Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve millet vekilliği seçiminin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını, milli birlik ve beraberliğimizi daim kılmasını, dünya var oldukça büyük Türk Milletini daim kılmasını, tüm İslâm alemini küresel zalimlerin zulmünden kurtarmasını, tarih şuurunu ve aklını rehber kılmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. İşin garip tarafı; zalimler zalimliklerini ve zulümlerini en küçük fırsatları bile atlamadan eyleme dökerek saldırırken, mazlumlar ve mağdurlar sadece dua ve yakarışlarla karşılık vermeyi, kendi stratejik hamlelerini belirleyerek en kısa zamanda adım adım gerçekleştirmek yerine sadece zalimlerin neyi, nerede, neden yaptıklarını analiz edip, gelecekte yapma ihtimali olan davranışlarını yorumlar durumdadırlar. İşte hep birbirinin tekrarı olan bu tutum ve davranışlar sadece zalimlerin cüret ve kararlılıklarını, bir sonraki zulüm ve saldırının kodlarını olgunlaştırmalarını, mağdurların ve mazlumların öğrenilmiş çaresizliklerini yeni kuşakların hafızalarına yerleştirmektedir. Küresel zalimler her hamleyi bir öncekinden ve mazlumların çaresizliklerinden ürettikleri yeni stratejilerle zaman ve mekân bağımsız gerçekleştiriyorlar. Esasında bu davranışlar incelenmesi gereken ultra stratejilerdir. Onlar yeni hamlelerini yeni stratejilerle ortaya koyup geleceği yeniden tanzim ederken, biz eski taslarla eski hamamlarda yıkanarak temizlenebileceğimizi sanıyoruz ve devam ediyoruz. Halbuki, eski kirler sadece hamamla sınırlı kir olmaktan çıkmış, hamamın suları eski kirleri temizleyebilen ve hem temiz hem de temizleyen olma özelliğini kaybetmiş, artık yeni kirleri temizleyemezken kendisi de kirletilmiştir ve temizlenmelidir. Her seferinde hep aynı yöntem ve teknikler kullanılarak, daha yeni stratejilerle kurgulanan küresel oyunların üstesinden gelinemeyeceği gibi, geleceği yeniden ve daha istendik ve beklendik yapma hayalleri de ham hayaller olacaktır. Bir başka ifadeyle hep aynı yöntemler kullanılarak geleceği daha aydınlık yapma uğraşı ve beklentileri tabiri caiz ise, sadece delilik emareleri olarak ortada kalmaya devam edecektir.
Yanlışlar ne kadar fazla olursa olsun, tek bir doğru bile edemez. Elma ile armudun toplanması sonucunda ortaya çıkan yekûna ne elma denilebilir ve ne de armut denilebilir. Bu toplamın içerisinde olanlar zaman zaman kendilerinden bahsederken ya elma ya da armut diyerek eşyanın tabiatını bile unuttuklarını gösteriyorlar. Hani sayın Cumhurbaşkanı da belirtmişlerdi ya; at izi it izine karışmış. Elmaların kendilerini armut ve armutlarında kendilerini elma sanmaları normaldir. GDO’ları bozulan gıdaların kendileri olmayan tatlar vermeleri de herhalde bunun gibi bir şeydir. Hani bir darı ve tavuk hikayesi var ya. Adamın biri kendisini darı sanıyor ve tavuklara yem olmaktan korkuyor. Bu yüzden adamı tedaviye alıyorlar. İyileştiği düşünülerek çıkartılırken kendisine artık iyileştiği söyleniyor. Adam karşılık olarak; “evet ben artık darı olmadığımı biliyor ve inanıyorum ancak, tavukların bunu bilip bilmediklerinden emin değilim” der. Alaca karga ve keklik hikâyesi de buna benziyor. Keklik malum çok endazeli yürür ve bu yürüyüş türkü ve şarkılara da yansımıştır. Bizim alaca karga kekliği böyle yürürken görür ve ona heveslenir. Onu taklit ederek onun gibi yürümeye başlar. Ne yazık ki keklik bir 24 haziran sabahı hedefine doğru uçar gider. Alaca bulaca kargamız o ara kekliğin yürüyüşünü artık önünde model olmadığı için taklit edemediği gibi, maalesef kendi orijinal yürüyüşünü de unutur. O gün bu gündür zavallı alaca karga hep dengesiz ve endazesiz yürümeye devam eder!..
Sevgili dostlar, çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Ne kaybedilecek bir zaman ve ne de yitirilecek bir fırsat ve imkân vardır. Eğer bu seçim sürecinde önümüze konulan irade kullanımını akıl, mantık, izan, tarih şuuru, feraset, cesaret ve toplamları kendileri olabilecek birlikteliklerle değerlendiremezsek, Allah korusun belki de artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olacağız. Yapılacak her yanlışın bedeli ağır olacaktır. Arka plânı ne olursa olsun, günübirlik ve sonradan edinilen öğrenmelere dayalı öfkelerle ve kişisel tepki ve hırslarla yola çıkamayız ve asıl gerçekliklere gözümüzü kapayamayız. Eğer mevzu vatan ve milletse, gerisi teferruattır. Teferruatlarda boğularak geleceğimizi kurtarma şansımız olamaz. Büyük Türk Milletinin mecliste güçlü bir şekilde temsil edilmesi ve siyasi otoritenin her durumda uyarılarak atılacak her doğru adımda mutlaka yanında olunması artık bir zaruret olmuştur. Mevcut siyasi irade ve otoritenin de gelmiş olduğu nokta işte böyle bir çaba gayretle oluşturulmuş olan birlikteliğin sonucudur.