Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

NOSTALJİ 3 ÇERMİKLER

Eskiden kendiliğinden çıkan bu sular, köprü yapılırken mühendislerin hataları yüzünden kayboldular (1). Vücuttaki bir yarayı; Büyük Çermik iyice genişletir, Küçük Çermik ise tamamen kapatırdı. O yüzden, sünnet olan çocuklar kısa bir zaman sonra Küçük Çermiğe götürülürdü ve yarası tamamen iyileşirdi. Büyük Çermiğin; soyunma salonu yaklaşık 5-6 m. genişliğinde, 10-12 m. uzunluğunda tek katlı bir yerdi. Sonraları üstüne bir kat atıldı. Salonun sağında ve solunda sedir olup, duvarda askılık vardı (2). Çermiğin güneye bakan giriş kapısının dışında özellikle kışın soğuktan korunmak için kare şeklinde kapısı doğuya bakan koruyucu bir bölme vardı. Girerken sağda kasa, karşıda ise ev tipi AEG marka buzdolabı vardı. Üzerinde de sarı zemin üzerine yanlamasına yapıştırılmış, Gaziantep'te üretilen meşrubatın adı olan PORTALİN'in reklâmasyon afişi vardı.   Salonun sonundaki üç basamaklı merdivenden çıkılınca sağda masa üzerinde peştemal ve havlular vardı. Sedirin altında ise şimdi plastik terliklerin olduğu nalınlar vardı. Görevli, gelen herkes için soyunma yerine peştemal bırakırdı. Kışın ıslak olan peştemallar kuruması için sobanın etrafındaki tahta bariyerlere yerleştirilirdi. Özellikle pazar günleri müşteri çok olunca kurumamış peştemallar sobanın üzerine atılıp çevrilerek ısıtılmaktaydı. Çermiklerin işletilmesi ihale yoluyla oluyordu. Bazen de kısa süreliğine de olsa Belediye arafından işletiliyordu.. Bir keresinde müstecir ....... , zaten zor ısınan soyunma salonuna tezek sobası kurmuştu. Sosyetik takılanlar ve bazı yabancılar şortla girerdi. Kasanın üzerinde ve soyunma salonunun sonunda duvara asılı şekilde; dikdörtgen şeklindeki metal levhalara  kabartma büyük harflerle; ‘’emanetinizi kasaya teslim ediniz, aksi halde mesuliyet kabul edilmez’’  ve ''duşlarda yıkandıktan sonra havuza giriniz'' yazıları vardı. Kelimeler arasında hiç boşluk yoktu ve yazılar zorlukla okunuyordu. Kapıyı açınca, sol tarafında çeşme bulunan sekizgen şeklinde kocaman bir havuz vardı. Havuzun kubbesi ise su seviyesinden itibaren 15-16 m. yükseklikteydi. Kubbe camekânlıydı ve sarmaşıklar sarkmış vaziyetteydi. İlkokuldayken çermiğe annem götürürdü. İlkokulu bitirinceye kadar böyle devam etti. Kadınlar bazen itiraz etse de, kasaya bakan Saime abla ağızlarının payını veriyordu. Saime abla kızdığı zaman ‘’teccal!, devamsız!’’ diye bağırdığında erkeklerin bile ödü patlardı (3).   Genelde kadınlar da peştemalla giriyorlardı çermiğe.. Sosyetik hatta aşırı sosyetik davrananlar da vardı. İçerde bazı kadınlar Gelincik sigarası içerdi. Çok kere de dışardan küçük çocuk tarafından getirilen kar yenilirdi. Küçük çocuklar annesinin kucağında elinde bulunan kurumuş kopul ekmeğini suya batırarak yerlerdi. Zengin çocuklar plastik simitle, büyük kızlar ise şambrelin içine oturup elleriyle de kayık gibi kürek çekerek yüzerlerdi. Diğerleri ise, iki yanlarına bağladıkları kapağı lehimlenmiş 2 lt.'lik Tariş'in zeytinyağı kutularıyla yüzerlerdi. Ayrıca bostanlarda ekilen su kabağıyla da yüzenler olurdu. Şambreli en çok çadırlarda kalan Erzurum'lular kullanırdı. Kapanışa az bir zaman kala Saime Abla da yıkanırdı. 