Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen korsan referandumu, sadece Irak’ın kuzeyiyle sınırlandırarak düşünmek, bu meseleyi küresel ölçekte tetikleyen ve arka plânlarda saklanan esas gerekçeleri göz ardı etmek olacaktır. Devletin ilgili birimleri tarafından elde edilen istihbâri bilgilere göre, Amerika ve İsrail’in başını çektiği haçlı ittifakının Afrin’ den İdlib’e girmek üzere olduğu ve böylece Akdeniz’e ulaştırılmak istenilen PKK koridorunun tamamlanacağı anlaşılmıştır. Amerika’nın öteden beri izlediği stratejiler gereği, bu hamleyi yaparken kendisine engel olma potansiyeli olan karşı güçleri başka şeylerle meşgul etmek için dipten dibe yeni oyunlar sahneye koyar. Şimdide aynı oyunu sahnelemiş ve Irak’ın kuzeyindeki Kürtleri ve Kürt yönetimini kullanmıştır. Bu çerçevede kendisini her türlü güç ve kuvvet macunlarıyla hazırlayan İsrail ile aynı yatağa ve üstelik ana üryan sokulmaya çalışılan Kürt kardeşlerimizin doğuracaklarının ne Müslüman ve nede Kürt olma ihtimalleri olmayacaktır. Olsa olsa iyi formatlanmış birer Yahudi olacaklar ve Müslüman Kürt kardeşlerimize bu günleri de aratacak zulüm, kan ve gözyaşları yaşatacaklardır. Çünkü o bölgede nefes almak için sadece İsrail ile yapılacak bir evlilik çok zayıf kalacak ve aynı anda başka evliliklere ihtiyaç duyulacaktır. Fakat bölge halkı çoğunlukla Müslümandır ve hali hazırda birlikte yaşadığı bir kocası olan birileriyle asla ve kata bir evlilik yapmazlar ve yapamazlar.
Bana öyle geliyor ki Kürtler uzun yıllara dayanan hayalleri içerisinde Amerika ve İsrail tarafından boğulmuşlardır. Kerkük’te Irak ordusuyla karşı karşıya gelen ve Amerika tarafından çok etkili silahlarla eğitilip donatılan geşmergeler/Peşmergeler ağlaya ağlaya cephelerden kaçtıkları haberleri geliyor. ABD en iyi çözümün Irak anayasası çerçevesinde olduğunu dillendirmeye başladı. Henüz daha düşecekleri vahim durumun başlangıcında olan Kürt yönetimi ve halkı, çok vakit geçirmeden suni teneffüsle de olsa toparlanmaları ve akla karayı fark etmeleri sağlanabilir. Bunun yolu da yapılan hata ve yanlışlardan hızla dönmek ve bunu asla bir gurur meselesi yapmamaktır. Bilinmelidir ki, Haçlı ve Batı medeniyeti yok eden ve tahammül edemeyen bir medeniyettir. Türk İslâm medeniyeti ise yaşatan, koruyan, değer veren yumuşak ve akıl gücüne dayanan bir medeniyettir. Şu ana kadar kim ne derse desin, Amerika ve Haçlı ittifakı İsrail’i rahata erdiremediği ve kurtaramadığı gibi bundan sonrası için de İsrail Amerika’yı ve Haçlı Siyonist ittifakını kurtaramayacaktır. Amerika’nın bu değiştirilemez gerçekliği görmüş olması gerekir ki, Kürtleri sanki silahlandırarak güçlendiriyormuş gibi gözükerek gözden çıkarmıştır. Amerika, Kürtlerin yanını yöresini, altlarını ve üstlerini verdiği silah yağlarıyla dibi tutmasın diye yağlamış ve narlanmış Kerkük kazana yerleştirmiştir. En sonunda birkaç kışlık yada bir kuşluk vaktinde ateşi yakarak çevirmeye başlamıştır. Peşmergeler/geşmergeler cepheden kaçarken, kazanda yanıp kavrulmaktan kaçmış gibi gülünecek hallerine ağlıyorlar.
Anlaşılan odur ki; İsrail’in kurtaramadığı Amerika’yı Kürtler de kurtaramazlar. Çünkü birilerinin önce kendilerini kurtarmadan başkalarını kurtarmaları beklenemez. Kürt kardeşlerimize tavsiyem gerçek dost ve düşmanlarını iyi tanımalarıdır. Eğer bundan sonrada tanımamaya ve kolayca aldanmaya devam ederlerse muhtemelen bir daha tanıma fırsatları da olmayacaktır. Amerika’nın verdiği değer bir veya bilemediniz iki kullanımlıktır ve kullanım süresi de zaten dolmuştur.
