Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

NOSTALJİ 8

Pancar mevsiminde kapımızın önünden geçen araçlarla, akşama kadar tren istasyonundaki rampaya; öküz arabaları, at arabaları ve traktörlerle pancar taşınırdı. Öküz arabalarının arkasında bulunan yere gizlice binerdik (1). Çocukluğumuzda pancar istemek bizim için çok büyük bir zevkti; -Emi!, pancar ver! Bazıları verir, bazıları vermezdi. Oturduğu yerden hafifçe arkaya dönerek, eliyle bize fırlattığı pancardan araba yapardık. Fırında pişen pancar çok lezzetli olurdu. Pancarı kazlar da pancar yerdi.  İssi pungarın önünden geçerken, arabacı su içmek için koşarak gelirdi. Tam su içecekken; -Emi bu su içilmez, derdik.   Pancar yüklü araçlar, mezarlığın karşısında bulunan kantarda tartıldıktan sonra rampaya gelirdi (2). Rampada pancarı boşalttıktan sonra tekrar kantara gelip darası alınırdı. Bu işlemlerin sonunda tartı sonucunu gösteren bir fiş verilirdi (3). İkindiden sonra Erzurum’dan boş vagonlarla gelen tren, manevra yaparak pancar dolu vagonları alıp, Ilıca’da bulunan fabrikaya götürürken biz de asma köprüden seyrederdik (4). Rasim Binici (Resso); köprüden hareket halindeki trenin en son vagonuna atlayıp, vagonlar üzerinde koşarak en baştaki vagona gelirdi. Dirgenle sökülen pancarın, bıçakla kesilen pirleri hayvanlara yedirilirdi. Fabrikanın işlediği pancarın posası /küspe/melas, üreticilere teslim oranına göre bedava dağıtılırdı. Samana karıştırılıp hayvanlara yedirilen küspenin daha sonraları kurutulmuşu da çıktı.   Şeker Şirketi, Küçük Çermiğin karşısındaki Malakan’ın kenarındaydı (5). Malakan tarafındaki kenarı tel örgü ile kapatılmıştı ve mor renk sarmaşıklarla kaplıydı. Biraz ilerisinde çıkan sıcak su, sonraları büyükçe bir varil içine alındı. Şirketin doğuya bakan tarafında depolar bulunmaktaydı. Küçüklüğümüzde öğleden sonraları buraya çay içmeye ve uçurtma uçurmaya giderdik. 70'li yıllarda, bu araziye askeri kamp kurulmuştu. Demiryoluna doğru ilerledikçe yarım metre yüksekliğinde, 20 m. uzunluğunda üstü tel örgü ile çevrili duvar vardı. Duvarın öte tarafında; lojmanlar, pancar makinaları ve kendiliğinden kaynayan sıcak sulu havuz vardı. Duvarın doğu tarafında ise Hasankale’nin en zengin çöplüğü vardı. Çöplüğe; oyuncak arabalar, bebekler, büyükçe plastik veya metalik tüfekler atılıyordu (6) . Lojmanlarda kalan mühendis ailelerin sosyalitesi hayli yüksekti (7).   Şeker Şirketine ait, Erzurum yolunda ‘’deneme tarlası’’ vardı. Burası Şeker Şirketinin AR-GE’si gibiydi. Buradaki tarlada sürekli ve geçici işçiler tarafından pancar ekimi yapılırdı. Bir keresinde erkenden yağan kar neticesinde çiftçi pancarını sökemedi. Şeker Şirketi, ovadaki bütün pancarların sökülmesini sağladı. Şeker Şirketi, pancarın münavebeli olarak ekilmesini sağlardı. Yani pancar ekilen bir tarlaya, tekrar pancar ekilebilmesi için 3 sene geçmesi gerekirdi. Şirket; çiftçilere yağ, şeker, çapa ve söküm için avans verdiğinden dolayı pancar ekimi cazibeliydi. Hatta kirâya verilecek tarla için yazılan ilanda, ‘’pancar tarlası’’ ibaresi yazılırdı.. Özellikle manifatura esnafından kumaş /pırti alınacağı zaman ödeme günü olarak ‘’pancar parasına’’ diye konuşulurdu. Şirketin PANCAR adında aylık çıkan bir de dergisi vardı. Bu derginin kapağında büyükçe bir pancar resmi vardı. Pancar paraları genellikle şubat-mart aylarında Şekerbank tarafından ödenirdi. Ödeme esnasında bankanın önü, köfteciler ve seyyar satıcılar tarafından ablukaya alınırdı. Lokantalar, terziler ve oteller  başta olmak üzere esnaf bayram ederdi.   