Kerem ve Sofi, Pasin Ovasına gelince atlarını bir hana bağladıktan sonra kahvehaneye gelip oturdular. Yanlarına gelenler Kerem'den türkü söylemesini istediler, aldı sazı Kerem..
Ah neyleyim gönül senin elinden
Kaldık bir acayip zarın içinde
Neme ağlayayım neme güleyim
Gonca gülüm kaldı harın içinde
Al yeşil sümbül bağlanmış dağlar
Gözlerimin yaşı durmayıp çağlar
Benim bu halime cümle dost ağlar
Türlü türlü kokuların içinde
Ben varayım alçaklarda gezeyim
İndireyim gönül tahtın bozayım
Mecnun gibi dağ başında gezeyim
Gönül mesken tuttu şehir içinde
Dertli Kerem yok vatanım, yok ilim
Hiç kimsem yoktur ki sorsun ahvalim
Yardan ayrılalı büküldü belim
Kaldım namus ile ar içinde.
Dedikten sonra, Kerem sordu;
-Bu taraftan bir Keşiş geçti mi? Onlar da, evet Uzun Ahmed'e doğru gittiler diye cevap verdiler. Ertesi gün yola koyulup Uzun Ahmed'e geldiler. Akşam kimse misafir etmeyince, dışarıda kaldılar. Böyle olunca, Kerem ağladı. Rivayet edilir ki, Kerem'in incinmesinden dolayı köy yandı. Daha sonra, yolda gördüklerine Keşiş'i sordular. Onlar da Otluk Kalesine gittiklerini, Otluk Kalesine varınca oradakiler de Hasankale'sine gittiklerini söylediler. Giderken turnalarla söyleşerek Çoban Dede köprüsüne vardılar. Karşıda su içen bir ceylan görünce.. Aldı sazı Kerem;
Sana bir sualim var haber ver ceylan
Aslı, Keşiş buralardan geçti mi?
Düşüp arkasına olmuşum revan
Çoban Köprüsünden bir su içti mi?
Aldı ceylan: Dinle sen benden bu efganı
Aslı annesiyle yola düşmüşler
Bir seher vakti gördüm ben anı
Yanında babası o Keşiş bile
Aldı Kerem: Bu aşıklık bana ezel kadimi
O çıkardı aşıklığa adımı
Aslı, gelsin bulsun beni dedi mi?
Gizli sırlarını sana açtı mı?
Aldı ceylan: Cümle kaydı görsün seni Yaradan
Kör olsun rakipler çıksın aradan
Onlar pek acele geçti buradan
Bakmadılar asla sağına soluna
Aldı Kerem: Melül melül bu yerlerde durursun
Sitem taşın bu sineme vurursun.
Ne zamandan beri burda durursun
Acep Aslı'm Erzurum'a geçti mi?
Aldı ceylan: Yücelerde halk etmiş Mevla'm bizi
Geceye katmışlar onlar gündüzü
Erzurum'da kalmak onların sözü
İşit sözün gönlüm Kerem hoş ola
Aldı Kerem: Dertli Kerem eder dinle faslımı
Acem Şah'ı derler benim aslıma
Erzurum'da bulur muydum Aslı'mı?
Yoksa Keşiş yine alıp kaçtı mı?
Aldı Ceylan: Yoktur bir yalanım söylerim sana
Muradın versin Hazreti Mevla
Keşiş Erzurum'a geçmiştir ama
Ondan ötesini bilmezim hele..
Gide gide, Hasankale'ye vardılar. Birisi dedi ki, eğer bu Hak Aşığıysa bunu tecrübe edelim.. Sağ adamı tabuta koyup musalla taşına getirdiler. Kerem, Sofi'ye imtihan edileceğini söyledi.. Bu kişiler, Kerem'e;
-Aşık, gel cenaze namazını kıldır da öyle git dediler. Kerem de,
Kıldırayım ama, ölü niyetine mi yoksa diri niyetine mi? dedi. Onlar da;
Cenaze namazı, ölü niyetine kılınır dediler. Kerem de;
-Niyet ettim cenaze namazı kılmaya.. Namazdan sonra birisi gelip Kerem'e tokat vurarak;
-Sağ adamın namazı kılınır mı? dedi. Tabutu açınca sağ adamın ölü olduğunu gördüler. Kerem'in ayağına düşüp özür dilediler. Kerem de ne yapalım, günâhımızdır dedi. Kerem bunlardan Aslı'yı sorunca, bir türkü söylersen haber veririz dediler..
Aldı sazı Kerem: Bitti m'ola Erzurum'un sümbülü
Soldu m'ola Şam İlinin lalesi
Gözlerime hayal meyal görülür
Sevdiğimin kaşlarının karesi
Bahri gibi ummanlardan yüzdüğüm
Tuğrab gibi ayaklarda durduğum
Sazımı elime alıp gezdiğim
Yoksul yoksul değilim aşkın belası
Gözüm yaşı döndü benim, akan ırmağa
Sevdiğim de düştü dağlardan dağa
Ben de Mecnun gibi düşmüşüm bağa
Firkat ile zehr oldu nan paresi
Kerem der; fidanım, dikilmek isterim
Yükümce cevahirdir satmak isterim
Çevrilip sılama gitmek isterim
Bilmem ki ne gün gelir sırası.
Dediğinde, dediler ki;
Senin sorduğun Keşiş, Hadım Pınar'dan geçip Erzurum'a gitti.
******************
MÜZİK BUKETİ
KISMET KANDIRALI
**Zannetme şimdi görüp.
**Gönül durup dururken..
**Gizli kalsın.
**Kalbimdeki ateşi rüzgâr olup savurma.
**Göçmen kuşları.
**Süremedim safa.