Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

FARKLI YAZILAR 6 SOĞUK CENNETİN KAHRAMANLARI RÜŞTÜ PAŞA

12 mart 1918'de İstanbulkapı'dan Erzurum'a giren Türk birliklerinin başında bulunan, Erzurum semalarında Türk bayrağını dalgalandıran Dadaş Rüştü Paşa 1872 yılında Erzurum'da doğdu. Rüştü Efendi, haksızlıklar karşısında başı eğilmemiş dik duruşlu bir Erzurum evladıydı. 1893'de Harp Okulu'nu Topçu Subayı olarak bitirdi. Erzurum'da 1906'da meydana gelen halk hareketinde zabit gurubunun arasında yer almış ve Kur'an-ı Kerim üzerine ''ölünceye kadar neme lazım, neme gerek'' dememeye yemin etmişti. Balkan Savaşı'na katılan Dadaş Rüştü, 1918'de Kâzım Karabekir Paşa'nın Erzurum'u geri almak için başlattığı harekâtta en önde savaşan birliklerin başındaydı. Bu birlikler Erzurum'a girip şehri Ermenilerden temizledikten sonra, sadece kalenin çevresindeki mezarlara Ermenilerin katlettiği Erzurum'luların defin işlemi iki gün sürmüştür.   Teşkilat-ı Mahsusa'nın Erzurum çevresindeki faaliyetlerine destek olan Rüştü Paşa, Mondros Ateşkes Antlaşması ile İngiliz'lere verilmesi istenen silahları İngilizlere teslim etmemiş, Kongre günlerinde Hasankale birliklerinin başında bulunan Deli Halit Paşa, Kâzım Yurdalan ile beraber şöyle bir karar almışlardır: ''Erzurum ve çevresinde bölgenin Türklük ve müslümanlık unsuruna karşı olumsuz gelişmeler olduğu takdirde, zaman kaybetmeksizin duruma müdahale edilecek, geçici bir halk hükümeti kurulacak, seferberlik ilan edilerek bölgede oluşturulmak istenen suni Ermenistan oluşumuna karşı mücadele verilecek..'' Kurtuluş savaşı'nda 3. Kafkas Tümen Komutanlığı görevinde bulunarak Kars ve Ardahan'ın geri alınmasında önemli görevler üstlenen Rüştü Paşa 1921 yılında generalliğe yükselerek 9. Kafkas Tümen Komutanı oldu. Akabinde 9. Kolordu Komutanı oldu ve Erzurum Milletvekili seçildi. Mustafa Kemal Atatürk; askerlerin ya ordudaki görevlerini ya da parlamenter hayatı tercih etmeleri gerektiğini açıklayınca, siyasete atılarak Halk Fırkası meclis grubunda yer aldı. Rüştü Paşa'nın ismi Mustafa Kemal Paşaya yapılmak istenen İzmir suikastına karışması dolayısıyla, 1926 yılında idama mahkum edildi. Sehpası İzmir Hükumet Konağı önünde kurulmuştu. İdama götürülürken ağlayacak kadar dolmuştu. Son sözleri şöyleydi: '' Korkumdan değil bu ağlayış… Harp meydanlarında bin defa ölüme göğüs gerdim, gözlerimi bile kırpmadım, ölümün böylesi kahrediyor insanı… Ne olur beni kurşuna dizin!  Bu son arzumu olsun yerine getirin. Beni boşu boşuna itham ediyorlar. Suikast teşebbüsünü duyunca kaç defa (Yapmayın, hem kendinizi hem de muhalefeti mahvedeceksiniz) dedim. Bilirmiydim  dinlenmeyeceğimi?''    DELİ HALİT PAŞA 1883 yılında İstanbul'da doğdu. Harbiye'yi bitirip Yemen'e gitti. Bundan sonraki bütün hayatı cephelerde geçti. Cephelerde gözü karalığı, korkusuzluğu, heyecanı ve ataklığı ile ünvanı 'deli'ye çıkmıştı. Mondros'tan sonra Kâzım Karabekir Paşa ile 15. Kolordu Komutanlığı'na gelerek İslam Tümeni'nden kalan kuvvetlerle bir savunma çekirdeği oluşumunu sağladı. Erzurum'un kurtarılışı sırasında bugünkü Büyük Kiremitlik Tabyasının  güneyindeki Haydari Boğazı'ndan Erzurum'u kurtarmak üzere ilerleyen Dersim birliklerinin başında, Halit Paşa vardı. Birlikler Harputkapı'dan Erzurum'a ilerlerken Ermeniler Kiremitlik Tepe'ye Ruslar'ın kurduğu top bataryalarıyla hem tepenin kuzeyinden ilerleyen Dadaş Rüştü Paşa birliklerini, hem de güneyden ilerleyen Deli Halit Paşa birliklerini top ateşi altına almışlardı.   