Düğünlerin yapıldığı, bizim evin arkasında, büyükçe bahçesi olan konakta otururlardı (1). Recep ve Cumhuronur adlarında iki de abisi olan Yalçın Songün, 2020 yılında rahmetli odu (2) .Yalçın Songün; Pasinler Lisesi'nde okurken Behile halanın evinde kaldı. Behile halanın evi, Sosyete Giyimin çapraz karşısında bulunan iki katlı şimdi dükkan olan yerdi. Yalçın Songün güzel de resim yapardı. Bir gün öğleden sonra okul bahçesinde elinde tahta çerçeveli bez üzerine ve sağ alt köşede adının yazılı olduğu guaj boya ile yaptığı tabloyu görmüştüm.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, münavebeli olarak ilçe ve Doğu Kışla stadyumunda yapılırdı. Bayram bitince de, Pasinler Lisesi ve Doğu-Batı Kışla arasında futbol maçı olurdu. Bayramda, kortej yürüyüşünün en önünde formalarıyla lise futbol takımı yürürdü. Kortej yürüyüşünde Yalçın Songün, heybetli olduğundan dolayı eşofmanla yürümüştü. Bayram süresince asker ve sivil kesim, doğu tarafındaki kaleye yakın taşlardan yapılan tribünde oturuyordu. Orta hakemliğini subay, yan hakemliğini ise Cezair Demir'in yaptığı maç başladıktan bir müddet sonra Cezair Demir'in lise formasıyla oyuna dahil olduğunu gördüm. Bir gün saat 10-11 arası, Yalçın Songün'ü bir aile dostuyla Gözeler'de çeşmenin yaklaşık 50-60 m. doğusunda piknik yaparken gördüm. Yalçın Songün uzun yıllar Erzurumspor'da oynadı. Akabinde de ''Atatürk Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Müdürlüğü'' görevinde bulundu.
TOKAY ASLAN
Biz orta birinci sınıftayken, Tokay Aslan da yeni açılan lise birinci sınıftaydı. Sınıfları, doğu blok kuzeye bakan ilk sınıftı. O zaman lise binası 3 kat idi. 2 sene sonra bir kat ilave edildi. 1971-1972 eğitim-öğretim yılında inşaat esnasında, sınıflarda soba yanıyordu. Biz o zaman orta 3. sınıftaydık. Ertesi sene, Tokay Aslan kısa kravat modası başlatmıştı. Modaya uymak isteyenin kravatını, T. Aslan hemen bağlıyordu. Tokay Aslan 19 mayısta, 400 ve 800 m. koşularında hep birinci olurdu. Ondan 100-150 m. önde koşan B.A. yarışın son 100 metresinde koşuyu kaybederdi. T. Aslan son 100 metrede depara kalkar ve yarışı birincilikle bitirirdi. Uzun yıllar; Pasinler Gençlik Kulübü'nde futbol oynayan Tokay Aslan, kayak sporu da yapıyordu. Cumartesi veya pazar günü, kapımızın önündeki transit caddeden kayak yaparak ofise doğru giderken görmüştüm. Şiir de okuyan Tokay Aslan, Kafkas-Kars folklörünün bütün oyunlarını da profesyonelce oynamaktaydı (3).
ERDAL TOPUZ (TOTO ERDAL)
PTT Müdürü'nün oğlu olan Erdal Topuz, bizden bir üst sınıfta okumaktaydı. Mikrofonik bir sese sahip olan E. Topuz, bayramlardaki resmi geçit esnasında kahramanlık şiirleri okurdu. Pasinler Lisesi'nin kurduğu, orkestranın da solistiydi. 1970-1971 eğitim-öğretim yılında sinemada tertip edilen Moliere'nin cimri piyesi icra edilirken en sonunda da orkestra konser vermişti. Erdal Topuz'un şarkıları, Cem Karaca esintisindeydi. ''Demedim mi.. ve elveda meyhaneci'' aklıma gelen şarkılar.. Erdal, abisi Köksal Topuz gibi uzun yıllar Pasinler Gençlik Kulübü'nde top oynadı.
AHMET COŞKUN (ZELZELE-1)
Bedriye ablanın oğlu (4) , Hacı Rüştü sülalesinden Hasan Yaşar'ın da yeğenidir (5). Öğretmenlikten emekli olup, halen Malatya'da ikamet etmektedir. Giresun'da görev yaparken tayini Malatya'ya çıkar. İlişik keserken, bütün yazılı kâğıtlarını ve not defterini idareye teslim etmesi gerekir. Not defterinin her sayfası ortadan mühürlenip numaralanıp, son sayfası da imzalı ve mühürlü olması gerekirken Zelzele'nin not defteri imzasız ve mühürsüzdür. Okul müdürü, Ahmet Coşkun'a not defterini mühürlemesini söyler.. Müdürün şaşkın bakışları arasında, Zelzele bütün yazılı kağıtlarını yanan sobanın içine atar. Mustafa Babagil dedi ki;
-İbrahim Hakkı Hazretleri Vakfı olarak Malatya'ya gitmiştik. Tören bitince, Erzurum'lular Vakfına gittik. Vakıfta etrafımı saran Erzurum ve Malatya'lı gençlere, İbrahim Hakkı Hazretleri'nden bahsediyordum. Gençler beni huşu ile dinliyorlardı ki, birden kapı hızlıca açıldı ve Ahmet Coşkun içeri daldı. Bana hitaben;
-Ola k.. sen hoş gelmışsen! Hal hatır faslından sonra bir de baktım ki, beni dinleyenlerin hepsi kaybolmuş..
Yaklaşık on sene evvel, öğretmenevinin bahçesinde oturuyorduk. Zelzele de, Malatya'dan yeni gelmişti. Zelzele tam konuşacakken, Erzurum yönüne giden Dğu Expresi tam karşımızda yavaşladı ve sürekli korna çalmaya başladı. Herhalde Alvar istikametine giden bariyersiz hemzemin geçitte araç yığılması vardı. Tren devamlı korna çalıyordu ve Zelzele'nin konuşmasına fırsat vermiyordu. Zelzele ayağa kalkıp trene hitaben;
-Ulan tren, senin ..... ..... ...!!
DİPNOTLAR
1-Zengin ve sosyetik takılanlar, düğünlerini sinemada ve çermikte yapardı. Mahallede bulunan boş ev, ahır ve mereklerde de yapılırdı. Müzik olarak, 45'lik plak çalınırdı. Herkes beğendiği plağı alır sırasının gelmesini beklerdi. Plak çalınan pikap markası ise kapağının içine italik ve el yazısı ile yazılmış BANDOLA markasıydı. Kapağının içinde cep telefonu büyüklüğünde bölme vardı.
2-Fanatik Beşiktaş'lı olan abisi Cumhuronur Songün de Erzurumspor'da oynadı. Halen İzmir'de ikamet eden; akademisyen/prof. olan büyük abisi Recep Songün ise uzun yıllar Pasinler Gençlik Kulübü'nde oynadı ve Erzurum amatör liginde hakemlik yaptı.
3-Pasinler Lisesi'nin sinemada düzenlediği, Moliere'nin Cimri piyesinin sonunda bir de şiir okuma yarışması düzenlendi. Erdal Topuz'un İstiklal marşını okuduğu yarışmada, Tokay Aslan da Şamil şiirini seslendirerek 1. oldu.
KAFKAS KARTALI ŞEYH ŞAMİL
Şamil, Kafkas dağının hürriyet güneşidir.
Şamil, Atatürk'ün öz be öz gardaşıdır.
Şamil'i bilmeyenler Ata’sını ne bilir.
Şair diyor ki;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak! eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Men de diyorum ki;
Benim vatanımın sınırları,
Kars’ta başlayıp, Edirne’de bitmez.
Hazer’imin, hürriyet!
Hürriyet diye çalkalandığı kıyılarda başlar,
Taa! Viyana’da biter.
Kur, Aras coştukça,
Tuna, Volga taştıkça,
Benim ay yıldızlı bayrağım dalgalandıkça
Benim şiirlerim okunacak
benim türkülerim söylenecek.
İşte, taa oralardan esen, rüzgârın getirdiği bir oyun.
Esaretin düşmanı, cesaretin timsali,
Şeyh Şamil.
Sormayın kimlerdenem, haralıyam a dostlar.
Gönülden fırtınalı, boralıyam a dostlar.
Kızıl bir kurşun aldım, yaralıyam a dostlar.
Ağlama gözleri bulutlu yar,
Men bilirem,
Senin de eyninde kanlı bir libasın var.
Bu şarkılar, bu türküler.
Türk’ü çağırır türküler,
Taşar kalpte ülküler.
Allahu Ekber
Bu ses arslan sesidir,
Bu ses demir perdeyi damla damla eriten bir sestir.
Bu ses; Katharina, Petro’yu Deli eden bir sestir.
Bu ses ta Kafkas'lardan gelen
Şeyh Şamil’in sesidir.
4-1981 yılında Mehmet Coşkun/Zelzele-2; lise 1. sınıfta derste okuduğunda, Bedriye abla soluğu okulda alınca okul 1. derece alarm durumuna geçerdi.
5- 1983 depreminin olduğu günler. Sabah namazında bile camiler dolu. Bir sabah namazından sonra Ulu Cami cemaati televizyon olmayan Hacı Rüştü kahvesinin önünden geçerken, kapının önünde boynunda havlu/peşgır olan Hasan Emi;
-Gelin daha.. Camiden çığdız. Bağ televizyonsuz gehve. (Topluluk, kahveye uğramadan, televizyonlu diğer kahvelere giderlerken..)
-Namaz gıldız.. Gelın daha.. (Kalabalığa son hitabı..)
-Yaa; deprem, adamın ... .... ...!!!