4-5 basamakla inilen hamam kısmında yapılacak ilk iş kili yumuşatmaktı (4). Hamam kısmında önce kese vurulur akabinde de saçlar kil ile yıkanıp bütün vücut yeşil sabun ile yıkanırdı (5). Bazen de çermikte ‘’gelin ayağı’ ’açılırdı. Yiyecekler ve meyveler götürülür, suyu boşaltılmış havuzun zemininde etkinlik yapılırdı. Ramazan ayında iki gece, çermik kadınlara olurdu. Gece çermiği, tellal vasıtasıyla sonraki yıllarda ise hoparlör ile ilçe halkına duyurulurdu. Çermik çıkışı özellikle soğuk havalarda, çocukların başı tülbent/leçek ile bağlanırdı. Evleri çermiğe uzak olanlar, yazın faytonla kışın ise kızakla giderlerdi. Faytonların durak yeri, huzurevinin karşısında bulunan ortaokulun yanıydı. Çermiğin yanındaki köprünün altında fığ-fığ ve değişik yerlerde su kaynardı. Eskiden bir kişi çermiğe gidiyorsa, soranlara çermiğe gidiyorum diyemezdi.. Biraz ayıp karşılanırdı. Çoğu kere de, buz kırılıp çayda yıkanılırdı. Ayrıca çermiğin sol tarafında çermik ebadında üstü açık olan ve adına Camış Çermiği denen bir havuz daha vardı.   Köprünün öteki tarafında Küçük Çermik vardı. Kare şeklinde olan havuzun sağ tarafında hamam kısmı bulunurdu. Büyük ve Küçük Çermiğin suyundan aç karnına bir bardak içilirse sindirime çok faydalı olur. Yolun  tam karşısında elektrikler kesilince hemen devreye giren jeneratör odası vardı. Çalışırken çıkardığı ses çarşıda bile duyulurdu. Pancar Şirketi'nin yanındaki köprünün yanında bakkal dükkânı vardı. Bu dükkânı önce Çanakçı'lar daha sonra da İbrahim Bektaş işletti. Malakan’ı karşıya geçince; üç tane büyük ev, Soğuk Çermik ve maden suyu vardı. Bu evleri Trabzon ve Rize'den gelenler kirâlardı. Bu bölgenin sağ tarafında Pancar Şirketi sol tarafında da Kaymakam lojmanı vardı (6). Bu lojmanın yerine sonradan Arıkan Şenyurt, çay bahçeli büfe-market yaptı. Bu büfenin tam karşısında su çıkardı. Kükürtlü çermik suyunda kızaran ve acıyan gözler bu suyla yıkandığında rahatlardı.   Büyük çermiğin doğusunda; çay salonu, bahçesi ve aile kabinleri olan Şifa Palas/Banyolar bulunmaktaydı. Buraya, çoğunlukla yaşlı Rize ve Trabzon’lular gelirdi. Baharın iki büklüm gelir, eylül ayında düzelmiş vaziyette giderlerdi. Bunlar Birlik Kardeşler Oteli ve Hotel Park'ta kalırlardı. Banyolar’a ait 3 tane de küçük ev vardı. Maden Suyunun yanında bulunan Soğuk Çermiğin her tarafından kabarcık şeklinde ılık su çıkardı. Müdürlüğünü Trabzon'lu emekli albayın yaptığı ve Selahaddin Babüroğlu’nun gayretleriyle yapılan Turistik Otel'in; dikdörtgen şeklinde büyük bir havuzu, 32 tane odası, aile kabinleri ve restoranı vardı. Baklavayı kendisinin yaptığı, Araklı’lı Ali Civelek işletti (7). Deliçermik, Hasankale'nin 10 km. doğusunda üstü açık bir havuz olup çamuru meşhurdur. Kile benzeyen çamur bütün vücuda sürüldükten sonra yıkanılırsa romatizmal bütün hastalıklara iyi gelir. Buraya sabah gidip akşam dönülürdü (8). Şeker Şirketi'nin bahçesinde ve güney tarafında sıcak su kaynardı. Turistik Otel'in güney-batısında bulunan Muhsin Yüce'nin evinde küçük bir çermik vardı. Çermiktepe Camisinin lavabolarının çeşmelerinde kendiliğinden kaynayan sıcak sular akardı. Çermikten çıkanlara, sıhhatler olsun veya şifalar olsun demek adettendi.   ÖNEMLİ NOT-1: a) Çermikte havuz içerisinde yapılan güreş /boğuşma ve havuza, suyu sıçratarak hızlıca atlamanın özellikle dışardan gelenleri rahatsız etmekten başka hiç bir amacı yoktur. b)Pazar hariç Büyük Çermik saat 10'a kadar erkeklere, saat 10'dan sonra akşam vaktine kadar kadınlara mahsustu.. Özellikle yaz mevsiminde çadırda kalanların kapıda beklemesine , müstecirin düdük çalarak ve sesli ikazlarına rağmen erkeklerin kasıtlı olarak geç çıkmaları hiç te hoş olmayan bir vak'adır.   ÖNEMLİ NOT-2 :1990'lı yıllarda Atatürk Üniversitesi Kimya Mühendisliği Fakültesi öğretim üyelerinin Büyük Çermiğin kaynak suyunda yaptıkları tahlil neticesinde; suyun ayrıştırılacağı tesis kurulduğu takdirde, yangın söndürücü, ameliyatlarda narkoz ve gazlı meşrubatlar için karbondioksit elde edileceği sonucuna varılmıştır. Bu ifadeyi bana Prof. Dr. Sabri Çolak söylemişti.   