Yıllardır dünyanın her tarafında aynı mıdır bilmiyorum, başımıza ve aşımıza ne gelse, hep dış güçlerden, bir üst akıldan, kısacası sazdan sözden ve fasıldan bahseder olduk. Her şeyimizi üst akla mal edince de, yanımızda ve yöremizde sorumlu kimse de kalmadı, ne İsa’ya yaranabildik ve nede Musa’ya. Çiçek olduk kâsede, açılalım ve saçılalım dedik amma, kuruyup solduk. Ne para kaldı nede pul kesede. Ne alan var nede satan kalakaldık masada. Şeytan bile kaçıp gitti benim işim kalmadı diyerek. Onun şerrinden korktuk, Hakkı, hukuku ve adaleti unuttuk. Unu şekeri bilmem tuzu bile kokuttuk. Şu yalancı dünyada bırakın ortalama iman sahibi olmayı, adam olmayı unuttuk!..
Suriyeli üç çocuğun feryadını duydunuz mu? Ne demişlerdi?!..
Son nefesini veren bir çocuk: “Hepinizi ALLAH’aşikayet edeceğim” demişti. Ama ciddiye bile alınmadı değil mi!.. O çocuk bunu derken çok ciddiydi. Gerçek ve katıksız bir iman abidesiydi. Belki cüsssesi küçüktü, ama Hak ve hakikat algısı çok büyüktü. Bir şeylerin doğru gitmediğini, kainatı her şeyiyle var eden Yüce ALLAH’ ın bu gidişata mutlaka dur diyeceğine inanmıştı. O iman ve teslimiyetle şikayetini yapmış olacak ki, gücü elinde tuttuğunu sanan ve bu gücü mazlumlara acımasız kan ve gözyaşlarına boğarak uygulayan zalimler tir tir titremeye baladı. Bir sivri sinekle Firavunu helak eden ALLAH, şimdi de basit bir grip virüsüyle tüm insanlığı hizaya getirmeye başladı. Zalimler yaktıkları katliam ateşlerinde İslâm alemini yakarken, ateş kendilerine de sıçradı ve kendileri de yanmaya başladı.
Bir diğer çocuk; “ALLAH’ım, açım, bizi Cennete al da doyalım” derken; “komşusu açken tok yatan bizden değildir” Peygamber öğretisini dile getiriyordu. Şimdi geriye doğru bakmak zorundayız. Komşumuz açken tok yatmadık mı?..Zulüm altında inim inim inleyen soydaşlarımız ve dindaşlarımız varken, bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın demedik mi? Başkalarının gözündeki çöpü görürken kendi gözümüzdeki merteği saklamadık mı? Hiç şüphe olmasın ki ilahi adalet önünde ifademiz tek tek alınacak ve mutlaka hesabımız görülecektir. O hesabın iyi verilmesi için kendimize gelmek, zalimlerden daha çok çalışmak, daha fazla üretmek, okumak, araştırmak zorundayız. İnsanlığın kaybettiği değerleri yeniden inşa etmezsek, yıkılmaya mahkum olduğu anlaşılan insanlık dünyasının yıkıntıları arasında kalmaktan kurtulamayız. Unutmayalım gerçek güç sahibi ALLAH’ tır ve istediğine verip kullandırır. Dua edelim o güç bizden yana olsun.
Diğer bir kız çocuğu da yıkıntılar arasından çıkarılırken fotoğrafçılara; “resmimi çekmeyin üzerim örtülü değil” diyor. İşte buda o ahlâk abidesinin değer ölçüsüdür. Sevgili kardeşlerim tüm gençlerimizin o değerleri inşa ettiğini veya ettirdiğimizi düşünün, o toplumda çocuk suçundan, ahlâksızlıktan, uyuşturucudan ve istismardan bahsedilebilir mi? Tabii ki hayır.
İnsanlığın bir imtihandan geçtiği şu virüs salgını döneminde, devleti yöneten devlet büyüklerimiz elde olan imkân ve fırsatlarla devlet çarkını döndürmeye çalışıyorlar. Bütün dünyada olduğu gibi, bizim ülkemizde de, her zaman olduğundan daha çok birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışmaya ihtiyaç vardır. Ya bugün bunlar yapılacak,yada ALLAH korusun bir daha buna belki fırsat bile kalmayacaktır. Bu noktada olması gereken düstur; elinde olandan olmayana, zenginden fakire doğrudur. Şu durumda ülkemizde şahıslardan bahsetmiyorum. Kurumsal düzeyde zenginler bankalar fakir ise halktır. Bu halkın hemen hemen tamamının o bankalara; kredi, kredi kartı borçları gibi borçları vardır. Akşam sabah kafalarında hep o vardır. İnanın kafalarını virüsten çok o meşgul ediyor ve hatta bağışıklık sistemini alt üst ediyor. Devlet erkinin ve devlet büyüklerinin bu konuyu dikkate alarak kamu ve özel bankalara olan bu borçların tamamının affedilmesi şeklinde bir karar vermesi, yapılacak en büyük ve etkili bir yardım olacaktır. Böyle bir adil uygulamanın şüphesiz getirisi götürüsünden kat kat fazla olacaktır. Geçmiş dönemlerde iflas eden bankalar vatandaşın cebinden kurtarılmadı mı?.. Şimdi sıra onlarda değil mi?.. Kıymetli sorumluluk sahibi devlet büyüklerimizden bu talep ve önerimizin kabul görmesini umuyor ve bekliyoruz. Eğer iş işten geçerse sonuç farklı olmayacaktır. Birde devlet tarafından halka verilmesi için gönderilen çok yüklü teşvik ve hibelerin kimlere gittiği çok ayrıntılı olarak incelenmeli hak edenlere diyeceğim yok ama hak etmeyenlere yetim ve garip gurebanın hakkının gasp edilmesi gibi dağıtılmışsa, geri alınarak halka şimdi dağıtılmalıdır. Bunu yapanlarda hesap vermelidirler. Yoksa Yüce ALLAH bunların hesaplarını halkın bütününden toptan soruyor.
