DOĞU EXPRESİ
İstanbuldan gelip Kars'a giden Doğu Expresi'ne Hasankale'de binen seyyar satıcılar Köprüköy'e kadar gidip, Kars'tan gelen trenle de Hasankale'ye geri dönerlerdi (1). Erzurum Hasankale arasında ise; ağaç dallarından yapılmış gri renkli sele içerisinde erkek çorabı satan iki kişi ve keman çalan birisi vardı. Bunlar da, Kars'tan gelen trenle geri dönerlerdi. Çoğu kere Gullebi Turan da bunlarla gelirdi. Doğu Expresi; bir furgun, 8 yolcu vagonu, yemekli ve yataklı vagondan oluşmaktaydı. En sonda bulunan yataklı vagona, kondüktörlerin dışında hiç kimse giremiyordu. Yolcu vagonlarında 9 tane kompartıman vardı ve her kompartıman 6 kişilikti. Ayrıca kuşetli ve pullman vagon da vardı. Tren gelmeden 15 dakika önce açılan İstasyondaki bilet gişesinden 2. mevki bilet alınabiliyordu. Trende yer bulunduğu takdirde fark ödeniyordu. Bütün tren istasyonlarında, sağ üst köşede büyük harflerle TURQUIE yazısı olan Türkiye'nin turistik resimleri vardı.
Doğu Expresi'nin haricinde; karma treni ve İzmir Basmane'den gelen posta treni vardı (2). Marşandiz ile, her gün Ilıca Şeker Fabrikasına pancar taşıyan dönerken de küspe getiren yük treni (3), bazen de asker taşıyan sevkiyat treni (4) ile, sabah akşam Erzurum Hasankale arası çalışan banliyö treni vardı (5). Değişik zamanlarda istasyonun yanında, rampanın kenarında bekleyen sinemalı vagonda ise akşam vakitleri istasyon personeli film seyrederdi. Tren personeli, istasyon binasının üst katında ve meydan köprüsü ile kırmızı flamanın konulduğu kulübe arasında bulunan demiryolu lojmanlarında kalıyordu (6). Expresin geçiş önceliği olduğu için, öteki trenler bekletilirdi. Bu bekleyiş ikindi ile akşam arasına denk gelirse, Malakan'daki kaz ve ördekler kümeslerine dönerken, trenin kenarında bekleyip trenin altından geçmezdiler. Kazlarıyla konuşan Cihan eze, trenin altından önce kendisi geçerdi. Şartlanmış olan kazları da kendisini takip ederdi. Bunu gören yabancılar, kendisine hayran hayran bakarlardı (7). Çermikten gelen kadınlar da vagonların altından geçerdi. Her vagonun sonunda merdivenle çıkılan küçük odacıklar vardı. Erkekler ise bu odacıklardan karşı tarafa geçerdi. İstasyonda bulunan tahta üst geçit pek kullanılmazdı.
Tren geleceği zaman görevli memur makasların başlangıç yerinde yeşil bir flamayla (8), istasyona girerken de hareket memuru, treni ''yol feneriyle'' karşılardı. Tren gelirken yol fenerinin kırmızı tarafı, giderken de yeşil tarafı gösterilirdi. Bu işlemi bazen de gar müdürü yapardı (9). Tren giderken de yine gar müdürü, makiniste imzalı bir kâğıt verirdi. Trenin gideceği istasyona hem telgraf çekilir hem de telefon edilirdi. ''Alo Horasan ''... Bu cümle 10-15 kere sinirli bir şekilde bağırılarak söylenirdi. Gar müdürü, hareket memuru, müfettiş ve kondüktörlerin elbiseleri lacivert; sucu,makasçı, gardıfren ve diğer personelin elbiseleri ise siyahtı. Ceketlerinin düğmeleri metalik olup her zaman ilikliydi. Demiryolu raylarının onarımı her zaman yapılırdı. Özellikle traverslerin altına küçük taş döşenir bazen de raylar değiştirilirdi. Bu personel karşılıklı iki kişinin el hareketleriyle çalışan dekovili kullanırlardı. İşçilerin matara çayı da çok lezzetli olurdu.
DİPNOTLAR:
1- Bu satıcılar: Mustafa Ölçer /Esansçı Mustafa, Ömer Bayoğlu /Artist Ömer, Rasim Binici/ Resso, Çiçek Erol, Kâzım eminin oğlu Kor Selo, Yusuf, Muzaffer Araz /Avcı Mızo, Yaşar Penekli /Dado Yaşar, Fehmi Avcı /Çolak Fehmi ve diliyle müzik efekti yapıp türkü söyleyen Alper Kaplan. Lavaş ekmek, yumurta, salata, üzüm, esans, haşlanmış mısır, Oltutaşı tespih satılırdı. Lavaş ekmekler; Arıcı'ların, Osman Kabacoşkun'un ve Rahim ustanın fırınından alınırdı.