DİPNOTLAR: 1- Büyük ve Küçük Çermik arasına köprü yapılırken, eskilerin -eğer köprüyü buraya yaparsanız çermiklerin suyu kaybolur- demelerine rağmen mühendisler ısrarla şimdiki yere temel atarlar. Kendiliğinden çıkan su, artık  jeneratörle çekilmeye başlanır. 2-Önceleri soyunma yerleri havuz kısmındaydı. Duvar kenarlarında metalik ızgara şeklinde sedir, duvarda ise askılık vardı. 3- Saime abla el radyosunda her zaman, İstanbul Radyosunu dinlerdi. James Last, Tom Jones ve Paul Mauirat orkestrası çaldığında sesini sonuna kadar açarak entel takıldığını belli ederdi. Kadınların, Saime ''yabancı müziklerden ne anlıyorsun'' lafına pek aldırış etmezdi. 4- Yaşar usta at arabasıyla Hekebat köyünden kil getirip teneke hesabı satardı. Çermikte, tas içerisinde su ile ıslatılıp saçlara ve yüze sürülüp yarım saat bekletilirdi. Mahalleye bazen de ''çerçi'' gelirdi. Çamaşır mandalları, çay bardakları, su bardakları, şeker tasları, çermik tasları.. diye bağırırdı. Karşılğında da, mis, bakır, alüminyum, teneke veya para alırdı. Ağızlarında takma altın diş olan; Adana veya Gaziantep'li bohçacı kadınlar da gelirdi. Malları kaliteli kaçak Suriye malıydı. Ajitasyonik muhabbetleri ve yüksek ikna kabiliyetleri neticesinde bedava karınlarını bile doyururlardı. Bir de Erzurum'dan gelip veresiye satış yapan ve yüzüne bolca krem süren Kâzım adında bir bohçacı vardı. Özellikle Tortum'dan, hayvanın iki tarafındaki sepetler içerisinde meyve (Armut, erik, kızılcık, pekmez..) satanlar da gelirdi. Bu satışın özelliği, ''kabı kabına'' olmasıydı. Yani bir kap meyvenin karşılığı bir kap un veya buğdaydı. Haftada bir gelen, uzun boylu ve heybetli bir çerçiden ise hepimiz korkup kaçardık. Bu çerçinin şeftali çekirdeği yediği ve bu yüzden sağır olduğu söylenirdi.  Bu satıcılar geceleyin, şimdiki hal dükkanlarının olduğu sokağın orada bulunan handa kalırlardı. 5-Çoğu bakkalda Gaziantep'te üretilen yeşil sabun satılırdı. Bu sabunlar küçük çuvallar içerisinde ve kuruyup fire vermemesi için dükkânın hemen girişine konulurdu.   6- Pancar şirketinin duvarı, demiryolu, Malakan ve Soğuk Çermiğin olduğu bölge 1930'lu yıllardan itibaren; havuzu, gazinosu olan piknik yeriymiş. 7-Turistik Otel'in havuzuna, otel kısmından girildiği gibi güney tarafında bulunan kapıdan da giriliyordu. Kapıdan girince, sağ tarafta odalarında küçük havuzlar bulunan aile kabinleri vardı. Kasadan sol tarafa gidince kare şeklinde soyunma salonu ve ilerisinde hamam kısmı ve büyük bir havuz vardı Havuzun genişliğ 10 . boyu ise 25-30 m.civarındaydı. Küçükken dayı oğlu Ezalettin abi akşamları bizi kasaya bakan Enis Fırat'ın olduğu bu havuza götürürdü. Bu havuzu baştan sona balıklama atlayarak suyun altında yüzmek en büyük hevesimdi. 8- Anlatırlar ki; eskiden Deliçermik çok geline mezar olmuş. Kaynayan yer halka şeklinde anafor /tandır gibiymiş. Suyun kaynadığı yere gitmeye hiç kimse cesaret edemezmiş. Bilmeden genç bir kız tam ortada yüzerken çırpınmaya başlamış. Anası kenarda feryat ederken, eskilerden birisi anaforun kenarından hızla geçerken tekme ile uzaklaştırmış. Daha sonraları burası demir parmaklıkla kapatıldı. Söylenir ki ''gelin geldi, gelin geldi..'' denildiğinde kaynayan suyun deliliği tutar, coşar ve kabarırmış. Küçüklüğümde, her deneyişimde masalsı menkıbenin gerçekleştiğine şahit oldum. 
Ekleme Tarihi: 24 Mayıs 2024 - Cuma
Suat ÖZARAS

NOSTALJİ 3 ÇERMİKLER

Eskiden kendiliğinden çıkan bu sular, köprü yapılırken mühendislerin hataları yüzünden kayboldular (1). Vücuttaki bir yarayı; Büyük Çermik iyice genişletir, Küçük Çermik ise tamamen kapatırdı. O yüzden, sünnet olan çocuklar kısa bir zaman sonra Küçük Çermiğe götürülürdü ve yarası tamamen iyileşirdi.


Büyük Çermiğin; soyunma salonu yaklaşık 5-6 m. genişliğinde, 10-12 m. uzunluğunda tek katlı bir yerdi. Sonraları üstüne bir kat atıldı. Salonun sağında ve solunda sedir olup, duvarda askılık vardı (2). Çermiğin güneye bakan giriş kapısının dışında özellikle kışın soğuktan korunmak için kare şeklinde kapısı doğuya bakan koruyucu bir bölme vardı. Girerken sağda kasa, karşıda ise ev tipi AEG marka buzdolabı vardı. Üzerinde de sarı zemin üzerine yanlamasına yapıştırılmış, Gaziantep'te üretilen meşrubatın adı olan PORTALİN'in reklâmasyon afişi vardı.

 

Salonun sonundaki üç basamaklı merdivenden çıkılınca sağda masa üzerinde peştemal ve havlular vardı. Sedirin altında ise şimdi plastik terliklerin olduğu nalınlar vardı. Görevli, gelen herkes için soyunma yerine peştemal bırakırdı. Kışın ıslak olan peştemallar kuruması için sobanın etrafındaki tahta bariyerlere yerleştirilirdi. Özellikle pazar günleri müşteri çok olunca kurumamış peştemallar sobanın üzerine atılıp çevrilerek ısıtılmaktaydı. Çermiklerin işletilmesi ihale yoluyla oluyordu. Bazen de kısa süreliğine de olsa Belediye arafından işletiliyordu.. Bir keresinde müstecir ....... , zaten zor ısınan soyunma salonuna tezek sobası kurmuştu.

