Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

ÇARŞI 3

Köşede bulunan Ahmet Keskin'in kasap dükkânından (1) aşağı inince, Hayrettin Topçugil'in dükkânında; çamaşır sodası, çivit Viktoria /Lion marka toz  çamaşır boyası, Kycoll ve Gıslaved (Gizliband) lastik ayakkabıları türünden şeyler satılırdı (2). Bu dükkânın yanında Ali Avuklu'nun kasap dükkânı vardı. Bu dükkân daha sonra Abdulkadir Artunç’un soba dükkânı oldu. Sırasıyla; Zeki Deren, Mukim Korucuk, Ömer ve Osman Babagil'in terzi dükkânı, Mustafa Çiftçi'nin mutfak malzemeleri satan dükkânı vardı. Tahsin Çubukçu, Hayrettin Çağlar, Muhsin Çubukçu’nun terzi dükkânı ile Pasinler Lisesi Müdürlüğü de yapan Talip Aktepe'nin babasının bakkal dükkânı vardı. Hacının dükkânının vitrininde boydan boya asılan ipte, 1 liraya satılan bastonlu çikolatalar vardı.   Recep Taşgit'in lavaş fırınında, Abo tırnakçıydı (3). Sabahları lavaş, sonraları da pide çıkarılırdı. Akşam vakti teneke içerisinde fırına konulan koyun kelleleri sabaha kadar pişerdi (4). Ramazanda fırına, küçük tepsi içerisinde üzerinde bir paket Sana yağı bulunan sarma kadayıf verilirdi. O zaman gazetelerde, Sana yağının dilimli ekmek üzerine sürülmüş şekilde reklâmı vardı. Özellikle bahçelerdeki Erzurum'lular tarafından kasapta yaptırılıp getirilen büyükçe tepsilerdeki tavalar da pişirilirdi. Ayrıca günlük pişmiş yumurta da satılırdı.   Fırından sonra tam köşede üstü otel olan ve tabelada Arı Gazinosu yazan kahvehane vardı. Önce Karabıyıklı Ali Usta sonra da Nevruz Emi işletti. Buradan sola dönülünce, Necati Göşker’in berber dükkânı yanında da Ziraat Odası vardı. Tam karşıda Agâh Ardıçlı’nın evinin yanında karpuz satılırdı. Karpuzlar, kapının önündeki tahtadan yapılmış büyük bir kasa içerisinde bulunurdu. O zamanki karpuzlar, koyu yeşil renkteydi ve hepsi de aynı ebattaydı. Kamyonla gelen karpuz, elden ele atılarak boşaltılırdı. Bazen de karpuz düşüp kırılırdı. Karpuzu, Salim Ertuğrul ile Zeki ve Cemal Binali (Cemo) kardeşler satardı. Geceleri, karpuzların 1 m. kadar üzerinde seyyar kablo ile uzatılmış şekilde lamba yanardı. Çocukluğumda bazı geceler çarşıya çıktığımda, özellikle manavların yanan lambaları çok hoşuma giderdi.   Tam köşede Mehmet Ziya Onat’ın işlettiği Çukur kahve vardı. Kahvenin yanında Halis Muhlis’gilin han (5), hanın yanında Mehmet Karahan ve İbrahim Karahan’ın bitişik terzi dükkânları vardı. Sırasıyla; Mehmet Ekrek’in sobacı dükkânı, Müdürün kahvesi, Necmettin Kaşıkçı’nın terzi dükkânı, Muhsin Zilbeyaz’ın hurda dükkânı, Abdülkadir Şölen’in saatçı dükkânı (6)ve Lütfü Çakır’ın marangoz dükkânı vardı.   DİPNOTLAR: 1-Bütün kasaplar hergün 8 veya 10 adet koyun/ keçi eti keserdi. mezbahada kesilen hayvanlara, avuç içi büyüklüğünde mor damga vurulurdu. Eğer kıyma alınacaksa, biraz da kemikli et ilave edilirdi. Bahçelerde çadırda kalanlar ve günübirlik gelenler tava yaptırırlardı. Domates, biber, soğan, patlıcan, patates kasap dükkânına getirilirdi. Kasap da baharat ve kuşbaşı veya kemikli et ilave ederek pişmesi için fırına gönderirdi. Fırından da lavaş ekmek alınacağı için fırıncılar pişirme parası almazdılar. Bazen de güveç yapılırdı. Kasap dükkânının önünde; fazla da kalın olmayan resimli Zaloğlu Rüstem, Köroğlu, Erzurum'lu Emrah, Battal Gazi’nin Destanı, Allah’ın Aslanı Hz. Ali, Cenk Kalesi, Şahmaran gibi resimli hikaye kitâpları satılırdı.   