DİPNOTLAR: 1-Bazen de faytonların arkasına binilirdi. Bunu gören diğer çocuklar; -Emi, Arkaya kamçı! diye bağırırdı. 2-Hasankale, Köprüköy, Alvar ve Uzunahmet istasyonlarında bulunan kantardan pancar sevkıyatı yapılırdı. Sonradan, Kındığı köyü yakınlarında yapılan kantardan  kamyonlarla fabrikaya pancar taşındı. Hasankale’de bulunan rampa kifayetsiz kalınca, pancarlar TMO'nun önündeki boş araziye istif edildi. Daha sonra kamyonlarla fabrikaya taşındı.   3-Kantarda; tesellüm, kantar ve fire memurları, kantarda ise rampa ve sıra çavuşları görev yapardı. Tartı esnasında ağırlık fazla gelsin diye çocuk da bindirilirdi. Dara alınmadan evvel arabadaki toprak dökülürdü. Dirgenle tartılan pancar, dara alınırken ele alınırdı. Çavuşlar bunlara müsaade etmezdiler. En önemlisi de fire alınırken personelle tartışmalar olurdu. Yağmurlu günlerde, çamurlu pancar alta, temizi üste konulurdu. Bir gün Köprüköy kantarı memurlarından AA. mesaiye biraz geç gelir ve mühendisin yanından geçerek içeri girer. Mühendis AA’yı yanına çağırarak neden geç geldiğini ve selam vermediğini sorar. AA.’da hazırol pozisyonu alıp sağ eliyle 5-6 kere selam verip her selam verişinde şöyle der; -Al sana selam, al sana selam, bu da dünkü selam, bu da yarınki selam.. AA, giderken de şöyle der; -İstifa ediyorum ulan!!   4-Hasankale’de yapılması düşünülen şeker fabrikası, zenginlerin ‘’tarlada çalıştıracak adam bulamayız..’’ endişesi ve itirazıyla Ilıca’ya kaydırılır. 5-Malakan’ın üzerinde tahtadan yapılan köprüden, ağır tonajlı kamyonlar geçebiliyordu. 5-6 m. genişliğindeki köprüye 20cm. genişliğinde 5-6cm. kalınlığındaki kalaslar, 20.cm. aralıklarla diklemesine dizilip üzeri de kalın tahtalarla örtülmüştü.   6-Her mahallede çöplük olurdu. Soba ve tandırda yakılan tezeğin külü ile yemek yapılan patates ve sebze kabukları dökülen çöplük daha sonra gübre /ağbın olarak tarlaya taşınırdı. Fenni gübre kullanılmadığı için, tarladan alınan ürünler daha lezzetli olurdu. Çiftlik gübresi dökülen tarlanın patatesi kar beyazı ve kum gibi fenni gübreli tarlanın patatesi ise sabun gibi olurdu. Tezek külü, ise lahana tarlası sulanırken suya katılır.. Sobalarda ise tezek ve kerme kullanılırdı. Kermenin kalorisi fazla olduğundan tandırda kullanılmazdı. Dumanı gitmiş tezek mangala alınırdı. Ayrıca yaban tezeği ve yapma da kullanılırdı. Soba, geven veya gaz yağı dökülmüş küçük tezek ile tutuşturulurdu. 7- Orta ikinci sınıfta ingilizce dersimize; geniş ve biraz da uzun favorileriyle, renkli kareli ceket giyen Murat Soydan’a benzeyen Şeker Şirketinde görevli bir mühendis geldi. Okuma parçasındaki diyalogda adı geçen; Jack, Mary, Mr ve Mrs Brown adlı karakterler vardı. Mary’nin adını hızlıca Mıri, Mıri diye telaffuz ederdi. Katkılarından dolayı, A. Yaşar Bayoğlu'na teşekkür ederim. Fotoğraf: Cevdet Çelik albümü. ********************************************* MÜZİK BUKETİ SANAT MÜZİĞİ: Canımsın. (Bülent Ersoy) Bir sen kaldın içimde, bir de o hatıralar. (Muazzez Abacı) TÜRKÜ: Ala gözlüm. (Zeynep Hanlarova- Müşerref Akay) YABANCI: Ala ma yabdou. (Julia Boutros)
Ekleme Tarihi: 28 Kasım 2024 - Perşembe
Suat ÖZARAS

