Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 bonus veren siteler Yeni Bonus Veren Siteler

Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

NOSTALJİ 12

NİSAN YAĞMURLARI VE REKLAMLAR Kepçe kepçe kelepçe, Dış gapıda durunca, Hızır gapıyı çalınca.. Sari inegin yağiynan, Pottik tavuğun yumurtasiynan, Ver Allah’ım ver! Bir süri yağmur.. Nisan ve mayıs aylarında öğleden sonra yağmur yağdığında; çocuklar birbirine bağlanmış iki ağaç parçasıyla her evin önünde kapıyı çalarak, yukarıdaki tekerlemeyi şamanist ritüeller eşliğinde söylerdiler (1).  Açılan kapıdan, yumurta, ev helvası, çikolata veya dürüm verilirdi (2). Kapı açılmayıp veya hediye verilmezse, üç kelimelik argo bir cümle söylenirdi. Evlerden toplanan bu kumanyalarla, evlerin bacasında piknik (pison) yapılırdı.    Okullar tatil olduğunda, zemini bambudan yapılmış hasır ile kaplı olan evin odalarında Kur'an-ı Kerim öğretilirdi. Ücreti ise, para veya yeşil Nizip sabunuydu. Odanın kenarlarında ise yüzeyinde renkli kilim desenleri olan büyük ot yastıklar vardı. Burada yapılan eğitimin, adına Ğeçce-Ğoca denilirdi. Çok kısa bir zaman içerisinde; çocuklar usta, kalfa (ğelfe), şakirt( şegırt), çırak gibi ünvanlara ayrılırdı. Kızlar ve erkekler ayrı odalara alınırdı. Yaklaşık 10 cm. boyunda, ucu sivri süslemeli ve adına SÜRECEK denilen tahta çubukla ders takip edilirdi. Hoca, herkesi tek tek okuttuktan sonra ertesi günkü ödevini verirdi. Dersini okuyan çocuk, diğer çocukları çalıştırırdı. Hatta ‘’Dersini almış da ediyor ezber.. ‘’ diye de bir türkü vardır. Hocaya ‘’elif-ba’’ alfabesiyle (supara) gidilirdi. Kuran-ı Kerim'e çıkıldığı gün, hocaya hediye götürülüdü. Dersini başaramayanlara ''kor-izan'' denilirdi. Herkes, işaret parmağını hocaya gösterip ‘’izanlı’’ olup olmadığını sorardı. Parmakta et ile tırnak arasında bulunan yarım ay şeklindeki bölge parlak ise izanı açık denilirdi. Hoca da mecburen herkese, ''Maşallah izanı açık.'' derdi.   ***Çocukluğumuzda, koyun ve keçinin ayaklarının eklem yerlerinden çıkarılan kemik parçasıyla adına aşık denen oyun oynanırdı. İki parmak arasında tutulan aşığın çukur tarafı üste gelirse sol, tümsek tarafı üste gelirse sağ denilirdi. Eneke ise sağ ve büyük olandan yapılırdı. Etrafına ince bakır tel sarılır veya delinip kurşun dökülürdü. Bazen de her iki işlem birden yapılırdı. Oyunun tekniği, dizilen aşıklara, eneke ile belirli bir mesafeden vurarak uzaklaştırmaktır. Ağır olan eneke, momentum ilkesi gereği değdiği aşıkları uzaklara fırlatırdı. Altı ayak, çizgi ve taladi en çok oynanan oyun çeşitleriydi. Seyircilerden biri aniden dizili aşıkları alıp kaçardı. Buna ‘’çur kaçırmak’’ denilirdi. 6 adım kaçmışsa bu kişiye hiçbir işlem yapılmazdı.   En çok 6 ayak oyunu oynanırdı. 4-5 m. mesafeden sırayla atış yapılırdı. Vuran oyuncu, aşığı 3 adım uzaklaştırmışsa bütün aşıkları alırdı. İlk atıştan sonra, enekesi en uzağa gidenden başlamak üzere atış yapılırdı. Bu sefer aşığın 6. adım öteye gitmesi gerekir. Bazen de oyuncu atış yapacağı zaman, rakibi sağ baş parmağıyla başının üzerinde halkalar çevirir veya yere şekiller çizip bazen de parmaklarını ısırırdı. Buna ‘’sur bağlamak’’ denilirdi. Atış yapan oyuncu bu totemist ritüellerden etkilenirdi. A. Yaşar Bayoğlu (Abo), atış yapmadan önce sağ eliyle önden yana doğru genişçe bir yay çizip kavisli atış yapardı. Mücahit Cengizhan’ın gözleri miyop olmasına rağmen, sol eliyle tam hedeften vururdu. Şeker Şirketinde çalışan babası Zülküf emi, uzaktan göründüğünde hemen gizlenirdi. Zülküf emi sinirli bir şekilde bağırır sonra da giderdi. Alper hem türkü söyler hem de diliyle kaval sesi çıkarırdı. En çok; ''Kara köprü narlıktır, güzellik bir varlıktır, öldüm diley ley.. ve Kandilli, kandilli kandilli yar..'' türkülerini söylerdi. Mahmut Kotan ise bazen sinirlenirdi. Mahmut harçlığıyla oyuncak tabanca alırdı. Biriken oyuncaklarını şans oyunu yaparak 25 kuruşa çektirirdi.   ***Çay bardağının üzerinde ince ve küçük çay parçası olursa, misafir gelecek diye herkes sevinirdi. Hatta, parçacık iki parmak arasında test edilerek, gelenin cinsiyeti bile söylenirdi. ***Haşlanmış yumurtanın sarısı, koparılan bir saç ile tam ortadan ikiye bölünüp doğacak çocuğun cinsiyeti söylenirdi. ***Evdeki en küçük çocuk, ayakları bitişik şekilde aniden yatması veya ayaklarını bağlaması iyiye yorulmazdı. Bu bir ölüm haberi olarak kabul edilip, yakınlardaki yaşlı veya hasta birisine fatura kesilirdi. Çocuğa da feci şekilde kızılırdı. Çocuk bu hareketi biraz sonra veya ertesi akşam yaparsa kehanet garantili olurdu. Çocuk bazen de diliyle, ölüm veya buna benzer şifreli kelimeler mırıldanırdı. ***Trenin, kesik veya sürekli düdük çalması hoş karşılanmazdı. Küçük yaşta Cin Ali’nin trenin altında kalmasından dolayı, kadınlar tarafından; ‘’Baba baba! yine kimin canını alacağsan’’ denilerek tepki gösterilirdi. ***Çocuklar bacada oyun oynadıklarında, evin içine toprak dökülürdü. Evin en büyüğü dışarı çıkıp, çocuklara hitaben şöyle bağırırdı.; -Ola! e.. p. bacalar yığıldi. ***Çocukluğumda, hemen hemen her gün sabah vakitlerinde bir çocuk cenazesi görürdüm. Büyükçe bir yastığın üzerindeki çocuk cenazesi bir adamın kolları arasında olurdu. Arkasında, imam ve 5-6 kişi ile mezarlığa doğru giderlerdi. ***Tren hattının kenarında bulunan kavak ağaçlarından dal kopararak ok ve yay, söğüt ağacından ise düdük yapardık. Düz olan yarım parmak ebadında söğüt ağacının odununu çıkarıp yeşil kabuğuna delik açarak düdük yapılırdı. ‘’Alçığ, gılçığ, sabun gibi sıyrıl çığ.’’ tekerlemesini söylemeyi ihmal etmezdik. ***Pır-pırlı tayyareler geçerken; -Teyyareci baba, mendilini salla, İstanbul’a yolla, eyvallah.. denilirdi. Tayyareler bazen yarım A-4 kağıdı ebadında 2. hamur kâğıda basılı broşürler atardı. Bu kâğıtlar, gökyüzünü kaplardı ve bütün çocuklar heyecanla yere düşmesini beklerdiler. ***Her evin kedisi vardı ve bu kediler, sobanın yakınına boylu boyunca uzanıp yatarlardı. Soba üzerindeki demlikteki su kaynayınca aniden sobanın üzerine dökülür ve ses çıkardı. Kedi birden uyanır ve karyolanın altına kaçardı. Kedi lavaboya gitmek istediğinde, kapıyı tırmalardı. ***Radyoda yaklaşık 10 dk. süren reklam spotları vardı. İsimleri; Anten Reklam, Kurt Ajans, Akdo Reklam..Erzurum Radyosunda saat 13 haberlerinden önce yayınlanan reklam spotlarında, Ettat-Göncüoğlu, Efendioğlu ve Özyapar firmalarının reklamları vardı.    RADYO VE TV'DE YAYINLANAN REKLAM SPOTLARI **Tuz, tuz, tuz Billur Tuz , sarfedelim Billur Tuz. **-Garson Ece getir, garson Ece getir!   -Afiyet olsun. (Ece makarnaları) **-Job traş bıçağı kullanıyorum. (tenor) -Ben de Job traş bıçağı kullanıyorum. (soprano) **Lallalla, lallallala..Havilland, güzel kadının kremi. **Demirbank iyi günler diler. **Ziraat Bankasının gücüne erişilemez. **İş Bankası: Paranızın, istikbalinizin emniyetidir. **Saray, Saray, Saray.. (Saray halıları. Ayten Alpman söylerdi.) **He he he Pepsı. (Tom Jones söylerdi.) **Elvan içelim Elvan. (Portakal aromalı gazoz.) **Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun sevgili şoför kardeşlerim. Pirellı lastikleri için hazırlanan reklam programına böyle başlayıp, şöyle devam ederdi; -Bahariye’den Işıl, Yaprak.. Caddebostan’dan Bahar, Gonca, Didem.. Moda’dan Gamze, Itır.. ve ismini sayamadığım 217 hanım dinleyicim için; - Akasyalar açarken’’ şarkısını takdim ediyorum efendim. Zeki Müren, 2 şarkı söyledikten sonra programını kapatırken son cümlesi şöyle olurdu; .. SAYGILARIMI LÜTFEN KABUL BUYURUNUZ EFENDİM.. **Ülkersiz çay saati düşünülemez. **Sesu, Sesu.. Modern bayanın tutkusu. (Ağda.) **-Akşama babacığım unutma Ülker getir. **Tamekse koy sepete. **Meysu kapaklarının içindeki harflerle; TÜRKİYE’DE MEYSU İÇİLİR, yazana hediye verilirdi. **Alo deterjan kutularında, dörde bölünmüş otomobil resmini tamamlayana Anadol marka taksi veriliyordu. **Güneş batar, Tekfen doğar. (Ampül.) **Perma-Sharp’ların üstünlüğü tartışılmaz. (Ayhan Işık söylerdi.) **Hadi hayırlı traşlar. (Ali Desidero, Derby traş bıçakları için.) **Merak eden denesin görsün. (Ayhan Işık, Perma-Sharp jiletleri için) **Mintaxla canım mintaxla! (Mintax yazısı spiral bir şekilde ve küçülerek yazılıydı. Sonradan ÇİTİ marka deterjan da çıktı.) **Merbolin, boyacının aşkı. **Bira, bu kapağın altındadır. (Efes Pilsen) **Göğü ısıtamazsınız, çatınıza İzocam serin. **Leda-li, Leda-la. (Leda limon, Leda lavanta kolonyası.) **Genç Pamukbank, iyi bankadır. **Moda, Vakko’dur. **Yok aslında birbirimizden farkımız. Ama biz, Osmanlı Bankasıyız. **Kaldı kaldı ne kaldı, Bozkurt kumaşlarında gözüm kaldı. **Kime sorsan, isteği Torsan. (Torsan radyoları) **Her genç kızın rüyası, Zetina dikiş makinası. **Hoover, süpürür döver. (Elektrik süpürgesi.) **Bema, Bema, Bema!! (Bema makarnaları.)   **-Bir bilmecem var çocuklar. -Haydi sor sor! (Çocuklar koro halinde.) -Çayda kahvaltıda yenir. -Acaba nedir nedir nedir.. -Çayda kahvaltıda yenir. -Acaba nedir nedir nedir. -Bisküvi denince akla, hemen onun adı gelir. -Eti Eti Eti..   DİPNOTLAR: 1-Görmeden asar-ı  nisanın bahar elden gider, Güller ahir ram olur amma hezar elden gider. Ziya PAŞA. (Urfa'lı Nabi ekolünün son temsilcisi.)   2-Mahallede her evde; kaz, ördek, tavuk ve horoz vardı. Tavuk ve ördeğin yumurtası arasında fazla bir fark yoktu. Ördek yumurtası krem rengi gibiydi ve çok parlaktı. Kaz yumurtası büyük ve çok yağlıydı. Hindi ise bazı evlerde vardı ve cevizi çok severdi. Hindiden en çok çocuklar korkardı. Çocuklar; ‘’Kabarama kabarama kel Fatma, annen güzel sen çirkin..’’ dediklerinde, hindi, hem sesiyle tepki verir hem de kovalardı. Bu hayvanların hepsi evin bahçesinde yapılan kümeste kalırdı. Kaz ve tavuklar arasında bazen kavga olurdu. Tavuk ve horozlar, kümeste bir çubuk (tar) üzerinde uyurlardı. Tavuk yumurtlayacağını her zaman haber verirdi. Buna tavuğun ağlaması denilirdi. Yumurtladıktan sonra da kesik kesik ses çıkarırdı. Kazlar ise yumurtladıktan sonra Malakan'a giderler, döndüklerinde  doğranmış karpuz kabuğu arpa veya suda ıslatılmış ekmek yerlerdi. 8 ila 12  adet yumurtlayan kaz, evin önünden kesinlikle ayrılmaz ve huzursuzluk yaratırdı. Büyük elma sandığına saman konulup kuluçkaya (tuğs) yatırılırdı.   3-Her gün kapımızın önünden, Ettat-Göncüoğlu firmasına ait tırlarla İran'a şoklandırılmış şekilde koyun eti giderdi. Şoklandırma işlemi, Kayseri'de bulunan Meybuz firmasında -40 derecede yapılırdı. Tır'ın dorsesinin üst tarafında, Thermo-King marka soğutucu, her iki tarafında ise italik harflerle Ettat-Göncüoğlu yazısı vardı.
Ekleme Tarihi: 07 Nisan 2025 - Pazartesi
Suat ÖZARAS

NOSTALJİ 12

NİSAN YAĞMURLARI VE REKLAMLAR

Kepçe kepçe kelepçe,
Dış gapıda durunca,
Hızır gapıyı çalınca..
Sari inegin yağiynan,
Pottik tavuğun yumurtasiynan,
Ver Allah’ım ver! Bir süri yağmur..
Nisan ve mayıs aylarında öğleden sonra yağmur yağdığında; çocuklar birbirine bağlanmış iki ağaç parçasıyla her evin önünde kapıyı çalarak, yukarıdaki tekerlemeyi şamanist ritüeller eşliğinde söylerdiler (1).  Açılan kapıdan, yumurta, ev helvası, çikolata veya dürüm verilirdi (2). Kapı açılmayıp veya hediye verilmezse, üç kelimelik argo bir cümle söylenirdi. Evlerden toplanan bu kumanyalarla, evlerin bacasında piknik (pison) yapılırdı. 


 
Okullar tatil olduğunda, zemini bambudan yapılmış hasır ile kaplı olan evin odalarında Kur'an-ı Kerim öğretilirdi. Ücreti ise, para veya yeşil Nizip sabunuydu. Odanın kenarlarında ise yüzeyinde renkli kilim desenleri olan büyük ot yastıklar vardı. Burada yapılan eğitimin, adına Ğeçce-Ğoca denilirdi. Çok kısa bir zaman içerisinde; çocuklar usta, kalfa (ğelfe), şakirt( şegırt), çırak gibi ünvanlara ayrılırdı. Kızlar ve erkekler ayrı odalara alınırdı. Yaklaşık 10 cm. boyunda, ucu sivri süslemeli ve adına SÜRECEK denilen tahta çubukla ders takip edilirdi. Hoca, herkesi tek tek okuttuktan sonra ertesi günkü ödevini verirdi. Dersini okuyan çocuk, diğer çocukları çalıştırırdı. Hatta ‘’Dersini almış da ediyor ezber.. ‘’ diye de bir türkü vardır. Hocaya ‘’elif-ba’’ alfabesiyle (supara) gidilirdi. Kuran-ı Kerim'e çıkıldığı gün, hocaya hediye götürülüdü. Dersini başaramayanlara ''kor-izan'' denilirdi. Herkes, işaret parmağını hocaya gösterip ‘’izanlı’’ olup olmadığını sorardı. Parmakta et ile tırnak arasında bulunan yarım ay şeklindeki bölge parlak ise izanı açık denilirdi. Hoca da mecburen herkese, ''Maşallah izanı açık.'' derdi.

 

***Çocukluğumuzda, koyun ve keçinin ayaklarının eklem yerlerinden çıkarılan kemik parçasıyla adına aşık denen oyun oynanırdı. İki parmak arasında tutulan aşığın çukur tarafı üste gelirse sol, tümsek tarafı üste gelirse sağ denilirdi. Eneke ise sağ ve büyük olandan yapılırdı. Etrafına ince bakır tel sarılır veya delinip kurşun dökülürdü. Bazen de her iki işlem birden yapılırdı. Oyunun tekniği, dizilen aşıklara, eneke ile belirli bir mesafeden vurarak uzaklaştırmaktır. Ağır olan eneke, momentum ilkesi gereği değdiği aşıkları uzaklara fırlatırdı. Altı ayak, çizgi ve taladi en çok oynanan oyun çeşitleriydi. Seyircilerden biri aniden dizili aşıkları alıp kaçardı. Buna ‘’çur kaçırmak’’ denilirdi. 6 adım kaçmışsa bu kişiye hiçbir işlem yapılmazdı.

 

En çok 6 ayak oyunu oynanırdı. 4-5 m. mesafeden sırayla atış yapılırdı. Vuran oyuncu, aşığı 3 adım uzaklaştırmışsa bütün aşıkları alırdı. İlk atıştan sonra, enekesi en uzağa gidenden başlamak üzere atış yapılırdı. Bu sefer aşığın 6. adım öteye gitmesi gerekir. Bazen de oyuncu atış yapacağı zaman, rakibi sağ baş parmağıyla başının üzerinde halkalar çevirir veya yere şekiller çizip bazen de parmaklarını ısırırdı. Buna ‘’sur bağlamak’’ denilirdi. Atış yapan oyuncu bu totemist ritüellerden etkilenirdi. A. Yaşar Bayoğlu (Abo), atış yapmadan önce sağ eliyle önden yana doğru genişçe bir yay çizip kavisli atış yapardı. Mücahit Cengizhan’ın gözleri miyop olmasına rağmen, sol eliyle tam hedeften vururdu. Şeker Şirketinde çalışan babası Zülküf emi, uzaktan göründüğünde hemen gizlenirdi. Zülküf emi sinirli bir şekilde bağırır sonra da giderdi. Alper hem türkü söyler hem de diliyle kaval sesi çıkarırdı. En çok; ''Kara köprü narlıktır, güzellik bir varlıktır, öldüm diley ley.. ve Kandilli, kandilli kandilli yar..'' türkülerini söylerdi. Mahmut Kotan ise bazen sinirlenirdi. Mahmut harçlığıyla oyuncak tabanca alırdı. Biriken oyuncaklarını şans oyunu yaparak 25 kuruşa çektirirdi.

 

***Çay bardağının üzerinde ince ve küçük çay parçası olursa, misafir gelecek diye herkes sevinirdi. Hatta, parçacık iki parmak arasında test edilerek, gelenin cinsiyeti bile söylenirdi.

***Haşlanmış yumurtanın sarısı, koparılan bir saç ile tam ortadan ikiye bölünüp doğacak çocuğun cinsiyeti söylenirdi.
***Evdeki en küçük çocuk, ayakları bitişik şekilde aniden yatması veya ayaklarını bağlaması iyiye yorulmazdı. Bu bir ölüm haberi olarak kabul edilip, yakınlardaki yaşlı veya hasta birisine fatura kesilirdi. Çocuğa da feci şekilde kızılırdı. Çocuk bu hareketi biraz sonra veya ertesi akşam yaparsa kehanet garantili olurdu. Çocuk bazen de diliyle, ölüm veya buna benzer şifreli kelimeler mırıldanırdı.
***Trenin, kesik veya sürekli düdük çalması hoş karşılanmazdı. Küçük yaşta Cin Ali’nin trenin altında kalmasından dolayı, kadınlar tarafından; ‘’Baba baba! yine kimin canını alacağsan’’ denilerek tepki gösterilirdi.
***Çocuklar bacada oyun oynadıklarında, evin içine toprak dökülürdü. Evin en büyüğü dışarı çıkıp, çocuklara hitaben şöyle bağırırdı.;
-Ola! e.. p. bacalar yığıldi.
***Çocukluğumda, hemen hemen her gün sabah vakitlerinde bir çocuk cenazesi görürdüm. Büyükçe bir yastığın üzerindeki çocuk cenazesi bir adamın kolları arasında olurdu. Arkasında, imam ve 5-6 kişi ile mezarlığa doğru giderlerdi.
***Tren hattının kenarında bulunan kavak ağaçlarından dal kopararak ok ve yay, söğüt ağacından ise düdük yapardık. Düz olan yarım parmak ebadında söğüt ağacının odununu çıkarıp yeşil kabuğuna delik açarak düdük yapılırdı. ‘’Alçığ, gılçığ, sabun gibi sıyrıl çığ.’’ tekerlemesini söylemeyi ihmal etmezdik.
***Pır-pırlı tayyareler geçerken;
-Teyyareci baba, mendilini salla, İstanbul’a yolla, eyvallah.. denilirdi. Tayyareler bazen yarım A-4 kağıdı ebadında 2. hamur kâğıda basılı broşürler atardı. Bu kâğıtlar, gökyüzünü kaplardı ve bütün çocuklar heyecanla yere düşmesini beklerdiler.
***Her evin kedisi vardı ve bu kediler, sobanın yakınına boylu boyunca uzanıp yatarlardı. Soba üzerindeki demlikteki su kaynayınca aniden sobanın üzerine dökülür ve ses çıkardı. Kedi birden uyanır ve karyolanın altına kaçardı. Kedi lavaboya gitmek istediğinde, kapıyı tırmalardı.
***Radyoda yaklaşık 10 dk. süren reklam spotları vardı. İsimleri; Anten Reklam, Kurt Ajans, Akdo Reklam..Erzurum Radyosunda saat 13 haberlerinden önce yayınlanan reklam spotlarında, Ettat-Göncüoğlu, Efendioğlu ve Özyapar firmalarının reklamları vardı. 

 

RADYO VE TV'DE YAYINLANAN REKLAM SPOTLARI
**Tuz, tuz, tuz Billur Tuz , sarfedelim Billur Tuz.
**-Garson Ece getir, garson Ece getir!
  -Afiyet olsun. (Ece makarnaları)
**-Job traş bıçağı kullanıyorum. (tenor)
-Ben de Job traş bıçağı kullanıyorum. (soprano)
**Lallalla, lallallala..Havilland, güzel kadının kremi.
**Demirbank iyi günler diler.
**Ziraat Bankasının gücüne erişilemez.
**İş Bankası: Paranızın, istikbalinizin emniyetidir.
**Saray, Saray, Saray.. (Saray halıları. Ayten Alpman söylerdi.)
**He he he Pepsı. (Tom Jones söylerdi.)
**Elvan içelim Elvan. (Portakal aromalı gazoz.)
**Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun sevgili şoför kardeşlerim. Pirellı lastikleri için hazırlanan reklam programına böyle başlayıp, şöyle devam ederdi;
-Bahariye’den Işıl, Yaprak.. Caddebostan’dan Bahar, Gonca, Didem.. Moda’dan Gamze, Itır.. ve ismini sayamadığım 217 hanım dinleyicim için;
- Akasyalar açarken’’ şarkısını takdim ediyorum efendim.
Zeki Müren, 2 şarkı söyledikten sonra programını kapatırken son cümlesi şöyle olurdu; .. SAYGILARIMI LÜTFEN KABUL BUYURUNUZ EFENDİM..
**Ülkersiz çay saati düşünülemez.
**Sesu, Sesu.. Modern bayanın tutkusu. (Ağda.)
**-Akşama babacığım unutma Ülker getir.
**Tamekse koy sepete.
**Meysu kapaklarının içindeki harflerle; TÜRKİYE’DE MEYSU İÇİLİR, yazana hediye verilirdi.
**Alo deterjan kutularında, dörde bölünmüş otomobil resmini tamamlayana Anadol marka taksi veriliyordu.
**Güneş batar, Tekfen doğar. (Ampül.)
**Perma-Sharp’ların üstünlüğü tartışılmaz. (Ayhan Işık söylerdi.)
**Hadi hayırlı traşlar. (Ali Desidero, Derby traş bıçakları için.)
**Merak eden denesin görsün. (Ayhan Işık, Perma-Sharp jiletleri için)
**Mintaxla canım mintaxla! (Mintax yazısı spiral bir şekilde ve küçülerek yazılıydı. Sonradan ÇİTİ marka deterjan da çıktı.)
**Merbolin, boyacının aşkı.
**Bira, bu kapağın altındadır. (Efes Pilsen)
**Göğü ısıtamazsınız, çatınıza İzocam serin.
**Leda-li, Leda-la. (Leda limon, Leda lavanta kolonyası.)
**Genç Pamukbank, iyi bankadır.
**Moda, Vakko’dur.
**Yok aslında birbirimizden farkımız. Ama biz, Osmanlı Bankasıyız.
**Kaldı kaldı ne kaldı, Bozkurt kumaşlarında gözüm kaldı.
**Kime sorsan, isteği Torsan. (Torsan radyoları)
**Her genç kızın rüyası, Zetina dikiş makinası.
**Hoover, süpürür döver. (Elektrik süpürgesi.)
**Bema, Bema, Bema!! (Bema makarnaları.)  
**-Bir bilmecem var çocuklar.
-Haydi sor sor! (Çocuklar koro halinde.)
-Çayda kahvaltıda yenir.
-Acaba nedir nedir nedir..
-Çayda kahvaltıda yenir.
-Acaba nedir nedir nedir.
-Bisküvi denince akla, hemen onun adı gelir.
-Eti Eti Eti..

 

DİPNOTLAR:
1-Görmeden asar-ı  nisanın bahar elden gider,
Güller ahir ram olur amma hezar elden gider. Ziya PAŞA. (Urfa'lı Nabi ekolünün son temsilcisi.)

 

2-Mahallede her evde; kaz, ördek, tavuk ve horoz vardı. Tavuk ve ördeğin yumurtası arasında fazla bir fark yoktu. Ördek yumurtası krem rengi gibiydi ve çok parlaktı. Kaz yumurtası büyük ve çok yağlıydı. Hindi ise bazı evlerde vardı ve cevizi çok severdi. Hindiden en çok çocuklar korkardı. Çocuklar; ‘’Kabarama kabarama kel Fatma, annen güzel sen çirkin..’’ dediklerinde, hindi, hem sesiyle tepki verir hem de kovalardı. Bu hayvanların hepsi evin bahçesinde yapılan kümeste kalırdı. Kaz ve tavuklar arasında bazen kavga olurdu. Tavuk ve horozlar, kümeste bir çubuk (tar) üzerinde uyurlardı. Tavuk yumurtlayacağını her zaman haber verirdi. Buna tavuğun ağlaması denilirdi. Yumurtladıktan sonra da kesik kesik ses çıkarırdı. Kazlar ise yumurtladıktan sonra Malakan'a giderler, döndüklerinde  doğranmış karpuz kabuğu arpa veya suda ıslatılmış ekmek yerlerdi. 8 ila 12  adet yumurtlayan kaz, evin önünden kesinlikle ayrılmaz ve huzursuzluk yaratırdı. Büyük elma sandığına saman konulup kuluçkaya (tuğs) yatırılırdı.

 

3-Her gün kapımızın önünden, Ettat-Göncüoğlu firmasına ait tırlarla İran'a şoklandırılmış şekilde koyun eti giderdi. Şoklandırma işlemi, Kayseri'de bulunan Meybuz firmasında -40 derecede yapılırdı. Tır'ın dorsesinin üst tarafında, Thermo-King marka soğutucu, her iki tarafında ise italik harflerle Ettat-Göncüoğlu yazısı vardı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.