ÖZKAN SAĞ Özkan Sağ, orta 3. sınıfta fizik, lise 1. sınıfta ise fiziksel bilimlere giriş dersimize geldi. Orta 3. sınıf doğu blok 2. kat güneye bakan son sınıf, lise 1. sınıf ise batı blok 2. kat kuzeye bakan ilk sınıftı. Fizik laboratuvarı ise, kantinin üstündeki müdür odasının karşısıydı. Ortaokulda klasik Reşat Otman’ın fizik kitabı, lise birinci sınıfta ise birinci hamur kâğıda basılı yeşil zemin üzerine büyük harflerle fiziksel bilimlere giriş yazılı deneye dayalı kitâbı okuduk (1). Orta 3. sınıfın sonunda; matematik, fizik, türkçe ve sosyal bilgiler derslerinden okul bitirme sınavı yapılmaktaydı. Türkçe dersinde Karacaoğlan’ın şiirinin kafiye düzeni, fizik dersinde ise metal ve ametallerin özellikleri sorulan sorular arasındaydı. Özkan Sağ her zaman, fizik ile ilgili bir teori ortaya atıldığında; -Olabilir, denemek lazım.. gibi cevaplar vermemiz gerektiğini söylerdi. Orta 3. sınıfta, en hareketli öğrenci Burhan Atbaşı idi. O zamanlar saç uzatmak ve İspanyol paça pantolon giymek modaydı. Liseden mezun öğrencilerin ilk yaptığı iş, saç uzatmaktı. Okulda saç uzatmak yasaktı, fakat pantolona müdahale edilmiyordu. Bir gün Burhan, Özkan beye şöyle dedi; -Hocam, millet saçıyla kulaklarını neden kapatıyor. Madem öyle, biz de kulaklarımızı keselim!   Laboratuvarda cam ve duvar kenarında olmak üzere iki sıra halinde mavi renkte büyük deney masaları vardı. Her deney gurubu dört kişiden oluşmaktaydı. Bizim masa, cam kenarı en öndeydi. Gurubumuzda; 27 Cahit Hatunoğlu, 124 Hanifi Atıcı, 225 Zafer Onat ve ben vardım. Zafer Onat’ın sesi çok güzeldi ve her sene sonu ve boş derslerde türkü söylerdi. En çok da; ‘’Bir bahçeye giremezsin, girip viran eyleme..’’ türküsünü söylerdi. Deneyleri her zaman ben yapardım. Bir keresinde, tüp içerisinde kaynattığımız suya taktığımız tıpanın bir deliğine termometre takmıştık. Öteki delikten buhar çıkması gerekiyordu. Ben dalgınlıkla tek delikli tıpa takmışım. Buhar basıncıyla tüp ve termometre patladı. Laboratuvarın öteki tarafında olan Özkan Sağ; -Ulen tut, ulen tut..diye bağırarak bize doğru geldi. Masaya termometre parası olarak; kişi başı 16 lira olmak üzere cem'an 64 lira para getirmemizi söyledi.   Bir derste de, yangın söndürücüyü bizim masaya getirip en arka masada oturan 208 numaralı Ahmet Altuğ’a yangın tüpünü teslim etti. Hoca sınıfta ders anlatırken, Ahmet aniden tüpün vanasını açtı. Özkan bey sinirlendiyse de, Ahmet’e bir şey demedi. Yazılılar genellikle test şeklinde oluyordu. Özkan bey bakanlıktan gelen soru zarfını  sınıfta açtı. Üç kişi 6 bir kişi ise 5 almıştı. Sınıfın birincisi, Süleyman Turan’dı. Sınıfımıza, Veysi Kubilay Saydın adında Erzurum’dan bir öğrenci gelmişti. Laboratuvarda duvar dibinde ikinci masada, sınıfta ise duvar dibi sondan ikinci sırada otururdu. Mafyatik bir görünüşü olan Veysi, paltosunun yakalarını hiçbir zaman indirmez ve çok az konuşurdu. Konuştuğunda da; -Ula Gala’lılar, sizi gandırillar. Bu kitâplar Erzurum’da bir üst sınıfta oğutulir, derdi. Bir gün laboratuvarda yazılı olurken kopya çektiği iddiasıyla, Özkan Sağ kâğıdını aldı. Ertesi gün Özkan Sağ yazılı notlarını okudu. Veysi 1 aldığını duyunca, tehlikeli bir tonajda diyalog şöyle gelişti; -İtiraz ediyorum. (Sınıfta buz gibi bir hava esti.) -Kâğıdında bir şey yoktu. -Hocam yazıyordum, kâğıdımı aldınız. Almasaydınız, 10’luk yazacaktım. -Sen de kopya çekiyordun… - …….. Özkan Sağ problem çözerken öğrenciyi tahtaya kaldırarak söylediğini, öğrencinin yazmasını isterdi. Bir keresinde; İ. B.’yı tahtaya kaldırıp, 2.π.r  yazmasını söyledi. İ.B. de 2 pire yazdı. Özkan Sağ, yüzünü buruşturup, sinirli bir şekilde eliyle yerine oturmasını işaret etti. DİPNOTLAR: 1A-Orta birinci sınıfta fen ve tabiat bilgisi dersine Hilmi Sıldıroğlu, 2. sınıfta ise fizik dersine MTA.’dan bir mühendis geldi. Siyah takım elbise giyen mühendis, derse paralelkenar kuralı ile çözülen bileşke kuvvetleri anlatarak başladı. Öğretme metodolojisi zayıf olsa da çok bilgiliydi. Bazı dersler vukuatlı olurdu. Burhan Atbaşı'yla tartışırken, her zaman olduğu gibi Burhan saatini yere atıp sızlanmaya başlardı. Sonra da babasının hatırası olan saatin tamir parası için pazarlıklar yapılırdı. Bir defasında da, İsmail Balkaya ile sınıfta kovalamaca başlamıştı. İsmail sıraların arasından kestirme olarak virajı aldığında, hoca alamamış ve dizini sıraya vurmuştu… 1B- 1969-1970 eğitim-öğretim yılından itibaren, yaklaşık 100 lisede pilot olarak uygulanan deneye dayalı ''modern eğitim'' uygulamasına Pasinler Lisesi de dahil edilmişti. Matematik, fiziksel bilimlere giriş, fizik, kimya ve biyoloji ders kitâpları orijinalinden Türkçeye çevirilmişti. Üniversite soru kitâpçığında ise sayfanın, sol tarafında modern sağ tarafında ise klasik sorular vardı. Bu soruların cevap şıkları aynıydı.  ************** 1. RESİM: Soldan; Osman Demircan, Özkan Sağ ve Hikmet Gencer 2. RESİM: Soldan; Veli Öksüz, Dilek Topçugil, Özkan Sağ, Dursun Ali Durnagöl, Enver Subaşı, Fikri Akgül, Erzurum'dan nakil gelen öğrenci, Celalettin Kara, Sedat Günaştı, Suat Maytalman, Abdullah Yıldız, Ayhan Ceviz, Süleyman Gönder, Naim Gültekin /Kaymakam'ın oğlu, Coşkun Kartal, Hikmet Gencer, Lütfü Akgül, Salih Uygun, Karani Cengiz'in akrabası, Ali Öksüz, Mücahit .. 1972-1973 eğitim-öğretim yılı 29 ekim Cumhuriyet Bayramı. Fotoğraflar Hikmet Gencer hocamızın arşivinden alınmıştır. A. Yaşar Bayoğlu'nun ''öğrencileri isimlendirme'' katkısıyla.. ********************* MÜZİK BUKETİ SANAT MÜZİĞİ: Her mevsim içimden gelir geçersin. (Ayşe İnak Ekiz) ARABESK: Nerdesin nazlı gülüm. (Kısmet Kandıralı) FANTEZİ: Bir aşk bulamadım ki. (Gülden Karaböcek) TÜRKÜ: Nece unudum seni. (Flora Kerimova) HAFİF MÜZİK/ARANJMAN: Sevda kuşun kanadında. (Cem Karaca) YABANCI: Just walk away. (Celine Dion)