BEDRİ TURHAN
Biz yaz aylarında; Veli Baba çay bahçesinde kapının karşısında bulunan ağacın altındaki masada tavla oynarken, Bedri de saat 10 civarında mahmurlu gözlerle kahvenin doğusunda bulunan açık mavi renge boyalı prefabrik evinden kalkıp gelirdi. Eğer Orhan Gencebay'ın şarkısı çalınıyorsa, Bedri hemen bizim doğu tarafımızda bulunan masaya otururdu. Orhan Gencebay'ın şarkıları bitene kadar çay içerdi (1) . Eğer başka sanatçının şarkısı çalınıyorsa, kahveye uğramazdı (2).
Hayata biraz dargın gibi bakan Bedri, Orhan Gencebay hayranıydı.Yürürken duraksıyormuş gibi bir hali vardı. Hafif sivri burunlu siyah renkli ayakkabıları, beyaz yağmurluk pardesüsü ve deri ceket kostümüyle kreasyonik giyinmeye özen gösterirdi.
BİRDAL YILMAZ
Numarası 156 olan Birdal Yılmaz'la ortaokulda beraber okuduk. Öğlen okul dönüşü bazen beraber gelirdik. Kadıoğlu mağazasının köşesinden, aniden sola dönerken ''afiyet olsun'' diyerek uzaklaşırdı. Orta 3. sınıfta türkçe dersimize Salih Çanakçı geldi. Salih Bey'in ilk dersteki nasihat şeklindeki konuşmasını, Birdal ''evet'' diyerek teyit edince, fırçayı yedi. Birdal yaz ayları, saat 13'den itibaren İhsan Toraman'ın göletinden taşan suların oluşturduğu kısımda balık tutardı. Pantolonu ıslanmasın diye paçalarını dizlerine kadar çekerdi. Dizlerinden ayak bileklerine kadar olan kısım parantez şeklindeydi.
1980'li yıllarda; Birdal Yılmaz'ın, Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü'nde personel olarak çalışan amcasının kızı, gelen bütün öğretmenlere evrak konusunda yardımcı oluyordu.
İLHAN GÜÇLÜ
Espritüel bir mizaca sahip olan, çok da güzel resim yapan 355 numaralı İlhan Güçlü ile ilkokul ortaokul ve lise birinci sınıfta beraber okuduk. Ben, resim yapamadığım için, resimlerimi her zaman İlhan Güçlü yapardı. Orta 3. sınıfta duvar dibi baştan 2. sırada,( sağ tarafımda) beraber oturuyorduk. Arka sırada oturan 90 numaralı astsubayın kibar çocuğu Levent Diker ise radyoda dinlediği Karagöz'ün ''hay bana pancar..'' sözünü söylerdi. Lise birinci sınıfta resim dersimize Zekeriya Nikbay geliyordu. Yılbaşı kutlaması resmini yapmamızı istedi. İlhan Güçlü benim resmimi yapmayı ağırdan alınca, kendim resim yapmaya çalıştım. Hoca resimleri topladı. Bir sonraki derste resimleri dağıttı, altına da notlar yazılmış vaziyette.. Hoca, benim çizdiğim resmin üzerine boydan boya x işareti atmıştı (3). Ruhum ve hissiyatım darmadağın olmuştu.
Sene sonunda sınıfta yapılan programda, Muazzez Türüng'ün ''Fincanın etrafı yeşil'' ve Vanlı'yam şanlıyam kılıcı kanlıyam türkülerini söylerdi. Önceleri Nef'i İlkokulu civarında daha sonra da, Soğuk Çermiğin oradaki İhsan Toraman'ın evlerinde oturdu.
Tavla oynadığımızda, işine gelmeyen zar attığında kendini unutkanlığa verip;
-Ben ne attım.. diye saflık numaralarına yatardı. Kışın pantolonunun altından giydiği pijamasını yaz mevsiminde bile çıkarmazdı.
En yakın arkadaşları; Seyyal Taner'i dinleyen Esmani Acar, 225 numaralı Zafer Onat ve Zâkir Muşlu idi.
ALPER KAPLAN
Babası Yaşar Kaplan demiryollarında personel olarak çalıştı (4). İstasyonun karşısında, Malakan'ın yanında bulunan tek katlı lojmanda otururlardı. Kış mevsiminde; mezarlığın yanında dağın eteğinde bulunan su deposuna, suyun donmaması için lojmanda ısıtılan su gönderilirdi. Lojmanın bacasında, metalik silindir şeklinde büyükçe bir baca vardı. Alper hiç boş durmazdı. Evde yaptığı şurubu istasyonda, trenlerde ise haşlanmış mısır salatalık ve sakız satardı (5). Trenlerde en çok da kondüktör Ejder'den korkardı. Alper hem türkü söylerdi hem de türkünün melodilerini ıslık çalarak çıkarırdı (6). Bazen de arkadaşlarına sessizce yaklaşıp, eliyle yüzünü sıvazlayıp ''yosman'' derdi. Bu harekete kızanlar da, Alper'e Sari Urus/Rus derlerdi. Tek hedefi televizyona çıkmaktı. Ankara'da gazinolarda ve İzmir fuarında türkü söyledi.
Alper çok güzel aşık (6 ayak) ve Banyolar'da Abbas Kotan'la tavla oynardı (7). En iyi tavla oynayanlar; Hüsam Tabiş (Gara Hüsam), Nidai Orhan, Zafer ve Hadi Altuğ, Vedat Aksakallı, Özbay Selçuk, Abbas Kotan ve Alper Kaplan..
DİPNOTLAR
1- Orhan Gencebay, sol eliyle çalan Arif Sağ ve Esengül'ün elektro-bağlamacısı Yavuz Top bağlamanın üstadlarıdır. Orhan Gencebay, aşk pınarı adlı şarkısıyla listeleri allak bullak etti. ''Vazgeç gönlüm sen bu aşktan'' ajitatif şarkısıyla da varoş ve gettoların son ümidi oldu.
2-Sanatçıların şarkı kasetleri Gaziantep'te .... plak şirketi tarafından korsan olarak yapılıp piyasaya sürülürdü. Sanatçının hakkını koruyan ''telif yasası'' çıkınca korsan kaset devri de bitti. Eski Dadaş Sineması'nın yanında bulunan, Stüdyo Beta'da katalogdan seçtiğimiz 13 şarkı, long-playlerden kasete kayıt yapılırdı.
3-Resim çizemediğim için ressamlara karşı ayrı bir hayranlığım vardır. Tommix, Texas romanlarına kapak resmi çizen Samim Utkun; Tex'in kapak resmini çizen Yücel, Karaoğlan'ı çizen Suat Yalaz; Tarkan'ı çizen Sezgin Burak, Kara Murat'ı çizen Abdullah Turhan ve Hürriyet Gazetesinde ''Gerçek hayat hikâyeleri'' yazısına resim çizen FarukGeç'e ile Milliyet'te karikatür çizen Bedri Koraman'a her zaman hayranlık duymuşumdur.
4-Yaşar Kaplan, her işi yapardı. İstanbul'dan ve Kars'tan gelen marşandiz ve kampanya döneminde fabrikaya pancar götüren tren her gün manevra yapardı. İki vagonu birbirine bağlamak çok zordu. İki vagon tampon yapınca, çok ağır olan zinciri karşı vagonun kancasına bağlamak gerekir. Bundan sonra da fren hortumları bağlanırdı. Özellikle geceleri bu çok zor ve tehlikeli bir işlemdi. Yaşar Kaplan ve makinist değişik melodi ile çaldıkları düdükle haberleşirlerdi. Geceleri ise, lüx lambası yardımcı materyaldi.
Kars yönünden tren geleceği zaman bir kişi ofislerin orada bulunan kulübeye gidip yeşil bayrağı tutması gerekir. Erzurum yönünden tren geliyorsa bir kişi cenderenin ilerisindeki kulübeden yeşil bayrağı tutması, bir kişi de meydan köprüsünde bulunan hemzemin geçitteki bariyeri kapatması gerekirdi. Bütün istasyon personeli lacivert takım elbise giyip şapka takardı. Gar müdürü ve hareket memurlarının elbiseleri 1. kalite, makascı gardıfren ve diğer personelin elbisesi ise 2. kalite idi.
Cendereden biraz ilerde, demiryolu ile karayolu arasında demiryolu lojmanları vardı. Burası bir mahalle gibiydi. Yol genişleyince bu evler yıkıldı. Bütün çocuklar, sökülen inşaatın hurda demirlerini demirci Muhsin Zilbeyaz'a sattı.
5-Soba kazanında getirdiği şurubu, istasyonun batıya bakan lojman kapısının önünde satardı. O zaman; Meltem, Melek, Madlen, Golden ve Prenses sakızları vardı. Meltem sakızlarının; spearmint, nane, muz, çikolata, bozoka ve tarçınlı olmak üzere 6 çeşidi vardı. 60'lık karton kutuda 11.50, teneke kutuda 14.50 liraya satılırdı. Teneke kutuya askerler traş malzemelerini, kızlar ise tentenelerini koyardı. Bu sakızların içinden renkli yerli ve yabancı artist resimleri çıkardı. Bunları da biriktirirdik. Sophia Loren, Audrey Hepburn, Brigitte Bardot, Claudia Cardinale gibi telaffuzu zor artistlere, Alper ''cıgınımi'' derdi.
6-Söylediği türküler;
-Kandilli, kandilli, kandilli yar yar...
-..Bir çift güvercin vurdum, yavru da güzel Eminem..
-...Sevdiğine kavuşur ley, yandım diley diley ley diley ley..
-Garip bir kuştu gönlüm yar/ elimden uçtu gönlüm/Saçının tellerine takıldı düştü gönlüm..
7-Şimdiki İş Bankası'nın yanında bulunan iki katlı Gündoğdu Palas'ın 2. katında oynadığımız tavlanın sonunda, Kitapsarayı'ndan aldığımız mika zarları kemik zarla değiştirirdik. Kemik zar ve tabanı kontrplak olan tavla ile istediğimiz zarı atabiliyorduk.