Doğu'nun Demirel'i, siyaset ve ilm-i siyasetin duayen ismi (1). Derler ki, çoğu kişi siyaseti İhsan Toraman'dan öğrenmiştir. Çok iyi bar oynardı. Gri renkte paltosu ve fötr şapkasıyla çarşıdan geçtiğinde yaşlısı genci, ona hürmette kusur etmezdi. 70’li yıllarda; sabah bahçelere giderken korganın (Aras-Edaş) önünde, İhsan Toraman'ı işçilere talimat verirken görürdüm.
Asma köprünün yapılışı; yaklaşık 60 m. genişliğindeki çayın önünün tahtalarla kapatılıp mini bir baraj yapılıp kayıkların yüzdürülmesi, benimle beraber herkesin hafızasındadır (2). Çadırlarda kalanlar kayıklara binmek için sıraya girerdi. Sıcak yaz günlerinde barajda yıkanırdık. Çadırlarda kalanlar, banliyö treniyle günübirlik gelenler, çermiklerden salınarak çadırlara dönenler, Velibaba çay kahvesindeki arabesk müzik, semaverlerden çıkan dumanlar, çadırlarda kalanların klarnet-zilli tef ile yaptıkları sünnet düğünleri ve uçurtma şenlikleri...Hasankale'nin popülaritesini artıran unsurlardı..
Bu barajın her iki tarafında beton direkler vardı (3). Direklerin lambaları, çocuklar taş atıp kırmasın diye plastik Merbolin boya kutularınnın içine konulmuştu.
Büyük sel felaketinden sonra, sokaklar balçık gibi çamurdu. Bu sokaklara paket taş ile kaplanmasına çok sevinmiştik. Mahallemize bir de çeşme yapılmıştı. O zaman her evde çeşme yoktu. İssi pungarda ve mahalle çeşmelerinde yemekten sonra kaplar yıkanırdı. Deterjan olarak da kum ve kül kullanılırdı.
Çermiklerden bahçelere gelirken sağ tarafta bulunan bölgede; yuvarlak bir parkur ve buna sabitlenmiş bisikletler vardı. Hemen yanında, birisi yukarıdan aşağıya diğeri soldan sağa dönen salıncak yapılıyordu. Şimdiki devre-mülkün yerine koskocaman bir yüzme havuzu yapılmıştı. Sadece içine su doldurulacaktı. Aras-Edaş'ın tam karşısında belediyenin, demirci ve marangoz atölyeleri vardı. Belediyenin bütün onarım işlemleri burada yapılırdı. Mezbahanın olduğu yerde tam teçhizatlı soğuk hava deposu yapılmıştı. Toraman'dan sonra, bunların hepsi kaderine terkedildi..
Şimdiki Kervan Lokantası'nın olduğu yerdeki dükkanlar, ilçe merkezindeki hal dükkanları, prefabrik hal binası, çermik yolunda bahçelerde ve soğuk çermiğin yanında bulunan evler 70'li yıllarda yapıldı (4). Soğuk çermiğin yanında bulunan maden suyu, Toraman tarafından şişelenerek piyasaya sürüldü. İlk zamanlar şişeler daha büyüktü.
İhsan Toraman, hatırını kıramayacağı bir kişinin oğlunu işe alıyor (S.K.). Bu şahıs hiçbir işi beğenmiyor. En sonunda Toraman bu şahsı odasına çağırıp koltuğuna oturtup anahtarları da veriyor. Genç şaşırdığında, şöyle diyor;
-Madem hiçbir işi beğenmiyorsun, o zaman belediye başkanı ol. Genç hatasını anlayıp ilk verilen görevi kabulleniyor.
Belediye’de çay dağıtımını yapan Hüseyin Kavut (Paşa) aynı zamanda İhsan Toraman’ın özel kalem müdürlüğünü de pratik olarak yapardı.. İhsan Toraman ile görüşmeye gelenler için;
-Tamam sen içeri gir.. Sen biraz bekle..
Ankara'dan döndüğünde; muhalifleri, İhsan Toraman'ın karakola düştüğünü söylüyorlar. (O sıralar karakola düşenin saçları 3 numara traş edilirdi.) Ertesi gün Toraman elindeki şapkasıyla herkese selam vererek çarşıda dolaşır. Bünyamin Yağar dedi ki;
-Seçime bir iki gün kala, bir kişi gelip Toraman’a hakaret etmeye başladı. Ben bu şahsı dövecektim, elimden tutup yavaşça şöyle dedi;
-Bu adam provokatör, dövdüğün anda seçimi kaybederiz. Hasankale eşrafından bir kişi Toraman'ın gıyabında konuşuyor. Toraman hemen birkaç kişiyle dükkanına gidiyor ve;
-Kahveni içmeye geldim, diyor. Kapının önüne masa sandalye atılıyor ve kahveler içiliyor. Ramazanda ikindi vakti bacadan geçenlerin üzerine kovayla su dökmek moda haline gelmişti. Bir keresinde de, yanlışlıkla İhsan Toraman'ın üzerine su dökülür. Toraman hiç bozuntuya vermeden arabasına binip gider.
Erzurum'da yapılan bütün AP. il kongrelerinde; divan başkanlığı yapan İhsan Toraman'a, kendi personelinden birisi gıyabında kötü laflar eder. Bunu duyan Toraman da, marketten aldırdığı malzemeleri bu personelle eve gönderir. Toraman'ın eşi bu şahsı hüsn-ü kabul ile karşılayıp izzet-i ikramda bulunarak kahve ikam eder. Mahcubiyet duyan bu şahıs, ertesi gün İhsan Toraman'dan özür diler.
Eskiden radyoda pazar günleri saat 10 civarında hafif batı müziği dinleyici istekleri vardı. Türk hafif müziği/aranjman sanatçıları; Cem Karaca, Barış Manço, Fikret Kızılok, Işıl German, Üç hürel, Modern folk üçlüsü, Nonna Belle, Berkant, Erol Büyükburç, Asu Maralman, Lale Belkıs, Ajda ve Semiramis Pekkan, Füsun Önal, Cici Kızlar..Radyoda şarkı çalınırken, şarkıyı isteyenlerin ismi de yayınlanıyordu. Şakacı birisi de, Hasankale'nin eşrafının isimlerini yazıp şarkı çalınmasını istiyor. O saatte de herkes sofra başında hem kahvaltı yapıyor hem de radyo dinliyor.
-Sayın seyirciler hafif Türk müziği dinleyici istekleri programına hoş geldiniz. Pasinler'den; Tayyar Koyuncu, Sıtkı Gözeler, Sebih Pasin, Sıtkı Bayoğlu.... için, açtım aşk defterimi adlı şarkıyı Lale Belkıs söylüyor.. Her hafta eşraftan yeni isimler ve oynak şarkılar çalınıyor. İsmi okunanlar herkesin dilinde. Haftalar sonra isimleri yazan şahıs mektubu postaneye verirken, İhsan Toraman şakacıyı yakalayıp elini omuzuna koyarak şöyle diyor;
-Evladım, bir daha yapma..
Bir seçim öncesi, belediye personellerinden birisi (Lakabıyla, NS ) Toraman'ın aleyhinde çalışır. Toraman seçimi kazanınca, istifa etmeyi düşünür. Toraman göreve başladığında her zamanki gibi işçileri korganın önünde toplayıp iş taksimatı yapar. NS ise üzgün bir şekilde tüm pişmanlığı ve perişanlığıyla çarşıya doğru gider. İhsan Toraman NS'yi çağırtıp işinin başına dönmesini nazik bir üslupla söyler. Seneler sonra, NS'ye; Toraman nasıl birisiydi diye sorduğumda mahcup bir şekilde şöyle dedi;
-Böyük adammış vesselam.
İhsan Toraman, karizma hatta karizmanın çok çok ötesinde nev’i şahsına münhasır siyaset üstü bir belediye başkanıydı.
DİPNOTLAR:
1-Türkiye'de; siyasetçiler ad veya soyadıyla anılır. Bu isimler artık marka olmuştur. Hiç kimse, İhsan toraman demez, Toraman der. Babagil (Kemal Babagil) , Sebeh Bey (Sebih Pasin), Durdaği (Durdağı Atasever), Möhsün Bey (Muhsin Yüce), Erikan (Arıkan Şenyurt), Mitat Bey, (Mithat Bingöl)...
.
2- O zamanki Milliyet gazetesinin ilk sayfasının orta kısmında asma köprü haber olmuştu. Boğaziçi köprüsüne nazire olarak yapılan köprü için İhsan Toraman gazeteye şöyle demeç vermişti;
-Biz Boğaziçi Köprüsü'nden önce bitirdik.
3-O zaman TEK. Yoktu. Elektrik parası belediyeye yatardı. Bu işe bakan memur; Osman Selçuk, teknik personel de Hanifi Çalık'tı. Belediyenin imkanları kısıtlıydı. Kornası ve kapısı olmayan jeeple arızalara gidilirdi.
4- Bu dükkanlar belediye imkanları ile yapıldı. Kalıp işlerini marangoz Nadim Usta, tabla beton dökme işini belediye personeli yaptı. Hayrettin Narmanlı dedi ki;
-Bütün dükkanların tabla betonlarını belediye pesoneli olarak biz döktük. Akşamleyin, turistik otelde güveç yedik ve otelin havuzunda yıkandık. Havuz sadece bize tahsis edilmişti.