Her karşılaştığımızda, dükkana davet ederek hal hatır sorardı. Şahsına olan hürmetimden, yanında konuşamazdım. Tane tane konuşurdu ve hep ''siz'' diye başlardı cümlelerine. Sohbete başlamadan önce, oğluna hitaben;
-Esat, bize iki çay söyle.. Çok kere de şöyle derdi;
-Deden Vaiz Mahmut Efendi de, Hacı Rüştü kahvesinde otururken beni yanına seslerdi. Sonbahardan itibaren siyah paltosu ve atkısı değişmez aksesuarlarıydı.
Ramazan günleri Ulu Cami'de; ikindi namazından sonra mahfilde, minare duvarının solunda hatim dinlerdi. Rahmetli olduğunda, şöyle denildi gıyabında.. ''Hasankale'nin köşe taşlarından birisi, ayrıldı aramızdan..'' Aile büyükleri için bana şöyle demişti;
-Ben, hepsine hakkımı helal ettim, çocuklarıma da helal etmelerini söyledim.
Yıllar evvel, Pasinler Mal Müdürlüğüne gider ve şöyle der;
-Ben tarlalarımdan şu kadar ürün aldım, lütfen benim vergimi hesaplayın.
Yine yıllar evvel özel bankalardan birisi, astronomik bir fiyat karşılığında Hacı Rüştü Kahvesi de dahil olmak üzere dükkanları almak ister. Hacı şöyle der;
-Kahve bir sürü insanın ekmek kapısı, satamam.. Evlatları için şöyle vasiyet etmiştir;
-Devletle olan ticaretinizde dikkatli olun..
Kemal Babagil dedi ki;
-Hacı'nın tane tane ve yavaş konuşması beni hep etkilemiştir ve hacıyı örnek almak istemişimdir. 10 dakika sonrasında, Babagil sülalesinin genleri ağır bastığından eski halime dönüyorum.
Hacı Celal Kadıoğlu; karizma, hatta karizmanın çok çok ötesinde bir şahsiyettir.
Resim: Hacı Celal Kadıoğlu'nu, düğün öncesi/veya sonrası, çermiğe götürme etkinliği. Sol taraftaki bina polis karakolu.