Sosyetik takılanlar ve bazı yabancılar şortla girerdi. Kasanın üzerinde ve soyunma salonunun sonunda duvara asılı şekilde; dikdörtgen şeklindeki metal levhalara  kabartma büyük harflerle; ‘’emanetinizi kasaya teslim ediniz, aksi halde mesuliyet kabul edilmez’’  ve ''duşlarda yıkandıktan sonra havuza giriniz'' yazıları vardı. Kelimeler arasında hiç boşluk yoktu ve yazılar zorlukla okunuyordu. Kapıyı açınca, sol tarafında çeşme bulunan sekizgen şeklinde kocaman bir havuz vardı. Havuzun kubbesi ise su seviyesinden itibaren 15-16 m. yükseklikteydi. Kubbe camekânlıydı ve sarmaşıklar sarkmış vaziyetteydi. İlkokuldayken çermiğe annem götürürdü. İlkokulu bitirinceye kadar böyle devam etti. Kadınlar bazen itiraz etse de, kasaya bakan Saime abla ağızlarının payını veriyordu. Saime abla kızdığı zaman ‘’teccal!, devamsız!’’ diye bağırdığında erkeklerin bile ödü patlardı (3).

 

Genelde kadınlar da peştemalla giriyorlardı çermiğe.. Sosyetik hatta aşırı sosyetik davrananlar da vardı. İçerde bazı kadınlar Gelincik sigarası içerdi. Çok kere de dışardan küçük çocuk tarafından getirilen kar yenilirdi. Küçük çocuklar annesinin kucağında elinde bulunan kurumuş kopul ekmeğini suya batırarak yerlerdi. Zengin çocuklar plastik simitle, büyük kızlar ise şambrelin içine oturup elleriyle de kayık gibi kürek çekerek yüzerlerdi. Diğerleri ise, iki yanlarına bağladıkları kapağı lehimlenmiş 2 lt.'lik Tariş'in zeytinyağı kutularıyla yüzerlerdi. Ayrıca bostanlarda ekilen su kabağıyla da yüzenler olurdu. Şambreli en çok çadırlarda kalan Erzurum'lular kullanırdı. Kapanışa az bir zaman kala Saime Abla da yıkanırdı.

4-5 basamakla inilen hamam kısmında yapılacak ilk iş kili yumuşatmaktı (4). Hamam kısmında önce kese vurulur akabinde de saçlar kil ile yıkanıp bütün vücut yeşil sabun ile yıkanırdı (5). Bazen de çermikte ‘’gelin ayağı’ ’açılırdı. Yiyecekler ve meyveler götürülür, suyu boşaltılmış havuzun zemininde etkinlik yapılırdı. Ramazan ayında iki gece, çermik kadınlara olurdu. Gece çermiği, tellal vasıtasıyla sonraki yıllarda ise hoparlör ile ilçe halkına duyurulurdu. Çermik çıkışı özellikle soğuk havalarda, çocukların başı tülbent/leçek ile bağlanırdı. Evleri çermiğe uzak olanlar, yazın faytonla kışın ise kızakla giderlerdi. Faytonların durak yeri, huzurevinin karşısında bulunan ortaokulun yanıydı.


Çermiğin yanındaki köprünün altında fığ-fığ ve değişik yerlerde su kaynardı. Eskiden bir kişi çermiğe gidiyorsa, soranlara çermiğe gidiyorum diyemezdi.. Biraz ayıp karşılanırdı. Çoğu kere de, buz kırılıp çayda yıkanılırdı. Ayrıca çermiğin sol tarafında çermik ebadında üstü açık olan ve adına Camış Çermiği denen bir havuz daha vardı.