Kondüktör; vagonun sonuna geldiğinde önce wc'yi kontrol eder, sonra sağ ve sol kapıları açıp dışarıya bakar ondan sonra öteki vagona geçerdi. Biletsiz satıcılar; kondüktörün açıp kapadığı kapının, simetriği olan kapıyı açıp öteki vagonun kapısından içeri geçerlerdi. Bu işlem çok tehlikeliydi ve 3-4 saniye içinde yapılması gereken bir işlemdi. Bu satıcılar hareket halindeki bir trene kolaylıkla inip binebiliyorlardı. Bu hareketi; Artist Ömer ve Resso yapabiliyordu. Dikkatsizlik ölümle sonuçlanabilirdi. Trenden hatalı atlayan Cin Ali'yi, tren ikiye biçmişti. (Geceleri Osman Kabacoşkun'un fırınında kalan Artist Ömer'i, sabahleyin lavaş ekmek almaya gittiğimde yay çalışırken görürdüm. Sivri burun ve nalçalı ayakkabı giyen düşük kemer İspanyol paça pantolon giyen Artist Ömer, önce lavaş ekmek daha sonra da Oltutaşı tespih satmaya başladı. Jawwa motosikleti de olan Artist Ömer, önce Erzurum Belediyesi'ne daha sonra da polislik mesleğine geçti. Yeşilçam'da film de çeviren Artist Ömer'i, Antalya Havalimanında gören Hülya Koçyiğit Yeşilçam'a dönmesi için ısrarcı olur. Artist Ömer'in Antalya'da milli bayramlarda motosiklet üzerinde yaptığı artistik hareketler yerel medyada gündem olur..)
2- Posta ve karma trenlerinin ilk iki vagonu yolcu, diğerleri yük vagonuydu. Bu yük vagonlarıyla ve marşandiz treniyle hergün Kars'tan İstanbul başta olmak üzere batıda bulunan şehirlere canlı hayvan nakliyesi yapılırdı. Yolcu vagonları, 1.2.3. mevki olup çok pis kokardı. Milli Savunma Bakanlığının siyah renkli yuvarlak tanker vagonu ve Et Balık Kurumunun gri renkli tahta ile kaplı vagonları da vardı. Tank ve askeri araçlar da yük vagonlarıyla giderdi. Gazete ve kargo, posta treniyle bir gün gecikmeli gelirdi. Marşandiz ile canlı hayvan nakli yapılırdı. Doğu / Batı Kışlanın kömür ve buğday ihtiyacı bu trenlerle karşılanırdı. Parasını yatıran her aileye 500 kg. kok kömürü de yine bu trenlerle gelirdi. Üç kere yanan kok kömürünün tozu da çamur yapılarak yakılırdı. Marşandiz ve pancar treninin manevra yapışını tahta köprüden seyrederdik. Manevra esnasında vagonları birbirine ''makasçı'' denilen personel bağlardı. Makasçı, iki vagonun arasına geçer, çok ağır olan demir halatı öteki vagonun kancasına takıp sabitlerdi. Son olarak da ucu metal olan fren hortumunu bağlayıp elindeki düdükle değişik sesler çıkarıp makinistle haberleşirdi. Gece vakti yapılan manevrada ayrıca lüx lambası kullanırdı. Bu işlemi Halit amca ve Yaşar Kaplan yapardı. Sağ ve sol tarafında dikdörtgenler prizması şeklinde fener olan son vagon gardıfrene aitti. Tren durduğunda, gardıfren yük vagonlarını kontrol ederdi. Her vagonun ortasında bulunan yuvarlak halkayı çekip frenleri boşaltırdı. Tren kalkacağı zaman makinistle, karşılıklı düdük çalarak haberleşirlerdi. Tren, ilçe merkezine girdiği andan itibaren müfettiş ve kondüktörler başta olmak üzere bütün personel resmi geçit törenindeymiş gibi furgunda gözükürlerdi. En önde bulunan müfettiş veya kondüktör, treni yol feneriyle bekleyen gar müdürünü şapkasıyla selamlardı.
Yük vagonlarının baş tarafında, çobanların kalması için küçük bir kulübe vardı. Bazen de bu kulübe çok yüksekte olurdu. Vagon doluysa kapısı mühürlü olurdu. Her iki tarafta vagonun özellikleri yazılıydı. Bir ramazan günü; hatalı bağlama yüzünden canlı hayvan dolu vagonlar , Alvar istikametinden kopup geri geldi ve cenderenin karşısında devrildi. Müthiş bir gürültüyle sofradan kalktık. Bir sürü hayvan telef oldu, bir kısmı da ölmeden kesildi. Dikdörtgen şeklinde demir bir plakaya; yük vagonlarında SİDEMAS (Sivas, Demiryol ve Makas Fabrikası.) , yolcu vagonlarında ADVAS (Adapazarı Vagon Sanayii.) , dizel lokomotiflerde ise önce TÜLOMSAŞ (Türkiye Lokomotif Sanayii), sonra ELMS (Eskişehir Lokomotif Sanayii) yazıları vardı. Yolcu vagonlarını her iki tarafında kapı girişinde Advas yazısı duvarda da Türkiye haritası vardı.
