SERAP İCLAL FERMANLIGİL
1969-70 eğitim-öğretim yılında; ortaokula başladığımda sınıfımız, birinci kat koridorun sonunda kuzeye bakan sınıftı. Orta hizadaki sıranın, baştan ikinci sırada sol tarafta oturmaktaydım (1). Sağımda 108 numaralı, ilkokulda beraber okuduğumuz Mustafa Karahan vardı. Birinci sınıfın ilk döneminde sınıf başkanımız, 133 numaralı Abdurrahim Kaşıkçı'ydı. Daha sonra lise son sınıfa kadar sınıf başkanımız İsmail Balkaya oldu. İsmail Balkaya hem disiplini sağlar, hem de bizi güldürürdü. Matematik Yusuf Güzeltepe, fen ve tabiat bilgisi Hilmi Sıldıroğlu, tarım Saim Bey, tarih Nalan Çetinayak, müzik Erdal Kaftanoğlu/md., beden eğitimi Cezair Demir, din dersi Yıldız Karababa, türkçe ve ingilizce derslerine ise Serap İclal Fermanlıgil geliyordu. Serap hanım aynı zamanda sınıf öğretmenimizdi. Birinci dönemin sonunda karnelerimizi dağıtırken elini öpmüştük (2).
Öğretmenlerimizin hepsi birbirinden kaliteliydi ve okul çok disiplinliydi. Ama Serap Hanımın gerek öğretim metodolojisi gerekse disiplin anlayışı bende hayranlık bıraktırmıştı. İngilizce dersinde, '' A direct method english course'' kitabının -writing- kısmını 3 kere deftere kurşun kalemle, bir kere de dolmakalemle başka deftere evde yazıyorduk. Her defasında kontrol ederdi. Yazmayanlar veya hile yapanları kendi metodlarıyla cezalandırırdı. ‘İt's a chair' dediğinde sınıf sarsılırdı. Bir gün; son derste duvar dibinde sondan 3. sırada oturan 215 numaralı Konuralp Aslan saatine baktı diye, Serap Hanım ağzına geleni söyledi.
Serap Hanım; pastel renklerin hâkim olduğu ekose ve ön tarafı boydan boya fermuarlı olan bir önlük, altına da krem rengi etek giyiniyordu. Okula servisle gidip gelen Serap hanım, TMO.’nun lojmanlarında kalıyordu. Farklı bir öğretme tekniği ve metodu vardı. Türkçe kitabındaki okuma parçalarında; Anatole France'nın yazdığı, her gün çantasıyla parkın içerisinden geçip okula giden bir çocuk.. Ahmet Mithat Efendi'nin yazdığı, Denizci Hasan isimli parçada fırtınalı bir havada kayıkla denizde ölüm-kalım mücadelesi veren şahıslar..Refik Halid Karay'ın hikâyesinde kaplumbağaya taş açan çocuklar..P,ç,t,k yumuşar b,c,d,g olur. Y,s,n,ş kaynaştırma harfleri.. hâla hatırımdadır. Bir derste de hala ile hâla arasındaki okuma ve yazma farkını anlatmıştı. Sözlü yaparken de tahtaya uzunca bir cümle yazıp; sıfat, isim, zamir gibi öğelerin sorardı. Serap hanım şubat tatilinde, hikaye özeti çıkarmamızı ödev olarak vermişti. Ben Ömer Seyfettin’in Kaşağı adlı hikayesinin özetini çıkarmıştım. Cam tarafı 4. sırada oturan 245 numaralı Ahmet Kılıç dedi ki;
-Yolda, biraz çamurlu olan Viktor Hugo’nun Sefiller adlı romanını buldum ve özetini çıkardım. Serap hanım çok beğenmişti. Serap Hanım her zaman kitap okumamızı tavsiye ederdi. Hatta Tommix, Texas yerine bizim kahramanımız olan Karaoğlan dergisini okumamızı söylerdi.
Serap Hanım, kelime içerisinde u harfini yazarken yukarıdan aşağıya doğru sırayla iki doğru çizip aşağıda buluştururdu. Defterleri kontrol ederken de el yazısıyla modern ve havalı bir A harfi çizerdi. Türkçe dersinin yanında dilbilgisi dersi ve kareli deftere redif uçlu kalem ve çini mürekkebiyle büyük harflerle yazı yazdırırdı. Bir yazısı şöyleydi;
ÇEŞME
BİR ELİNDE SU
BİR ELİNDE EKMEK
BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER İNSANOĞLU
ANA SÜTÜ GİBİ AK
ANA SÜTÜ GİBİ TEMİZ...........
Bir gün okulla gittiğimiz askeri sinemadaki filmde yanlışlıkla, düşman askeri alkışlanmıştı. Meğerse Serap Hanım da balkonda izliyormuş. Derste bayağı kızdı.. Yıllar geçse de; öğretmenliği, şahsiyeti ve prensipleri bende derin izler bırakan karizma ötesi efsane öğretmenime hürmetlerimi, gıyabında takdim etmek benim için ne büyük bir onurdur..
DİPNOTLAR:
1-Boş derslerde; duvar dibi en önde oturan N.U. aniden sınıftan çıkıp, biraz sonra Serap hanımla gelirdi. Bazen de Yusuf Güzeltepe dalardı sınıfa. 1. ve 2. dönemin son haftasında eğlence programını, Zakir Muşlu maddeler halinde tahtaya yazardı. 355 numaralı İlhan Güçlü, Muazzez Türüng’ün fincanın etrafı yeşil türküsünü okurdu. Sonra 165 Uğur Tekgül’ün meşhur türküsü ile devam ederdi;
-İki evliler arsız olur, üzi gözi nursuz olur, ölende imansız ölür, yandım iki avrat elinden. Birinin adı Ayşe, birinin adı Neşe, gız Neşe dillerin şişe, yandım iki avrat elinden..Türkü bittiğinde Serap hanım zoraki tebessüm ederek, Uğur Tekgül'e takıldı;
-Sen de evlenmeseydin! En sonunda da 215 numaralı Konuralp Aslan ağzıyla müzik efekti yaparak Şeyh Şamil’i oynardı. Sağ tarafa hamle yapıp ‘’Bassey’’, sol tarafa hamle yapıp ‘’Şamil’’ diyerek programını bitirirdi. Arada bir 156 Birdal Yılmaz, tok sesi ve kıdemli öğrenci edasıyla sınıfa nasihat ederdi.
2- Serap Hanım hakkında, kime ve nerede söylediğimi hatırlamadığım; ‘’Serap Hanım belli olmaz..’’ diye bir cümle söylemişim. Derste, bu lafı izah etmemi söyledi;
Sol tarafımda bulunan ara koridorda yürürken, uğuldayan kulaklarımla şu lafını duyuyordum;
- Yaa demek öyle, Serap Hanım belli olmaz! İzah et bakalım..Ama yağ çekmek yok. Son cümlenin ne anlama geldiğini çözmeye çalışırken de, yüzüm gözüm kıpkırmızı olmuştu.
**********************************************************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Çok geceler bekledim. (Çiğdem Gürdal)
Aylar yıllar geçti, yok senden bir haber. (Ayşe Taş)
TÜRKÜ: Garip bir kuştu gönlüm. (Münevver Özdemir)
ARABESK: Nerde o günler. (Mine Koşan)
FANTEZİ: Neredesin ey talih. (Ayşe Tunalı)
HAFİF MÜZİK/ARANJMAN: Sandığımı açamadım. (Esin Afşar)
YABANCI: Whatever happens. ( Michael Jackson- gitarda, Santana)