 

Köprünün öteki tarafında Küçük Çermik vardı. Kare şeklinde olan havuzun sağ tarafında hamam kısmı bulunurdu. Büyük ve Küçük Çermiğin suyundan aç karnına bir bardak içilirse sindirime çok faydalı olur. Yolun  tam karşısında elektrikler kesilince hemen devreye giren jeneratör odası vardı. Çalışırken çıkardığı ses çarşıda bile duyulurdu. Pancar Şirketi'nin yanındaki köprünün yanında bakkal dükkânı vardı. Bu dükkânı önce Çanakçı'lar daha sonra da İbrahim Bektaş işletti. Malakan’ı karşıya geçince; üç tane büyük ev, Soğuk Çermik ve maden suyu vardı. Bu evleri Trabzon ve Rize'den gelenler kirâlardı. Bu bölgenin sağ tarafında Pancar Şirketi sol tarafında da Kaymakam lojmanı vardı (6). Bu lojmanın yerine sonradan Arıkan Şenyurt, çay bahçeli büfe-market yaptı. Bu büfenin tam karşısında su çıkardı. Kükürtlü çermik suyunda kızaran ve acıyan gözler bu suyla yıkandığında rahatlardı.


 
Büyük çermiğin doğusunda; çay salonu, bahçesi ve aile kabinleri olan Şifa Palas/Banyolar bulunmaktaydı. Buraya, çoğunlukla yaşlı Rize ve Trabzon’lular gelirdi. Baharın iki büklüm gelir, eylül ayında düzelmiş vaziyette giderlerdi. Bunlar Birlik Kardeşler Oteli ve Hotel Park'ta kalırlardı. Banyolar’a ait 3 tane de küçük ev vardı. Maden Suyunun yanında bulunan Soğuk Çermiğin her tarafından kabarcık şeklinde ılık su çıkardı. Müdürlüğünü Trabzon'lu emekli albayın yaptığı ve Selahaddin Babüroğlu’nun gayretleriyle yapılan Turistik Otel'in; dikdörtgen şeklinde büyük bir havuzu, 32 tane odası, aile kabinleri ve restoranı vardı. Baklavayı kendisinin yaptığı, Araklı’lı Ali Civelek işletti (7).


Deliçermik, Hasankale'nin 10 km. doğusunda üstü açık bir havuz olup çamuru meşhurdur. Kile benzeyen çamur bütün vücuda sürüldükten sonra yıkanılırsa romatizmal bütün hastalıklara iyi gelir. Buraya sabah gidip akşam dönülürdü (8).


Şeker Şirketi'nin bahçesinde ve güney tarafında sıcak su kaynardı. Turistik Otel'in güney-batısında bulunan Muhsin Yüce'nin evinde küçük bir çermik vardı. Çermiktepe Camisinin lavabolarının çeşmelerinde kendiliğinden kaynayan sıcak sular akardı.
Çermikten çıkanlara, sıhhatler olsun veya şifalar olsun demek adettendi.

 

ÖNEMLİ NOT-1: a) Çermikte havuz içerisinde yapılan güreş /boğuşma ve havuza, suyu sıçratarak hızlıca atlamanın özellikle dışardan gelenleri rahatsız etmekten başka hiç bir amacı yoktur.
b)Pazar hariç Büyük Çermik saat 10'a kadar erkeklere, saat 10'dan sonra akşam vaktine kadar kadınlara mahsustu.. Özellikle yaz mevsiminde çadırda kalanların kapıda beklemesine , müstecirin düdük çalarak ve sesli ikazlarına rağmen erkeklerin kasıtlı olarak geç çıkmaları hiç te hoş olmayan bir vak'adır.

 

ÖNEMLİ NOT-2 :1990'lı yıllarda Atatürk Üniversitesi Kimya Mühendisliği Fakültesi öğretim üyelerinin Büyük Çermiğin kaynak suyunda yaptıkları tahlil neticesinde; suyun ayrıştırılacağı tesis kurulduğu takdirde, yangın söndürücü, ameliyatlarda narkoz ve gazlı meşrubatlar için karbondioksit elde edileceği sonucuna varılmıştır. Bu ifadeyi bana Prof. Dr. Sabri Çolak söylemişti.

 

DİPNOTLAR:
1- Büyük ve Küçük Çermik arasına köprü yapılırken, eskilerin -eğer köprüyü buraya yaparsanız çermiklerin suyu kaybolur- demelerine rağmen mühendisler ısrarla şimdiki yere temel atarlar. Kendiliğinden çıkan su, artık  jeneratörle çekilmeye başlanır.