2-Yıkanan beyaz çamaşırlar  çivitli suya yatırılırdı. Çivit, Knorr tableti büyüklüğünde ve mavi renkteydi. Bütün evlerin bahçesinde haftada bir kere ateş yakılarak çamaşır kazanında çamaşırlar kaynatılırdı. Cep telefonu büyüklüğündeki kağıt poşetler içindeki toz boyalar ile kazak süveter hırka türü giyecekler boyanırdı. Bazen de elde dokunmuş olan kazaklar sökülüp bu ipliklerle boyanarak yeni bir imaj yaratılmaya çalışılırdı. 3-Abo, sınıf arkadaşımızdı ve bir kulağı hafif işitirdi. Konuşurken yutkunan Abo'nun sesi, yaşlı bir adamın sesi gibiydi. Halk Eğitimi Müdürlüğü'nde ve İmam Hatip Lisesi'nde müstahdemlik yaptı. Abo'nun okul çantası tahtadandı ve çok amaçlıydı. Okul dağıldığında çanta döğüştürülürdü. Çantası hasara uğrayan veya açılan maçı kaybederdi. Abo hep birinci olurdu. Bacalardan kürünen karlardan oluşturulan tepelerden çantalarla kayılırdı. Kar tepelerinin içi oyularak tünel ve ev yapılırdı.   4-Şimdiki Aziz Kara'nın dükkânının kaldırımında yaşlı ve sakallı bir dede kavrulmuş kara badem diyerek çekirdek satardı. Bu çekirdekler büyük bir sac leğende getirilip her akşam Recep Taşgit'in fırınında kavrulurdu. Spor Toto kağıtlarından yapılan külahlar leğenin kenarına konulurdu. Çekirdeğin bardağı 10 kuruştu. Hacı  çekirdeği bardağa fazlaca doldururdu ve dökülmemesi için parmaklarını kullanırdı.   5-Köylerden; öküz arabalarıyla kökünden çıkarılıp satılmaya getirilen ağaçlar, mezarlıktan itibaren melodik bir sesle ilçeye giriş yaparlardı. Bu ağaçların kesimi ve satışı sonradan yasaklandı. Arada bir sürtünmeyi azaltmak için tekerleklerin bağlı olduğu yuvarlak kalasa gres yağı sürülürdü. Ağaçlar kalın halatlarla bağlanırdı. Satıldığında boşaltılacağı zaman, iki kişinin omuzlarıyla arabanın kasasını kaldırmaları yeterliydi. Hacı Rüştü Kahvehanesinde çay bu ağaçların yandığı semaverde yapılırdı. Komşumuz, Yaşar Penekli (Dado Yaşar) ve babası ise ücret mukabili kütük ve satırla bu ağaçları keserlerdi. Ağaçlarını satan köylüler; kadife /fitilli kumaş alıp terzide pantolon diktirip, evinin ihtiyaçlarını tedarik edip, akşam da handa veya kahveyle iç içe olan otelde yatıp ertesi gün köylerine dönerlerdi. Fitilli pantolonlar siyah veya mavi renkte olurdu. Bu sezona ‘’7 haftalar’’ denirdi ve esnafın işleri açılırdı. Köydekiler sonbahara doğru da bar elbisesine benzeyen ‘’bağ elbisesi’’ diktirirlerdi. Osman Karahan’ın babası Hacı Karahan, pantolonların her iki tarafına boydan boya kırmızı şerit dikerek kendi kreasyonunu oluşturmuştu.   6-Abdulkadir Şölen’in dükkânının vitrini çok havalıydı. Dükkânının önünden her geçişimizde hayranlıkla seyrederdik. Dükkânının üst tarafına kuşlar için yem ve su koyardı. Küçük bir ampül ve ona bağlı bir düzenek yapmıştı. Müşterinin getirdiği bozuk metalik saati belli etmeden düzeneğin kablolarına değdirirdi ve ampül yanardı. Müşteriye; ‘’Evet saatiniz arızalı’’ diyerek kendini hayran bıraktırırdı. Abdülkadir Şölen 5. bölükten olup, Şakir Aksoy'la iyi sohbetleri olurdu.
Ekleme Tarihi: 09 Eylül 2024 - Pazartesi
Suat ÖZARAS

ÇARŞI 3

Köşede bulunan Ahmet Keskin'in kasap dükkânından (1) aşağı inince, Hayrettin Topçugil'in dükkânında; çamaşır sodası, çivit Viktoria /Lion marka toz  çamaşır boyası, Kycoll ve Gıslaved (Gizliband) lastik ayakkabıları türünden şeyler satılırdı (2). Bu dükkânın yanında Ali Avuklu'nun kasap dükkânı vardı. Bu dükkân daha sonra Abdulkadir Artunç’un soba dükkânı oldu.


