Fransa’da yaşanan saldırıdan sonra çok şey söylendi. Bana göre söylenenleri en ince ayrıntısına kadar inceleyip söyleyenler tarafıyla analiz edebilirsek, sanıyorum bu işin arkasında olma ihtimali olabilecek kişi, kurum ve kuruluşların daha anlaşılır hale gelmesi sağlanabilir. Çünkü, bu olayı plânlayıp organize edenlerin ortama sürmeleri gereken söylemleri olmak zorundadır. Eğer bu iş bir algı opersayonu ve yönlendirme ise, buna bağlı denilmesi gerekenler ancak olay gerçekleştikten sonra söylenecektir. Bu bakış açısıyla ortama sunulan söylem ve ifadeler içerisinde joker söylemleri bularak olayın giriş ve gelişme bölümleriyle eşleştirerek ana bütün ve gövde hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Bugün sizlerle ulaştığımı düşündüğüm böyle bir joker beyanat üzerinde durmayı plânlıyorum. Robert Mördak (Rupert Murdoch) dünyanın en önde gelen medya imparator ve baronlarından birisidir. Bilindiği gibi, Fox TV’nin de sahibidir. Dünyanın hemen hemen her tarafında yayın kuruluşları vardır ve anlaşılıyor ki bu kişi küresel düzeyde oyun kurucuların dünyanın her köşesinde olan elleri, kulakları ve gözleridir. Çağımızın bilgi ve bu çerçevede iletişim çağı olduğu düşünülürse, diğerleriyle beraber, Arap Baharı adıyla yaşanan toplumsal kaosların tetikleyicisi ve yönlendirici olan ana merkezin de medya ve iletişim teknolojilerini kullanım birimi olduğu açıktır. Bizim ülkemizde yaşanan gezi olaylarının da arkasında bu ve benzeri medya baronlarının olduğu siyasi otorite tarafından dillendirilmişti. Robert Mördak bu ağın başında bulunan bir kişidir ve bir ölçüde, ya hazırlık aşamasında, ya geliştirme aşamasında ve yada sonuç aşamalarında söylenmesi gerekenleri plân çerçevesinde söyleyen ve söyletilen mekanizmadır. Mördak ve onun Amerika’da bulunan yayın kuruluşlarında sürekli batıdaki İslâmofobi algısını daha da güçlendirmek maksadına dönük yayınlar yaptığı da bilinmektedir. Bu medya baronunun ve sahip olduğu yayın kuruluşlarında eylem öncesi söylenenleri alt alta koyduğumuzda, bugün söyledikleriyle de süreci tamamlamaya çalıştığı anlaşılacaktır. Örneğin, bu saldırıdan sonra tüm Müslümanların batı dünyasından özür dilemesi gerektiğini ve adeta kanser gibi olan cihat anlayışını gözden geçirmesi gerektiğini belirtmiştir. Dünya kamı oyunu bu noktaya odaklaştırmaya çalışırken her gün, her saat, her dakika dünyanın hemen hemen her yerinde Müslümanlara sahip oldukları teknoloji gücünü acımasızca kullanarak uyguladıkları insanlık dışı zülüm, işkence ve katliamları perdelemeye çalıştıkları anlaşılıyor.
Cenabı Allah neden bu zalimler bu amansız fırsatları veriyor?.. Diye bir algıya ve çöküşe sürüklenmeyin. Elbette ki bunu bu şekilde düşünürken sorgulanması gerekenin mazlum diye konumlandırılan Müslüman kitlelerin yaşanılan musibetlerden çıkarmaları gereken nasihat ve dersler boyutuyla kendilerine özellikle birlik ve beraberlik boyutuyla acilen çeki düzen vermeleridir. Siz kendinize çıkaracağınız nasihatler çerçevesinde çeki düzen verip, bir an bile onlara fırsat verecek durumlara düşmeden, farkındalık düzeyini yüksek tutarak en az aynı seviyede karşı tedbirleri almazsanız, Allah’ın adaleti, siz uyanıp, başınıza yıkılan ve içerisine gark olduğunuz kan ve gözyaşlarını silip onlara daha üstün öngörü ve teknolojilerle dur diyecek altın nesilleri çıkardığınız an bir an bile gecikmeden tecelli edecektir. Burada en önemli görev aydınlara düşüyor. Toplumsal bilincin tazelenmesi, ortak aklın harekete geçirilmesi gerekiyor. Onlar bu tür tutum ve davranışları engellemek için hiç boş durmadan çalışıyorlar. Maalesef bizim ülkemizde de sürekli tazelendiği gibi kardeş kavgalarını körüklüyorlar, toplumu bir daha bir araya gelip işte o aradığımız önleyici tedbirleri alamayacak şekilde birbirine düşman kamplara bölüyorlar. Bu oyuna gelenlerin Allah’ın adaletinin tecelli etmesini beklemeleri ne kadar masum ve haklı olabilir!... Durmadan onların millet olarak bizleri öğüten değirmenlerine su taşımıyor muyuz!?.. Onlar hiçbir boşluk bırakmamaya çalışıyorlar. Görüldüğü ve aslında bana göre beklendiği gibi, bu olaydan sonra bütün Müslümanlar zan altında bırakılmaya çalışılmıştır. Bunu yapan Mördak, 80 küsür yaşındadır ve kendisine verilen rol ve görev çerçevesinde en son söylemlerini söylemektedir. Kendisi de bilmektedir ki, artık kaybedecek bir şeyi yoktur. Kendisine o saltanatı verenler; söylemesi gereken en son sözlerini söylemesi şartını işletmişlerdir. Öyleyse bu olayın Mördak’ın dediği gibi olmadığı açıktır ve İslâm alemiyle uzaktan ve yakından alâkası olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğer öyle olsaydı bunu zaten söylemeye gerekte olmazdı. Bu menfur cinayetin kimlere ve nasıl yararları olduğunu da iyi bir şekilde analiz edebilirsek, gerçek suçlulara ulaşabiliriz. Bütün bunları karşı tedbirleri alabilmek için yapmak zorundayız. İlgili alan uzmanlarının Mördak-İsrail kesişmelerine bakmaları tavsiye edilir. Çünkü bu eylemin en fazla yarar sağladığı devlet İsrail terör devletidir. Bize düşen; sonuçlarla sebepleri bir araya getirmek ve ana bütünü kavramaktır. Charlie Hebdo’ nun saldırıya neden olan karikatürlerinin başka ülkelerde başka başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanmaya başlayacağı ve hatta başladığını görebiliyoruz. Artık devamında neler olabileceğini kestirmek zorundayız. Büyük devlet aklı bunu gerektirir. Daha önce yazmış olduğum bir başka yazıda, Bahriye Üçok ile ilgili bir öngörümü yazmıştım. O zaman sayın Üçok’un Cumhuriyet gazetesinde yazar olduğunu biliyoruz. Rahmetli Uğur Mımcu’ da öyle. Bu insanlar kendi alanlarıyla ilgili inandıkları felsefeleri doğrultusunda çeşitli çalışmalar yaparak bunları da köşelerinden okurlarıyla paylaşıyorlardı. Sayın Bahriye Üçok Hanımefendi sürekli görsel medyaya çekilerek bugün olduğu gibi suni gerekçelerle oluşturulan diğer tarafın karşı tarafı konumunda konumlandırılmaya çalışılırken; bendeniz, bu çok değerli hocamızı bu şekilde konumlandıranların çok geçmeden bu hocamıza bir şeyler yapabileceklerini aklıma getirmiştim. Çünkü asıl yapılmak istenen; ülkemizde toplumsal ayrışma ve kanlı çatışmalara zemin oluşturmaktı. Sonuçta 12 Eylül darbesi gerçekleşip, taraflar aynı koğuş ve hücrelerde bir araya gelip birbirlerini tanımaya başladıklarında oynanan oyunlar fark edilmiş olsa da, olanlar olmuştu. Aziz kardeşlerim, işte o günün oyun kurucu küresel aktörleriyle bu günün küresel oyun kurucu aktörleri