Manevra bittikten sonra, tren cendereden hem su alır hem de kömür dökerdi. Bu kömürler mahallelinin geçim kaynağıydı. Tren gideceği zaman patinaja düşünce bütün tekerlekleri ekseni etrafında önerdi. Bir iki denemeden sonra yine kalkışa geçemezse, istim yapardı. Kazana bolca kömür atılırdı ve müthiş duman çıkardı. Biraz sonra oflaya puflaya giderdi. Bir lokomotif yaklaşık olarak 780 ton yük taşıyabiliyordu. Gece Erzurum yönüne giden trenin çıkardığı ritmik ses dakikalarca duyulurdu. Gece yarısı Kars yönünden gelen marşandiz treni kapımızın hizasındaki cendereden su alırdı. Uzun süre kaldıktan sonra gideceği vakit istim yaparken çıkardığı ses, tornistan yapan geminin çıkardığı sese benzerdi. Bu esnada evimizin camları sallanırdı.
3- Pancar vagonlarını taşıyan tren geçerken, Resso tahta köprüden en son vagona atlayıp koşarak en öndeki vagona gelirdi. Bu çok tehlikeli bir atlayıştı. Özellikle vagondan vagona atlarken çok hızlı atlaması gerekirdi. Ufak bir hata ölümle sonuçlanabilirdi. Kovboy filmlerinde bile bu sahneyi ancak dublörler yapabilirdi.
4- Sevkıyat trenindeki askerler; postaneye götürmemiz için pul yapıştırılmış mektup verirlerdi. Bunlar evli veya nişanlı askerlerdi. Bazen de su doldurmamız için şişe verirlerdi.
5- Erzurum'dan günübirlik gelenler banliyö treniyle gelirlerdi. Biletler çok ucuzdu. tam, 2,75.. öğrenci 2,25..lira idi. Minibüsler 8, Chevrolet taksiler ise 12,5 liraydı. Tren cumartesi-pazar 4 -5 vagonla gelirdi. Bahçelere giden bu yolcuların, bir ucu istasyonda bir ucu da asma köprüde olurdu. İstasyonda, Arıkan Şenyurt'un işlettiği çay bahçesi vardı. Gidip, gelen yolcular burada dinlenirdi.
6- Burası küçük bir mahalle gibiydi. 1971 yılında, E80/D100 karayolu genişleyince betonarme olarak yapılan tek katlı lojmanlar yıkıldı. Exkavatörlerin yıktığı lojmanların hurda demirleri çocuklar için geçim kaynağı olmuştu. Hurda demirler, Abdulkadir Şölen'in saatçi dükkânının yanında bulunan Muhsin Zilbeyaz'a ait hurda dükkânına satıldı. Lojman ile istasyon arasında büyük kavak ağaçları vardı. Yol genişleyince hepsi kesildi.
7 - Evinde bulunan tarihi Kur'an-ı Kerim'i elde etmek için, bir memur Cihan ezenin boğazını keserek öldürmüştü.
8-Makasların olduğu yerde bulunan kulübenin önünde, trenlere yeşil bayrak tutma vazifesini Halit ve Seyfeddin amca yapardı. Gar Müdürü haricindeki personele halk arasında ''makasçı, sucu veya tren şefi'' denilirdi. Makaslarla cendere arasında demiryolunun altında 1,5 m. yüksekliğinde, 1 m. genişliğinde suyun tahliyesi için menfez vardı. O zaman karayolunun seviyesi 1.5 m. düşüktü. 1963 senesinde dağdan gelen sel bu menfezi tıkayınca her taraf göl oldu. Baki Hokamlı, tıkanan bu menfezi açınca sular çekildi. Selden sonra bir metre çamur enkazı kaldı.
9- Gar müdürü Sırrı Günay'ın lojmanı, istasyonun üst katındaydı.
******************
NOT: 2 gün 3 gece süren Doğu Expresi'nin İstanbul yolculuğu; işsiz gençler için umutları süsleyen, EL DORADO hayali gibiydi.
*******************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Tutundum ışıksız karanlıklara. (Seda Gökkadar)
Acı her an içimde. (Ela Altın)
ARABESK: İçin için. (Seda Sayan)
FANTEZİ: Gurbet ellerde. (Yüksel Özkasap)
TÜRKÜ: Dünya köhne dünyadır. (Flora Kerimova)
HAFİF MÜZİK/ ARANJMAN: Resimdeki gözyaşları. (Cem Karaca)