Sırasıyla; Zeki Deren, Mukim Korucuk, Ömer ve Osman Babagil'in terzi dükkânı, Mustafa Çiftçi'nin mutfak malzemeleri satan dükkânı vardı. Tahsin Çubukçu, Hayrettin Çağlar, Muhsin Çubukçu’nun terzi dükkânı ile Pasinler Lisesi Müdürlüğü de yapan Talip Aktepe'nin babasının bakkal dükkânı vardı. Hacının dükkânının vitrininde boydan boya asılan ipte, 1 liraya satılan bastonlu çikolatalar vardı.

 

Recep Taşgit'in lavaş fırınında, Abo tırnakçıydı (3). Sabahları lavaş, sonraları da pide çıkarılırdı. Akşam vakti teneke içerisinde fırına konulan koyun kelleleri sabaha kadar pişerdi (4). Ramazanda fırına, küçük tepsi içerisinde üzerinde bir paket Sana yağı bulunan sarma kadayıf verilirdi. O zaman gazetelerde, Sana yağının dilimli ekmek üzerine sürülmüş şekilde reklâmı vardı. Özellikle bahçelerdeki Erzurum'lular tarafından kasapta yaptırılıp getirilen büyükçe tepsilerdeki tavalar da pişirilirdi. Ayrıca günlük pişmiş yumurta da satılırdı.

 

Fırından sonra tam köşede üstü otel olan ve tabelada Arı Gazinosu yazan kahvehane vardı. Önce Karabıyıklı Ali Usta sonra da Nevruz Emi işletti. Buradan sola dönülünce, Necati Göşker’in berber dükkânı yanında da Ziraat Odası vardı. Tam karşıda Agâh Ardıçlı’nın evinin yanında karpuz satılırdı. Karpuzlar, kapının önündeki tahtadan yapılmış büyük bir kasa içerisinde bulunurdu. O zamanki karpuzlar, koyu yeşil renkteydi ve hepsi de aynı ebattaydı. Kamyonla gelen karpuz, elden ele atılarak boşaltılırdı. Bazen de karpuz düşüp kırılırdı. Karpuzu, Salim Ertuğrul ile Zeki ve Cemal Binali (Cemo) kardeşler satardı. Geceleri, karpuzların 1 m. kadar üzerinde seyyar kablo ile uzatılmış şekilde lamba yanardı. Çocukluğumda bazı geceler çarşıya çıktığımda, özellikle manavların yanan lambaları çok hoşuma giderdi.

 

Tam köşede Mehmet Ziya Onat’ın işlettiği Çukur kahve vardı. Kahvenin yanında Halis Muhlis’gilin han (5), hanın yanında Mehmet Karahan ve İbrahim Karahan’ın bitişik terzi dükkânları vardı. Sırasıyla; Mehmet Ekrek’in sobacı dükkânı, Müdürün kahvesi, Necmettin Kaşıkçı’nın terzi dükkânı, Muhsin Zilbeyaz’ın hurda dükkânı, Abdülkadir Şölen’in saatçı dükkânı (6)ve Lütfü Çakır’ın marangoz dükkânı vardı.

 

DİPNOTLAR:
1-Bütün kasaplar hergün 8 veya 10 adet koyun/ keçi eti keserdi. mezbahada kesilen hayvanlara, avuç içi büyüklüğünde mor damga vurulurdu. Eğer kıyma alınacaksa, biraz da kemikli et ilave edilirdi. Bahçelerde çadırda kalanlar ve günübirlik gelenler tava yaptırırlardı. Domates, biber, soğan, patlıcan, patates kasap dükkânına getirilirdi. Kasap da baharat ve kuşbaşı veya kemikli et ilave ederek pişmesi için fırına gönderirdi. Fırından da lavaş ekmek alınacağı için fırıncılar pişirme parası almazdılar. Bazen de güveç yapılırdı.