Haçlı ittifakı bu son hamleyi daha rahat ve daha az maliyetle yapabilmek için Barzani maşasıyla Irak’ın kuzeyinde bir korsan referandum tertip ettirmiştir. Görünürde ise bu korsan referanduma karşıymış gibi bir algı yaratarak Türkiye’nin yanında durduğu izlenimini vermeyi plânlamıştır. Böylece kendisine iyi stratejik ortak!..imajı çizerken, Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetimini ise yediği herzelerin talyayı aşmasıyla kıçına bulaştırdığı pislikleri temizlemek için kullanıp bir kenara atmıştır. Gelinen noktada iyi oynanmış bir rol gereği Türk Devletine yakın duruyor gibi bir duruş havası estiren Kürt yönetimi, elde ettiği tüm kazanımları birer birer kaybetmeye başlamıştır. Onlar ve diğerleri kaybettikçe bu sürecin kazananı, önünü daha rahat görmeye başlayan Türkiye Cumhuriyeti ve doğal olarak ta sınırlarımızın dışındakileri de ifade eden Türk Milleti ve şüphesiz Arap kardeşlerimiz olacaktır. Artık bedeli çok ağır da olsa, musibetler nasihate dönüşmeye başlamış ve dolayısıyla çıkarılan derslerden hareketle bu süreç adeta etkili bir öğrenme sürecine dönmüştür. Tüm İslâm coğrafyasında yaşamaya çalışan Müslüman ve özellikle Arap kardeşlerimize uygulanan şiddet ve yaşatılan zulümlerle beraber, düşürülmek istenilen aşağılık kompleksinden kurtulmanın tek yolu; geçmişte, şimdi ve gelecekte kurulan ve kurulacak olan tuzakları görme ve saklanan gerekçeleri bilme şuurudur.
Esasında bir başka boyutuyla Kürtleri tuzağa düşüren bu korsan referandumla Türkiye meşgul edilecek ve adeta bir oldu bitti şeklinde İdlib hiçbir engele takılmadan ele geçirilmiş olacaktı. Ancak Türk İstihbarat teşkilatına ve onun kıymetli yöneticilerine minnet ve şükranlarımı sunmak istiyorum. Çünkü zamanında bunu fark edip zamanla yarışarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO birliklerinin buna fırsat vermemek için gereken adımları büyük devlet olmanın şanına uygun bir şekilde atmışlardır. Türk-İslâm düşmanı şer ittifakının kirli hevesi kursaklarına gömülmüştür. Irak’ın kuzeyinde yapılan korsan ve Amerika ve İsrail’in derin yönlendirmeleri ile şekillenen referandum bundan sonrası için Haçlı ittifakının elinde pimi çekilmiş bir bombaya dönmüştür ve kendi ellerinde patlayarak artık onarılması mümkün olmayacak yırtık ve delikler açacaktır. Bu yırtık ve deliklerin onarımı mümkün olamayacağı için Türk Milletine diktikleri kefeni çaresiz giyinmek zorunda kalacaklardır. Bu süreç başlamıştır ve Türk İslâm ordusu paslı hançer gibi yüreklerinin ortasına girmiştir. 15 temmuzu plânlayanların başarısız olmaları sonucunda çılgına dönenlerin boş durmayacaklarını ve mutlaka başka senaryoları devreye sokacaklarını ifade etmiştim. İşte bu kirli senaryolardan birisi de Barzani referandumudur. Rahmetli İbrahim Hakkı hazretlerinin deyimiyle; “Hak şerleri hayreyler-Zannetme ki gayr eyler-Arif anı seyreyler-Mevla görelim neyler- Neylerse güzel eyler!” şeklinde bu süreç değerlendirildiği zaman, nice şerlerin hayra dönüştüğünü belirtmek gerekir. Bu referandum olayı devletimiz ve milletimiz açısından çok önemli bir dönüm noktası olabilir. Çünkü Barzani ve bağlı olduğu Haçlı ittifakının gerçek yüzleri ve saklı niyetleri deşifre olmuştur. Onlara yedikleri ekmeği ve içtikleri suyu vermenin bile vefa olarak bir anlamının olmadığı anlaşılmıştır.
Eğer Barzani bu korsan referandumu yapmamış olsaydı, hep üzerini örttüğü hain emel ve aidiyetinin nereye olduğunu bu kadar net olarak anlayamazdık. Bu durum da bizim devlet olarak olmaması gereken ve hak etmedikleri desteği vermeye devam edeceğimiz anlamına gelecekti. Böylece durum içerisinden çıkılamayacak bir hal alacak ve çok daha vahim sonuçlarla yüzleşmek zorunda kalacaktık. Biz devlet ve millet olarak artık zincire vurulmuş zağar köpeklerle değil, o köpeklerin iplerini elinde tutan sahipleriyle gerçek mücadeleyi yerinde ve zamanında yapmak mecburiyetindeyiz. Bu manada yapılan karşı hamleler ve yürütülen politikaların yerinde olduğunu, Balkanlara yapılan çıkarmanın, İran, Suriye, Irak ve Rusya ile yapılan işbirliğinin, Haçlı ittifakını n can damarı üzerine çok şiddetli baskı yaptığı anlaşılıyor. Baskının biraz daha artırılması sonucunda kesinlikle can çekişmeye başlayacaklar ve can havliyle birbirlerinin canına okuyacaklardır. Talabani ve Barzani’nin geşmergeleri/peşmergeleri arasında cepheden kaçarken birbirlerine düşmeleri önemli bir göstergedir. Onların kaçınılmaz sonları bu olacak ve gerçek gücün kendilerinde olmadığını anlayacaklardır. Çünkü gerçek güç; yumuşak ve akıl gücüdür.
Çok şükür tarihsel süreç içerisinde bu gücü elde etmiş Türk İslâm Milletinin artık tarihinin coğrafyasına sığmadığı ortadadır. Türk İslâm Ülkücü Hareketi bunu Turan ülküsüyle ortaya koymuştur. Bu hareketin ruhu canlıdır ve her seferinde yeniden dirilmeye başlamıştır. Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’ ninsayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve hükümete verdikleri gerçek desteğin anlamı da budur. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürütülen dış politika milli ve şahsiyetli bir politikadır. Bu politikaların desteklenmesi gereği ortadadır ve kişisel çıkar ve menfaatlerin çok ötesindedir. Bir sürü geometrik şekilli beyin ve ruhlarla bu durumun farkında olunması mümkün gözükmüyor. Nasıl ki paralel ihanet çeteleri sürdürdükleri vatana, dine, imana, geleneğe, göreneğe, gerçek ve yerel manevi dinamiklere, özellikle Türk İslâm Ülkücüsü ve Türk Milliyetçilerine ihanetlerini dini kullanarak kapatmaya çalışmışlarsa, şimdi birilerinin aynı şekilde benzer argümanlarla piyasaya çıkmaları ve her ihtimalde bölünmeyle sonuçlanacak girişimlerde bulunmaları çok şaşırtıcı benzerlikler gösteriyor. Kimin neyin arayışı içerisinde olduğu ve sonuçta neyi düzelteceklerinin muhasebesinin çok iyi yapılması gerekir.
15 Temmuz gecesi kimin nerede ne yaptığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Hiç kimse ama hiç kimse kendi şahsi egolarını tatmin etmek için insanlara örtülü yalanlar söyleyerek belki de kendi belirlemediği hedeflere güle oynaya ulaşamaz. Bu manada her tutum ve davranışın bir maliyeti ve bedeli olacaktır. 15 Temmuz akşamı ortaya çıkan ihanet çeteleri de vatan kurtarmadan bahsediyorlardı. Ancak Hakkın şerleri hayra dönüştürdüğü gerçekliği ile beraber, bu hainlerin kendilerini bile kurtaramadıkları anlaşılmıştır. Çünkü vatana ihanetin bedeli ağırdır. Bu bedel mutlaka ödenecektir. Sayın Dr. Devlet BAÇELİ’ nin Türk Askerine ve Hükümetin yürüttüğü politikalara verdiği destek ve yaratılan motivasyondan rahatsızlık duyan bazı siyasilerin geçmiş dönemlerde Kandilde kimlerle görüşüp dostluk mesajları verdikleri unutulmamalıdır. Onların aklına “halklara özgürlük” kavramıyla karpuz kabuğu getirenlerin bizzat o kişiler olduğu unutulmadı.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok önemli ve mutlaka çeşitli riskleri de içerisinde barındıran ve gerçekten hayati bir önem taşıyan sınır ötesi harekât gerçekleştirdiği bir dönemde bile kamu çalışanları arasında ikilem yaratmaya, toplumsal birlik ve beraberliği sabote etmeye, fırsat bu fırsat deyip çıkar ve rant peşinde koşan idareciler hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Milli birlik ve beraberliğin ön plânda olması, özellikle üniversitelerin bu konuda daha fazlasını yapmalarının gerektiği günlerde bazı yöneticilerin tüm bunları bırakarak çıkar ve rant peşinde koşanlara alet olarak devleti zarara sokmalarının, kahraman silahlı kuvvetlerimizin ve güvenlik güçlerimizin kullandıkları silah ve teçhizatlarını, içtikleri suyu ve yedikleri ekmeği çalmakla aynı olduğunu düşünüyorum. Bu insanların milli mücadele döneminde birçok cephede savaşan Türk Milleti’nin kadın, çocuk ve yaşlılarına cephe gerisinde tuzak kurarak katliam yapan Ermeni çetelerinden ne farkı olabilir ki!.. Bu gün toprağın kara bağrına vatan ve millet için düşe Erzurumlu kahraman şehidimizi ebedi istirahatgâhına uğurladık. Rabbim gani gani rahmet etsin. Mekânı Cennet olsun. O kahramanımız cananını canına tercih ederken, yasa ve kanunları bile hiçe sayarak hak etmedikleri rant ve çıkarlar peşinde koşanları daha başka nasıl ifade edebilirdim ki!.. Bu çapulcuların yönetimden ivedi olarak uzaklaştırılmaları ve bunların etrafında kümelenerek dönen pervane böceklerinin de devlet ve millet ateşinde yanmaları kaçamayacakları bir akıbet olacaktır.
