1984 senesinde Kayseri'de; Semih Emir'le yeraltı çarşısı üzerinde rastladık yakın zamanda ebediyete irtihal eden, A. Tevfik Ozan'a.. Ayaküstü sohbetten sonra ayrıldık. Üstad, fakülteye, biz de Semih'le Düvenönü'ne doğru gittik. Semih ve arkadaşlarının evinde kasette çalan, Nesrin Sipahi'nin söylediği;
Kalp kalbe karşı derler, onun için sormadım,
O dalgın bakışları, ben mi yanlış anladım..
Söyle nedir, nasıldır, gönlümü çalışların,
Bir sır gibi içimde, simsiyah bakışların..
Neler geçti gönlünden, anlat azıcık bana,
En içten duygularla bağlıyım şimdi sana..
Dalıp gitti gözlerim, gözünde uzaklara,
Fırsat bildin gönlümü düşürdün tuzaklara..şarkısı, ruhumda onarılmaz yaralar açtı.
ERCİYES VE BEN
Erciyes’te kar diyorum, bu akşam,
Benim kadar terk edilmiş değildir..
Karanlığa yar diyerek sarılmış,
Ümitleri benimkinden yeşildir…
Niçin olmasın ki?.. çiçeğin kanı,
Erciyes’in doruğundan süzülür..
Bir pınardır Erciyes’in yüreği,
Kanar kanar dudaklara dökülür..
Benim gibi bir vefasız yarı yok!
Kor ateşte erimeyen karı yok!
Her tanesi bir akrebin ağzında,
Aşk dediği bir acayip narı yok!..
‘’.. Taş değirmen arasında bir yürek;
Taş incinir diye mahsun kanıyor!
Ümit, buzda kök salacak bir çiçek,
Gönül devşirecek çiçek arıyor!..’’
Erciyes’te kar diyorum, bu akşam,
Benim kadar terk edilmiş değildir..
Karanlığa yar diyerek sarılmış,
Ümitleri benimkinden yeşildir…
HAYAL ŞEHİR KAYSERİ
Kayseri’de yaşamış bir Hayal Şair bir gün,
Bir yaşanmamış aşkı mısralarla resmeder..
“Yalnızlığın gözleri belli ki, yemyeşildir..
Elleri, Meral’imin elleri gibidir” der..
Gece bir deniz olur..siyah, sessiz ve sâkin.
İçinden ben geçerim..benim içimden tek sen!
“Şehir uykuda” derim..”ve sevdiğim uykuda”
“Sonra, ne çıkar? ..” derim..sevdiğimi bilmesen! ..
Erciyes bir adadır, bir bulut denizinde
Yaşanmamış aşkların yalnızlık abidesi..
Mahçup hissiyatımdan ne kalmış sanki, şimdi?
Yankısı asla dönmez bir aşkın titrek sesi..
Zamanın kokusuyla boyanmış yaşlı taşlar..
Bir Selçuklu Kubbesi..bir cami, bir şadırvan
Aynalarda boy atmış aşkların acizliği..
Ve renklerin düğünü..rüyalardan toplanan!
Kayseri’de yaşamış bir Hayal Şair bir gün,
Bir yaşanmamış aşkı mısralarla resmeder..
“Yalnızlığın gözleri belli ki, yemyeşildir..
Elleri, Meral’imin elleri gibidir” der..
BİR RÜYA KIZA ŞİİR
Karanlık gökyüzünden, kayan bir yıldız gibi
İnce, titrek çizgiler..ve ışıklı bir hale
Gözlerin, semaların sırlı denizlerinde
Çırpındıkça düşürdü; gönlümü,halden hale..
Ey ışıktan yontulmuş; şeffaf, narin Rüya Kız!
Günahı anmak bile, aklımdan geçmiyorken
Yalnız seni seyrettim.. ve tarifsiz hülyaya
Dalıp gittim,sessizce..uysalca, erken erken..
Tunçtan heykeller gibi, donuk ve ruhsuz yüzler..
İçinde, belli biri..tüten bir alev gibi
Yaladı kirpiğimi, geçti belli belirsiz..
Ne kirpik, ne de alev; hissetti, sevdiğimi..
Feza ve zaman kadar, nihayetsiz bir boşluk..
İçinde rüzgarlarla boğuşan bir güvercin..
Artık nişane olsun, andığımız o güne..
Ve yüreğe vurulmuş; ince,camdan bir perçin!
Karanlık gökyüzünden kayan bir yıldız gibi
İnce, titrek çizgiler..ve ışıklı bir hale
Gözlerin, semaların sırlı denizlerinde
Çırpındıkça düşürdü; gönlümü, halden hale.
ERZURUM'DA BİR ÇAYHANE GÜNLÜĞÜ
Külrengi, kırımızı ve sarı bir fırça
Gezinmiş gibidir; şimdi Erzurum.
Çarşısı; pazarı, çayhaneleri...
Velhasıl sonbahar.. arkasında kar!
Yüreklerde çarpan, bir titrek hüzün
Ufuklara dalan gözlerde sevinç
Çaylara bulaşmış, bir avuç efkâr! ..
Söylemesi ayıp, bir köşesinde
Her yüreğin; bir bilinmez sevda var..
Vilayete bakan çayhanede gün,
Neredeyse gençlerin elinde tutsak
Fikrin kırbacıyla dövülüp durur:
'..Niye müçtehit az, halbuki herkes
Hak bilir, yanılır… doğruyu bulur! .”
Çayı yudumlayan aksakallı can
Fikrin kırbacını sarar eline..
Gün'ü okşar, sarar, bağrına basar..
Gözleriyle toplar genç yürekleri
Bir buse kondurur titreyen an’a..
Bir çift söz mü, karanfil mi? ..bilinmez
Hediye ettiği, akla izan'a..
'Kanatlarda akan havayla uçmak
Bil ki kartalda da sinekte de var!
Ama bir sinekten bir kartala yol
Fezayı kateden uzaklık kadar..”
Ufuklara dalan gözlerde sevinç..
Çaylara bulaşmış bir avuç efkâr! ..