Kasap dükkânının önünde; fazla da kalın olmayan resimli Zaloğlu Rüstem, Köroğlu, Erzurum'lu Emrah, Battal Gazi’nin Destanı, Allah’ın Aslanı Hz. Ali, Cenk Kalesi, Şahmaran gibi resimli hikaye kitâpları satılırdı.

 

2-Yıkanan beyaz çamaşırlar  çivitli suya yatırılırdı. Çivit, Knorr tableti büyüklüğünde ve mavi renkteydi. Bütün evlerin bahçesinde haftada bir kere ateş yakılarak çamaşır kazanında çamaşırlar kaynatılırdı. Cep telefonu büyüklüğündeki kağıt poşetler içindeki toz boyalar ile kazak süveter hırka türü giyecekler boyanırdı. Bazen de elde dokunmuş olan kazaklar sökülüp bu ipliklerle boyanarak yeni bir imaj yaratılmaya çalışılırdı.

3-Abo, sınıf arkadaşımızdı ve bir kulağı hafif işitirdi. Konuşurken yutkunan Abo'nun sesi, yaşlı bir adamın sesi gibiydi. Halk Eğitimi Müdürlüğü'nde ve İmam Hatip Lisesi'nde müstahdemlik yaptı. Abo'nun okul çantası tahtadandı ve çok amaçlıydı. Okul dağıldığında çanta döğüştürülürdü. Çantası hasara uğrayan veya açılan maçı kaybederdi. Abo hep birinci olurdu. Bacalardan kürünen karlardan oluşturulan tepelerden çantalarla kayılırdı. Kar tepelerinin içi oyularak tünel ve ev yapılırdı.

 

4-Şimdiki Aziz Kara'nın dükkânının kaldırımında yaşlı ve sakallı bir dede kavrulmuş kara badem diyerek çekirdek satardı. Bu çekirdekler büyük bir sac leğende getirilip her akşam Recep Taşgit'in fırınında kavrulurdu. Spor Toto kağıtlarından yapılan külahlar leğenin kenarına konulurdu. Çekirdeğin bardağı 10 kuruştu. Hacı  çekirdeği bardağa fazlaca doldururdu ve dökülmemesi için parmaklarını kullanırdı.


 
5-Köylerden; öküz arabalarıyla kökünden çıkarılıp satılmaya getirilen ağaçlar, mezarlıktan itibaren melodik bir sesle ilçeye giriş yaparlardı. Bu ağaçların kesimi ve satışı sonradan yasaklandı. Arada bir sürtünmeyi azaltmak için tekerleklerin bağlı olduğu yuvarlak kalasa gres yağı sürülürdü. Ağaçlar kalın halatlarla bağlanırdı. Satıldığında boşaltılacağı zaman, iki kişinin omuzlarıyla arabanın kasasını kaldırmaları yeterliydi. Hacı Rüştü Kahvehanesinde çay bu ağaçların yandığı semaverde yapılırdı. Komşumuz, Yaşar Penekli (Dado Yaşar) ve babası ise ücret mukabili kütük ve satırla bu ağaçları keserlerdi. Ağaçlarını satan köylüler; kadife /fitilli kumaş alıp terzide pantolon diktirip, evinin ihtiyaçlarını tedarik edip, akşam da handa veya kahveyle iç içe olan otelde yatıp ertesi gün köylerine dönerlerdi. Fitilli pantolonlar siyah veya mavi renkte olurdu. Bu sezona ‘’7 haftalar’’ denirdi ve esnafın işleri açılırdı. Köydekiler sonbahara doğru da bar elbisesine benzeyen ‘’bağ elbisesi’’ diktirirlerdi. Osman Karahan’ın babası Hacı Karahan, pantolonların her iki tarafına boydan boya kırmızı şerit dikerek kendi kreasyonunu oluşturmuştu.

 

6-Abdulkadir Şölen’in dükkânının vitrini çok havalıydı. Dükkânının önünden her geçişimizde hayranlıkla seyrederdik. Dükkânının üst tarafına kuşlar için yem ve su koyardı. Küçük bir ampül ve ona bağlı bir düzenek yapmıştı. Müşterinin getirdiği bozuk metalik saati belli etmeden düzeneğin kablolarına değdirirdi ve ampül yanardı. Müşteriye; ‘’Evet saatiniz arızalı’’ diyerek kendini hayran bıraktırırdı. Abdülkadir Şölen 5. bölükten olup, Şakir Aksoy'la iyi sohbetleri olurdu.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler