Altuğ Uzun Yunus atlamıştı. 400 m. Koşularda hep Tokay Aslan birinci olurdu. En sonunda da Pasinler Lise'si ve Piyade Alayı futbol maçı yapardı. Kış mevsiminde ise, Doğu kışla ile mezarlık arasındaki tepelik yerde kayak yapılırdı.
Her gün saat 13:30 civarında, Doğu Kışla'dan, şoför mahallinin üzerindeki kısımda 4 veya 5 asker ellerinde bulunan küreklerle oturmuş şekilde çöp kamyonu pat-pat sesleri çıkararak gelirdi. GMC'nin (Cemse) egzozundan çıkan sesler çok uzaklardan duyulurdu. Kamyon, meydan köprüsünü geçip çermik yolunu takip ederek Mezbaha ile Hikmet Efendi'nin Bahçesinin karşısında bulunan yere çöpünü dökerdi. Çöpten toplanan yemek artıkları ve ekmekler kaz besleyenler için büyük bir fırsattı. Yemek artıklarından dolayı burası martıların mekânıydı.
2- Dar olan karayolu, 1973 yılında şimdiki halini aldı. Demiryolu ile karayolu arasında ortaokul, kaymakam lojmanı, demiryolu lojmanları, demirciler ve marangozlar vardı. Bu dükkânlarda öküz arabalarının tekerlekleri yapılırdı. Yerden yaklaşık bir metre yükseklikte yuvarlak beton kaide üzerinde tahta tekerleğin etrafına körüklü ateşte ısıtılmış demir halka takılırdı. Pancar, öküz arabaları nadiren de at arabalarıyla taşınırdı. Faytonlar da eski ortaokulun yan tarafında beklerdiler. Arkasında bir kişilik oturacak yer vardı. Buraya bir çocuk binmişse, diğer çocuklar faytoncuya, ''emiii, arkaya kamçı..'' diyerek bağırırlardı.
3-Bayramlar çok kere; şimdiki belediyenin önünde bazen de transit caddede hamamın yanında bulunan jandarmanın olduğu muhitte yapılırdı. Bayramlardan bir iki gün evvel yürüyüş provası yapılırdı. İlkokullar kendi bahçelerinde, lise ise Alvar yolunda yapardı. Akşamları ise sinemada okulların müsamere programı olurdu. 23 Nisan Çocuk Bayramında; İbrahim Hakkı ve Nef’i İlkokulu gövde gösterisi yapardılar. Karnıyarık tenceresi şeklindeki trampetler, izci kıyafetleri, her okulun o bayrama mahsus yaptırdığı kıyafetler ile aksesuarlar ve okulun isimlerinin yazılı olduğu flamalar bayrama damgasını vururdu. Her bayramda her iki okulun da melek figürü vardı. İbrahim Hakkı denildiğinde Kemal Kadıoğlu, Nef’i denildiğinde ise Şemsettin Ertaş ve Kâni Dikbaş akla gelirdi.
Bu bayramları ölümsüzleştiren ise fotoğraflardır. Şimdiki kent meydanının olduğu yer, üçgen şeklinde bir alandı ve dükkânlarla çevriliydi. Fotoğrafçı Kemal Gültekin’in dükkânı da buradaydı. Bayram günü boynunda fotoğraf makinası ile okul bahçesine uğrar ve hemen benim fotoğrafımı çekerdi. Fotoğraf çekilirken elime flama veya borazan tutuşturan çocukların yaptıkları jestiyonu hiçbir zaman unutamam.
13 Mart Kurtuluş Bayramı çok kalabalık olurdu. Şimdiki belediye binasından itibaren bütün dükkânların bacaları, ağaçların üstü de dahil olmak üzere halk tarafından erken saatlerden itibaren doldurulurdu. Öğrenciler ve diğer yürüyüş korteji, Kadıoğlu Mağazasına kadar uzanırdı. At arabacıların kendi hazırladıkları kostümlerle muhacirliği ve düşmanın yaptığı zulmü sembolize eden figürler çok hüzünlüydü.
4- Derse girecekken, sınıf başkanı ''dikkat'' diyerek bütün sınıfı ayağa kaldırıp, yüzbaşıya tekmil verirdi. Yazılıdan evvel, yüzbaşı çıkacak soruların ana başlıklarını sınıfa söylerdi. Böylece bütün sınıf yazılıya çalışırdı. Böylesine bir ders çalıştırma metodolojisi sadece Milli Güvenlik derslerinde yapılırdı. Bir derste de, Doğu Kışla'ya gidip M-48 Leopard tankını detaylıca incelemiştik. Ayrıca her ay, tüm okul Doğu Kışla sinemasında ücretsiz film seyrederdi. 1967 veya 1968 yılında akşam vakti okuldan çıktığımızda, Batı Kışla'ya ait crane(vinç) alt katı öğretmenler lokali üst katı Ziraat Bankası olan Cebbar Pasin'e ait olan binanın penceresinden para kasasını çıkarıyordu.