aynıdır. Charlie Hebdo saldırısıyla geçmişte ülkemizde hangi taraftan olduğu hiç önemli değil, seçilen önemli şahsiyetlere yapılan suikastların kaynakları da, gerekçeli sonuçları da aynıdır. Ne gariptir ki, ülkemizde halâ Cumhuriyet gazetesine enteresan saldırılar yapılıyor ve bu gazete de Carlie Hebdo’ ya yapılan saldırının dillendirilen gerekçesi olan karikatürleri, kendisine verilen yayın izniyle yayınlamaktadır!.. Bunu düşünce özgürlüğü adına yaptığını belirtmekle, belki gazeteciliğin temel ilkelerinden birisini hayata geçirmek istediği düşünülebilir. Peygamber Efendimizi ilgilendiren sayfanın çıkarılmış olması doğru bir yaklaşımdır. Ancak dünyanın önceki ve sonraki eklentileriyle beraber bu ve benzeri olaylar üzerinden yeniden yapılandırılmasına gidildiği bir dönemde, çok daha temkinli davranılması gereği düşünülmelidir. Toplum olarak her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır. Allah aşkına ülkemizde varlıklarını çeşitli organizasyonlarla sürdüren farklı sivil toplum kuruluşları, iktidarı, muhalefeti, dini, milli, kültürel, sosyal ve adı ve amacı ne olursa olsun, bir araya geliniz. Kendi çocuklarınızı düşünerek eteğinizdeki kızgın yağları ve keskin taşları bir kenara koyunuz. Olup bitenleri sağlam ve önyargısız yeniden değerlendirip tartışınız. İnanın en sonunda en zayıf düşüncenin bir araya gelmeden önce sahip olduğunuz önyargılar olduğunu göreceksiniz. Yoksa bu gün örtülü veya açık bir şekilde yapılmaya can atıldığı gibi içimizden olmayan birileri gelip bizleri hizaya koyacaklardır. Bu hizalamalar çok kompleks labirentler içerisinde yapılacak ve bir daha çok isteseniz de birbirinizi eski hallerinizle göremeyeceksiniz. Yeni kuşaklar sizlerden; bir varmış, bir yokmuş diyerek bahsedeceklerdir. Ancak hiçbir olay ve olgu artık sizleri onlara hatırlatamayacaktır. Bu gidişata dur demek mecburiyetindeyiz. Çünkü sürekli aşındırılan ve yok edilmeye çalışılan değerler içerisinde var olmaya çalışmak çok fazla bir anlam ifade etmez. Robert Murdoch, Fransa’da yaşanan suikasttan hemen sonra attığı twit ile ülkemizde çok büyük bir tepki toplamıştı. Öyle ya, bu kişi 80 yıllık yaşam süreci içerisinde bu tür olayların hem tarihsel geçmişi ve hem de şimdi ve geleceğiyle ilgili kontrol merkezlerinden birisinin başındadır. Yaptığı mesnetsiz ve tehlikeli söylemleriyle ilgili olarak surlarda gedikler açmaya çalışmakta ve bir ölçüde bunu da başarmış gibi gözükmektedir.
Tüm bu olup bitenleri çok ayrıntılı bir şekilde okumak zorundayız. 11 Eylül olayından sonra Amerikan Devlet başkanı Bush’un sözleri kulağımızdaki canlılığını halâ koruyor. O olaydan sonra Ortadoğu ile ilgili hazırlanmış plânlar devreye sokulmuş ve milyonlara varan Müslüman katliamları yaşanmıştır. O zaman bu menfur saldırıdan sonra yine bu küresel güçlerin nereye operasyon yapacakları düşünülebilir. Teröristlerin Yemenli olmaları, bazılarının Türkiye üzerinden geçişler yaptığı, bu takip ve geçişlerin kayıt altına alındığı medyaya düşürüldü. İşte bunlara bağlı olarak, yeni operasyonel hedeflerin, Ortadoğu coğrafyası olduğu ve bunun içerisinde Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunun da olduğu saklanamaz. Asıl hedef Türkiye’dir. Artık yavaş yavaş IŞİD denilen terör grubunun tahmin edebildiğimiz sahipleri tarafından hangi saiklerle teşkilatlandırıldığı da açığa çıkıyor. Güneydoğuda şiddeti artırılmaya başlayan terör kıpırdanmaları, siyasi arenada ortaya çıkan yeni ve tehlikeli söylemler geleceğe dönük oyun kurucuların niyetlerinin sinyallerini veriyor. Bilinmelidir ki ülkemizin içerisinde ve ülkemizin dışında gerçekleşen toplumsal kaos ve olayların mutlaka birbirleriyle bağlantısı vardır. Her birisi diğerini hazırlama potansiyeli vardır. Etrafımızda tutuşturulan ateş çemberi bizi de ısıtmaya başlamıştır. Reflekslerimizi kaybetmeden gereken tedbirler alınmalıdır. Allah yar ve yardımcımız olsun.