Şu bir gerçek.
Davutoğlu resmen gönderildi.
Bu bana göre de bir nevi darbedir.
Hem de dost darbesi.
Sonuçta hükümet düştü mü.?
Düştü.
Ha Askerler düşürmüş.
Ha siviller.
Ne fark eder.?
Hal böyleyken.
Beni asıl şaşırtan şey.
28 Şubatta.
Veya;
24 Nisan e-muhtırasında ortalığı ayağa kaldıran.
Askere kafa tutan.
Milim geri adım atmayan.
Bakanların.
Milletvekillerinin.
Teşkilatların.
Şimdi ortalıkta görünmemesi.
Partide.
Hükümette.
Grupta.
Tek bir Allah’ın kulunun konuşamaması.
Kimsenin tek kelime etmemesi.
Direnememesi oldu.
Koca Başbakan kaderine razı gelip istifa etti.
Bakanlarda.
Milletvekillerinde tık yok.
Nerede Milli İrade.?
Nereye gitti Sandık..?
N'oldu demokrasiye.?
Bu nasıl bir teslimiyettir.
Anlamak.
Şaşırmamak mümkün değil...
Bu olay bile.
Tek başına.
Türkiye'de henüz.
Demokratik Olgunluk ve kültürün gelişmediğini.
'Milli İrade ve Sandık..' söylemlerinin lafta kaldığını.
Dolayısıyla;
Başkanlık sisteminin çok tehlikeli sonuçlar verebileceğinin 'İşaret Fişeği..' olmuştur...
Sonuç itibarıyla.
Davutoğlu'nun istifasıyla yeni bir dönem başlamıştır artık.
Bu istifayla.
Türkiye'de yeni bir dönem resmen başlamış.
Güçlü Cumhurbaşkanı.
Düşük profilli (Güçsüz-Emir eri) Başbakan dönemine girilmiştir.
Yani;
'Başkanlık Sistemi..' fiilen yürürlüğe girmiştir.
Parlamenter sistem.
Aksi gerçekleşinceye kadar.
Buzdolabındadır.
Bence;
Anayasa değişikliğine.
Yada;
Başkanlık sistemini getirmek adına.
Yeni Anayasa'ya bile gerek kalmamıştır.
Bundan böyle Başbakanların görevi.
Bakanlar Kurulunun koordinasyonu.
Ve;
Kurulun Sarayla ilişkilerini düzenlemektir.
Başbakanların İcra görevi sona ermiştir.
Cumhurbaşkanlığı makamı.
Ülke yönetiminde.
Fiilen tek makamdır artık…
Son Söz;
Koca ülke tek bir kişiye mahkum edilemez.!