Ümit fakirin ekmeğidir. Geleceğe dönük olarak ümidini kaybeden bir neslin sosyolojik ve psikolojik olarak; Vatan, Millet, Bayrak, Ezan duyarlılığı kaybolmuş bir bitkisel yaşam formuna dönüşmek zorunda kalacağı unutulmamalıdır. Bu öyle bir dönüş ve boyun eğiştir ki, sulandırılmış en öldürücü zehir albenili kaplarla önüne konulduğu zaman; çaresiz tek yapacağı şey o yöne doğru secde etmek ve boynunu kıvırmaktır. Böyle bir hal ehlinin nerden geldiği, durumunun ne olduğu ve nereye gideceği hiçbir anlam taşımaz. Ülkü dediğimiz tüm ideal gayeler birer birer erir ve çürüyüp yok olur. Ülküsü olmayanın öyküsü de olmaz. Öykü tarih, ümit ve ülkü bilinç ve şuurdur. Eğer bu değerler kaybedilirse; Vatan, Millet, Sakarya diyerek hiç kimseyi kurtaramazsınız ve hiçbir Allah’ın kulu da sizi kurtaramaz. Artık ümitler askıya çıkmıştır. Ancak ne alanı var nede satanı. Çünkü askıdaki ümit ekmeği de boş kalan kursakları doyurmuyor.
Nüfus stratejik bir güç alanıdır. Bu gücün üzerine yüklenecek misyon ve işlevlerini yerine getirebilmesi için gençlerimizin iyi bir eğitimden geçirilmeleri, her toplumu kendisi yapan ve toplumsal miras değerleri olan kültürü sağlıklı olarak edinmeleri zaruret halini almıştır. Böylece kadim değerler kültürlenen yeni nesiller tarafından özümsenerek içselleştirilmiş olacak, aynı zamanda tüm insanlığa katkı sağlayacak medeniyet değerlerine dönüştürülecektir. Çünkü medeniyetin temelinde bir anlamda kültür vardır. Böylece tarihimizde olduğu gibi yeniden bir medeniyet inşası da gerçekleşmiş olacaktır. Aksi halde ekmek aslanın midesinde, ümit ise askıda aranacaktır. Aslanın midesinden ekmeğini almaya çalışanlar er geç aslanın midesine inecek ve yeniden bu mideden ekmeğini almaya çalışanların ümidi olacaktır. Ekmeğimizi kardeşlerimizle paylaşırız ve hatta ekmeğimin yarısını keser veririm deriz. Ümidimin yarısını dağıtayım gibi bir ifade ne kadar anlamlı ve mümkün olabileceğini idrak etmek gerekir. Anlaşılan paylaşılan ekmektir, büyütülmesi ve sağlamlaştırılması gereken de ümittir. Onun için ümit fakirin ekmeğidir denilmiştir. Zenginin ekmeği denilmemiştir. Ümit var olma sevdası, yaşama gayesi, harekete geçiren enerji ve duadır. Ümit toprağa ekilen tohum, suya yön veren meyil ve tüm ağaç ve bitkilere can veren su ve güneştir. Bunlardan yoksunluk kıtlık ve darlıktır.
Rabbim bizleri açlık ve yoklukla terbiye etmesin. İfade etmeye çalıştığım gibi açlıktan elinde ve eteğinde olanları yiyip bitirenler, artık yiyecek bir şeyler bulamayınca dönüp tüm ümit, değer ve normlarını yemeye başlayacaklardır. Yuvasında palazlanan kartal yavrularının birbirlerini yuvadan atarak gelen besinleri tek başlarına yemeleri veya güçlü yavruların zayıfları yemeye çalışmaları gibi. İşte böyle bir toplumsal yapıyı kurgulayanların ana gayelerinin büyük ve asil Türk Milletini sistem dışı bırakmak, köleleştirmek, yoksul, ümit ve ekmeğe muhtaç bırakmak, güneşi balçıkla sıvayarak akıl ve vicdan gözünü kör etmek istiyorlar. Görmeyen gözlere keranı mertek, şerleri hayır göstermek zor olmayacaktır. Millet olarak yokluğumuza odaklanan, her fırsatta devlet, ebed, müddet sevdamızı zayıflatıp yok etmek isteyen haçlı ittifakları ile gereken kararlı mücadeleyi hız kesmeden sürdürmek zorundayız. Onun için toplumsal birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu aziz Vatanın bağrında sıra dağlar gibi duran herkes kardeştir. Hepimiz birbirimizin ümidiyiz, havasıyız, suyuyuz ve ışığıyız. Rabbim bunlardan bizleri mahrum etmesin İnşallah. Kim olursa olsun bu kardeşlik hukukunu bozmak isteyenler kalleştir. Kesinlikle bu oyunlara gelinmemelidir.
Bu toplumsal birlikteliği hep bana rep bana diyerek bozup, Bizans oyunları kurgulayanları Millet tokatıyla hizaya getirip Allah’a havale etmek gerekiyor. Bu aziz Milleti oluşturan herkes, iktidar ve muhalefet bir paylaşım ve ortaklık eseri ise, ortak paydaşların birbirlerine sahip çıkması, birbirlerine oyun oynamaması, birbirlerini düşmanlaştırmamaları, ekmeği ve en azından ümidi paylaşması gerekir. Bu paylaşımı bir anlamda Hak ve adaletten yana olmak, Hakka tutunarak ayağa kalkmak, komşusu aç iken tok yatmamak şeklinde ortaya koymak beklentimiz olmalıdır. Bu aziz vatanımız her zamandakinden çok daha fazla tehlikelerle yüzleşmeye devam ediyor. Her gün kahraman Vatan evlatları şehit olarak dönüyor. Allah onların şefaatinden ve sahiplenmelerinden bizleri mahrum etmesin İnşallah. Çünkü onlar ölü değil, dirilerdir. Terör örgütleri ve kripto yapılar her zamanki kripto faaliyetlerine devam ediyorlar. Sosyal medyaya düşen yazılara göre; 15 Temmuzun hemen akabinde Amerika’nın San Diego Üniversitesinin düzenlediği sözde bir kongre veya sempozyuma ülkemizden de birtakım profesörlerin katıldığı, oradan da yine önceden belirlenen rotalar çerçevesinde başka birtakım ülkelere seyahatler yapıldığı, bu profesörlerin, ne anlama geliyor sa, kurye profesörler oldukları şeklinde birtakım iddialar yer alıyor. Şüphesiz devletimizin kayıtlarında bunlar mutlaka vardır ve gereği yapılacaktır. Üniversite yönetimleri bu konuda bir değerlendirme yapabilir. 15 Temmuz ülkemiz ve milletimiz için bir dönüm noktasıdır. Bu konuda gençlerimizin ve tüm insanlarımızın daha fazla bilinçlendirilmeleri elbette ki bir beka meselesidir. Bu konuda daha fazla geniş katılımlı etkinliklere yer verilmelidir.
Rabbim Aziz Milletimizi korusun ve yüceltsin.