5-* Sükun Öztoklu: İlkokulda okuduk. Ayçekirdeğini kabuğuyla yerdi. Babası yüzbaşıydı.
*Fatma Çavuşoğlu: İlkokulda okuduk. Babası astsubay annesi ebeydi. Evleri hamamın yakınlarındaydı. Siyah kovboy çizmesi giyerdi ve ‘’Ayşegül tatilde’’ adında resimli 1. hamur kâğıda basılı büyük ebatta olan kitabı okula getirirdi.
*Sacit Türüdü: İlkokul ve ortaokulda okuduk. Babası binbaşı olan Sacit Türüdü zeki bir öğrenciydi. Tıp fakültesini bitirip tabip oldu.
*Münir Balkanlı: İlkokulda okuduk. Kırıkkale'li olan Münir kibar bir öğrenciydi.
*Levent Diker: İlk kat koridorun sonundaki güneye bakan 3-B sınıfında okuduk. Duvar dibinde 3. sırada solda otururdu. Numarası 90 olup, sahurda dinlediği Karagöz’ü anlatırdı. Üst iki dişi birbirine aşırı yakındı.
*Sevgi, Hayriye ve Ali Hamurcuoğlu. Hayriye 3-B sınıfında bizimle okurken; Ali alt, Sevgi üst sınıftaydı. Ali Galatasaray'da futbol oynadı. Hayriye kapı kenarı duvar dibinde önde Selma Kırtepe (Numarası, 74) ile otururdu, okul numarası ise 242 idi. G harfini küçük harflerle yazarken dairenin sol tarafından aşağıya iner kavisle sonlandırırdı. Yazısı güzeldi. Resim dersinde Cezayir Demir sınıf defterini Hayriye’ye yazdırırdı. Erzurum radyosunda Pazar günleri yayınlanan dinleyici istekleri programında, bir şarkı istemişti. (Hastane önünde, incir ağacı.)
*Ayşegül, Onur ve Haluk Oral: Haluk bir üst sınıfta olup melodika çalardı. Boğaziçi Üniv. matematik profesörü olan Haluk Oral; Çanakkale Savaşı ile ilgili çalışmalarından dolayı, Avustralya hükümeti tarafından -davet edilip- dünyada sadece iki kişiye verilen ONUR MADALYASI ile taltif edildi. Orta üçüncü sınıfta iken, Ayşegül’ün yazdığı bir kompozisyon ilde birincilik ödülü almıştı.
* Türkan Yüksel (babası yüzbaşı), Gül Gülener (babası yüzbaşı), Metin Muran (Alay Metin), Ayşe Yılmaz, Ahmet ve Nedret Ünsal, Hazin ve Hakan Yıldırım (babaları astsubay.), Haluk ve Selçuk Afacan (babaları yüzbaşı.), Tülay Erdemir (babası astsubay) (A. Yaşar Bayoğlu'nun katkılarıyla..)
.........................................
İbrahim Hakkı Hazretleri'nin torunu, Sayın Tülay Tüylüoğlu'nun yazısı;
-Sayın Suat Özaras; Hasankale'ye gelmesem de göremesem de, sayende eskileri andım. Çok değişen yerler var. Tabi aradan 63 yıl geçmiş. Bazı isimleri ve yıllarca gittiğimiz mesire yerlerini hatırladım. Daha eskilerde benim çocukluk yıllarımda yazın çadırlara gelenlerin biraz ilerisinde askeri kamp kurulurdu. Cumartesi akşamları askerler eğlence yeri için pist yeri hazırlardı. Bizim yakından görme ihtimalimiz yoktu. O zaman çermiklerin oradaki tahta köprüden gitmemiz gerekiyordu. Gündüzleri piknik yerimiz, her zamanki derenin sağ tarafıydı. Semaver gece yakılmadığı için evden hazırlayıp giderdik. Subaylar için masalar hazırlanırdı. Müzik başladığında piste çıkılırdı. O zaman en revaçta olan; dans, tango ve valsti. Diğer yazılarımda belirttiğim gibi Hasankale çok küçüktü. Müziğin sesi Taşbaşı mevkiinden duyulurdu. O vakitler birinci sınıftaydım. En çok da papatya şarkısı çalınırdı. ''Papatya gibisin'' o zamanın en popüler tango şarkısıydı. Yıl 1951.
Sağlık dileklerimle tekrar teşekkür ediyorum.