İnsanlık tarihinin geldiği nokta itibariyle, günümüzde gelişen olayları çok net gibi gözüken ve esasında bu netliğin birazcık eşelemeyle çok ince bir tabakadan öteye gitmediğini anlayabilmek için berrak zihinsel faaliyetlerden ziyade tüm süreçlere daha derindeki detay ve karma karışık karanlıkları anlayabilmek için, kesinlikle bulanık zihinsel aktivitelerin devrede olması kaçınılmazdır. Yıllarca ülkemizin ve kimi neden dolayı rahatsız ederse etsin büyük Türk Milletinin ve bu ülkenin geleceğini çok uzun zamana yayarak ipotek altına alma, Anadolu coğrafyasından uzaklaştırarak yarım kalan emellerin gerçekleştirilmesi çabalarını hep aynı şekilde suya sabuna dokunmayana berrak zihinsel faaliyetlerle değerlendirdiğimiz için hiçbir zaman sonuç alınamamıştır. Bu çerçevede gerçekleşen analiz ve sentezlemelerde, ölçme ve değerlendirmelerde sanal gerçeklik olarak ulaşıldığı zannedilen her sonucun aslında ilgili organizatörlerin beklentilerinin gerçekleşmesine katkı sağladığı kabul edilmeli ve unutulmamalıdır. Şu an itibariyle içerisinden geçtiğimiz dar boğazların arka plânına düşen gerekçeler işte bu noktalarda aranmalıdır.
PDY (Paralel Devlet Yapılanması) olarak tanımlanan ve aynı zamanda belki renk tonları farklı olan diğer benzer yani kısaca paralelin paralelleri olan yapıların bu ülkede hangi toplumsal, kültürel ve dini hassasiyet ve ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıktıkları yüzeydeki maskelerin altında kalan esas gerçeklikler çerçevesinde ancak berrak değil, bulanık zihinsel faaliyetlerle çok boyutlu olarak değerlendirilip anlaşılabilir idi. Çözüm odaklı tedbirler de işte o değerlendirmeler sonucunda tüm açıklığıyla ortaya çıkmış olacaktı. Eğer bu değerlendirmeler yapılmış olsaydı; o zamanın masum yüzleri gibi gözüken maskeli domuzlar, 15 Temmuz akşamı maskelerini çıkarmış olarak aziz milletimizin kardeşliğini, birlik ve beraberliğini, inanç ve değerlerini çok büyük bir iştahla yemeye teşebbüs edemeyeceklerdi. Amerika’nındevletimizi çökertmek için açıkça derinden örgütlediği devleteparalel teşkilatlanan Fetullahçı ihanet şebekesini ve bu yapının tezi ve anti tezleri olarak farklı ihtimallere karşı yine aynı merkezlerce yapılandırılan diğer paralel örgütsel yapıların, çalışma usul ve esaslarının tıpa tıp aynı olduğu anlaşılmıştır. Bu ülkede senden, benden diye derin ayrışmalara zemin oluşturan, bu yapıların tamamı doğu ve güney doğumuzda ülke bütünlüğünü tehdit eden PKK terör örgütü mensuplarının Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun yaşatan ve koruyan değerlerine baş kaldırıp, ekmeğini yiyip suyunu içtikleri bu ülkeye ve devlete ihanet bayrağını açarak hainlik yapabilecek olanların en başından beri arka plândaki özgüvenleri işte bu kriptolar eliyle sağlanmıştır.
Çünkü bu cemaat yapılanmalarının dinimizin en temel değer ve şahsiyetlerinden çok daha fazla öne çekilen ve bu yapıların temele aldığı bir dini şahsiyetin Kürt kökenli olması üzerinden gidilerek bu temeller oluşturulmuştur. Halbuki dini şahsiyet ve alimlerin ırkı, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun gerçekten samimi olarak inanan herkesin ortak değeri olmaları beklenir. Bu şahsiyetlerin etrafını ulaşılmaz duvarlarla örerek kendi ego ve dünyevi makam ve mevki hırslarını bu tür şahsiyetlerin arkasına sığınarak gerçekleştirmenin dinle ve iman kurtarmayla bağlantısı olamaz. Bu şekilde dünyevi ego, hırs ve menfaat temini ve oluşturulan adı değişik ırkçılık ideolojisinin tatmin aracı şeklinde ayrıştırıcı ve husumet oluşturucu bir vasıta haline getirilmesinin o kişilerin idealleriyle örtüşmeyeceği anlaşılmalıdır. Bu yapılanmalar şimdi ve geçmiş dönemlerde elde ettikleri üst yöneticilik makamlarında etkin oldukları durumlardayapılan kadrolaşmalar derinlemesine incelendiği zaman, ana gövdeyi oluşturan PDY Fetullahçı terör ve ihanet şebekesiyle olan eşgüdümlü çalışmalar ve ortaklıklar su yüzüne çıkacaktır. Halen, bu ortaklıkların derinlere gömülerek su yüzüne çıkmaması için çok insafsız ve kripto çalışmalar hızla devam etmektedir. Kaynağına yerleştirilen vasıtalarla daha fazla tazyiklenen kirli sular mutlaka akıp gideceği yeni boşluklar aramaktadır. Geçebildiği her çatlak içerisine virüs ve mikroplar bulaştırmaya devam ediyor.
Bu oyunun rengi değişmiştir ve umulmadık bir yerde o akan kirli suları sele dönüşebilecek bariyer oluşturma çabaları vardır ve etkili bir biçimde devam ediyor. İşte o akan kirli suların debisini yükselten fırıldak ve girdapların paralelin paraleli olan yapılar olduğunu anlamak zorundayız. Bu durumun sorumlularının devlet mekanizmalarının verdiği görevi devlet ve milletten taraf olarak kendilerini konumlandırması gereken yöneticiler olacaktır. Vatana ihanet edenlerin her fırsatı kullanacakları, bu konularda tarafı devlet ve millet olan şahsiyetleri etkisizleştirmek için yalan, iftira ve namussuzluk dahil her şeyi yapacakları asla unutulmamalıdır. Üst yöneticilerin tüm bu açmazlardan sıyrılmalarını sağlayacak dediğimiz gibi tarafı devlet ve millet olan haysiyetli ve onurlu bir yaşama sahip ve feraset sahibi bilir kişilerden oluşan bir ekibe ihtiyaçları olduğu anlaşılmıştır. Üst yönetime gelen bilgi akışının incelenmesi ve suyu bulandırmaya dönük kirli kaynaklardan gelen sızıntıların deşifre edilmesi ve o kötü niyetlilere fırsat verilmemesi için bu şarttır. Böyle bir komisyon ve ekip çalışması sayın yöneticilerimizin eli ve kolu olarak hata yapma paylarını sıfırlayacaktır. Başka türlü işin içerisinde çıkılması neredeyse imkânsız gibidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki duyarlılığı ve gösterdiği fedakârlık ve gayretler mutlaka eller ve hatta gövdeler taşın altına konularak desteklenmelidir. Özellikle üniversitelerde bu konularda yürütülen soruşturmalarda devlet ve milletin bekası için görev alan ve gerçekten gövdelerini taşın altına koyarak sorumluluktan asla kaçmayan öğretim üyelerinin fikir ve düşünce yapıları incelendiği zaman bu mücadeleyi Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve Dr. Devlet BAHÇELİ ile birlikte yürütenlerin kimler olduğu kolayca anlaşılacaktır. İktidar erkinden sınırsız bir şekilde yararlananların temsil ettikleri irade ve düşünceye mensup kişilerin bu tür görevleri almamalarının ne anlama geldiğinin değerlendirilmesi bu soruya cevap olacaktır.
Lafı fazla dolaştırmadan konuyu Reza Sarraf meselesine getirmek istiyorum. Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’ nin çok önce teşhis edebildiği ve takdire şayan bir değerlendirmeyle öngördüğü ve gerçekten şu an itibariyle bire bir somut olarak yaşadığımız bu oyunun çok farklı çerçevelerden değerlendirilmesi ve analizlerin yapılması gerekir. Ulusal ve yerel medyaya bakıldığında, RezaSarraf’ın bir iş damı olduğu, uluslararası ticaret yaptığı ve hatta bizim ülkemizde de aynı kapsamda çalıştığı, tüm ihracat ve ithalat işlerinde ülkemize olağanüstü katkılar sağladığı algısı yaratılmıştır. Bugün itibariyle durumun böyle olmadığı ortaya çıktığına göre, bu algıyı yaratanların maksatlarının sorgulanması gerekmiyor mu?!.. Bu şahsınyaptığı işlerden dolayı ödül bile alması nasıl izah edilmelidir? Kısacası devlet erki yanıltılmıştır. Sorumluları da hesap vermelidir.
Esasında Reza Sarraf iki taraflı çalışan bir ajandır. Türkiye’ye geldiği ve ticaret faaliyetlerine başladığında yanında çok sayıda İran istihbarat elemanları bulunuyordu. Bunların çoğu da beden geliştirme ve spor alanlarında uzman kişilerdi. Onun için birçok spor komplekslerinde görev yapıyorlardı. Kısacası Sarraf istihbarat ekibiyle Türkiye’ye yerleşmiş İran derin devletinin etkili bir elemanıydı. Öyle olmamış olsa idi elindeki serveti ne elde edebilir ve nede bu serveti dünya ölçeğinde kullanabilirdi. Bu sınırsız kullanım çerçevesinde sağa sola çok önemli miktarlarda paralar ve altınlar dağıttığını söyleyen bir adamın bu paraları haydan gelip huya giden paralar olarak değerlendirildiğinde normal bir iş adamı profili olmadığı anlaşılır. Başka bir ülkede böyle bir rüşvet çarkını yöneten ekip veya yapının kesinlikle bir veya birkaç istihbarat ağının desteğiyle çalışıyor olması kaçınılmazdır.
İran derin devleti Reza Sarraf’ ı uygulanan ambargoyu delmek ve özellikle bu konuda altın ticareti yapılarak bu sürecin yönetilmesiyle görevlendirmiştir. Ancak Sarraf bunu yaparken Amerika ve Avrupa birliği ülkelerinin pozisyonlarını da kontrol etmesi gerekiyordu. Bunun için de bu ambargoya uysun veya uymasın İran’la ticaret yapan ülkelerin kayıt altına alınması ve sıkıştırılmasının sağlanması gibi bir işlevsellikle Amerika adına da casusluk yapması plânlanmıştır. Dolayısıyla Sarraf iki taraflı çalışan bir ajandır ve Amerika tarafından ambargoyu deldiği iddia edilen Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve aklınca bir bedel ödetmek için kullanılmıştır. Sarraf bu durumundan dolayı ve İran istihbaratınca veya başkalarınca ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olacak ki, Türk istihbaratı tarafından ilgili birimler uyarılmıştır. İran derin devleti Sarraf’ın iş ortağı olan BabekZencani’yi idamla cezalandırmış ve hapse atmıştır. Ya da bir türlü koruma altına almıştır. Bu bağlamda kendi hayatının da tehlikede olduğunu gören Sarraf en son sahibi konumunda olan CIA ajanlarıyla çocuğunu da yanına alarak Amerika’ya gitmiştir. En nihai yapması gereken itirafçılık rolüyle kendisine verilen görevini tamamlamaya başlamıştır. İşte sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’ nin daha önceden gördüğü nokta da burasıdır. Bu iki taraflı ajan provakatörünmedyanın hedef şaşırtmalarına kapılmadan durumu anlaşılmış olsaydı ve Türkiye’de sorgulansaydı ve gözetim altına alınmış olsaydı yaşanan bu olumsuzluklar yaşanmayacak ve o şahıs bu ülkede barınamayacaktı.
Türk medyası bu ve benzeri olayları değerlendirirken her zaman sınıfta kalmıştır. Birileri birilerine karşı olmakla gözlerine inen perdeler nedeniyle bakar körlük yaşıyor. Aynı şeyi tersten okuyarak ta dillendirebiliriz. Şu an itibariyle medyada boy gösteren tüm yorumcu ve komplo teorisyenlerinin isimlerinin önüne yazılan şu veya bu uzmanlık alanlarıyla beraber televizyon haber programlarıyla yürüttükleri, hatta muhtemelen kendilerinin bile farkında olmadıkları algı operasyonları çerçevesinde uyarılmaları gerekir. . Bu insanların ne hikmetse analiz ve sentez basamaklarının bilişsel stratejilerine çok uzak oldukları, iddialarının tamamı olayları kurgulayıcılarının beklentilerinden ibaret olduğunu belirtmek zorundayım. Bazılarının saygısızlık örneği olan oturuş ve konuşma biçimleriyle boş ve paslı tenekeden ibaret olduklarını anlamak çok zor değildir. Eğer bu insanların değerlendirmeleri doğru ve isabetli olsaydı, ülkemizin karşılaştığı birçok sorunun başlamadan bitirilmiş olması gerekirdi. Bu kişilerin çok sığ ve sadece yüzeye sürülen maskeler üzerinde kalmaları maske arkasındaki gerçekliklerin kavranmasını mümkün kılmamaktadır.
Sarraf Amerika tarafından ülkemizde kullanılmış bir başka paralel terör yapılanmasıdır. Bunun böyle olduğuher gün geçtikçe daha net olarak anlaşılacaktır. Paralel terör yapılanması Fettulahçı ihanet şebekesi gibi Sarraf’ ta benzer gerekçelerle değerlendirilerek gıyabında yargılanarak Amerika ile olan kripto işbirliğinin ortaya konularak birlikte ilenen suçların cezalandırılması karşı tedbir olarak belki gerekli olacaktır.
Günün Sözü: Koynumuzda yılan beslemişiz!..