NOSTALJİ 8

Pancar mevsiminde kapımızın önünden geçen araçlarla, akşama kadar tren istasyonundaki rampaya; öküz arabaları, at arabaları ve traktörlerle pancar taşınırdı. Öküz arabalarının arkasında bulunan yere gizlice binerdik (1). Çocukluğumuzda pancar istemek bizim için çok büyük bir zevkti;
-Emi!, pancar ver! Bazıları verir, bazıları vermezdi. Oturduğu yerden hafifçe arkaya dönerek, eliyle bize fırlattığı pancardan araba yapardık. Fırında pişen pancar çok lezzetli olurdu. Pancarı kazlar da pancar yerdi.
 İssi pungarın önünden geçerken, arabacı su içmek için koşarak gelirdi. Tam su içecekken;
-Emi bu su içilmez, derdik.

 

Pancar yüklü araçlar, mezarlığın karşısında bulunan kantarda tartıldıktan sonra rampaya gelirdi (2). Rampada pancarı boşalttıktan sonra tekrar kantara gelip darası alınırdı. Bu işlemlerin sonunda tartı sonucunu gösteren bir fiş verilirdi (3). İkindiden sonra Erzurum’dan boş vagonlarla gelen tren, manevra yaparak pancar dolu vagonları alıp, Ilıca’da bulunan fabrikaya götürürken biz de asma köprüden seyrederdik (4). Rasim Binici (Resso); köprüden hareket halindeki trenin en son vagonuna atlayıp, vagonlar üzerinde koşarak en baştaki vagona gelirdi. Dirgenle sökülen pancarın, bıçakla kesilen pirleri hayvanlara yedirilirdi. Fabrikanın işlediği pancarın posası /küspe/melas, üreticilere teslim oranına göre bedava dağıtılırdı. Samana karıştırılıp hayvanlara yedirilen küspenin daha sonraları kurutulmuşu da çıktı.

 

Şeker Şirketi, Küçük Çermiğin karşısındaki Malakan’ın kenarındaydı (5). Malakan tarafındaki kenarı tel örgü ile kapatılmıştı ve mor renk sarmaşıklarla kaplıydı. Biraz ilerisinde çıkan sıcak su, sonraları büyükçe bir varil içine alındı. Şirketin doğuya bakan tarafında depolar bulunmaktaydı. Küçüklüğümüzde öğleden sonraları buraya çay içmeye ve uçurtma uçurmaya giderdik. 70'li yıllarda, bu araziye askeri kamp kurulmuştu. Demiryoluna doğru ilerledikçe yarım metre yüksekliğinde, 20 m. uzunluğunda üstü tel örgü ile çevrili duvar vardı. Duvarın öte tarafında; lojmanlar, pancar makinaları ve kendiliğinden kaynayan sıcak sulu havuz vardı. Duvarın doğu tarafında ise Hasankale’nin en zengin çöplüğü vardı. Çöplüğe; oyuncak arabalar, bebekler, büyükçe plastik veya metalik tüfekler atılıyordu (6) . Lojmanlarda kalan mühendis ailelerin sosyalitesi hayli yüksekti (7).

 

Şeker Şirketine ait, Erzurum yolunda ‘’deneme tarlası’’ vardı. Burası Şeker Şirketinin AR-GE’si gibiydi. Buradaki tarlada sürekli ve geçici işçiler tarafından pancar ekimi yapılırdı. Bir keresinde erkenden yağan kar neticesinde çiftçi pancarını sökemedi. Şeker Şirketi, ovadaki bütün pancarların sökülmesini sağladı. Şeker Şirketi, pancarın münavebeli olarak ekilmesini sağlardı. Yani pancar ekilen bir tarlaya, tekrar pancar ekilebilmesi için 3 sene geçmesi gerekirdi. Şirket; çiftçilere yağ, şeker, çapa ve söküm için avans verdiğinden dolayı pancar ekimi cazibeliydi. Hatta kirâya verilecek tarla için yazılan ilanda, ‘’pancar tarlası’’ ibaresi yazılırdı.. Özellikle manifatura esnafından kumaş /pırti alınacağı zaman ödeme günü olarak ‘’pancar parasına’’ diye konuşulurdu. Şirketin PANCAR adında aylık çıkan bir de dergisi vardı. Bu derginin kapağında büyükçe bir pancar resmi vardı. Pancar paraları genellikle şubat-mart aylarında Şekerbank tarafından ödenirdi. Ödeme esnasında bankanın önü, köfteciler ve seyyar satıcılar tarafından ablukaya alınırdı. Lokantalar, terziler ve oteller  başta olmak üzere esnaf bayram ederdi.

 

DİPNOTLAR:
1-Bazen de faytonların arkasına binilirdi. Bunu gören diğer çocuklar;
-Emi, Arkaya kamçı! diye bağırırdı.
2-Hasankale, Köprüköy, Alvar ve Uzunahmet istasyonlarında bulunan kantardan pancar sevkıyatı yapılırdı. Sonradan, Kındığı köyü yakınlarında yapılan kantardan  kamyonlarla fabrikaya pancar taşındı. Hasankale’de bulunan rampa kifayetsiz kalınca, pancarlar TMO'nun önündeki boş araziye istif edildi. Daha sonra kamyonlarla fabrikaya taşındı.

 

3-Kantarda; tesellüm, kantar ve fire memurları, kantarda ise rampa ve sıra çavuşları görev yapardı. Tartı esnasında ağırlık fazla gelsin diye çocuk da bindirilirdi. Dara alınmadan evvel arabadaki toprak dökülürdü. Dirgenle tartılan pancar, dara alınırken ele alınırdı. Çavuşlar bunlara müsaade etmezdiler. En önemlisi de fire alınırken personelle tartışmalar olurdu. Yağmurlu günlerde, çamurlu pancar alta, temizi üste konulurdu. Bir gün Köprüköy kantarı memurlarından AA. mesaiye biraz geç gelir ve mühendisin yanından geçerek içeri girer. Mühendis AA’yı yanına çağırarak neden geç geldiğini ve selam vermediğini sorar. AA.’da hazırol pozisyonu alıp sağ eliyle 5-6 kere selam verip her selam verişinde şöyle der;
-Al sana selam, al sana selam, bu da dünkü selam, bu da yarınki selam.. AA, giderken de şöyle der;
-İstifa ediyorum ulan!!

 

4-Hasankale’de yapılması düşünülen şeker fabrikası, zenginlerin ‘’tarlada çalıştıracak adam bulamayız..’’ endişesi ve itirazıyla Ilıca’ya kaydırılır.


5-Malakan’ın üzerinde tahtadan yapılan köprüden, ağır tonajlı kamyonlar geçebiliyordu. 5-6 m. genişliğindeki köprüye 20cm. genişliğinde 5-6cm. kalınlığındaki kalaslar, 20.cm. aralıklarla diklemesine dizilip üzeri de kalın tahtalarla örtülmüştü.

 

6-Her mahallede çöplük olurdu. Soba ve tandırda yakılan tezeğin külü ile yemek yapılan patates ve sebze kabukları dökülen çöplük daha sonra gübre /ağbın olarak tarlaya taşınırdı. Fenni gübre kullanılmadığı için, tarladan alınan ürünler daha lezzetli olurdu. Çiftlik gübresi dökülen tarlanın patatesi kar beyazı ve kum gibi fenni gübreli tarlanın patatesi ise sabun gibi olurdu. Tezek külü, ise lahana tarlası sulanırken suya katılır.. Sobalarda ise tezek ve kerme kullanılırdı. Kermenin kalorisi fazla olduğundan tandırda kullanılmazdı. Dumanı gitmiş tezek mangala alınırdı. Ayrıca yaban tezeği ve yapma da kullanılırdı. Soba, geven veya gaz yağı dökülmüş küçük tezek ile tutuşturulurdu.


7- Orta ikinci sınıfta ingilizce dersimize; geniş ve biraz da uzun favorileriyle, renkli kareli ceket giyen Murat Soydan’a benzeyen Şeker Şirketinde görevli bir mühendis geldi. Okuma parçasındaki diyalogda adı geçen; Jack, Mary, Mr ve Mrs Brown adlı karakterler vardı. Mary’nin adını hızlıca Mıri, Mıri diye telaffuz ederdi.
Katkılarından dolayı, A. Yaşar Bayoğlu'na teşekkür ederim. Fotoğraf: Cevdet Çelik albümü.


*********************************************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Canımsın. (Bülent Ersoy)
Bir sen kaldın içimde, bir de o hatıralar. (Muazzez Abacı)
TÜRKÜ: Ala gözlüm. (Zeynep Hanlarova- Müşerref Akay)
YABANCI: Ala ma yabdou. (Julia Boutros)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri