İNAT
Saçlarına tutunup bulutlara tırmandım
Ölümsüz günler için, gözlerine tırmandım..
Ellerim parça parça, dizlerim tutmaz iken
Ümitlerle bezenmiş hayallere tırmandım...
AHMET TEVFİK OZAN
ŞU GÜLÜN DERDİNE BAK
Yağmura özlemdendir, yaralı budakları,
Düşerken dallarına, titriyor dudakları...
Özlem dediğin en çok, delirir dal ucunda,
Nasıl sevinir insan bulunca avucunda...
Yağmurlar söndürürler yakarış yangınını,
Son vedada nasıl ki, çıkar sevdanın canı!
Bir bir dökülür harfler, sevdanın sözlüğünden,
Kimse haber vermiyor bir aşkın öldüğünden!
Hangi lisandan söyler anlamam senin dilin;
Nereden bileceksin, kaç rengi var yeşilin?
Bir hazan vakti gelip, içe bükülecekler,
Acemi aşklar gibi ansız dökülecekler...
Kaç sevdayı okudum, asılı yapraklarda;
Özlem nedir anladım, çatlayan topraklarda...
Halbuki sevinmiştim, müjdeli bir an gibi,
Kayboldum gidiyorum, kayıtsız zaman gibi...
Aklım ermedi gitti, sular nasıl yol bulur?
Benim çıktığım yollar son menzilde kaybolur.
Bütün dallar susarak, yağmuru dinleyecek;
Yüreğim son vedada, derinden inleyecek...
Bir cana kıyar gibi, kapadım gözlerimi,
Acımadan biçerler ince filizlerimi...
Desem de aldırma sen, yiğidin merdine bak;
Bir başına salınan, şu gülün derdine bak!
HAYRETTİN YAZICI
KALBİM
Boş dehlizlerinde ne ziya, ne ses…
İnziva, korkudan kısık bir nefes
Gibi dalga dalga ürperir, erir.
Her şey bu bakımsız, eski sarayda
Bir sonsuz elemi hatırlatmada
Duyulan, sezilen yalnız kederdir.
Dallarda inlerken rüzgârın neyi
Mehtapta yükselen bir fıskiyeyi
Beyhude düşünür viran bir bahçe;
Ve sularda sükût harelenirken
Boşlukları süzen pencerelerde
Kızıl hayaletler geçer her gece.
Yalnız zaman olur bazı akşamlar
Bir kadın çehresi; yanarken camlar
Bir lahza belirir loş aynalarda
Bir esmer çehre ki hep size benzer
Sonra yavaş yavaş kaybolup gider
Uzaklaşan bir ses gibi rüzgârda
AHMET HAMDİ TANPINAR
GURBET
Beni koyup giden cefacı dilber!
Koyduğun yerlerde duramıyorum;
Beni de alsaydın n’olur beraber?
Derdimi kimseye veremiyorum...
Çıksam şu dağların yücelerine,
Eş olsam gurbetin gecelerine,
İmrenir dururum nicelerine,
Bir ben mi murada eremiyorum.
Akşam olur, kuşlar konar dallara,
Susamış yıldızlar iner göllere,
Güzeller dizilir ince yollara,
İçlerinde seni göremiyorum.
Bir akarsu görsem melil olurum,
Ben bu dertten hasta olmam ölürüm.
Seni kaybettiğim yerde bulurum,
Durduğun ellere varamıyorum.
Bu gül yaprağımı dudak değil mi?
Ne diye kıvrılmış, yazık değil mi?
Sana giden yollar uzak değil mi?
Korkumdan bir türlü soramıyorum...
Bağrımda koç gibi dağlar yatışır,
Görünmez dallarda kuşlar ötüşür,
Bir yerim var benim, yanar tutuşur,
Bir yerim kanıyor saramıyorum...
ORHAN ŞAİK GÖKYAY
SOHBET ZAMANI
Ey Kayseri! ..beni, sen..bir sonbahar sabahı
Mimar Sinan parkında
Rüzgârlar yapraklarla oynaşırken, teke tek
İmtihan etmedin mi..yalnızlık ve hüzünle?
Oturduğum kanepe; acımıştı, halime..
Bildiğim kelimeler, kayboldu sözlüklerden..
Ben o sabah anladım, bildim, yaşadım, sezdim
Sesini yalnızlığın…terkedilmek..hüzün ne?
Nice sonra, bir nisan yağmuru gibi serin
Günler, aylar, seneler..ipek halılar gibi
Zamanın tezgâhında
Dokundu birer birer..
Gözlerimin önünde eridi, buz kadehler..
Açıldı cihan bana Selçuklu Sarayları
Mısralara döküldü, görünmez hazineler:
Kayseri ortasında, ceylan gözlü bir güzel! ...
Sevincin deli yeli, türbesinde durur da
Bir yeşil serinlikle, öper; saçını tel tel! ...
Mahperi Sultan’dan eser yok, şimdi..
Zamanın öptüğü taşlarda, hüzün
Ne çıkar, geçenler; hayal olsa da
Rengi değişmedi; bak! .. gökyüzünün!
Saadet dağıtmaya yetmez, hayallerimiz..
Gücümüz, denizlerde bir kum tanesi olur
Bir bilsen; her çocuğun annesi ve babası
Kendi evladın için taşıdığın yüreğin
Bir eşini göğsünde, belki bilmeden taşır..
Bunu bil, hisset, yaşa..sakın unutma, n’olur!
Bir çocuğun gözyaşı düşmesin zeminine
Yaşadığın mekânın..sakın unutma, n’olur!
Ey Kayseri! ..beni, sen..bir sonbahar sabahı
Mimar Sinan parkında
Rüzgârlar yapraklarla oynaşırken; teke tek
İmtihan etmedin mi..yalnızlık ve hüzünle? ..
AHMET TEVFİK OZAN
GÜL TAZELİĞİ
Bir gül tazeliği içinde her an
Fildişi köpükten ve parıltıdan
Mahmur, uğultulu yaz sabahları,
O üst üste rüya, cenup rüzgârı.
Ürkek dalgaların omuzlarında
Tül tül dağılanlar, sırrı havada
Bu cümbüş, bu bahar... çılgın öpüşler
Mercan kadehleri gizli gülüşler...
Kaç akşam seyrettim bu sahilde ben
Bulutların solgun menekşesinden
Kaç güneş çırpındı kanlar içinde,
Yosun bahçelerin uzak vehminde;
Sesler erişilmez ufuklar gibi
İmkânsız sularda tutuşan gemi,
Uçan güvercinler avucumuzdan
Ayrılmayan kader başucumuzdan
AHMET HAMDİ TANPINAR