BİTMEMİŞ ŞİİR
Gerçi ömrün senin şafaklarda,
Yeni açmış çiçekle kardeşti.
Gerçi ömrüm benim bir ateşti,
Elimiz dalgalarda birleşti..
AHMET HAŞİM
BİZ
Yalnız karanlıkların, çıplak çocuklarıyız..
Bir yıllanmış şarabın, toprak çanaklarıyız..
Dudağını ıslatan şarapta bir hasret var
Biz hasret ağacının, solgun yapraklarıyız! ..
AHMET TEVFİK OZAN
ÇIKTIĞIN GECELER
Bazan sarı bir çehre-i rüya gibi hissiz
Tenha bir ufuktan görünürsün bize sessiz…
Çehrenden akan hüzn-i ziya, hüzn-i müebbed
Her ruha döker giryeli bir hasret ü gurbet
Bir hasret ü gurbet ki bütün geçmişe aid:
Günlerle ölen hatıralar.. her şey rakid
Her bir şeyi pür-hande yapan mazi-i mesud
Bir lahza sevilmiş, unutulmuş, keder-alud
Rüyalı kadın gözleri… asude semalar:
Sislerde solan gizli ziyalar gibi muğber
Akşam dökülen reng-i tahayyül gibi meşkuk
Sima-yı sükutunda yüzer mübhem ü metruk…
Göklerde ilerler yine aheste cebinin,
Eşkali dağılmış uyur altında zeminin
Bir gölge rükuduyla hayat-ı ezelisi,
Nurundan akar yerlere bir saye-i hissi…
Her şey dağılır, ince dumanlar gibi birenk,
Yalnız bir ağaçtan duyulan bir küçük ahenk
Leylin bu sükutunda hafi ye’sini saklar:
Bir bülbül-i avare melal-i şebe ağlar..
AHMET HAŞİM
HAYAL VE HÜZÜN
Tahayyül ufkunu elbet, gezdim; kanadım kırık..
Kıyısında yıkandım, bir hayal denizinin..
Her hayalin göğsünde, hançer gibi hıçkırık
Ömrüm peşinde geçti, bir bitmez; kan izinin! ...
Dedi, nur yüzlü adam: “Al, tak kanatlarını! ..
Feza kanatlarından bir nehir gibi aksın! ..
Yelesinden tut ve öp, Yavuz’un atlarını! ..
Her secdene, bir melek; nurdan çelenkler taksın! ..”
Bir deniz bu: Vücudun kaybolur kumsalında..
Ve fakat gözlerinden beynine aksa akar!
“Bu kahraman ben miyim, bu peri masalında? ..
Kör devleri masalın, gözüme nasıl bakar? ..”
“Su değil, biliyorum: Soframdaki ekmeğin
Yüreğini ıslatan, bir damla nurlu kandır! ..
Su ağlar, toprak ağlar, buğday ağlar; değirmen
İnler durur derinden; seneler, asırlardır....’’
Tahayyül ufkunu elbet, gezdim; kanadım kırık..
Kıyısında yıkandım, bir hayal denizinin..
Her hayalin göğsünde, hançer gibi hıçkırık
Ömrüm peşinde geçti, bir bitmez; kan izinin! ...
Ahmet Tevfik OZAN
PARÇALI AYNA
İçime tutulan parçalı ayna
Hangi parçasına düşsem ey hayat
Havalanır kuşlar ayrı dallardan
Yeryüzü, gökyüzü, hep kanat kanat
Kanat uğultusu ve gül buğusu
Saçıma dökülen berrak serin su
Her kuşun kalbinde kurşun korkusu
Durmadan uçuyor avcıya inat
Yapraklar sararır ve üşür kuşlar
Dağlardan inerken amansız kışlar
Daha sarptır bundan böyle yokuşlar
Yanar kanatları geçilir sırat
Kuşlar kadar yoktur ahde vefamız
İçimde kırılır onca keskin hız
Uçmaya yetmiyor kanatlarımız
Uzaktan ele eder bir beyaz murat
Durdur şu kervanı yok mu subaşı
Çöz yükümü artık kervancı başı
İçim dışım artık aynalı çarşı
Ölçün artık değerimiz kaç kırat
Ağır ağır dinsin rüzgârın sesi
Kondur yanağıma bir gül busesi
Bilmem kaç dolumluk gönül kâsesi
Dolmadıysa eğer kaldır, kırıp, at
HAYRETTİN YAZICI
KİTABE-İ SENG-İ MEZAR
Okuyup tabsıra-i ömrü esefsiz kapadım,
Ebediyyen uyusun toprağın altında adım.
Yatağım gerçi yosun örtülü bir taşlıktır
Yorulan cephem için taşlar ipek yastıktır.
Sargıdır kalbime sevdiklerimin hatırası
Sızlamaz artık o şeydanın onulmaz yarası.
Yaşamakla bu karanlıkta hayal eksilmez
Bu dar ufkun kara yıldızları batmak bilmez.
Kış günü ruh-ı günahkârımı örter karlar,
Başım üstünde yazın afv ile al güller açar.
CENAP ŞAHABETTİN