Özellikle yoğun öğrenci barındıran üniversitelerimizde öyle gözüküyor ki geleceğin en tehlikeli gençlik sorunlarından birisi de fuhuş ve uyuşturucu olacaktır. Çünkü terör ve terör örgütleri ile ilgili yürütülen mücadelede çok önemli mesafeler alınmış ve terör kuklalarını ellerinde oynatanların elleri kesilmeye başlamıştır. Onlar için ellerinde kullanacakları bu alanlar kalmıştır. Bu alanlarda boy göstererek Türk gençliğini fuhuşa ve uyuşturucuya yönelterek belki de terörden bile elde edemeyecekleri sonuçlara ulaşma hayalleri ciddi ciddi kendini gösteriyor. Bunun için özellikle uşkuruna düşkün ve o gençleri kendi çocuğu ve bu ülkenin geleceği olarak görmeyen; ar, namus, onur ve haysiyet damarları bir kere çatlamış, vereceği notu veya o dönemlerdeki üniversite yönetimleriyle kolayca!..sağladıkları yakınlıkları da kullanarak, bu aziz milletin ve ülkenin geleceği olacak temiz ve saf gençleri tuzağa düşürebiliyorlar. Bu maksatla şehirlerin uzak ve kuytu yerlerinde kiralanan ve kiralatılan evlerde, hatta tahsis ettirilerek amacı dışında kullanılan kamu lojmanlarında bile benzer durumlara rastlanmış ve eğer iyi takip edilirse belki de tekrar karşılaşılacaktır. Üniversitelerde daha önce yürütülmüş birtakım soruşturmalardan hareketle bu konuda daha detaylı bilgi ve örneklere ulaşılarak yakalanacak ip uçlarından çok önemli tespitler yapılacaktır. Bu namussuzlar adeta çeteleşmiş bir şekilde bu emellerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bunun için üniversite dışında ve hatta içinde çeşitli adlarla irtibat büroları vardır. Bu yerlerin kimin desteğiyle kimlere neden verilmiş olabileceği kesinlikle namuslu ve onurlu insanlar tarafından masaya yatırılmalıdır. Ben eminim ki çok şaşırtıcı ve çarpıcı detaylara ulaşılacaktır. Maddi sıkıntısı olmayan ve ihtiyaç duymadığı halde bu tür işletmelere talip olanların ahlâki ve sosyo-kültürel açılardan da incelenerek ona göre karar verilmelidir. Bu işin ucu çok derindir ve mutlaka incelenmelidir. Bu kişilerin karar mekanizmalarındaki yetki sahiplerini başkaları hakkında ürettikleri kirli bilgi ve göz boyayarak görünmelerini engelleyici şovlarla aldatmaları çok kolay olabilir. Burada vurgulanan uyuşturucu ve fuhuş örgütlerinin tespit edilerek ülkemizin ve milletimizin geleciğinin kurtarılması için ispatı ve deliliyle beraber bilgi akışının sağlanacağı ve aynı zamanda önemli düzeyde ödüllü ihbar hatları kurulabilir. Bahsedilen bu uyuşturucu ve fuhuş olaylarının kesinlikle hain terör örgütleriyle de çok yakın bağlantılarının olması kaçınılmazdır. Bütün çalışan ve öğretim üyelerinin bu konuda vatan ve millet sorumlulukları olmalıdır. İlgili emniyet birimleriyle koordineli çalışılarak daha etkin tedbirler alınabilir ve o edep, ar, namus ve ahlâk fukarası hainler kolayca deşifre edilebilir.
Ne diyelim, etme bulma dünyasıdır. Men dakka dukka!..