Dedim ya her ne olursa olsun hep bir üst akıldan bahsediliyor. Eğer bu üst akıl gerçekten akıllıysa, en sonunda Hak ve adaletten yana tavır koymak zorundadır. Çünkü onlarda bilmelidirler ki, baki kalan Hak ve adalettir. Gerisi fasa fisodur. Aylan bebeğin denizin kenarında yüzükoyun cesedi, diğer Suriyeli çocuğun insanlığı ALLAH’a şikayeti ve bir diğerinin çareyi Cennete gidip doymayı hayal etmekte bulması, muhtemelen o üst akıl sahiplerini akıl etmeye yönlendirmiş olmalı ki, bak; Amerika, Avrupa Birliği, İngiltere, şehvet ve servet bataklığına gömülmüş olan Arap alem (istisnası var), Rusya, Çin kendinizi güç olarak görmeyin. Savunma sistemleriniz, Dolarınız Markınız, servetiniz ve nüfusunuza güvenip mazlumlara zulüm yapmayın. Taptığınız ve taptırmaya çalıştığınız gücünüzün hiçbir anlamının olmadığını anladınız mı? Diyerek şimdilik bu kadar olsun imasında bulunmuştur herhalde.
Bu üst akla diyecek birkaç sözüm var. Eğer sen dünyayı bu ölçekte yönetiyorsan, ve sen de ölümlüysen en doğru ölüm sonrası hesapların da vardır. Belli ki kolun uzun ve elin güçlü. Eğer dünyayı inanç ve iman temelli düzene koymak istiyorsan; bütün alemleri kuşatan hak dini bulman ve iman etmen gerekir. Bunu en başta kendi selametiniz için yapmak zorundasınız. Mazlumdan ve mağdurdan yana olan tek millet Türk Milleti ve Devlet ise Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu Millete kılıç çekenlerin sonları harap olmuştur ve İnşallah olmaya da devam edecektir. Eğer derdiniz dünyaya yeniden bir düzen vermekse, bunu ancak bu milletle yapabilirsiniz. Çünkü bu milletin kodları da buna müsaittir. Tarihi de bunu kaldıracak örneklerle doludur. Davası İlayıKelimetullah ve Hak yoludur. İnşa ettiği medeniyetler de bunun timsalidir.
Şimdi sosyal medyada birtakım paylaşımlar yapılıyor. Örneğin; falan kişi, filan zat şu kadar yıl önce işte şu yıllarda insanlığa bir bela musallat olacak ve zayiat verdirecek. E canım adam gayıptan haber veriyor. Ermiş biat etmek gerekir!.. Mesela bunlardan birisi de Bill Gate’tir. Yaklaşık birkaç yıl önceki bir konferansını dinledim ve hakikaten içerisinde bulunduğumuz zaman dilimlerine dönük bir virüs salgınından bahsediyor. Bu sadece iyi analiz edilmiş bir tahmin ve ön gürüdür. İnsan aklı ve bilim buna muktedirdir. Bu insanı evliya veya tapınılması gereken bir varlık yapmaz. Bazıları da aynı şekilde biat ettikleri efendilerinin bu olayı işte şu kadar yıl önce işaret ettiğini resimleriyle sunuyor. O zaman eğer bunu bilmeyi, tahmin etmeyi insanüstü bir hal ve hiyerarşik yapı olarak kabul ediyorsanız, deyin o kişiye o üstün özelliklerini kullanarak bu virüsün çaresini de söylesin. Yok canım o ALLAH’ın işine karışmaz. Güzelde kaybı sadece ALLAH bilir hükmü çerçevesinde kıyaba hükmetmek eğer haramsa ve buda bir yerde ALLAH’ın işine karışmak olmuyor mu? Ortalama insan aklına sahip olan herkes azıcıkta okuyor ve yazıyorsa, geleceğe dönük kesin olmayan tahminlerde bulunabilir.
Ya da şöyle de olabilir; o dünyayı yönetenler kendilerine insanların koşulsuz biat etmelerini istiyorlarsa bunu illa kendilerine değil, kendilerinin olan bir efendiye de yaptırırlar. Onun için o sözleri de onun ağzından söyletebilirler.
GELECEK NE GETİRECEK?
Gün doğmadan bak ki neler doğar
Hakikat batılı her durumda boğar
Hakka tutunup ayağa kalk derken
Unutma rahmet deryadan doğar!..
Kimine rahmet ise kimine zahmet
Adın ister Hans olsun ister Ahmet
Tekerine çomak soktuysan birkez
Zor bulunur dost verecek rahmet!..
Kimin eli kimin cebinde anlaşılmaz
Ham cahillere bilgi ile yaklaşılmaz
Can desen çor çor desen can anlar
Bozuksa formatı onunla uzlaşılmaz