“Öncelikle arifesinde bulunduğumuz mübarek Kurban Bayramı münasebetiyle beraber İslâm ahlâk ve faziletiyle, Türklük gurur ve şuuruyla “can bula cananını bayram o bayram ola” heyecanıyla bayrama hazırlanan herkesin bayramını kutluyorum. Rabbim daha nice bayramlara ulaşmamızı nasip ve müyesser eylesin. Bu mübarek bayramın ruhuna uygun olarak fakir fukaranın, garip gurebanın farkına varılacak ve empati yapılarak bayramı onlara yaşatacak; paylaşma, uzlaşma ve anlaşmayla sonuçlandırılacaktır.”
Bilindiği gibi her toplum kendisini meydana getiren 6 temel toplumsal kurumdan meydana gelir. Bu kurumlar; aile, ekonomi, sağlık, din, siyaset ve eğitim kurumlarıdır. Bu kurumlar belli başlı işlevler çerçevesinde birbirleri için ürettikleri katkılar ve gerçekleştirdikleri işlevler boyutuyla belli bir denge halindedirler. Eğitim kurumu, diğer toplumsal kurumlara sağlamış olduğu profesyonel uzman, kaliteli ve donanımlı insan kaynaklarını yetiştirir. Kısacası eğitim sistem ve kurumunun çıktısı olan ve hedeflenen tutum ve davranışları kazanmış insan kaynakları diğer toplumsal kurumların kullanacağı temel girdileri oluşturur. Öyleyse eğitim kurumunda elde edilen başarı, diğer toplumsal kurumlara da yansımak durumundadır. Eğer eğitim yoluyla demokrasi kültürünü benimseyen ve bu manada tutum ve davranışlar edinmiş siyasetçiler yetiştiremezsek, diğer yandan seçme ve seçilme hakkının demokrasi kültüründe ne anlama geldiğinin farkında ve bilincinde olup bu hakkı hakkıyla kullanabilecek erdem ve ahlâk düzeyine sahip insan kaynaklarını yetiştiremezsek, maalesef siyaset kurumu süreç olarak tersine çalışacaktır.
Rahmetli Aşık Yaşar REYHANİ’ nin dediği gibi;
Ahım ervahı geçti,
Diyarbakır Van’ı geçti,
Akrep yelkovanı geçti,
Kim tersine kurdu beni!..
Demokrasi kültürünün özünde seçmenlerin yani seçenlerin kendi irade ve özgür kararlarıyla seçilecek olanları yani seçilenleri belirlemek gibi bir yükümlülüğü taşır. Ancak genel itibariyle yapılan siyasi parti kongrelerinde dikkatimi çeken çok önemli bir detayın farkına vardım. Görebildiğim kadarıyla kongreden önce siyasi parti liderleri ve üst yönetimleri önce kendilerini seçecekleri seçiyor ve sonradan da onlar dönüp yöneticileri seçiyor. Böyle bir yaklaşım tarzının demokrasi kültürü olarak nasıl tanımlanacağı konusunda bir değerlendirme yapmak oldukça zor gibi gözüküyor.
Ülkemizdeki siyaset kurumunun genel olarak işleyişi ile ilgili bir başka önemli detay da, seçmenlerin önüne konulacak adaylarla ilgilidir. Bildiğimiz ancak değerlendirip karar mekanizmalarımızı ona göre yapılandıramadığımız biçimiyle, adaylar önce siyasi partiler tarafından muhtemelen merkezi olarak belirleniyor yani seçiliyor, daha sonra yöneticiler tarafından seçilen bu adaylar seçmenin önüne konularak seçmeleri yani seçim yapılması isteniyor. Tüm seçmen kitlesi ve vatandaşlar nezdinde bu sentetik süreçte karşılığı olabilecek adaylar merkezin beklenti ve taleplerine uygun şekilde sistemin dışında kalabiliyor. Duruşuyla, değerleriyle, bilgisiyle, görgüsüyle; her devrin adamı olmak yerine her devirde adam olmayı tercih eden, başkalarının elbette ki kendi bayatlamış çıkar ve rantları uğruna falan yerin - filan yerin adam gibi adamları diye kuvvetli yapıştırıcılarla etiketlenmeye onay ve fırsat vermeyen, kendisine ulufe olarak ve hatta milli olmayan piyangolardan çıkmışçasına verilerek irade zaptı ve borçlandırılmaya gelmeyen civanmertler o şarlatanların ölçülerine uymazlar. Onların şurallayıp diktikleri elbiseler o vefa abidelerinin bedenlerine uymaz.
Benim vurgulamaya çalıştığım durum elbette ki her bir siyasi parti içerisinde oluşan durumlarla ilgilidir. İttifaklarla alâkalı bir durum değildir. İttifakların kaide ve kuralları farklı olabilir. Bu sorunların demokrasi kültürü farkındalığıyla çözülmesi seçene de seçilene de yarar sağlayacaktır. Seçene seçme sorumluluğunu yerine getirmiş olmanın verdiği bir güven ve seçilene de liyakat temelinde daha fazla doğasına uygun siyaset edebilme erkini kazandıracaktır. Aksi halde, belirlenip seçilerek seçilmesi istenenler, belirleyenlerin uyduları olarak tepe takla dönerler. Bu dönmeler sonucunda nefes bile almadan kursaklarına doldurdukları devlet malı ve tüyü bitmemiş yetim hakları, belinden ve boynundan portlayacak fıtıklarla kendini gösterecektir. Bu şekilde yapılandırılmaya çalışılan kontrollü demokrasilerden tekamül adına ilerleme ve iktidar olup siyaset etme erki çıkmaz.