Sansor'lu Paşabey Uzunlar'ın oğlu olan Recai Uzunlar; ilk ve ortaokulu Hasankale'de liseyi ise yatılı olarak Erzurum Lisesi'nde okuyup, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldu (1). Eczanesi Gölbaşı semtinde olmasına rağmen, katkı payı almadığından Erzurum'un her tarafından müşterisi olurdu. Kibar, zarif, karizma bir kişiliğe sahip olan Recai Uzunlar, yavaşça ve tebessüm ederek konuşurdu. Pipo içmesi, fular takması, süs mendili, atkısı ve klasik renklerden oluşan elbise kreasyonuyla farklı bir çizgisi vardı. Pantolonu genellikle duble paça olup, bahar aylarında krem rengi pardesü kışın da palto giyerdi (2).
Bir gün kabristanda bir cenaze vesilesiyle, ertesi hafta buluşmak üzere anlaştık. Maalesef buluşmaya fırat kalmadan merhum oldu. Cenazesi ikindi namazını müteakiben defnedildi. Cenaze namazına katılanların çoğusunu tanıyamadım.. Belli ki Erzurum'dan gelmişler..Erzurum'da bir kaç kere vergi rekortmeni olmuştu. 24/07/2014 tarihinde ramazan günü Kemal Babagil'i Ankara'ya yolcu ederken, Recai Abi de bize katıldı.. ''Abi, Necmettin Güngör nasıl birisiydi.'' diye sorduğumda;
-Yahu, o bir başkaydı, dediğini hiç unutamam (3). Mert, kibar, karizma ötesi -salon insanı- gariban ve fakir dostu olan Recai Abi bende hayranlık uyandıran nadide şahsiyetlerden birisidir.
DİPNOTLAR
1-Paşabey Uzunlar, yan tahtaları resimli olan Akhisar'da imal edilen tek atlı arabasıyla her hafta köyden gelip evin ihtiyaçlarını alarak köye dönerdi. Aldıklarını heybeye koyup, çifte minareli caminin karşısında kaldırımdan biraz da çukurda olan Abdullah amcanın dükkanına takılırdı. Bir keresinde de beni köye götürmüştü. Paşabey amca konuşmalarında ağız alışkanlığı olarak her zaman ''kızım/oğlum bana bak..'' derdi.
-Kızım Aysel bana bak!
-Baktım baba..
Bir gün ikindi ile akşam arası kızları Neriman ve Aysel abla bizi davet etmişti. Biz doğuya bakan sedirin üzerinde otururken, Aysel abla da pencerenin kenarında sandalyede oturmaktaydı. Aysel abla bazen pencereden gördüğü şeylerden bahsederken, biraz daha zayıf olan Neriman abla;
-Ben hiç bir şey göremiyorum deyince, Aysel abla Neriman ablayla yer değiştirdi. Neriman abla genç yaşta veremden vefat ettiğinde hepimiz üzülmüştük. Aysel abla beni çarşıya gönderdiğinde paranın üstünü, ''sakız alırsın'' diyerek almazdı. Aysel ablanın düğünü, sinemada yapılmıştı.
(Düğünlerde müzik olarak pikaplarda her yüzünde birer şarkı bulunan 45'lik çalınırdı. Daha sonra her yüzünde 6 şarkı bulunan long-play'ler çıktı. 45'liğin yüzünde; çıkaran firmanın, şarkı ve şarkıcının adı ile fiyatı yazılıydı. Sahibini Sesi, Odeon, Grafson, Palandöken başlıca plak çıkaran firmalardı. Kravatlı memur kesimi sanat müziği, esnaf ise halk müziği dinlerdi. 17 yaşından büyük kızlar; Nuri Sesigüzel (Felek koymaz güleyim), Yüksel Özkasap (Tabip mi, yar mı geldi) ve Yıldız Tezcan (Perişan hallerim) dinlerdi. 5. bölük ise Sami Kasap (Kara sevda), Mine Koşan (Yürü kervanlarım), Suat Sayın (Tersine döndü çarkım) dinlerdi.
Ayrıca makaralı büyük teypler vardı. Record ve play tuşuna aynı anda basıp müzik veya ses kaydı yapıldıktan sonra dinlenebiliyordu. Almanya'da çalışan komşumuz Mahmut Ergün Telefunken marka teyp getirmişti. Bazılarının sesi kaydedilip sonra da dinletilip sürpriz yapılıyordu. Düğünler; konaklarda, büyük evlerde, saman konulan boş mereklerde, saatlık kiralanan çermik ve hamamda da yapılıyordu.
2- Kapılarının önünde bulduğum, Nihat Sami Banarlı'nın lise 3. sınıf edebiyat kitabında yarısı boş bir sayfaya kalemle ördek resmi çizilmişti. Kanatlardaki desenler canlı gibiydi ve resimin altında Recai ismi yazılıydı.
3-Necmettin Güngör, vefat etmeden bir hafta evvel, Hasankaleye gelir. Uçak biletini Recai abi ayarlar. Necmettin Güngör'ü havaalanından alarak, eski yol güzergahından Hasankaleye getirir. (Eskiden; Hasankale'den Erzurum'a; Alvar, Korucuk, Laleli güzergâhı takip edilirdi.)