Keşiş, Halep'te bir Ermeni evine varınca Ermeni Keşiş'in Halep'li Ermeni'lerden olmadığını anlayıp nereden geldiğini sordu. Keşiş yaşadıklarını anlatınca; Halepli Ermeni, Aslı'yı hemen nişanlayıp evlendirelim, Kerem gelip bu durumu görünce vazgeçip gider dedi. Hemen birini bulup nişanladılar ve düğün hazırlıklarına başladılar. Aslı ise gece gündüz âh ederek;
-İlahi, babamın iki gözünü kör eyle. Beni sevdiğime hasret koydu, dedi.
Kerem ile Sofi de Halep'e gelip sazıyla çalıp söylerken, Halep Valisi'nin Külhanbey namında kethüdası kahveye geldi. Kerem Külhanbeyi'ne türkü söyleyince, Külhanbeyi takdir etti. Kerem, Keşiş'i sorup Külhanbeyi de burada deyince Kerem bir âh etti. Külhanbeyi, Kerem'in derdini sorunca Kerem de hepsini anlattı. Kerem'e, Aslı'yı alacağına dair söz verdi. Külhanbeyi, bir kocakarıya altın vererek;
-Git! Keşiş'in kızı Aslı'ya söyle. Kerem gelmiş, seni ona götüreyim gider misin? de.. Eğer giderim derse, Halep'in bahçeleri arasında Kümbet denilen yere getir. Kocakarı Aslı'ya gelip Kerem'in geldiğini söyledi. Aslı da aman beni sevdiğime götür diye yalvardı. Kocakarı bugün sizi birbirinize kavuşturayım dedi ve gelip Külhanbeyi'ne haber verdi. Külhanbeyi de gelip Kerem'e haber verdi.
Kocakarı Aslı'ya gelip;
-Seni Halep'in bahçelerine götüreyim gözün gönlün açılsın dedi. Anası da kızım çabuk gel dedi. Kocakarı Aslı ve 6 gelinlik kızı, Külhanbeyi ise Kerem'i Kümbete götürdü. Kerem kümbette kızlara türkü söylerken, Halep'in Paşa'sı gördü ve Kerem'i zindana attırdı. Kerem sazıyla kendini tanıtınca, Paşa yanına geldi. Bu işe Kerem de şaşırdı. Paşa kendini tanıtıp;
-Isfahan'dan çıkınca atının başını tutan azatlınım.. Sen gittikten sonra ben de bu taraflara düştüm. Kaderimiz böyle imiş.. dedi.
Paşa dedi ki;
-Aslı'ya düğün ediyorlar, yarın kiliseden çıkacaklar.. Kerem;
-Bana, silah at ve hizmetkâr ver. Aslı kiliseden gelirken beni görsün, dedi. Ertesi gün kız kiliseden gelirken, Kerem de yolun kenarına oturdu. Paşa, adamlarını gönderip;
-Aslı kiliseden çıkınca üzerini örtüp konağa getirin. Kimseyi dinlemeyin diye tembih etti.
Kerem, kiliseden çıkan Aslı'yı görünce bir âh çekip aldı sazı eline.. Aslı yolunu değiştirince, Paşa'nın adamları Aslı'yı tutup konağa getirdiler. Adamları haber verince; Keşiş, Kerem'den kurtuluş olmadığını anladı. Şöyle konuştu, kendi kendine;
-Ona bir iş edeyim ki, kıyamete kadar söylensin, diyerek Paşa'nın yanına gitti.
-Kızımı Kerem'e vereceğim, izin verin elbisesini ben dikeyim. İzin alınca eve kapandı. İlikleri sihirli, düğmeleri büyülü bir fistan dikip kızına şöyle dedi;
-Kerem yanına gelince, bu fistanın düğmelerini kendi çözsün. Sonra kendini teslim eyle, dedi. Kırk gün kırk gece düğün oldu. Akabinde Kerem sazıyla çaldı söyledi..
Bir mübarek gecede Aslı ile Kerem'i içeri aldılar. Paşa kırk silahlı adamını nöbetçi koydu ki Keşiş oyun etmesin. Kerem iki rekât namaz kılarken, yenge de Aslı'yı içeri götürdü. Aslı'yı kırmızılar içinde görünce, aldı sazı Kerem.. Aslı; Kerem'in elini öpünce, Kerem;
-Ey sevdiğim, Hak Teala'ya şükürler olsun. Bizi yine kavuşturdu, dedi. Aslı;
-Ey sevdiğim, babam yemin verdi ki; fistanımın düğmelerini sen çözesin. Ben de sözünü tutmaya yemin ettim. Kerem;
-El ile mi yoksa saz ile mi çözeyim, diye sordu. Aslı;
-Çöz de ne ile çözersen çöz. Aldı sazı Kerem...
Düğmeler yukarıdan aşağıya kadar çözülüp iki düğme kalınca, birden hepsi tekrar iliklendi. Kerem baktı ki sabah oluyor, sazı bırakıp eliyle çözmeye başladı, fakat çare olmadı. Nihayet sabah ezanları okunurken, Kerem'in yüreğine bir acı düştü;
-Eyvah; ben halkın yüzüne nasıl bakarım diyerek, can-ı gönülden bir âh eyledi. Hemen ağzından bir ateş çıkıp, tepesinden siyah duman tütmeye başladı.. Aslı baktı ki, Kerem'i ateş bürümüş ettiğine pişman olup;
-Vay baba, ocağım söndü diye şaşkınlıkla yanındaki testiden Kerem'in yüzüne su serpmeye başladı. Aldı sazı Kerem..
Gel Aslı'm sen ağlama
Yanarım Aslı'm yanarım
Ciğerim aşka dağlarım
Yanarım Aslı'm yanarım
Bir ateş düştü önüme
Mailim ela gözüne
Ölmeden gel mezarıma
Yanarım Aslı'm yanarım
Çektiğim dert ile elem
Benden ibret alsın alem
Böyle çalınmıştır kalem
Yanarım Aslı'm yanarım
Kerem'im söylenir adım
Arşa dayandı feryadım
Elimden gitti feryadım
Yanarım Aslı'm yanarım
Kerem bunları söyledikten sonra, tepesinden aşağıya cayır cayır yanıp kül oldu. Aslı feryat edince, bekçiler olanları Paşa'ya anlattılar. Paşa da Aslı'yı dinleyip meseleyi anlayınca, Keşiş'i öldürdü. Aslı'nın anası da, kızım ne yapalım takdir böyleymiş deyip teselli etti.
Aslı, Kerem'in küllerinin başında kırk gün bekledi. Küller etrafa dağılmaya başlayınca, saçlarını süpürge edip toplarken külün içindeki ateş Aslı'yı tutuşturdu. Aslı da cayır cayır yanıp kül oldu. Külleri, Kerem'İn küllerine karıştı. Akabinde; Paşa, Keşiş'in karısını da öldürdü. Daha sonra Halep Paşası Sofi'ye büyük bir düğün yaptı.
….Erenler, sual eylediler;
-Bu yazdıklarının aslı var mıdır?
-Aslı olmazsa, Kerem yanar mıydı? Dediğimde hüngür hüngür ağladılar.
Öyle ya, her aşığın bir âh’ı vardır. Gâhi Arzu, Gâhi Kamber...
****************
MÜZİK BUKETİ
EMEL SAYIN
**İyimserim.
**Dün gece.
**Unutamam seni.
**Gözlerimden yüzün.
**Ben sana yıllarca.
**Gönül penceresinden.
**Herşeyi unutmuşsun sen.
**Bayramın olsun.
**Yaşamak yalan belki.