Hacı Rüştü kahvehanesinin altındaki, şimdiki bakkal Mahmut Meyveci'nin dükkanının yeri Mustafa Ayık'ın terzi dükkanıydı (1). Büyük ve ağır bir kapısı vardı. Eskiden çoğu dükkanın ve evin kapısı böyleydi. Anahtarı da su borusu şeklinde olup, ucunda çakmak gibi bir metal kısım vardı. Mustafa Ayık, nüktedan bir mizaca sahip olduğundan dükkanı bir nevi sohbet mekânıydı. Hasankale'nin eşrafı genelde terzi dükkanlarında otururlardı. Bir keresinde, 10-12 yaşlarında olan Yücel verdiği bir işi yapamayınca şöyle der;
-Oğlum, senin yaşındakiler banka soyuyor.. Hayatında kesinlikle arabaya binmeyen Mustafa Ayık; BAĞ-KUR emekli maaşını almak için sabah erkenden banliyö treniyle Erzurum'a gider, akşam da yine aynı trenle Hasankale'ye döner..
Elbise yapılacak kumaş, kesim ve dikim olmak üzere iki aşamadan geçiyor. Ustamız, özellikle kesim konusunda aşırı deneyimli. Mustafa Ayık'ın, elbise dikimindeki mahareti İstanbul'a kadar ulaşır. Konfeksiyon atölyelerinden ve ünlü giyim markalarından teklif alır..Her sene Kemal Kadıoğlu, siyah ve lacivert olmak üzere 2 takım elbise diktirir. Selahattin Demircioğlu Paşa'nın da asker ve sivil elbiselerini ustamız dikerdi. Resmi elbise kumaşını, Batı Kışla İstihkam Taburu Komutanı Ahmet Ünlü albay dükkana getirirdi. Ahmet Ünlü albay, Paşa'nın elbise ölçüsü nasıl alınacak diye tereddüt edip beklerken, Mustafa Ayık her zamanki gibi ağzından düşürmediği sigarasıyla tebessüm ederek şöyle der;
-Paşa'nın ölçüleri defterde yazılı..
Yine bir bayram öncesi işler çok yoğun. Elbiseyi alan; ''Usta, bayramdan sonra görüşürüz'' diyerek para vermeden gidiyor. Ustanın morali bozuk ama müşterilere de bir şey diyemiyor. Dükkana gelen Avni Bayrakçı, ustaya moralinin neden bozuk olduğunu sorduğunda;
-Elbiseyi alan gitti. Kendimden vazgeçtim, dört tane kalfaya bayram harçlığı verecek param yok der (2) . Usta gibi sigara ağzından hiç düşmeyen Avni Bayrakçı hemen borç para verir ve ekonomik kriz atlatılır. Bu sırada oğlu Yücel bayram için kağıda yazılı, evin ihtiyaç listesini getirince, Mustafa Ayık şöyle der;
-Cumhuriyet bayramı daha iyi, hiç değilse masrafı yok. Davulu bile devlet tutuyor..
Mustafa Ayık'ın en büyük özelliklerinden birisi de günde 5 paket Birinci -bazen İkinci- sigarası içmesi. Bir kibrit ile yakılan sigara, bitmek üzereyken ateşi ile öteki sigarasını yakıyor. Sigara dudaktan hiç düşmüyor. Yürürken, konuşurken ve gülerken sigara hep dudakta. Bazen de uzayan sigara külünü eliyle alıyor. Sofraya oturunca, yanan sigara kenarda duruyor. Yemek faslı bitince, kaldığı yerden devam ediyor. En sevdiği yemek ise ıspanak..
Eskiden, çocuklar terziye çırak olarak verilirdi. Dükkanda veya mahallede hatalı bir şey yaparsa ustasına söylenirdi. Çıraklar ustasından çok korkardı. Erkenden dükkanı açıp süpürür, gerektiği zaman ütüyü ısıtırdı. Eğer işi kavrayabilir ve ustanın disiplinine ayak uydurabilirse kalfa (Ğelfe) olurdu. Kalfaların prestiji ve itibarı çok fazlaydı. Mustafa Ayık'ın kalfası olan Turgut İşlek mükemmel elbise dikerdi ve adı Turgut Ğelfe diye anılırdı. Eğer kalfa, kendine terzi dükkanı açmışsa, en yakın zamanda ustası dükkanına hayırlı olsun demeye gider ve makas hediye ederdi. Mustafa Ayık'ın yanında yetişen kalfalar; Bahattin Hokamlı, Turgut İşlek, Muhsin Atmaca, Fevzi Polat, Fezair ve Baki usta. Arap usta adıyla bilinen terzi ise, Mustafa Ayık'ın ustası.
Soy isimler farklı olsa da, babamla Mustafa Ayık amca çocukları. Eskiden evlilikler görücü usulü ile yapıldığından, nişan öncesi Mustafa Ayık'ın vesikalık resmini Medehe abla görür görmez kaldırıp fırlatır. Bu protestodan kısa bir zaman sonra da nişan ve düğün gerçekleşir, akabinde de mutlu bir evlilik olur.
İthal sentetik kumaşlar çıkınca yerli kumaş (3), fabrikasyon elbiseler çıkınca da terzilik mesleği öldü.
DİPNOTLAR
1-Ortaokulda okurken her öğle tatilinde, lacivert elbiseli Kemal Kadıoğlu ve matematik öğretmenimiz Yusuf Güzeltepe'nin dükkana gittiklerini görürdüm.
2-Kalfalar; Muhsin Atmaca, Turgut İşlek, Fevzi Polat ve Baki usta.
3- Arca, Altınyıldız, Bossa.