2-Önceleri soyunma yerleri havuz kısmındaydı. Duvar kenarlarında metalik ızgara şeklinde sedir, duvarda ise askılık vardı.

3- Saime abla el radyosunda her zaman, İstanbul Radyosunu dinlerdi. James Last, Tom Jones ve Paul Mauirat orkestrası çaldığında sesini sonuna kadar açarak entel takıldığını belli ederdi. Kadınların, Saime ''yabancı müziklerden ne anlıyorsun'' lafına pek aldırış etmezdi.

4- Yaşar usta at arabasıyla Hekebat köyünden kil getirip teneke hesabı satardı. Çermikte, tas içerisinde su ile ıslatılıp saçlara ve yüze sürülüp yarım saat bekletilirdi. Mahalleye bazen de ''çerçi'' gelirdi. Çamaşır mandalları, çay bardakları, su bardakları, şeker tasları, çermik tasları.. diye bağırırdı. Karşılğında da, mis, bakır, alüminyum, teneke veya para alırdı.
Ağızlarında takma altın diş olan; Adana veya Gaziantep'li bohçacı kadınlar da gelirdi. Malları kaliteli kaçak Suriye malıydı. Ajitasyonik muhabbetleri ve yüksek ikna kabiliyetleri neticesinde bedava karınlarını bile doyururlardı.
Bir de Erzurum'dan gelip veresiye satış yapan ve yüzüne bolca krem süren Kâzım adında bir bohçacı vardı. Özellikle Tortum'dan, hayvanın iki tarafındaki sepetler içerisinde meyve (Armut, erik, kızılcık, pekmez..) satanlar da gelirdi. Bu satışın özelliği, ''kabı kabına'' olmasıydı. Yani bir kap meyvenin karşılığı bir kap un veya buğdaydı. Haftada bir gelen, uzun boylu ve heybetli bir çerçiden ise hepimiz korkup kaçardık. Bu çerçinin şeftali çekirdeği yediği ve bu yüzden sağır olduğu söylenirdi.  Bu satıcılar geceleyin, şimdiki hal dükkanlarının olduğu sokağın orada bulunan handa kalırlardı.

5-Çoğu bakkalda Gaziantep'te üretilen yeşil sabun satılırdı. Bu sabunlar küçük çuvallar içerisinde ve kuruyup fire vermemesi için dükkânın hemen girişine konulurdu.
 
6- Pancar şirketinin duvarı, demiryolu, Malakan ve Soğuk Çermiğin olduğu bölge 1930'lu yıllardan itibaren; havuzu, gazinosu olan piknik yeriymiş.

7-Turistik Otel'in havuzuna, otel kısmından girildiği gibi güney tarafında bulunan kapıdan da giriliyordu. Kapıdan girince, sağ tarafta odalarında küçük havuzlar bulunan aile kabinleri vardı. Kasadan sol tarafa gidince kare şeklinde soyunma salonu ve ilerisinde hamam kısmı ve büyük bir havuz vardı Havuzun genişliğ 10 . boyu ise 25-30 m.civarındaydı. Küçükken dayı oğlu Ezalettin abi akşamları bizi kasaya bakan Enis Fırat'ın olduğu bu havuza götürürdü. Bu havuzu baştan sona balıklama atlayarak suyun altında yüzmek en büyük hevesimdi.

8- Anlatırlar ki; eskiden Deliçermik çok geline mezar olmuş. Kaynayan yer halka şeklinde anafor /tandır gibiymiş. Suyun kaynadığı yere gitmeye hiç kimse cesaret edemezmiş. Bilmeden genç bir kız tam ortada yüzerken çırpınmaya başlamış. Anası kenarda feryat ederken, eskilerden birisi anaforun kenarından hızla geçerken tekme ile uzaklaştırmış.
Daha sonraları burası demir parmaklıkla kapatıldı. Söylenir ki ''gelin geldi, gelin geldi..'' denildiğinde kaynayan suyun deliliği tutar, coşar ve kabarırmış. Küçüklüğümde, her deneyişimde masalsı menkıbenin gerçekleştiğine şahit oldum. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler