CELALETTİN KARA Herkesin ''Gara'' dediği Celalettin Kara; ortaokulda bizden iki sınıf ilerideydi ve okul futbol takımında oynamaktaydı. Kırşehir Kütüphane Müdürlüğü hizmetinden sonra emekli olan Celalettin Kara'nın iki hatırası; -1972-1973 eğitim-öğretim yılında ilde yapılan futbol müsabakasında Erzurum Endüstri Meslek Lisesini yendik. Bizim futbolculardan birisinin yaşı büyük diye diskalifiye edildik. ........... -Dersimizin boş olduğu bir saatte, bütün sınıf ilçe stadına gidip futbol oynadık. Okul Müdürü Karani Cengiz bizim sınıfın kapısına gelince, sınıfın sessizliği dikkatini çekiyor. Sınıfın boş olduğunu görünce, Cemal Uzun'u sınıfı bulması için görevlendiriyor. Cemal Uzun çarşıyı dolaşıp öğrencileri bulamayınca, Karani Cengiz; -Onlar kahveye gitmez, muhakkak stada top oynamaya gitmişlerdir diyerek beraberce stada geliyorlar; -Bunlar top oynuyor, kızım sizin ne işiniz var deyince, kızlar da; -Hocam biz de tezahürat yapmaya geldik, derler (1).   YAŞAR ÇOLAK Lisede bizden bir üst sınıfta okuyan Yaşar Çolak'la gezerken, bir ikindi vakti Çermik yolunda Zafer Altuğ'a rastladık; -Abi, bir şey söyleyeceğim ama lütfen sözümü tut! -Ola ne diyeceksin.. (Yaşar Çolak, aynen şöyle dedi.) -Gençsin, güçlüsün, nefesin yerinde, sevenin bol.. Belediye başkanlığına adaylığını koy. -  .......  ......Ben de desem ne diyecek!! ********** Kemal Öztürk'ün kahvehanesinde, Zafer Altuğ kolonun yanındaki çapraz bir şekilde konulmuş masada arkadaşlarıyla okey oynuyor. Zafer Altuğ'un sol tarafında ben, benim solumda da Yaşar Çolak seyirci olarak oturuyoruz. Tabela 2-2 ve oyun iddialı. Zafer Altuğ, 6-6-7-7'den birini atacak ki tek taşa düşsün. Yani 6'yı atsa 7'lere, 7'yi atsa 6'lara bitecek. Ayrıca 5 ve 8'e de bitiyor. Zafer Altuğ, Yaşar Çolak'a gözüyle işaret edip hangi taşı atacağı için kopya istedi. İki kişinin ıstakasını gören fakat hiç bir şeyden haberi olmayan Yaşar Çolak sağ işaret parmağıyla en uçtaki 7'yi işaret etti. Zafer Altuğ da 7'liyi attı. Biraz sonra soldaki oyuncu 7'li attı. Zafer Altuğ bitişi kaçırınca, Yaşar Çolak'a dönerek; -Senin o kaliten, ....   ....... !..Yaşar Çolak mecburen can güvenliği için mevzi değişti. ********** 1980'li yıllarda, Erzurum Cumhuriyet Caddesi'nde bulunan İş Bankası'nın bitişiğinde müzik aletleri satan bir dükkânda; -Şu bağlamanın fiyatı ne kadar? -Bir milyon ikiyüz bin lira. -Geçen sorduğumda 800 bin dedin.. -O dediğin 4 ay evveldi... Baktım tartışma uzayacak. Esnafa dedim ki; -700 bine sat, alırsa farkını ben vereceğim. -Tamam, 700 bin lira.. -..........  Sessizliğin ardından 10 saniye sonra dükkândan çıktık. ********** Yaşar Çolak, 80'li yıllarda tarlaya şalgam eker. Tarlayı sularken, önceden kanalın önünü toprakla kapatıp evleğe suyu bağlaması gerekir. Bu işlemi yapmadığından veya bilmediğinden fazlaca gelen suyun önünü bir türlü kapatamaz ve su başını alıp gider. Suyun kaçışını önlemek için de çaresizce kendini uzunlamasına suyun önüne atar. ********** Yaşar Çolak; bağlama başta olmak üzere bazı enstrümanları hatta kavalı burnu ile çalabilmektedir. Lisedeyken akşam vakti bir arkadaşı (VB), sevdiği kızın kapısı önünde elindeki kavalla play-back yaparak kendini hayran bıraktırmaya çalışırken, çukurda gizlenmiş olan Yaşar Çolak kaval çalar. ********** Yaşar Çolak 90'lı yıllarda arkadaşlarıyla yayın ve canar avlamak için Kağızman-Karakurt yöresinde Aras Nehrinde gece vakti balık avlamaya giderler. O yıllarda terör vardır ve çok kere de yol kesilmektedir. Yaşar Çolak, balıkları pişirmek için gecenin bir vakti asfaltın kenarında ateş yakar. Teröristlerin yol kestiğini zannedip duran araçlardan dolayı yolda iki taraflı olarak uzun kuyruklar oluşur.. ********** 1993 senesinde, Ankara'dan Hasankale'ye dönerken terminal civarında seyyar kol saati satıcısına rastladık. Yaşar Çolak saatlerin birini alıp diğerini bırakıyor. Otobüsün kalkış saati yaklaştığı halde hiç oralı değil. Satıcıya, ''Saat çalacak..'' diye gizlice el-kol hareketi yaptım.   METİN KÜLEKÇİ Pasinler Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kazandı (2). Bazı sebeplerden dolayı okumayıp, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini bitirdi. Üniversitede okurken her akşam, Mahallebaşı semtine gidip Hasankale'ye gidemeyenleri yurda getirip kendi yatağında yatırırdı. Kendisi çalışma salonunda sandalyede uyuyup, sabahleyin de misafirine kahvaltı ikram edip ceplerine harçlık koyarak yolcu ederdi (3). Çocukluğunda, pedallara ayakları yetişemeyen Metin Külekçi, sağ ayağını borunun altından öteki tarafa atarak bisiklet sürüyordu. Bisikletin devrilmesi durumunda ayak kırılabilirdi. Modern ve sosyal bir kültür anlayışına sahip olan Metin Külekçi, lise yıllarında kayak da yapıyordu (4).   DİPNOTLAR 1-Kız öğrenciler üç kişidir. Ofis Müdürünün kızı Fitnat Evsen, Şekerbank Müdürünün kızı Vildan ve diğer kardeşi de bizim sınıfta olan astsubayın kızı Sevgi Hamurcuoğlu. 2- Biri kaymakam diğeri subay yetiştiren; Mülkiye ve Harbiye, Türkiye’nin en prestijli iki okuludur. Subay yetiştiren Harbiye'nin bir de marşı vardır. ‘’Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,/ Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız…’’ Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin isim ve prestijinin bozulmaması için, İstanbul’da açılan okula Siyasal Bilimler Fakültesi denildi. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi marka isim olduğundan; burada okuyan veya mezun birisine okulunu sorduğunuzda kısaca, ANKARA SİYASAL der..Metin Külekçi; kaymakam, vali veya mülkiye müfettişi olmalıydı. 3-O zaman üniversite kampüsünde Kredi Yurtlar Kurumu'nun 1 kız 4 tane de erkek yurdu vardı. Yurdun birinci katı çalışma salonuydu. 4-Mezarlığın yan tarafında bulunan dağın yamacı kayak yapmaya müsait bir bölgeydi. Doğu Kışla'nın askeri personeli başta olmak üzere herkes bu bölgede kayak yapardı. ********** MÜZİK BUKETİ SANAT MÜZİĞİ: Demedim hicrânımı ellere yarar diye. (Elif Güreşçi) ARABESK: Ne fayda. (Bülent Ersoy) FANTEZİ: Fosforlu Cevriye. (Ruşen Yılmaz) TÜRKÜ: Ne gelmez oldun. (Kâmile Nebiyeva) HAFİF MÜZİK/ARANJMAN: Dert olur. (Banu) YABANCI: Santa Maria de la mer. (Mireille Mathieu)