Deli Halit Paşa; Narman, Oltu, Ardahan, Posof ve Artvin'inde düşman işgalinden kurtuluşunu sağlayarak Kars Kalesi'ne Türk bayrağı çekmiştir. Milli Mücadele dönemi başında Erzurum Kongresi'nde bazı delegelerin Mustafa Kemal'e karşı çıkmalarını, aldığı yıldırma tedbirleriyle o önlemişti. Sakarya Savaşı'nda 12. Gruba komuta etti. Büyük Taarruzda Kocaeli Grubu Komutanlığı yaptı. Mezalimi ile ünlü Yunan 11. Tümen komutanı General Kladas ile beraber esir aldı. İkinci Büyük Millet Meclisi'ne Ardahan milletvekili olarak katıldı. Bu dönemde paşalar meselesi yüzünden Mecliste sert tartışmalar yaptı. Malul gazilerle ilgili bir önergeye imza toplamak için Ali Çetinkaya ile tartışırken Meclis koridorunda vuruldu ve birkaç gün sonra öldü. Mecliste vurularak öldürülen bir milletvekili olarak tarihe geçti. Ölüm sebebi bir sır olarak kaldı.   KÂZIM KARABEKİR PAŞA İstanbul'da doğdu. Sırasıyla Askeri Rüştiye, Askeri İdadi, Harbiye Mektebi ve Erkan-ı Harbiye Mektebini bitirerek yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı. 1916'da Kutü'l-Amare'yi kuşatan 18. Kolordu komutanlığına getirildi. Burayı aldıktan sonra Irak'ta İngilizlerle çarpıştı.1918'de Erzincan, Erzurum ve Kars'ı Ermeni ve Rus'lardan geri alan birliklerin başında bulunmaktaydı. Doğuda kazandığı zafer ve başarılardan sonra ele geçirdiği 120 vagon silah ve cephaneyi batı cephesine göndererek Büyük Zaferin kazanılmasında önemli bir katkıda bulundu. Savaştan sonra askerlikten ayrılarak 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Başkanlığına seçildi. 1925'te Şeyh Said ayaklanması sebebiyle partisi kapatıldı. Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa'ya yapılan İzmir suikasti ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi hayatına 12 yıllık aradan sonra 1939'da İstanbul milletvekili olarak devam etti. 1946'da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken 26 ocak 1948'de vefat etti.   Kâzım Karabekir, savaştan sonra geride kalan sahipsiz şehit çocuklara meslek kazandırmak amacıyla, Erzurum'daki Firdevsi Kışlasındaki iş ocağına nakledildi. Bu ocakta otomobil tamiri ve şoförlük eğitimi verilmekteydi. Daha sonra kuyumculuk mektebi, ilkokul, anaokulu ve gece yatılı okulu açıldı. Mayıs 1920'de bu çocukların sayısı 1650'yi bulmuştu. Paşa, Erzurum halkının da katıldığı bir programda, kurduğu bu teşkilata ''Çocuklar Ordusu Teşkilatı'' adını verdiğini söyledi. Paşa, örgütlediği bu eğitim-öğretim faaliyeti ile bölgedeki yetim, öksüz çocuklara sahip çıktı. Yalnızca yetim Müslüman çocuklara değil yetim Ermeni çocuklarına da aynı muameleyi yapmıştı. Trabzon'da bir okulu, yetim kalmış olan Ermeni çocukları için tahsis etmişti. Bunları ölümden sefaletten kurtararak onların meslek sahibi olmalarını sağladı. Kendisine yetimler babası dendi.   NENE  HATUN 1857 yılında Pasinler'in Çeperli köyünde doğdu. 1877 yılında Rus ve Ermeni birlikleri Aziziye Tabyalarını ele geçirdi. Bu baskından yaralı olarak kurtulan bir asker Erzurum'a haberi yetiştirdi. Ulu Cami'de sabah ezanı yerine, bütün Erzurum'un Aziziye Tabyalarına koşması söylendi. Olaydan bir gün evvel Nene Hatun'un ağabeyi Hasan, cepheden yaralı olarak eve geldi, işgal günü de vefat etti. Nene Hatun'un kocası cephedeydi. İki çocuğunu uyutup Aziziye Tabyası'na doğru koşmaya başladı. 2000'e yakın düşman askeri öldürülmüş bir kısmı da kaçmıştır. Bu destanın en önemli özelliklerinden biri düşmanın silahlı olmasına karşılık, Erzurum halkının kazma, satır vs. ile çarpışmaları ikincisi ise Anadolu insanını kuvay-i milliye ruhudur. Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyarete gelen NATO Komutan'ına; -Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım, bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım, diyerek Amerikalı generali kendisine hayran bıraktırmıştır. Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmiş ve 1955 tarihinde vefat etmiştir. Nene Hatun ve ailesi savaştan sonra Çeperli'ye dönmeyip Erzurum'a yerleştiler. İlerleyen yıllarda yakınlarını kaybeden Nene Hatun hayatını çocuklarıyla devam ettirdi. Çanakkale Savaşında oğlu Yusuf'u şehit verdi. 1916 yılında Rus işgaline uğrayan Erzurum'da, 1917 yılında başlayan ve 1918 yılı şubat-mart aylarına kadar devam eden, Ermeniler tarafından gerçekleştirilen müslüman soykırımının da şahidi oldu. Cumhuriyetle birlikte Nene Hatun, artık bir daha savaş yüzü görmedi, ancak bu kez de fukaralığın pençesinde bir hayata mahkum oldu.   KARA FATMA Erzurum'da doğdu, gençliği cephelerde geçti. Balkan savaşlarında, Kafkas cephesinde çarpıştı. Sarıkamış'ta eşi Derviş Bey şehit oldu. Milli Mücadele döneminde 150 kişilik bir çetenin başında işgalcilere karşı amansız bir mücadele vermiştir. Bursa, İzmit, İznik, Alaşehir, Sivrihisar'da düşmanla göğüs göğüse çarpışmış ve üsteğmenlik rütbesine kadar yükselmiştir. Afyon'daki çarpışmalarda Yunanlılara esir düşerek 19 gün işkence görmüş ve bir fırsatını bularak kaçmıştır. Cepheden cepheye 13 yaşındaki kızıyla birlikte koşan Kara Fatma, bir şarapnel parçasının eline isabet etmesiyle iki parmağını kaybeder.   Milli Mücadele sonunda üsteğmenlik maaşını Kızılay'a bağışlayan Kara Fatma, ''İstiklal madalyam bana yeter'' diyecek kadar da gönlü zengin bir kadındı. Kara Fatma'nın bundan sonraki hayatı tam bir felaket içinde geçer. Açlık ve sefalet içinde Galata'da ki bir Rus Manastırı'nda kalır. Odasında serili iki çuval ve üzerinde yatan Kara Fatma, ''Açlığımı belli etmemek için geceleri odama kapanır ağlarım'' demiştir. Ne olursa olsun halimi belli etmemeye çalışıyorum. Soranlara eşyalarımızın başka bir yerde olduğunu, torunlarımı da sağlam yetişsinler diye tahta üzerinde yatırıyorum'' diyor. 55 yaşındaki Kara Fatma kızı ve torunlarına bakabilmek için, ''Ne iş olursa yaparım ama bu yaşta bana kimse iş vermiyor, ben de kızım ve torunlarım aç kalmasınlar diye belli etmeden akşamları yardım toplamaya çıkıyorum'' diyor. O'nun bu hali 1954 yılında fark edildi, torunları yatılı okula yerleştirildi ve kendisine de aylık bağlandı. Hayatı boyunca rahat yüzü görmemiş açlık ve sefaleti iliklerine kadar yaşamış olan Kara Fatma, 2 Temmuz 1955 tarihinde Darülaceze'de hayata gözlerini yumdu. Kasımpaşa Kulaksız Mahallesindeki kimsesizler mezarlığına defnedilen Kara Fatma'nın kabri, yapılan yol nedeniyle ortadan kaybolmuş vaziyette…   NAFİZ  BEY Nafiz (Kotan) Bey 1887 Erzurum doğumlu olup, Hacı Ahmet Bey'in oğludur. Babasının vefatı üzerine İstanbul'a yerleşmiştir. Kurtuluş savaşı sırasında 4 tayyare alarak Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılmasında büyük katkısı olmuştur. Nafiz Bey, İstanbul'daki bütün varlığını paraya çevirip Ankara'ya gelerek devlete bağışlamıştır. Kurtuluş Savaşından sonra kurduğu inşaat şirketiyle Ankara'da birçok bina yapmış, işlerinin bozulması üzerine 1939 yılında tekrar Erzurum'a gelmiş ve 17 haziran 1948 tarihinde burada vefat etmiştir. Prof. Bingür Solmaz ve avukat Necati Bölükbaşı; Nafiz Kotan'ın devlete armağan ettiği Fiat 2R uçağının -birebir örneğini- yaptırıp Erzurum havaalanına monte ettirdiler. Ulaştırma Bakanı ve Devlet Hava Meydanları genel Müdürünün katılımı ile açılışı yapıldı.
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2024 - Pazartesi
Suat ÖZARAS

FARKLI YAZILAR 6 SOĞUK CENNETİN KAHRAMANLARI RÜŞTÜ PAŞA

12 mart 1918'de İstanbulkapı'dan Erzurum'a giren Türk birliklerinin başında bulunan, Erzurum semalarında Türk bayrağını dalgalandıran Dadaş Rüştü Paşa 1872 yılında Erzurum'da doğdu. Rüştü Efendi, haksızlıklar karşısında başı eğilmemiş dik duruşlu bir Erzurum evladıydı. 1893'de Harp Okulu'nu Topçu Subayı olarak bitirdi. Erzurum'da 1906'da meydana gelen halk hareketinde zabit gurubunun arasında yer almış ve Kur'an-ı Kerim üzerine ''ölünceye kadar neme lazım, neme gerek'' dememeye yemin etmişti. Balkan Savaşı'na katılan Dadaş Rüştü, 1918'de Kâzım Karabekir Paşa'nın Erzurum'u geri almak için başlattığı harekâtta en önde savaşan birliklerin başındaydı. Bu birlikler Erzurum'a girip şehri Ermenilerden temizledikten sonra, sadece kalenin çevresindeki mezarlara Ermenilerin katlettiği Erzurum'luların defin işlemi iki gün sürmüştür.

 

Teşkilat-ı Mahsusa'nın Erzurum çevresindeki faaliyetlerine destek olan Rüştü Paşa, Mondros Ateşkes Antlaşması ile İngiliz'lere verilmesi istenen silahları İngilizlere teslim etmemiş, Kongre günlerinde Hasankale birliklerinin başında bulunan Deli Halit Paşa, Kâzım Yurdalan ile beraber şöyle bir karar almışlardır: ''Erzurum ve çevresinde bölgenin Türklük ve müslümanlık unsuruna karşı olumsuz gelişmeler olduğu takdirde, zaman kaybetmeksizin duruma müdahale edilecek, geçici bir halk hükümeti kurulacak, seferberlik ilan edilerek bölgede oluşturulmak istenen suni Ermenistan oluşumuna karşı mücadele verilecek..''


Kurtuluş savaşı'nda 3. Kafkas Tümen Komutanlığı görevinde bulunarak Kars ve Ardahan'ın geri alınmasında önemli görevler üstlenen Rüştü Paşa 1921 yılında generalliğe yükselerek 9. Kafkas Tümen Komutanı oldu. Akabinde 9. Kolordu Komutanı oldu ve Erzurum Milletvekili seçildi. Mustafa Kemal Atatürk; askerlerin ya ordudaki görevlerini ya da parlamenter hayatı tercih etmeleri gerektiğini açıklayınca, siyasete atılarak Halk Fırkası meclis grubunda yer aldı.


Rüştü Paşa'nın ismi Mustafa Kemal Paşaya yapılmak istenen İzmir suikastına karışması dolayısıyla, 1926 yılında idama mahkum edildi. Sehpası İzmir Hükumet Konağı önünde kurulmuştu. İdama götürülürken ağlayacak kadar dolmuştu. Son sözleri şöyleydi: '' Korkumdan değil bu ağlayış… Harp meydanlarında bin defa ölüme göğüs gerdim, gözlerimi bile kırpmadım, ölümün böylesi kahrediyor insanı… Ne olur beni kurşuna dizin!  Bu son arzumu olsun yerine getirin. Beni boşu boşuna itham ediyorlar. Suikast teşebbüsünü duyunca kaç defa (Yapmayın, hem kendinizi hem de muhalefeti mahvedeceksiniz) dedim. Bilirmiydim  dinlenmeyeceğimi?''

 

 DELİ HALİT PAŞA
1883 yılında İstanbul'da doğdu. Harbiye'yi bitirip Yemen'e gitti. Bundan sonraki bütün hayatı cephelerde geçti. Cephelerde gözü karalığı, korkusuzluğu, heyecanı ve ataklığı ile ünvanı 'deli'ye çıkmıştı. Mondros'tan sonra Kâzım Karabekir Paşa ile 15. Kolordu Komutanlığı'na gelerek İslam Tümeni'nden kalan kuvvetlerle bir savunma çekirdeği oluşumunu sağladı.


Erzurum'un kurtarılışı sırasında bugünkü Büyük Kiremitlik Tabyasının  güneyindeki Haydari Boğazı'ndan Erzurum'u kurtarmak üzere ilerleyen Dersim birliklerinin başında, Halit Paşa vardı. Birlikler Harputkapı'dan Erzurum'a ilerlerken Ermeniler Kiremitlik Tepe'ye Ruslar'ın kurduğu top bataryalarıyla hem tepenin kuzeyinden ilerleyen Dadaş Rüştü Paşa birliklerini, hem de güneyden ilerleyen Deli Halit Paşa birliklerini top ateşi altına almışlardı.

 

Deli Halit Paşa; Narman, Oltu, Ardahan, Posof ve Artvin'inde düşman işgalinden kurtuluşunu sağlayarak Kars Kalesi'ne Türk bayrağı çekmiştir. Milli Mücadele dönemi başında Erzurum Kongresi'nde bazı delegelerin Mustafa Kemal'e karşı çıkmalarını, aldığı yıldırma tedbirleriyle o önlemişti. Sakarya Savaşı'nda 12. Gruba komuta etti. Büyük Taarruzda Kocaeli Grubu Komutanlığı yaptı. Mezalimi ile ünlü Yunan 11. Tümen komutanı General Kladas ile beraber esir aldı.
İkinci Büyük Millet Meclisi'ne Ardahan milletvekili olarak katıldı. Bu dönemde paşalar meselesi yüzünden Mecliste sert tartışmalar yaptı. Malul gazilerle ilgili bir önergeye imza toplamak için Ali Çetinkaya ile tartışırken Meclis koridorunda vuruldu ve birkaç gün sonra öldü. Mecliste vurularak öldürülen bir milletvekili olarak tarihe geçti. Ölüm sebebi bir sır olarak kaldı.

 

KÂZIM KARABEKİR PAŞA
İstanbul'da doğdu. Sırasıyla Askeri Rüştiye, Askeri İdadi, Harbiye Mektebi ve Erkan-ı Harbiye Mektebini bitirerek yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı. 1916'da Kutü'l-Amare'yi kuşatan 18. Kolordu komutanlığına getirildi. Burayı aldıktan sonra Irak'ta İngilizlerle çarpıştı.1918'de Erzincan, Erzurum ve Kars'ı Ermeni ve Rus'lardan geri alan birliklerin başında bulunmaktaydı. Doğuda kazandığı zafer ve başarılardan sonra ele geçirdiği 120 vagon silah ve cephaneyi batı cephesine göndererek Büyük Zaferin kazanılmasında önemli bir katkıda bulundu. Savaştan sonra askerlikten ayrılarak 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Başkanlığına seçildi. 1925'te Şeyh Said ayaklanması sebebiyle partisi kapatıldı. Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa'ya yapılan İzmir suikasti ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi hayatına 12 yıllık aradan sonra 1939'da İstanbul milletvekili olarak devam etti. 1946'da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken 26 ocak 1948'de vefat etti.

 

Kâzım Karabekir, savaştan sonra geride kalan sahipsiz şehit çocuklara meslek kazandırmak amacıyla, Erzurum'daki Firdevsi Kışlasındaki iş ocağına nakledildi. Bu ocakta otomobil tamiri ve şoförlük eğitimi verilmekteydi. Daha sonra kuyumculuk mektebi, ilkokul, anaokulu ve gece yatılı okulu açıldı. Mayıs 1920'de bu çocukların sayısı 1650'yi bulmuştu. Paşa, Erzurum halkının da katıldığı bir programda, kurduğu bu teşkilata ''Çocuklar Ordusu Teşkilatı'' adını verdiğini söyledi. Paşa, örgütlediği bu eğitim-öğretim faaliyeti ile bölgedeki yetim, öksüz çocuklara sahip çıktı. Yalnızca yetim Müslüman çocuklara değil yetim Ermeni çocuklarına da aynı muameleyi yapmıştı. Trabzon'da bir okulu, yetim kalmış olan Ermeni çocukları için tahsis etmişti. Bunları ölümden sefaletten kurtararak onların meslek sahibi olmalarını sağladı. Kendisine yetimler babası dendi.

 

NENE  HATUN
1857 yılında Pasinler'in Çeperli köyünde doğdu. 1877 yılında Rus ve Ermeni birlikleri Aziziye Tabyalarını ele geçirdi. Bu baskından yaralı olarak kurtulan bir asker Erzurum'a haberi yetiştirdi. Ulu Cami'de sabah ezanı yerine, bütün Erzurum'un Aziziye Tabyalarına koşması söylendi. Olaydan bir gün evvel Nene Hatun'un ağabeyi Hasan, cepheden yaralı olarak eve geldi, işgal günü de vefat etti. Nene Hatun'un kocası cephedeydi. İki çocuğunu uyutup Aziziye Tabyası'na doğru koşmaya başladı. 2000'e yakın düşman askeri öldürülmüş bir kısmı da kaçmıştır. Bu destanın en önemli özelliklerinden biri düşmanın silahlı olmasına karşılık, Erzurum halkının kazma, satır vs. ile çarpışmaları ikincisi ise Anadolu insanını kuvay-i milliye ruhudur. Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyarete gelen NATO Komutan'ına;
-Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım, bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım, diyerek Amerikalı generali kendisine hayran bıraktırmıştır. Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmiş ve 1955 tarihinde vefat etmiştir.


Nene Hatun ve ailesi savaştan sonra Çeperli'ye dönmeyip Erzurum'a yerleştiler. İlerleyen yıllarda yakınlarını kaybeden Nene Hatun hayatını çocuklarıyla devam ettirdi. Çanakkale Savaşında oğlu Yusuf'u şehit verdi. 1916 yılında Rus işgaline uğrayan Erzurum'da, 1917 yılında başlayan ve 1918 yılı şubat-mart aylarına kadar devam eden, Ermeniler tarafından gerçekleştirilen müslüman soykırımının da şahidi oldu. Cumhuriyetle birlikte Nene Hatun, artık bir daha savaş yüzü görmedi, ancak bu kez de fukaralığın pençesinde bir hayata mahkum oldu.

 

KARA FATMA
Erzurum'da doğdu, gençliği cephelerde geçti. Balkan savaşlarında, Kafkas cephesinde çarpıştı. Sarıkamış'ta eşi Derviş Bey şehit oldu. Milli Mücadele döneminde 150 kişilik bir çetenin başında işgalcilere karşı amansız bir mücadele vermiştir. Bursa, İzmit, İznik, Alaşehir, Sivrihisar'da düşmanla göğüs göğüse çarpışmış ve üsteğmenlik rütbesine kadar yükselmiştir. Afyon'daki çarpışmalarda Yunanlılara esir düşerek 19 gün işkence görmüş ve bir fırsatını bularak kaçmıştır. Cepheden cepheye 13 yaşındaki kızıyla birlikte koşan Kara Fatma, bir şarapnel parçasının eline isabet etmesiyle iki parmağını kaybeder.

 

Milli Mücadele sonunda üsteğmenlik maaşını Kızılay'a bağışlayan Kara Fatma, ''İstiklal madalyam bana yeter'' diyecek kadar da gönlü zengin bir kadındı. Kara Fatma'nın bundan sonraki hayatı tam bir felaket içinde geçer. Açlık ve sefalet içinde Galata'da ki bir Rus Manastırı'nda kalır. Odasında serili iki çuval ve üzerinde yatan Kara Fatma, ''Açlığımı belli etmemek için geceleri odama kapanır ağlarım'' demiştir. Ne olursa olsun halimi belli etmemeye çalışıyorum. Soranlara eşyalarımızın başka bir yerde olduğunu, torunlarımı da sağlam yetişsinler diye tahta üzerinde yatırıyorum'' diyor. 55 yaşındaki Kara Fatma kızı ve torunlarına bakabilmek için, ''Ne iş olursa yaparım ama bu yaşta bana kimse iş vermiyor, ben de kızım ve torunlarım aç kalmasınlar diye belli etmeden akşamları yardım toplamaya çıkıyorum'' diyor. O'nun bu hali 1954 yılında fark edildi, torunları yatılı okula yerleştirildi ve kendisine de aylık bağlandı. Hayatı boyunca rahat yüzü görmemiş açlık ve sefaleti iliklerine kadar yaşamış olan Kara Fatma, 2 Temmuz 1955 tarihinde Darülaceze'de hayata gözlerini yumdu. Kasımpaşa Kulaksız Mahallesindeki kimsesizler mezarlığına defnedilen Kara Fatma'nın kabri, yapılan yol nedeniyle ortadan kaybolmuş vaziyette…

 

NAFİZ  BEY
Nafiz (Kotan) Bey 1887 Erzurum doğumlu olup, Hacı Ahmet Bey'in oğludur. Babasının vefatı üzerine İstanbul'a yerleşmiştir. Kurtuluş savaşı sırasında 4 tayyare alarak Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılmasında büyük katkısı olmuştur. Nafiz Bey, İstanbul'daki bütün varlığını paraya çevirip Ankara'ya gelerek devlete bağışlamıştır. Kurtuluş Savaşından sonra kurduğu inşaat şirketiyle Ankara'da birçok bina yapmış, işlerinin bozulması üzerine 1939 yılında tekrar Erzurum'a gelmiş ve 17 haziran 1948 tarihinde burada vefat etmiştir. Prof. Bingür Solmaz ve avukat Necati Bölükbaşı; Nafiz Kotan'ın devlete armağan ettiği Fiat 2R uçağının -birebir örneğini- yaptırıp Erzurum havaalanına monte ettirdiler. Ulaştırma Bakanı ve Devlet Hava Meydanları genel Müdürünün katılımı ile açılışı yapıldı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler