İsmail Fırat’ın evinden çarşıya doğru sağa dönünce, su kuyusunun olduğu küçük bir bahçenin sağ tarafında iki katlı evin üst katında İbrahim Yılmaz, alt katında ise Remziye abla otururdu. Sol tarafta bulunan iki kanatlı bir kapının içinde ise, sağda Mehmet Akbaba’nın solda ise Hafız Yaşar Şamdan’ın evi vardı. (Çocukları; Lal Oğlan, Hadi, Zeki, Mendo.) Karşı sokakta Nef'i İlkokulu'nda müstahdem olarak çalışan Ziyaettin Pala'nın, (Oğlu İlhami ve Ayhan.) Şevki Ergün’ün ve (1) alt katı terzi dükkânı olan Zeki Kutlu'nun evi vardı. (Çocukları; Burhan, Osman, Seyhan, Ceyhan.)(2). Yanda ise astsubayın kirâda oturduğu, Sefer Ali ailesinin evi vardı. Sokağı sağa dönünce İlçe Tarım Müdürlüğü'nde şoför olan, Hulusi abi ve Belgiye ablanın evi vardı. Belgiye abla, Behile hala gibi hoş sohbet birisiydi. Bu evden sağa bükülünce büyükçe bir bahçenin içinde sırasıyla; dayım Selami Özaslan (3), Baki Yüce, (Çocukları; Sıracettin, Mehmet, Hikmet, Salih.) (4) şimdiki Şakir Aksoy'un mağazasının yerinde mağazası olan Siirt’li Şeyh amca (5)(Çocukları Abdurrahman, Hamza, Didare, Ayşe..) ve Nefi’ İlkokulu'nda öğretmenlik yapan Remzi Erkılıç'ın evi vardı.
Dayım 1966 yılında İstanbul'a yerleşince oturduğu eve Şevki Ergün taşındı. Dayım, yaz mevsiminde Hasankale'ye gelince, Remzi Erkılıç'ın oturduğu evde oturmaya başladı. Bizi Çermik Şenliklerine götüren dayı oğlu Ezalettin abi çok iyi ata binerdi.
Bu bahçeyi çıkınca, Mal Müdürlüğünde tahsildarlık yapan Mehmet Hatunoğlu ile evli olan Behile halanın evi vardı. Behile halanın çocuğu yoktu ama Çiğdem, Fatma, Mürüvvet ve Hidayet'i büyütüp evlendirmişti. Yanda ise zamanında kocasıyla lokanta işleten Naciye ablanın (Madam)evleri vardı. Birinde Galip Temelli, (Eşi İmaç abla ile çocukları; Esin, Nesrin, Güzin, Hikmet ve Necdet.. Esin ve Nesin PTT'de memur Güzin ise öğretmendi.) (6) diğerinde ise Talat Erdem oturmaktaydı. Köşede, tabelasında ''Arı Otel ve Gazinosu'' yazan iki katlı kahvehanenin yanındaki caddeden karşıya geçince belediye personeli İsmail Kuzey'in evi vardı (7). (Çocukları; Bülent, Yılmaz, Necati, Emine..) Yılmaz /Yuma, Malakan'da çok iyi balık avlardı. İsmail Kuzey'in evinin doğusunda şimdiki 5 katlı büyük binanın yerinde ise, Selahattin Güler'in /Hancı Selo işlettiği han vardı (8). Buradan doğuya doğru gelince, kasap dükkânı olan Agâh Ardıçlı’nın (Çocukları; Zeki, Musa, Medeni..) evi (9), yanında ise Yunus Hokamlı’nın işlettiği han ve bitişiğinde kapısı batıya bakan Bedo Oral’ın evi vardı.(Eşi Gevi abla, Hamza ve orta ikinci sınıfta beraber okuduğumuz cam kenarında en önde oturan Ganime..)
Bu sokağın en sonunda ise Osman İnanıcı’nın (Abacı) evi vardı. (Eşi Ebeanne/ Naciye abla ile çocukları Abdülkerim ve Abdurrahim..) (10). Bu evden sağa bükülürken Mal Müdürlüğünde memurluk yapan Orhan Kardeş, (Eşi Evcan abla, çocukları ise İlhan ve Ayhan..) Süleyman Karaduman (Çocukları; Nizamettin, Metin, Muhittin.) ve Hasan Atmaca’nın evleri vardı. (Çocukları, Mücahit hoca ve Mürsel.) Bu sokağın sonunda Binali Özcan’ın marangoz dükkânı, yanında da Süleyman Güney'in evi vardı. (Oğulları, İskender ve Abdullah.) Yan tarafta ise Mennan Özçınar'ın marangoz dükkânı ve evi vardı. Sokağın karşı tarafında Salih ile Faruk'un babaları Ali Koç ile Zeki ve Selahattin Koç’un hem evleri hem de demirci dükkânları vardı. Asfaltın kenarında ise Mertoğlu ailesi vardı. (Çocukları; Sırrı, Kuddüs, Faruk..) Köşenin en başında -şimdiki A 101'in yerinde- kapısı güneye bakan büyükçe bahçeli Bahşi Pehlivan'ın evi vardı. (Kâmile abla, Asım, Selver ve Ethem.) (11).
Selim Akbaba ve A Yaşar Bayoğlu'nun katkılarıyla..
DİPNOTLAR:
1-Yün ve deri alıp satan Şevki Ergün'ün çocukları ise; Yakup, Mahmut, Sülettin, Sariye.. Sariye abla, mahallede herkesin yardımına koşardı. Önceleri berberlik yapan ve çok sigara içen Yakup Ergün, Turistik Otel Müdürlüğü de yaptı. Yakup Ergün, Veli Baba kahvesinin doğusunda bulunan mavi prefabrik evde kalıyordu. Evin kenarında, briketten yapılmış küçük bir kümes vardı. Şevki Ergün'ün büyük oğlu Mahmut Ergün Almanya'da çalışırken, dayım Selami Özaslan'a Telefunken marka büyük makaralı teyp göndermişti. Mahalledeki kadınların sesi gizlice kayda alınıp sonra da dinletilip sürpriz yapılıyordu.
2- Burhan Kutlu 4. sınıftayken; Nef'iden, İbrahim Hakkı İlkokulu'na geldi. Sol elini kullanarak, 5 rakamının üst düz çizgisini en son çizerdi. Terzi dükkânı tabelasındaki (ASKER VE SİVİL) yazısındaki V harfinin yanına 3 tane paralel çizgi çekilip VE bağlacı oluşturulmuştu. Folklör de oynayan Zeki Kutlu'nun üst dişlerinden birisi altın kaplama idi. Çok şakacı olan ve güldüğünde altın dişi gözüken Zeki Kutlu, 60'lı yıllarda Banyolar / Şifa Palas'ı çalıştırmıştı.
3-Dayım, Tercüman gazetesi ve haftalık çıkan 1001 Roman alırdı. 1001 Romanın arka sayfasında pankreas güreşçisi Coni Kugar'ın maceraları, ön yüzünde ise 45 ve 33'lük plak çalınan pikap çekilişi için kupon yayınlanırdı. Çekilişe katılmak için 4 kupon yollanması gerekiyordu. Pikap, uğursuzluk sayıldığından çoğu eve sokulmazdı.
4- Mahallenin kadınları her hafta öğleden sonra Seyid Efendi'nin kızı, Cahide ablanın evinde toplanırdı. Çay faslından sonra, çocukların rahatsız etmemesi için kapı içeriden kilitlendikten sonra Cahide abla ritm verdiği ''daire'' ile Efe Hazretleri'nin gazellerini okuduktan sonra zikir ritüelinin ardından kendinden geçip bayılırdı.
5-Mahallede herkesin örnek aldığı; Şeyh'in oğlu Hamza İnan, Fen Fakültesi Matematik bölümünden mezun oldu. Hamza İnan, adımların hafif kavisli atardı. Abdurrahman İnan ise Siirt'ten evlenmişti.
6-Kış aylarında demiryolunda dalgın bir şekilde gezen Galip Temelli, 70'li yıllarda Deliçermiği işletti. Kardeşi Talip Temelli'nin gazyağı dükkânı vardı. Oğlu Hikmet; sessiz, terbiyeli bir arkadaşımızdı. Narman Tarım Lisesi'nde okudu, annesi İmaç abla ise profesyonel bir kadın terzisiydi.
7-Belediyenin hoparlör sistemi olmadığından bu işlemi, İsmail emi (Tellal İsmail) yapardı. Bir elini kulağına götürüp kasılarak, ''elaan..'' diye başlayıp arada bir de elindeki kâğıttan kopya çekerek ''ilanı'' halka duyurmaya çalışırdı. Ramazanda, kale kapısının önünden top atışı yapardı. Yıllarca süren bu geleneği kapımızın önünden seyrederdik.
8-Eskiden pancar genellikle öküz arabalarıyla taşındığından, kantar önünde kuyruklar oluşuyordu. Kantarda tartım işlemi 17'de bittiğinden kuyruk sırasında olanlar, arabayı bırakıp -köyden gelenler- öküzleriyle; Selahattin Güler, Yunus Hokamlı veya Mehmet Karahan'ın hanında kalıp sabah kantara gidiyorlardı. Bu hanlarda, çerçiler ve hayvanıyla meyve satanlar da kalıyordu.
9-Kasap dükkânının yerinde önceden Zeki ve Cemo (Binali)kardeşler tarafından karpuz satılırdı. Karpuzlar hem dükkânın içinde hem de önünde bulunan, tahminen 2x3 m. ebadında 1 m. yüksekliğinde tahtadan yapılmış sandık içinde olurdu. Adana'dan kamyonla gelen koyu yeşil renkli hepsi de aynı ebatta olan karpuzlar elden ele atılarak boşaltılırdı. Kırılan karpuzlar mola verilerek, çalışanlar tarafından yoldan geçenlere de ikram edilerek yenilirdi. Geceleri ise karpuzların yaklaşık 1 m. üzerinde uzatma kablolu lamba olurdu. Tam köşede kaldırımın kenarında 4 tane bisiklet tekerlekli arabada seyyar satıcı olurdu. Kaldırımda ise ... .... isimli şahıs yere serili örtü üzerinde 2. el kullanılmış giyecek satardı. Bu şahsın dudakları buruşuk ve kavisli olduğundan konuşması anlaşılamıyordu. Günlük gelen seyyar satıcılar da bu bölgede satış yaparlardı. Taksinin kaportasına serdikleri battaniye üzerine serdikleri ürünlerini, akülü mikrofonla reklamasyon yaparak satarlardı. Arabanın üst tarafında ise, kavanozun içindeki ilaçlı suda büyükçe bir yılan bulunurdu.
10-Hasankale'de herkesin korkup görünce yolunu değiştirdiği, oğlunun; ''Ana, başımızı belaya sokma..'' ikazlarına rağmen, Talat Erdem'e (Deli Telat) fırça atan tek kişi Naciye abladır. Kapısı yerden yarım m. yüksekte olan Naciye ablanın evinin arka tarafında ise dikdörtgen şeklinde uzunca bir bahçe vardı. Mahalledeki bütün çocukların ebeannesi olan Naciye abla İkinci sigarası içerdi. Mahallede yapılan düğün, nişan, ziyafet ve pikniklerin onursal konukları Behile hala ve Ebeanne'dir. Herkes karizmatik bu ikiliye hürmette kusur etmezdi. Ebeanne kelimeleri bastırarak ve tane tane konuşurdu. Ama yeri geldiğinde de lafı sokuştururdu. Evdeki lohusa kadın rahatsızlanınca, hemen bir çocukla Ebeanne'ye haber salınırdı. Ebeanne yaptığı konsültasyon neticesinde; vakti gelmemiş diyerek giderdi veya yanına bir asistan alarak işleme başlardı. İşlem bittikten sonra gidip ertesi gün sabah ile öğle arası gelerek hastasını ziyaret eder ve ''hasıta'' yemeği yapardı. Doğumdan sonra, mahallenin kızlarından birisi evin erkeğine müjde verip bahşişini alırdı. Ebeanne'ye hediye almak adettendi.
Ebeanne'nin oğlu Abdulkadir İnanıcı, Şükrü Hokamlı'nın kardeşi Mürüvet abla ile evlendi. Mürüvet ablanın kına gecesi, Şeyh amcanın evinde oldu. Mürüvet abla dayım Selami Özaslan'ın evinden, gelin çıktı. Kadınların ağlamalarından dolayı gelin bir türlü çıkmıyordu. Ebeanne'nin diğer oğlu Abdurrahim İnanıcı'nın attığı fırçanın akabinde Mürüvvet abla gelinliğiyle hızlıca, kapının biraz ilerisinde bulunan Chevrolet taksiye bindirildi. Mürüvet abla, gençlik yıllarında Nuri Sesigüzel, yıldız Tezcan ve Yüksel Özkasap dinlerdi. O zamanlar Nuri Sesigüzel'in; ''Karakaş gözlerin elmas// Bu güzellik sende de kalmaz..'' ve Muzaffer Akgün'ün söylediği Ezo Gelin türküsünü herkes dinlerdi. Mürüvet abla Erzurum'da Narmanlı Cami'sinin önünde bir kış günü kızıyla Hasankale'ye gidecekleri vakit, karların arasında poşet içerisinde altın mücevherat bulurlar. 6-7 m. uzakta bulunan dedeye;
-Dede, bu altın ziynet senin mi?'' dediklerinde, dede;
-He gızım benim, der.
11-Şimdiki Ticaret Odası binasının alt katı kahveydi. Bahşi Pehlivan da bu kahvenin önünde ayak ayak üstüne atarak nargile içerdi. 1980 öncesi, Trabzon'lu 2-3 kişi cami yapmak için yardım topluyorlardı. Bu kişilerle, Bahşi Pehlivan arasındaki gündüz saat 10 civarında yapılan sohbet;
-Diyerım neydiyersiz.
-Sağol hacım, cami yapmak için para topliyuruk.
-Diyerım, boşuna yapiyersiz.. Bombaliyeller..
-Olsun hacım.. Biz vazifemizi yapalım da..
-Diyerım bombaliyeller..
**********************************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Sende duydum aşkımı. (Neş’e Can)
ARABESK: Sevda yolları. (Müşerref Akay)
TÜRKÜ: Sevda gitmiyor serde. (Canan Başkaya)
HAFİF MÜZİK/ARANJMAN: Köroğlu Dağları. (Fikret Kızılok)
YABANCI: Just Walk Away. (julio Iglesias & Wendy Moten)